Müslümanım deyip de bizi çok aşırı bulan, hanımlarla el sıkışan akraba ve komşulara gitmeğe çekiniyoruz. Nasıl yapmalıyız?
Biz biraz böyle İslâm’a uygun, Allah’ın rızâsına uygun yaşamak istiyoruz diye hakîkaten akrabadan, eşten, dosttan bazı kimseler bizi aşırı buluyor. Elini uzatıyor, sıkmayınca da kızıyor. “Bu kadar gerici olma!” diyor. Sen niye bu kadar ileri gidiyorsun?.. İslâm’da el sıkmak yok ki!.. Peygamber Efendimiz, ashabın hanım olanlarıyla bey’at alırken bile el sıkmamış. El sıkmak yok işte, bizim töremiz böyle...
Bunu tatlı tatlı anlatmak durumundayız. Biz şimdi hakîkaten İslâm’ı unutmuş bir toplum içinde bulunuyoruz. Bizim problemimiz var... Tabii, her devrin müslümanının problemi vardır. Biz problemlerimizi güleç yüzle, tatlı tatlı, yumuşak yumuşak anlatmak durumundayız. Anlattığın zaman, anlıyor. Hiç olmazsa, gülerek söylediğin zaman kızmıyor. Birisine bir tokat vursan, gülsen; güldüğünü görünce, o sana kızmaz. Şaka yapmış demek ki der. Tabii, böyle bir şakayı tasvib etmiyoruz da... Tebessüm karşı reaksiyonu engelliyor. Mütebessim olarak tatlı tatlı, yumuşak yumuşak söylersek, biraz da şakaya bulaştırırsak iyi olur.
“Amcacığım, kusura bakma! Ellerinden öperim, ayaklarından öperim ama, Allah’ın emri böyle olduğundan, beni hoş gör!.. İşte ben de böyleyim, ne yapacaksın...” filân diyerek, nâme yapıp bir takım tatlı sözlerle gönlünü alıp, yine de yolunda yürümeli insan...
Benim hayatımda karşılaştığım, bu hususta sonuç almış güzel misaller var... En azılı muhalifi için, “Yumuşak davran, hem fikrini söyle, hem de ona sevdiğini söyle!” diye tavsiye etmişimdir kardeşimize... Sonunda onu yumuşatmıştır, hacca gitmeye râzı etmiştir.
Onun için, hem fikrimizden, Allah’ın emirlerinden fedâkârlık yapmayacağız. Hem de yumuşak bir tarzda, karşı tarafa fikrimizi anlatacağız. Adam bluejean pantolon giyiyor, adam saçlarını omuzuna kadar uzatıyor, bıyıklarını aşağı kadar sarkıtıyor... O öyle yapıyorsa, beni de kendime göre törem bu... Japon şöyle yapıyor, İngiliz böyle yapıyor... Ruslar, erkekler karşı karşıya geldiği zaman dudaktan öpüşüyor. Sıhhate uygun değil bu... Gayri sıhhî gayr-i ahlâkî bir şey...
Bizim töremizde, biz müslümanız. Bizim her şeyimiz böyledir; hanımız örtülüdür, hanımlar erkeklerle el sıkmaz. Erkekler kadınlar ayrı oturur. Peygamber Efendimiz böyle emretmiş, böyle tavsiye etmiş:
“—Yâ Fâtıma! Perdenin arkasına çekil kızım, yanımda başkaları var!” demiş.
Peygamber Efendimiz ashabıyla kızının evine gittiği zaman, haremlikli, selâmlıklı oturuyorlarsa, biz de otururuz; ne var yâni?
Bu bizim töremizdir, biz böyleyiz deriz, olur biter. Başından söyleriz. Dananın kuyruğu başından kopar, ne olacaksa olur. Ondan sonra beğenen beğenir. Zâten herkese ziyarete gitmek de doğru değildir. Bir mahalleye gittin; bütün komşuları ziyarete gitmek, bütün komşuların evine gelmesi doğru değildir. Seçeceksin, tane tane etrafındaki arkadaş grubunu oluşturacaksın. “Filânca insan iyi insan, hanımı iyi insan... Ben şunlarla ailevî ziyaretleşmeyi tesis edeyim!.. Aman, filâncadan sakınayım!” diye bir çalışma içinde olacaksın.
Fedâkârlık yapmak yok, tatlılıkla iknâ etme metodu var...