Tasavvuf ehlinin Peygamber Efendimiz’e kadar silsilesinin uzanmasını inkâr edenler var. Bunları nasıl ikna edebiliriz?
Bu İslâmî bir an’anedir. İslâm’da alimler bir sözün nereden geldiğini, nereden duyduğunu kaydederler. Biz bu Tabakàtü’s-Sûfiyye kitabını onun için okuyoruz.
Neden? Hangi sözü kimden duyduğunu, ismiyle cismiyle söylüyor. Bu an’ane o zamandan bu zamana devam etmiştir. Bu gün bile müelliften kitabı okuyup icazet alan, bu an’aneyi aynen devam ettiren ciddi talebeler ve böylece icazet veren ciddi hocalar vardır. Bu böyle gelir, böyle gider.
İmam Buhâri’nin hadis kitabını okumaya salahiyetli olduğunu, İmam Buhari’den kendisine kadar geçen, icazet veren hocaların listesini göstererek isbat eden insanlar vardır.
Bu an’ane hadis-i şerifte böyle uygulanmıştır. Bilimsel bütün konularda böyle uygulanmıştır. Tasavvufta da böyledir, böyle uygulanmıştır.
İnkâr edenler hadis-i şerifteki de silsileyi inkâr ediyorlar. Ama hadis kitapları olduğu için, hadis kitaplarında görüyoruz, “Bak, bu bundan aldım!” demiş diyoruz. Rivayet zinciriyle, geriye doğru isbatı mümkün olabiliyor. Bir ara inkâr ediyorlardı geçtiğimiz 25-50 yıl önce, şimdi inkâr edemiyorlar.
Tasavvuf erbabının da silsilesi, tabi geriye doğru o ondan almıştır. O geçtiğimiz asırlarda şimdiki gibi iş gevşek değildi, gayet ciddi tutuluyordu. Vesikalar vardır, tomarlar vardır, mânevî işaretler vardır. Bir de hani Hacı Bayram-ı Veli’nin rüyada görünüp de öteki adamı azarlaması gibi, böyle mânevî işaretler vardır. Onlar da bu işi teyit ediyor, bu iş böyledir.