Bulunduğumuz yerde bazı insanlar tasavvuf dersi veriyorlar. “Tasavvufta mürşid-i kâmile gerek yoktur. Mürşidsiz yapabiliyoruz.” diyorlar. Mürşidsiz olabilir mi? Bunların yaptığı doğru mudur?
Hayır! Doğru değildir, veballidir, yanlıştır. Çünkü Allah-u Teàlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor ki:
وَإِنْ مِنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ (فاطر:٢٤)
(Ve in min ümmetin illâ halâ fîhâ nezîr) “Hiç bir ümmet, topluluk yoktur ki, Allah oraya bir haberci, bir nezîr, tehlikelerden haber veren bir vazifeli şahıs göndermiş olmasın!” (Fâtır, 35/24)
Vazifeli şahıs demek, mürşid demek... Mürşidsiz olsaydı, o zaman Allah böyle demezdi. “Bazı yerler olmayabilir.” derdi. Demek ki ihtiyaç var ki bir mürşide, bir yol göstericiye, bir vazifeli kimseye; onun için gönderiyor. O halde mürşidsiz olmaz!
Mürşidsiz, üstadsız, hocasız tıp da olmaz, mühendislik de olmaz! Marangozluk da olmaz, terzilik de olmaz, berberlik de olmaz! Allah insaf versin bu zavallılara... Bu dünyevî basit meslekler hocasız olmuyor da, ahiretin yolunu gösteren, bin bir türlü tehlikesi olan, bin bir türlü aldatmacası olan bir yolun mürşidi olması lâzım değil mi? Tehlikesi var... Yalanı var, yanlışı var, sahtesi var, istismarcısı var, sömürücüsü var... Mürşidsiz olur mu?
Hocasız, mürşidsiz hiç bir iş olmaz, hiç bir meslek olmaz! Tasavvuf da mürşid-i kâmilsiz olmaz! Mürşid-i kâmiller ayrıca mânevî bakımdan vazifeli insanlardır. Olur demekle, olmaz demekle onların keyfine de kalmış bir şey değildir.
Yaptıkları veballi bir iştir. Bir insanı saptırırlarsa ne olacak? Hastalanırsa ne olacak, problemini nasıl çözecekler? Böyle saçma heveslerle, düşmanlıklarla, cahilliklerle milleti şaşırtıyorlar. Nedir alıp veremedikleri? Hürriyet var, millet her şeyi yapıyor. Plaja gidiyor, açık geziyor, içki içiyor, kumar oynuyor, meyhane açıyor... Cemiyyetteki iltimas, rüşvet ve sâire... Onları tenkid yok... Tam insanların doğru yola gelmesini sağlayacak mekanizmaya hücum ediyorlar. Kötü niyet var o zaman...