Hocam, yeni bir siyasi oluşum, yeni bir parti çalışması içerisinde sizin de isminizi duyuyorum, doğru mu değil mi? Doğruysa hangi ihtiyaçtan doğdu?
Müslümanların politika sahasında hizmet yapmaları şarttır. Hizmet sahası sadece ilmi saha değildir, sadece ekonomik çalışmalar değildir, sadece eğitim çalışmaları değildir, sadece kültürel çalışmalar değildir. Müslümanların her sahada çalışması lâzımdır. Ve bu çalışmaların da derli toplu, akıllı uslu, güzel bir taraftan götürülmesi icap ediyor. Bu bir ihtiyaçtır. Müslümanların bunu oturup, düşünüp, konuşup düzenlemesi, düzeltmeleri; mevcut hareketlerde kusurlar varsa onları tasnif etmeleri gerekir.
Birlik ve beraberlik içinde olunduğu zaman iyi sonuçlar alınabiliyor. Tefrikaya düşüldüğü zaman müslümanlar her yerde zarar görüyor, sonunda kaybeden müslümanlar oluyor.
Endülüs’ün elden çıkması müslümanların tefrikasındandır. Birbirleriyle mücadelede icabında gayrimüslimlerle bile iş birliği yapmışlar. Sonunda beylikler birer ikişer, birer ikişer, yıkıla yıkıla en son beylik de Kurtuba’dan çıkarılmış. Endülüs, İslâm diyarı olmaktan mahrum duruma gelmiştir. Onun arkasından Korkunç bir katliam olmuştur. Hafif bir ihtimalle hıristiyanlaştırma çalışması olmuştur.
Yahudiler bile orada duramamışlardır ve Osmanlı, “Zavallılar, ölmesinler.” diye gemilerle beş yüz yıl önce onları oradan Osmanlı diyarlarına taşımışlardır.
Bu bakımdan siyasi çalışmaların yapılması lâzım. Fakat ben bunları teklif olarak söylüyorum. Müslümanların birlik ve beraberlik içinde çalışması gerektiğini de her zaman vurguluyorum.
Sanıyorum bu umumi bir arzu ve istektir. Fakat fiilen tek bir partiyi kendim kursam onun pek faydalı olacağını sanmıyorum. Çünkü herkes kendi nefsinin arzusundan sıyrılıp da, böyle bir şeye yanaşmıyor.
Ben bu gibi çalışmaların yapılması gerektiğini söylediğim için; “Her yeni kuruluşta benim de bir payım var mı?” diye, daima dedikodu çıkmıştır.
Meselâ, Sezai Karakoç Diriliş Partisi’ni kurduğu sıralarda da; “Benim onunla bir ilgim var mı?” diye sorulmuştu.
“—Hasan Celal Güzel’le bir parti çalışmanız var mı?” diye geçen konferansımda sordular.
Yok, benim öyle bir çalışmam yoktur. Ama Türkiye’de kahir ekseriyeti içine alacak bir organizasyonlarının olması müslümanların hakkıdır. Bunu sağlamak için çalışmaları lâzım gelir. Herkes gereken fedakârlığı gösterip bunu sağlamalı. Esas itibariyle bizim, benim şahsen görevim insanların imanlarının kurtarılması ve nefislerinin terbiye edilmesi çalışmasıdır. Onun için bu çalışmalar beyanında herkesle tanışıklığımız olabiliyor, bize ziyarete gelenler, telefon açanlar, bizi karşılayanlar, çiçek demeti ikram edenler olabiliyor. Normal.