Mürşide saygı ve itaat konusunda çok suçlanıyoruz, açıklar mısınız?
Açıkladım zaten, konuşmamdaki şey, soru gelmeden önce konuşmam o konudaydı. Bizim hocamıza muhabbetimiz, sizin hocanıza muhabbetiniz... Tabii bu muhabbet, âyet ve hadislerle anlattım ki, dinin temelinde olan bir şeydir.
Bir insanın Peygamber Efendimizi sevmesine kimse itiraz edemez, tabii o peygamberdir diyecek. Bir insanın babasını sevmesine de kimse itiraz edemez. Ben babamı seviyorum, hiç kimse bundan dolayı suçlayamaz. Annemi seviyorum, hiç kimse suçlayamaz. Gayet normal. Ama şunu da herkes biliyor ve hiçbiriniz itiraz etmezsiniz ki, dinimizde hoca babadan önde gelir. Mürşid, yani mürşid-i kâmil babadan daha kıymetlidir. Baba insanı bu dünyada korur, mürşid imanını koruyup Allah’ın rızasına ermesini sağlıyor.
Çok sevdiğim büyüklerimizden birisi Eşrefoğlu Rûmî Hazretleri diyor ki: Mürşidin iki vazifesi vardır:
1. Allah’a müridi sevdirmek.
2. Allah’ı müride sevdirmek.
Tabii, müride Allah’ı nasıl sevdirirsin? Aşkullahı, muhabbetullahı anlatırsın, yağlarsın, ballarsın, tellersin, pullarsın, güzelce söylersin; mürid de ağzı açık, hayran dinler, tamam Allah’ı sevmeye başlar.
Pekiyi, Allah’a müridi nasıl sevdirecek? “Sev yâ Rabbi bu kulu!” diye dua ederek mi?
Hayır! Müridi Rasûlüllah’ın sünnetine uydurarak sevdirir diyor. Yani sünnet-i seniyye yolunda yürümeye getirir, bid’atlardan kurtarır, Allah’ın sevdiği işleri yaptırtır, Allah’ın sevdiği bir kul haline getirir.
Onun için, mürşide saygı Allah’a saygının devamıdır, Rasûlüllah’a saygının gereğidir, itaat de ondandır. Çünkü:
أَطِيعُوا اللهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُوْلِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ (النساء:٥٩)
(Etîu’llàhe ve etî’u’r-rasûle ve uli’l-emri minküm) “Allah’a itaat edin, Rasûlullah’a da itaat edin, sizden olan ulü’l-emre de itaat edin!” buyrulmuştur.
Ulu’l-emr, müfessirlerin, meselâ İbn-i Abbas RA’nın ifadesine göre ulemâ-i muhakkıkîndir, mürşidlerdir yani. Ulemadır, çünkü zaten ulu’l-emr olması için alim olması lazım. İşin başına cahil insanın getirilmemesi lazım.
O bakımdan itaat de Kur’an’dandır, sevgi ve saygı da Kur’an’dandır. Bunu suçlayanlar İslâm’ı bilmediklerinden yapıyorlar. Bekli de biraz hüsn ü zan ederek söylememiz gerekirse, şundan olabilir ki, bazı kimseler saygı ve itaat edilmemesi gereken kimselere bağlanıyorlar; onun için, yani ona da bağlanılır mı diye olabilir. Adam mesela bid’at ehlidir, adam cahildir, adam yanlış yoldadır.
Tabii bizim sözümüz ona değil. Mürşid-i kâmili kasdediyoruz, hakîkisini kastediyoruz. Hakîkisini bulunca, elini değil ayağını dahi öpmek lazım gelir. Çünkü sahabe-i kirâm Peygamber Efendimiz’in ayağını dahi öpmüşlerdir.