İzcilik için ne buyurursunuz?


Bu bir bilgidir. Dağda, bayırda, kırda, tabiat şartları altında, yoksulluk içinde insan nasıl hareket edecek? Nasıl düzenli hareket edecek? Bir de bir disiplin, düzen, ast üst, emir komuta zincirine alışmak çalışmasıdır. Bizim bulduğumuz bir şey değildir. İngilizler’den birisi bulmuştur. Gençleri hayra kanalize etmek için, kendi istediği istikamete kanalize etmek için bulunmuş bir uygulamadır. Gençleri bir disiplin altında tutuyorlar, çalışıyorlar.

Onlar bütün halk tabakalarını, her yaştan insanı oyalayacak bir sosyal meşgale bulurlar. Almanya’da, Avustralya’da, İngiltere’de, Amerika’da benim gördüğüm budur. İbret almak lâzım.

Onların müesseselerini taklit etmememiz daha uygun olur. Şahsen ben onların müesseselerini taklit etmemeyi tercih ederim. Hadis-i şeriflerden, ayet-i kerimelerden, bizim kendi prensiplerimizden, kendi sistemlerimizi kurmamız ve o yolda çalışmamız lâzım.

“—Anneler gününde annene hediye ver!”

Bugün vermiyorum. Var mı bir diyeceğin?

“—Babalar gününde babana hediye ver.”

Kim söylemiş?

“—UNESCO söylemiş.”

Başına çalınsın. Ben başka gün vereceğim. O zaman vermem.

“—Neden?”

Ben onlara tâbi değilim. Ben annemi, babamı çok severim. Mevlid günü veririm. Giderim kandil günü veririm. Cuma günü giderim, elini öperim.

Neden? Benim sistemim başka. Müslüman başkasını taklit etmez. Müslüman kendi öz müessesesinde çalışma yapar. Onun için gençleri meşgul edecek bir müessese kurmamız lâzım. Kuralım, tamam. Ama başkalarının taklidi değil.

 

Bizim millet, “Haydi sanayiciler Rotary kulübe girsin. Esnaf Lions kulübe girsin. Ötekiler şöyle yapsın böyle yapsın.” düşüncesinde. Avrupa’da, Amerika’da İngiltere’de ne kadar müessese varsa hepsi aynen burada var.

Olmaz ki, uymaz ki! Başkasının elbisesi benim sırtıma gelmez! Adamın zevki başka, keyfi başka… Gidip bir yabancının yaptığını ne diye taklit edeyim? Benim kendi öz hayır müesseselerim yok mu? Vakıflarım var. Niye benim kardeşim bir başka yere girsin. Başka bir organizasyona girsin.

“—Efendim hayır müessesidir.”

Canım, hayır müessesesiyse gel sen İslâmî müesseseye hayrını yap, o müessese şan kazansın. Ormanda ağaç dikmek sevapsa “Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerifidir.” diye, dik. “Falanca kulübün üyesiyim.” diye dikme.

Ne diye ona prim kazandırıyorsun? Ne diye gidip İngiliz’e Amerikalı’ya tâbi oluyorsun? Üstelik onların başka maksatları da var.

 

Onun için biz kendi organizasyonlarımızı kuracağız. Müstakil, bize mahsus…

Biz müslümanız. Biz içki içmeyiz, namaz vakti geldi mi başka işle meşgul olmayız. Kumar oynamayız, vakti telef etmeyiz. Tavla oynamayız, iskambil oynamayız, sigara içmeyiz. Bizim kendi dünyamızda, kendi organizasyonlarımızı, sosyal müesseselerimizi kurmamız lâzım.

Eğer bir yerimiz kurulacaksa bizim yerimiz sandalyeli, masalı olmaz; sedirli olur. Bir köşesi mihraplı olur. Vakitleri belli olur. Yapacağımız işler ona göre olur. Onun için böyle “izcilik, gözcülük” değil de kendi öz çalışmalarımızı uygulamalıyız.

 

Ama okulda vesairede böyle şeyler yapıyorlar, bu disipline alıştırıyorlar. Ondan sonra beynelmilel kardeşlik adına birbirleriyle tanıştırıyorlar. İngilizler boys camplarıyla bizdeki izciler tanışıyor. Ondan sonra büyüyünce de onu Mason kulübüne vesaire alıyorlar.

“Beynelmilel kardeşlik” diyor. Ama şimdi borusunu öttürüyor. Çifte standart uyguluyor. Kendi işi olduğu zaman sen yapıyorsun, tamam. Senin işin olduğu zaman, o senin işini yapmıyor. Azerbaycan’da Ermeniler ilerlerken ses çıkmıyor. Azerî kardeşlerimiz biraz güç kuvvet toplayıp onlara karşı hareket yapınca, Birleşmiş Milletler harekete geçiyor, Amerika harekete geçiyor.

Bosna Hersek’te kan gövdeyi götürüyor, minareler yıkılıyor; kimseden ses seda çıkmıyor. Ama Türkiye’ye bir afyonkeş İngiliz gelse, “Üstünde afyon bulundu.” diye hapse tıkılsa, kıyametler kopuyor. Çifte standart!

Onlara kanmamak, prim vermemek lâzım!

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN