Ortaasya’daki yeni Türk devletlerinin, hükümet başkanları veya cumhurbaşkanlarının İslâmî yönleri var mı? Biraz bilgi verir misiniz?
Onlar yılların komünistleri ve Rusya’nın seçtiği insanlar. Biz Türkiye’den ihraç etmedik ki. Zaten ihraç metaımız yok. Biz yerli ihtiyacı bile karşılayamıyoruz; İslâm ülkelerinden de alıp göndermedik. Çoğu Rusya’da seçilen, Ruslar’ın seçip de oralara getirdiği yahudi insanlar.
Muttalibov. Azerbaycanlılar, Azerbaycan Halk Hareketi olarak bunu başlarından attılar. Geçen gün gazetelerde vardı: “Ermenilerin katliamlarının çoğundan onun hükümeti sorumlu.” diyorlar. Komünist Rusya’dan aldığı direktiflere dayanarak demek ki suçlu görünüyor.
Şimdiki Elçibey biraz daha iyi durumda görünüyor. Ama öteki devletlerin başkanlarının, “Ruslar’dan bağımsız, Ruslar’a tam düşman, Ruslar’ın karşısında Türkiye’nin yanında yer alabilir, bu hususta canını feda edebilir insanlar olduğunu düşünmek çok erken, çok saflık olur.”
Her şeyi böyle normal, tabii çizgisinde düşünmek lâzım. İnsanı insan yapan eğitimidir. Müslüman yapan, hırıstiyan yapan, komünist yapan kafasıdır, zihniyetidir. O zihniyet komünist gibi yaşadıktan sonra adının nurlu olması fark etmez. Davranışlarına bakacaksınız, yapmak istediklerine bakacaksınız, gözünüzü açacaksınız. Halktan gelme bir İslâmî baskı vardır; müslümanlara karşı bir kardeşlik duygusu vardır ama halk halktır, yönetimler yönetimdir.
Bugün dünyanın birçok yerinde basit halk tabakalarını yukarıdaki yönetimler idare ediyor. İsrail’de Filistinliler’i Gazze’de ve sâirede yönetiyor. Avrupa’da, Almanya’da iki milyon Türk var; Almanlar yönetiyor. Türkiye’de bu kadar müslüman var; bir başörtüsünü sorununu halledebilmiş değil. Türkiye’yi başörtüsüne dost olmayan, sakala dost olmayan insanlar yönetiyor.
Biz baskı yapıyoruz; İslâmîleştirmeye çalışıyoruz. Onlar seçimlerde müslüman oluyor; seçimlerden sonra değişiyor. “Karakolda doğru söyler. mahkemede şaşırır.” dediği gibi, “Benim bacım haram yemez, hamama gider bohça çalar.” dediği gibi, birazcık konuşturduğunuz zaman İslâmî bir şuurunun ve kaygısının olmadığı âşikâr... Hatta İslâm’a düşman olduğunu görüyorsunuz. Türkiye’de bile durum böyle.
O bakımdan bir yerde yaşamak ve ticaret yapmak mühim değil. Yönetime hâkim misiniz, değil misiniz? Yönetiyor musunuz, yoksa yönetiliyor musunuz? Önemli olan budur. Çoban mısınız, koyun musunuz? Koyunsanız bir gün postunuza otururlar; bir gün etinizi kızartma yapabilirler. Çobansanız sürüyü sevk edersiniz. Onun için o ülkelerin yönetimlerinin tamamen müslüman olduğunu, bizim kafada olduğunu düşünmek için daha erkendir. İhtiyatlı olmak lâzım. Kalplerinde bir iyimserlik vardır ama adamlar ölçüp biçiyorlardır.
%45’i Rus olan, Rusya ile komşu bir Kazakistan, Kızıl Ordu birliklerinin kışlalarının henüz içinde durduğu bir ülke, sana ne kadar dost olabilir? Özbekistan ne kadar dostluk yapabilir? Bunları realist olarak düşünmek, ona göre hareket etmek lâzım.