Allah-u Teàlâ Hazretleri kâinatı ve insanı niçin yarattı?


Bunu Kur’an-ı Kerim’de, Allah-u Teàlâ Hazretleri ayet-i kerimeyle bildiriyor:

 

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَاْلإِنسَ إِلاَّ لِيَعْبُدُونِ (الذاريات:٥٦)

 

(Ve mâ halaktü’l-cinne ve’l-inse illâ li-ya’budûn.) “Ben cinleri ve insanları başka bir şey için yaratmadım; ancak ve sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyat, 51/56) buyuruyor.

Şimdi, ibadet tabii sadece dar mânâlı namaz, oruç tutmak demek değil. İbadet, Allah’a kulluk yapmak demek... Yâni, Allah’a Allah’ın istediği şekilde kulluk yapmak demek. Her yönden kulluğunu güzel yapması demek... İbadetin mânâsı bu. Yâni uyu dediği yerde uyuyacak, uyan dediği yerde uyanacak; ye dediği yerde yiyecek, yeme dediği yerde yemeyecek, sabredecek, Allah’ın her emrini tutacak... Kalk dediği zaman kalkacak, yap dediği zaman yapacak...

Başka bir ayet-i kerimede:

 

لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً (الملك:٢)

 

(Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ) “Hanginiz daha güzel ameller işleyecek?” (Mülk, 67/2) diye imtihan etmek için yaratıldığı bildiriliyor.

Allah-u Teàlâ Hazretleri, insanı yaratacağını meleklere bildirdiği zaman:

 

وَإِذْ قَالَ رَبّـُكَ لِلْمَلٰئِكَةِ إنِّي جَاعِلٌ فِي اْلاَرْضِ خَلِيفَـةً، قَالُوا

 

أَتَجـْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ، وَنَـحْنُ نُـسَـبِّحُ

 

بِــحَـمْـدِكَ وَ نُــقَــدِّسُ لَـكَ،  قَــالَ إِنِّى أَعْـلَـمُ مَـا لاَ تـَـعْـلَـمـُـونَ

(البقرة:٣٠)

 

(Ve iz kale rabbüke li’l-melâiketi innî câilün fi’l-ardı halîfeh) “Yeryüzünde ben bir halife yaratacağım! Yeryüzüne hakim olan, orada idare eden, orada iş ve fiiliyatta bulunan varlıklar yaratacağım!” deyince, melekler de anlamamışlar ve demişler ki:

(Kàlû etec’alü fîhâ men yüfsidü fîhâ ve yesfikü’d-dimâe, ve nahnü nüsebbihu bi-hamdike ve nükaddisü lek) “Biz sana ibadet ederken, sana tesbih ederken, seni takdis eylerken yâ Rabbi; orada kan döken, can yakan varlıkları mı yaratacaksın?”

Biz insan cinsinin böyle savaşacağını, kan döküleceğini filân da Levh-i Mahfûz’dan görmüşler demek ki...

(Kàle innî a’lemu mâ lâ ta’lemûn) Allah-u Teàlâ Hazretleri buyuruyor ki: “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim! Bunu böyle murad eyledim, böyle istedim, böyle diledim.” (Bakara, 2/30) diyor.

Demek ki, melekler dahi sormuşlar bu soru gibi... Hikmetleri var... Allah-u Teàlâ Hazretleri imtihan için insan neslini yaratmış.

 

Ama, bir söz vardır hadis-i kudsî gibi... Eski ümmetler tarafından söylenmiş de, bizim İslâmî literatürümüze de geçmiş. Belki, Dâvud AS veya Benî İsrâil peygamberlerinden birisi tarafından söylendiği rivayeti var:

 

كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيّاً، فَأَحْبَبْتُ أَنْ أُعْرَفَ، فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرُفِنِي .

 

(Küntü kenzen mahfiyyen) “Ben bir gizli hazine idim, (feahbebtü en u’rafe) bilinmeyi murad eyledim, sevdim, istedim; (fehalaktü’l-halka li-ya’rifunî) beni bilsinler, bulsunlar, bana ibadet etsinler diye mahlûkatı ondan yarattım.” diye eski ümmetlerden gelme bir söz vardır.

Tabii, onların da kaynakları hak kitaplar, semâvî dinler olduğu için, böyle bir rivayeti bizimkiler de almışlar. İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri de Kenz-i Mahfî diye bir kitap yazmış. Mutasavvıfların bu husustaki merakları ve onlara cevapları vardır.

Yâni, Allah-u Teàlâ Hazretleri, “Kendisi bilinsin ve kendisine ibadet olunsun, kulları kendisini bilsinler ve kulluk etsinler!” diye insan neslini yaratmış. Onlara cenneti hazırlamış ve kötülük yaptıkları takdirde de ceza vereceğini bildirmiş oluyor.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN