Yönetim şekli belli; böyle bir yönetimi olan ülkeyi savunmak nasıl mümkün olur?
Yönetim şekli belli ama, millet de belli... Millet de müslüman! Bir oyun olmuş, devlet yönetimi senin istemediğin bir tarafa gelmiş, o zaman milleti de defterden silebilir misin? Elli milyon kardeşini silemezsin ki! Hizmet edeceksin. Onlar değişir, bir parmağa bakıyor; her şey Rahman’ın parmağının ucundadır. Yâni, yönetimler fânîdir, iktidarlar fânîdir, koltuklar fânidir. Bir zaman gelir ehl-i insaf insanlar gelir. Geldiği olmuştur.
İnsafsızlar yönetime geldiği zaman, ülke baştan aşağı zift kesilmez yâni... İnsaflılar gelince, düzelir. İnsafsızların da insafsızlığına mâni olmak lâzımdır. Bu ülke benimdir, senindir, başkasının değildir. Ben bu ülkenin sahibiyim, tapum var elimde... Mal benimdir. Bağın bir kenarında yangın oldu diye, bağı bırakıp gidecek değilim ya! Öbür tarafına pislik döküldü diye mülkümü bırakacak değilim ya!. Mülk bizim... Halk bizim kardeşimiz, halk biziz...
“—Yönetimde kusur var...”
Düzelt! Serbestlik var, yönetim serbestliği var, çalış! Niye çalışmıyorsun? Çalışınca düzeliyor. Seçimlerde bangır bangır herkes bağırıyor. Bir tarafa bir rey veriliyor, birisi seçiliyor. Sen de çalış, sen de seçtir kendini...
Serbestlik var, istersen yapabilirsin. İstediğin şeyleri yapabilirsin. Belediyelere seçilirsin, muhtarlığa seçilirsin, milletvekilliğine seçilirsin... Her istediğin şey, senin istediğin gibi olur. Yapabileceğin bir şey yâni...
O görüşlere katılmıyorum ben, samimiyetle katılmıyorum. Bazıları diyor ki memuriyet yapmayacaksın, çalışmayacaksın... Olmaz! Halka hizmetten uzak durmak doğru değildir. Doktor doktorluğunu yapacak. Ötekisi öteki hizmeti yapacak, berikisi beriki hizmeti yapacak...