Müslümanın müslümanla çarpışması caiz olmadığına göre, Güneydoğu’da görev yapan polislerin ve askerlerin durumu ne olacak?


Müslümanın müslümanla savaşmasını İslâm dini yasaklıyor. Yasaklıyor ama, burada mezraa basılıyor, otomobille işine giden polis öldürülüyor, şu oluyor, bu oluyor... Burada da bir tecavüz olayı vardır. Burada durum Saddam’ın Kuveyt’e saldırması gibi değildir. Burada biraz daha başka bir durum var...

Ben kendisi Kürt olan bir bakandan dinledim. Kendisi Kürttür, ama insaflı bir insandır. “Mesele Kürt meselesi değildir, bunun arkasında Ermeni vardır.” diyor. Doğrusu odur. Orada kurulmak istenen Kürt devleti değildir. Arkadaşlarımızın, Kürt olan kardeşlerimizin uyanması lâzım! Akrabalarımız olabilir, kardeşlerimiz olabilir, kendimiz Kürt olabiliriz... Mesele Kürtlük meselesi değildir. Orda kurulmak istenen bir Ermeni devletidir. Avrupalı, müslüman Kürt için kılını kıpırdatmaz! Gözünüzü açın, orada kurulmak istenen Ermeni devletidir! Yapılanlar onun hazırlığıdır. Ama bu arada Kürt meselesi vasıta ediliyor. Bunu bilen de biliyor.

 

Şimdi öldürenlerin bir kısmı sünnetsizdir, bir kısmı da Ermeni’dir. Bakılırsa, eylemlerin içine katılmışların bir kısmı da Ermeni’dir. Bu bilinen bir şey... Ama bu işe kanıp da heveslenen hiç Kürt yok mudur? O da vardır. Ama onunla nasihatle, konuşarak anlaşılabilir.

Şimdi Avrupa, Rusya ile bile birleşip, AT’nin hudutlarını Urallar’a kadar götürmek istiyor. Yazık değil mi bize, koca Osmanlı iken bölünmüşüz, daha da bölüneceğiz? Bölünüp de ne olacaksın? Kürt kardeşlerimizle, Çerkes kardeşlerimizle, Abazalarla, İnguşlarla, Tatarlarla, Boşnaklarla, Pomaklarla; hepsiyle başımız hoştur bizim... Bir derdimiz yoktur, hepsi kardeşimizdir. Müslüman olan herkes kardeşimizdir.

Yusuf İslâm Yunanlı diye, ona bir buğzumuz yoktur. Başımızın tacıdır, Allah razı olsun... Çok sevdiğimiz bir kardeşimizdir. Ömer Abdullah Amerikalı diye bir hıncımız, düşmanlığımız yoktur; sevgimiz vardır. Muhammed Ali için, “Acaba bizim boksör öteki tarafı yenecek mi?” diye uykumuzu terk etmişizdir, candan muhabbetimiz vardır. Biz bu muhabbeti yaygınlaştırmağa çalışmalıyız.

 

Orada Güneydoğu’da çarpışan kardeşlerimizden polis olanlar olabilir, asker olanlar olabilir. Net olarak söylüyorum, yağcılık için söylemiyorum; onların durumu iki müslümanın birbiriyle çarpışması tarzında değildir!  Çünkü, karşı tarafın yaptığının insanlıkla da ilgisi yoktur, Kürtlükle de ilgisi yoktur. Yapılan çok yanlış bir şeydir. Elbette normal olarak onun cevabı verilir. Yâni, buradaki pozisyon Irak’la İran’ın, Irak’la Kuveyt’in durumu gibi bile değildir.

Şunu da söyleyeyim muhterem kardeşlerim, yeri gelmişken: Doğu Anadolu ihmal edilmiştir de Orta Anadolu ihmal edilmemiş midir, Batı Anadolu ihmal edilmemiş midir? Ben Çanakkaleliyim. Bizim köyümüzde hâlâ su yoktur. Ahalinin nefesi kokar, veremlidir. İhmal her yerde olmuştur, milletimize hizmet yapılmamıştır. Fakirlik devresi geçmiştir. Önümüzdeki yıllar iyi olur inşaallah... İhmal istismarı,  edebiyatı yapmak doğru değildir.

Bütçenin büyük bir kısmı, çok adaletsiz bir tarzda GAP projesine harcanıyor. Biz gık demiyoruz. “Harcanırsa harcansın, kardeşlerimiz zengin olsunlar, rahat yaşasınlar, müreffeh olsunlar!” diyoruz. Adıyaman’ı, bölgeyi gezdik; memnunuz. Yollar yapılıyor, koca şantiyeler ışıl ışıl... Memnunuz, temenni ederiz her tarafın güzelleşmesini ama, Türkiye’nin her tarafı ihmal edilmiştir. Aslında, çok yaygara edenler daha çok payı kopartıyorlar.

 

Sonra biz, Türk ve Kürt diye hiç bir ayırım yapmadık. Ne camiamızda, ne cemaatimizde, ne devletimizde, ne memuriyetimizde “Sen Kürtsün!” diye bir kimseye hiç bir ters muamele yapılmamıştır. İstediği yere yerleşmiştir, istediği ticareti yapmıştır. Askeriyeye girmiştir, müdür olmuştur, bakan olmuştur. Biz hiç yadırgamayız. Kardeşimizdir, boynuna sarılırız, elini sıkarız. Biz böyle bir ayırım içinde değiliz.

Ama bazı kimseler Kürt ayırımı yapmaya başlamışlardır. Bundan dolayı da ellerini masumların, çocukların kanına bulamışlardır. Bunun ne Kürt tarafından, ne Türk tarafından, ne Arap tarafından hoşa gidecek bir tarafı yoktur. Bir oyundur.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN