Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri hakkında çok kısa bir açıklama yapar mısınız?


Ebû Eyyûb Halid ibn-i Zeyd el-Ensârî el-Hazrecî... Hazrec kabilesinden, Peygamber Efendimiz de babası tarafından biraz akrabalık, sıhriyet olan bir sahabidir Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri. Eyüp Sultan semtine adını veren, orada kabri bulunan kişi.

Bu zât, gerçekten çok kıymetli bir insandır. Hani “Peygamber Efendimiz’in ashabıdır” diye böyle yaldızlı övmek filan değil; gerçekten kıymetli bir insandır. Kıymetini anlayacaksınız.

 

Bir; kurra hafızdır. Yani Kur’an-ı Kerim’i çok iyi okuyan hafızdır, Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb Hazretleri. Kur’an-ı Kerim’i bir insan ezberlemişse onun şerefi çok yüksek olur. Tabii bunun zaten Peygamber Efendimiz’in ashabı olduğu için şerefi yüksek de, ashab arasında hangisi Kur’an’ı daha çok biliyorsa onun mertebesi daha yüksek olur.

 

Peygamber Efendimiz bir grup insanı sefere gönderecekti, hepsiyle tek tek konuştu. Hepsine, “Sen Kur’an-ı Kerim’den ne kadar biliyorsun?” diye sordu. Hepsi “Şunu biliyorum, bunu biliyorum.” dediler. Sonra bir genç, delikanlı geldi.

“—Sen ne biliyorsun Kur’an-ı Kerim’den?”

“—Yâ Rasûlallah, ben şunu şunu şunu biliyorum, bir de Bakara Sûresi’ni biliyorum.” dedi.

Bakara Sûresi, Fatiha’dan sonra Elif lâm mîm diye başlayan, Âmene’r-rasûlü ile biten 286 âyetlik, iki buçuk cüzlük, kocaman bir sure… “Onu biliyorum.” deyince Peygamber Efendimiz dedi ki:

“—Sen Bakara Sûresi’nin tamamını ezbere biliyor musun?”

“—Biliyorum yâ Rasûlallah.” dedi.

Bunun üzerine Efendimiz buyurdu ki:[14]

 

اِذْهَبْ، فَأَنـْتَ أَمِيرُهُمْ! (ت. خز. حب. ك. ن. عن أبي هريرة)

 

(İzheb ente emîruhüm) “Git, bu grubun komutanı sensin.” dedi, onu başkan yaptı.

Neden? Kur’an’ı en iyi bilen, en çok bilen başkan olur. Kur’an’ı en iyi bilen insan imam olur, önder olur, reis olur.

 

Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri kuvvetli hafız; bir… İkincisi; vahiy katibi. Peygamber Efendimiz’e vahiy geldiği zaman yazan katipler vardı ya, vahiy katibi.

Üçüncüsü; Peygamber SAS Efendimiz’den sonra bu Mescid-i Nebevî’de imamlık yapma şerefini almış. Burada imamlık yapmış bir müddet. Bu Mescid-i Nebevî’nin imamlığı vazifesi var.

Medine valiliği vazifesi var, Medine’de valilik yapmış; dört… Allah yolunda cihad etmiş, mücahid sevabı var; beş.

 

Kendisi çok takvâ ehli bir insandı, çok titiz müslümandı. Abdullah ibn-i Ömer’in RA’ın düğününe gitti. Düğünde duvara asılı bir kumaş gördü.

“—Bu kumaş ne?” dedi.

“—İşte kumaş, asılmış...”

“—Rasûlullah zamanında ben böyle duvara kumaş asıldığını görmedim, bu bid’attır. Ben burada durmam.” dedi, kalktı.

“—Yapma, etme... Kumaşı kaldıralım, otur...” filan dedilerse de;

“—Ben bid’at işlenen yerde durmam.” dedi, kalktı.

Takvâ ehli, çok salâbet-i dîniyye sahibi bir insandı.

 

Libyalı bir profesör gelmişti de, ben onu “Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri diye burada sahabeden bir zât var, seni ona götüreyim. Tanıyor musun?” dedim.

“—Tanımaz olur muyum?” dedi, “O hayattayken de mücahiddi, öldükten sonra da mücahiddi.” dedi. İzah etti:

Vefatına yakın etrafına toplananlara demiş ki;

“—Ben öldüğüm zaman düşmanla çarpışın, düşmanı püskürtün, İstanbul surlarına yaklaşabildiğiniz kadar yakın gidin, en yakın yere beni gömün!”

Vasiyeti böyle olmuş, öyle istemiş mübarek.

 

Vefat etmiş. Vefat edince arkadaşları bunu almışlar, çarpışa çarpışa, o da onların arasında, çarpışan grubun içinde; ölüyken de mücahid… Çarpışa çarpışa götürmüşler, surların yakınına gömmüşler.

Surdan bakmışlar;

“—Ne yapıyorsunuz orada? Kazdınız, birisini gömüyorsunuz.”

Demişler ki:

“—Bu Peygamber Efendimiz’in çok sevdiği bir insandı, çok büyük bir zattı, vefat etti, işte buraya gömüyoruz.”

“—Yahu” “Sizin aklınız mı yok? Siz muhasarayı kaldırıp buradan geri dönüp gittiğiniz zaman biz onu çıkartırız, parça parça ederiz.” demişler surdakiler.

O zaman o Emevi ordusunun komutanı demiş ki;

“—Eğer siz bu kabrin bir taşına dokunun, bu kabre bir zarar verin, müslümanların istila ettiği, koca Emevi İmparatorluğu içinde ne kadar kilise varsa hepsini yıkarım, bir tek kilise bırakmam!” demiş.

Bizanslılar’ın ödü patlamış, orası bozulacak diye; o kabri çok iyi korurlarmış. Hatta tecrübeleri de oluyor. Bizanslılar’dan o kabri ziyarete gidenler olurmuş çünkü gitti mi faydasını görüyor, hasta şifa buluyor...

Bir mübarek zâttır, başımızın tâcıdır. Allah şefaatine erdirsin.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN

[14] Tirmizî, Sünen, c.V, s.156, no:2876; İbn-i Huzeyme, Sahîh, c.III, s.5, no:1509; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.V, s.499, no:2126; Hàkim, Müstedrek, c.I, s.611, no:1622; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.V, s.227, no:8749; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.V, s.46, no:1216; Ebû Hüreyre RA’dan.