“Bütün insanları Allah yarattığına göre, sevmese yaratmazdı. O halde kâfir, müslüman, fâsık, sarhoş, ehl-i kitap ayırt etmeden sevmek gerekir.” diye söyleniyor. Böyle bir sevgi İslâm’a göre câiz midir?
Hayır, böyle şey olmaz! Allah-u Teàlâ Hazretleri mahlûkatı yaratmış, insanoğlunu da kendisini bilmesi için yaratmıştır. Dünyaya imtihan için göndermiştir. Allah yolunda gidenler sevilir, hubb-u fillâh’tan dolayı; Allah yoluna aykırı gidenlere kızılır, buğz-u fillâh’tan dolayı... O da farzdır, o da farzdır.
Zâten, Allah yolunda gidenleri seversen, ötekileri sevmek mümkün olmaz. İkisi bir arada mümkün olmaz... “Yemeğe hem tuz katacağım, hem şeker katacağım, hem zehir katacağım; tatlı olacak yemek...” Olmaz, ikisi birbirine zıt olan şeyler bir arada olmaz. Sevdiğin zaman, sevdiğin kimsenin düşmanını sevemezsin! Sevdiğin kimsenin düşmanına yardım edemezsin! Sevdiğin kimseye kötülük edene, dostluk gösteremezsin! Dostluğa aykırı olur.
Çok basit bir gerçektir bu... Meselâ, Türkiye’yi seviyorsun; gidip Bulgar’la dost olamazsın. Bulgar’ı seviyorsan; o zaman Türkiye’de casussun demek ki...
Sevginin pozitifi vardır, negatifi vardır. Negatifi buğz etmektir. Allah rızâsı için buğz etmek de vardır. Günaha buğz edilir, şeytana buğz edilir, kâfire buğz edilir. Öyle boş kâğıdın altını imzalamışsın, “Herkesi seveceğim!” diyorsun... Olur mu? Sahtekârı seveceksin, hırsızı seveceksin, katili seveceksin, deliyi seveceksin... Öyle şey olur mu? Olmaz!
İslâm’da böyle saçma şey yoktur! Böyle bir düşünce de, sakat bir eğitimdir. Kişi hiç kimseyi ayırt etmeden sevecekmiş... Öyle şey olmaz, Allah darılır. Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin sevmediği kimseyi sen seversen, Allah sana darılır. Allah’ın sevmediğini sevmemek, sevdiğini sevmek durumundayız.