“Zaman tasavvuf zamanı değil, zaman imanı kurtarma zamanıdır.’ diyorlar. Bu konuda ne dersiniz?
Böyle bir sözü Said-i Nursî söylemiştir, derler. Bu sözü ondan biliyorum, ondan önce ve sonra söyleyen bir kimse bilmiyorum. Çünkü tasavvuf Kur’an-ı Kerim’de olan birtakım faaliyetleri ihtivâ ediyor. Mesela;
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا. وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسَّاهَا (الشمس:٩-١٠)
(Kad efleha men zekkâhâ. Ve kad hâbe men dessâhâ) “Nefsini terbiye eden felâh bulacak; terbiye etmeyen mahvolacak, perişan olacak!” (Şems, 91/9-10) buyruluyor ayet-i kerimede...
Nefsi tezkiye etmek, terbiye etmek Allah’ın emri… Zikrullah Allah’ın emri… Bu zikri Allah emrediyor Kur’an-ı Kerim’de:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (الاحزاب:٤١)
(Yâ eyyühe’llezîne âmenü’zküru’llàhe zikran kesîrâ) [Ey iman edenler, Allah’ı çok çok zikredin!] (Ahzâb, 33/41) diye.
Tezhib-i ahlâk, ahlâkı güzelleştirmek Allah’ın emri. Binâen aleyh, “Tasavvuf zamanı değil.” deyince bunları inkâr ederse insan küfre kadar bile gider. Çünkü bunlar Kur’an’ın emirleridir. Bunlar elbette olacak.
Ama o niye öyle söylemiş. Tahmin ediyorum ki: Öyle bir zaman olmuş ki din dersleri kaldırılmış, dini bilgiler öğretilmemiş, okutulmamış, insanlar her şeyi unutmuşlar. Hatta din kitapları toplatılmış, Kur’an-ı Kerim’ler bile toplatılmış, yakılmış. Öyle bir zamanda çok acele olarak; bir insanın şakağına silah dayasalar “Seni öldüreceğiz.” deseler, namaz kılmaya vakti yok ancak ne yapabilir? “Eşhedü enlâ ilâhe illa’llah” diyebilir. Ondan sonra bir kurşun, insan şehid olur. Değil mi?
Vakit olmadığından öyle demiş olabilir.