“Kula belâ gelmez, Hak yazmayınca / Hak belâ yazmaz, kul azmayınca…” sözüne mi yoksa; “Allah’ın en çok imtihana tâbi tuttuğu, Allah’ın en çok sevdiği ârif kullar!” sözüne mi itibar edeceğiz?
Kelimelerin muhtelif dillerde muhtelif mânaları vardır. Belâ kelimesinin Arapça’da mânası imtihandır. Belâin hasenâ, güzel bir imtihanla imtihan olmak mânasına gelir. Türkçedeki mânası musibettir.
“—Sen bana belâ mısın be adam? Karşıma dikildin sabahtan beri! Dır dır dır, vır vır vır…”
Orada Türkçe’deki mânası Arapça’dan farklıdır. Meselâ müsaade sözü, Arapça’da “yardım etmek” demektir.
“—Müsaade eder misiniz?” demek, “Yardım eder misiniz?” demektir. Türkçe’de müsaade, izin almaktır; mânası farklı.
Onun için bizim şairin söylediği söz:
Kula belâ gelmez Hak yazmayınca
Hak belâ yazmaz kul azmayınca
İmtihan; tabii yazacak, ondan gelecek; elbette doğru. Kul azgınlık yapınca, o zaman bir ilâhî ceza gelir. Cezadır, haklı bir şeydir, doğru…
Allah kulları müptelâ eder, çeşitli iptilâlara uğratır, imtihan eder, sabrını ölçer. Bir de bazen şamar yer, tokat yer. O da yaptığı bir kötü şeyin cezasıdır. O da tamam.