Kardeşin kardeşe ufak şeyler için kızması doğru mudur?


Kızmak doğru değildir. Peygamber Efendimiz’e birisi geldi, “Bana nasihat et yâ Rasûlalah!” dedi.

Peygamber SAS Efendimiz dedi ki:[49]

 

لاَ تَغْضَبْ (حم. خ. ت. عن أبي هريرة؛ حم. والبغوي، والباوردي،

 وابن قانع ، ع. ، طب. ، ك. ض. عن جارية ابن قدامة السلمي؛

 ابن أبي الدنيا في ذم الغيبة عن ابن عمر؛  حم . وابن أبي الدنيا،

حب. عن ابن عمرو؛ طب. عن سفيان بن عبد الله الثقفي)

 

(Lâ tağdab) “Kızma!” dedi. “Başka bir nasihat et!” dedi. (Lâ tağdab) “Kızma!” dedi. “Başka bir nasihat et!” dedi. (Lâ tağdab) “Kızma!” dedi.

Kızmamak için nasıl tutar insan kendisini? Araplarda bir adet var, (Sallü alen nebiyyi) “Peygamber Efendimiz’e salevat getir!” diyor. Karşı taraf da mecbûren “Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammed” diyor. Şeytan gidiyor, kızgınlık biraz geçiyor.

 Bizim köyde birisi vardı, kızdığı zaman “Lâ ilâhe illa’llah” derdi. O da stresi, gerginliği atıyor. Yâni zikredersiniz, salevat getirirsiniz, kızgınlık geçer. “Hasbuna’llah” dersiniz, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh” dersiniz. 

 

Bizim rahmetli fakülte sekreteri çok iyi bir insandı. Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin, ona da... Bir Arap elçiliğinden telefon açmışlar. Arapça bir şeyler söylemişler ama, bizim sekreter çok iyi Arapça bilmiyor. Birazcık biliyor, çat pat... Kırık dökük bir şeyler söylemeye çalışmış. Arap da hızlı konuşuyor. Anlayamamış sözlerini... Biraz daha uğraşmış, terlemeye başlamış. “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh” demiş, medet istiyor Allah’tan...

“Bir kızdı diyor karşı taraftaki... ‘Ne diye Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh diyorsun, ben sana ne yaptım da, bilmem ne...’ diye bir yığın laf söyledi Arap” diyor. Meğer hakaretmiş, “Sen ne laf anlamaz adamsın!” mânâsına kullanılıyormuş Araplarda... Böyle şeyler oluyor.

Ama, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh” demek, “Estağfiru’llah” demek, “Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammed” demek, “Eûzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm” demek gibi tedbirler, şeytanı uzaklaştırır, kızgınlığı uzaklaştırır. Ayakta ise oturmak, abdest almak gibi şeyler vardır.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN

[49] Buhàrî, Sahîh, c.XIX, s.74, no:5651; Tirmizî, Sünen, c.VII, s.313, no:1943; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.362, no:8729; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.X, s.105, no:20776; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VI, s.307, no:8277; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.VI, s.363; Bezzâr, Müsned, c.II, s.480, no:9000; Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, c.III, s.25, no:1731; Ebû Hüreyre RA’dan.

Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.III, s.484, no:16006; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.XII, s.501, no:5689; Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.II, s.261, no:2093; Taberânî, Mucemü’l-Evsat, c.VII, s.277, no:7491; Hàkim, Müstedrek, c.III, s.713, no:6578; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VI, s.307, no:8279; İbn-i Kàni’, c.I, s.157; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c.VIII, s.344, no:25889; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, c.VIII, s.69; Şeybânî, el-Âhâd ve’l-Mesânî, c.II, s.351, no:1167; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XII, s.226, no:6838; Câriye ibn-i Kudâme RA’dan.

İbn-i Hibbân, Sahîh, c.I, s.531, no:296; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.X, s.51, no:5685; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.

Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.175, no:6635; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, c.VIII, s.69; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VI, s.308, no:8281; Abdullah ibn-i Amr RA’dan.

Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.VII, s.69, no:6399; Süfyan ibn-i Abdullah es-Sakafî RA’dan.

Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.X, s.105, no:20067; Ebû Saîd el-Hudrî RA’dan.

Taberânî, Mucemü’l-Evsat, c.III, s.25, no:2353; Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, c.I, s.36, no:21; Ebü’d-Derdâ RA’dan.

Kenzü’l-Ummâl, c.III, s.521, no:7708; Câmiü’l-Ehàdîs, C.XVI, s.230, no:16666.