Mürşid diye bilinen bazı kimselerin genel mânâda şeriata aykırı bir davranışı yok. Namaz kılıyor, oruç tutuyor, sakal ve tesettüre riayet ediyor. Kısaca Kur’an ve sünneti kabul ettiğini söylüyorlar. Biz bir kişinin kâmil bir mürşidden icazet alıp almadığını nasıl tesbit edeceğiz?


Bu şartlara sahip olmak kâfi değildir; insanları terbiye edecek meziyeti, kabiliyeti olması lazımdır. Nefsin ayıplarını, kusurlarını bilecek, şeytanın oyunlarını bilecek, terbiye ve irşat vazifesini, selahiyetini, diplomasını almış bir kimse olması lazım. Çünkü herkes bir nasihat söyler, herkes bir şey yaptırtır ama yanlış şeyler yaptırıyor bu sefer terbiye ettiği insanı bozuyor, irşat etmeye çalıştığı insanı yanlış yerlere götürüyor, kötü işler yaptırtıyor, yanlış eğitim veriyor, o zaman o iyi müslüman olmuyor. Binâen aleyh terbiye etmesini iyi bilmeyen insan mürşit olamaz.

Bazen iyi bir yolun iyi hocası bitiyor, iyi hocası kalkıyor yerine salahiyetsiz, bilgisiz bir kimse geçiyor. O zaman ona, o ilk hocasına mânevî bakımından bir halife tayin etmek filan gösterilmiyor.

O ne demek? Yani senden sonra artık senin dervişlerin yaşayan falanca büyük zâta bağlansın demek. Mânası odur onun.

 

Birileri sormuşlar bir zâta:

“—Hocam siz vefat ederseniz, yerinize kim geçecek?

O da cevap vermiş:

“—Bakın, dört kişinin icazetnamesini yazdım hazırladım, imzaya kaldı. Rasûlullah’dan mânevî bir işaret bekliyorumgelirse, bunlardan hangisine gelirse imzalayacağım yerime onu bırakacağım.” Demiş.

Ama gelmemiş işaret… Benim hissim, tahminim, gelmeyişinin sebebi o şahısların Hocamız’a bağlanması lazım geldiğindendi. Çünkü, o şeyh efendi Hocamız’a çok hürmet etmiş. Hocamız’dan yaşlı olduğu halde hocamız onu ziyarete gittiği zaman ayakları kötürüm gibi olduğu halde merdivende karşılamış;

“—Aman Efendim kalkmayın!” vesaire filan demişler, müritleri alınıyorlar, istemiyorlar kalkmayı filan.

“—Buna mı kalkmayacağım? Böyle bir şahsa mı kalkmayacağım? Öyle şey olur mu?” filan diye böyle sert bir şekilde onlara söylediğini babam anlatıyor.

Ve kendisine bir mânevî işaret olmadan dünyasını değiştirmiş. Ne demek?

“—Senin düşündüğün dört kişiye de bu vazifeyi uygun görmüyoruz.” demek.

O zaman ne olacak?

“—Bu kişiler gitsin, Mehmed Zahid Efendi’ye bağlansın!” demek.

Çünkü o ona hürmet ediyor. Yani şeyhlerinin hürmeti bunu gösterir ama insanlar bunları kolay kabul etmezler, yani hazmedemezler. Müritler bazen şeyhi filan dinlemezler alimallah. Şeyhleri; “Filanca adama bey’at edeceksin.” der, ona bey’at etmezler, hoşlarına gitmez, keyiflerine göre şeyh ararlar.

 

Peygamberimizi de beğenmemişler de demişler ki;

“Ya bu adama geleceğine Taif’de ki falanca adama, filanca adama gelseydi ya vahiy, Kur’an ona inseydi ya?” demişler.

 

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا الْقُرْآنُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِّنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ

(الزخروف:٣١)

 

(Ve kàlû levlâ nüzzile hâze’l-Kur’anü alâ racülin mine’l-karyeteyni azîm) “‘O iki şehirden birisindeki o meşhur şahıslardan birine gelseydi ya Kur’an-ı Kerim?’ dediler.” (Zuhruf, 43/31)

Bunun üzerine, Allah-u Teàlâ Hazretleri buyurdu ki:

 

أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ (الزخروف:٣٢)

 

(E hüm yaksimûne rahmete rabbik) “Allah’ın rahmetini o herifler mi taksim edecekler?” (Zuhruf, 43/32)

Kur’an’ın kime geleceği onlardan mı sorulacak? Onlar mı gösterecek? Herifler Peygamber beğenmiyorlar. Taif’te filan adam varmış filozofmuş, Kur’an ona gitmeliymiş. Öyle şey olur mu?

 

İrşad görevi de öyle mânevî işaretle olduğu için, herkes yapamaz. Herkes namaz kıldırır, ama herkes irşad yapamaz.

Herkese direksiyon verilir mi? Arabanın direksiyonunu herkese verir misin?

Uçağın pilotluğunu herkese veriyorlar mı? Oraya 375 kişi biniyor. Kaç tane adam var burada uçağı çalıştıran, hepsinin gözleri böyle aletlerde, cihazlarda… Oyuncak değil bu.

 

Adamı getireceksin, irşad koltuğuna oturtacaksın, bir şeyden haberi yok, batıracak ortalığı… Adamları yanlış yola sevk edecek, hasta edecek, mecnun edecek. Ondan sonra da birisine, “Tarikata gel!” dediğin zaman, akrabaları diyorlar ki:

“—Aman tarikate gitme!”

Neden?

“—Deli olursun, tırlatırsın!”

Tarikata gidince insan oynatmaz, aklı başında insan olur ama bazıları yanlış ilaç kullanıp yanlış yola sevk ettiğinden, bazılarını sapıttırdıklarından o misaller de oluyor.

O bakımdan öyle herkes mürşid olmaz.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN