İnsanların ömrü saniyesine kadar önceden belirtildiğine göre, bazı ülkelerde yaş ortalamasının yüksek olmasını dinen nasıl ifade edebiliriz?


“Allah öyle takdir etmiş!” diye ifade ederiz. Her şey takdirle olduğuna göre; “Allah oralarda öyle takdir etmiş!” diye ifade ederiz.

Şimdi tabii sorulan soru, sırr-ı kaderle, kaderin sırlarıyla ilgilidir. Kaderin esrarı vardır. Kaderin esrarı, ince bir meseledir. Herkes tarafından kolay anlaşılamaz.

Kader var diye tedbir terk edilmez. Yani tedbir kulun vazifesidir, takdir Allah’ın işidir. Biz Allah’ın işine karışamayız, bir de bilemeyiz.

Ama bize yüklenilen vazife nedir? Tedbir almak ve emirleri istenilen şekilde yapmaktır. Allah, “İçki içmeyin!” demiş. Allah şöyle yapmayın, böyle yapmayın demiş. Zararlı şeylerden bizi korumak için yasaklamıştır. Onları yapıyor müslümanlar, o zaman zarara uğruyorlar. Ötekiler müslümanların ahlâkıyla ahlâklanıyor, Allah’ın emirlerine uygun yaşıyor. Onlar o zaman Allah’ın vaad ettiği mükâfatlara nâil olabiliyor.

 

Meselâ, hiçbir Alman, tıka basa karnını doyurmaz. Biz ölünceye kadar yemek yeriz. “Öf öldüm be!” demeden sofradan kalkmayız. “Biraz daha ye!” deyince, “Artık yiyecek halim kalmadı, tıka basa doldum!” filan diye, “Şurama kadar doldum!” demeden kalkmayız.

Halbuki onlar öyle yapmaz. Gramını ölçer, çok hareket eder. Peygamber Efendimiz diyor ki;

“—Yemek yedikten sonra hemen uyumayın! Zikrullahla ve ibadetle eritin yemeği.” diyor.

Yemeği yiyip yatıyor millet. Hasta olur; kalp olur, şunu olur, bunu olur... Onlar çok hareket ederler, yürürler.

Bizim dedelerimiz camiye gitmeyi, gelmeyi hiç ihmal etmemişler. Devamlı böyle hareket halinde, sıhhatli olmuşlar. Öyle yapmazsa insan kilo alır, sağlığı bozulur.

Allah’ın emrini tutan, Allah’ın emrine uygun hareket eden müslim veya gayrimüslim, Allah’ın vaad ettiği mükâfata nâil olur. Sabah erken kalkan bir gayrimüslim, sabah horul horul uyuyan müslümandan daha kısmetli olur. Bu emre uymamaktan dolayıdır.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN