Hocam bid’at-ı hasene olunca dinen sakıncası var mı? Kabul olunur mu?


Bid’at-ı hasenenin böyle adlandırılması doğru değildir. Yani bid’at-ı hasene değil ki o da bid’at sanılıyor. Halbuki buna başka mezheplerde istihsan deniliyor. Yani Malikî mezhebindeki adı başkadır. Mesâlih-i mürsele deniliyor. Binâen aleyh o isimle anılırsa daha iyi olur.

Yani nedir? Müslümanların yaşamı dolayısıyla yapmaları gereken bir şey ortaya çıktığı zaman bir tedbir düşünüp maslahata uygun bir şeyi yapalım demek.

Mesela Hz. Ömer zamanında bakmışlar ki herkes bir köşede teravih kılıyor; kimisi sekiz kılıyor, kimisi 20 kılıyor, kimisi 33 kılıyor filan, Hz. Ömer Efendimiz demiş ki:

“—Böyle karışıklık olmasın, imamın arkasında beraberce kılalım!”

Bu bir tedbirdir yani maslahatın güzel olması, yürümesi için düşünülmüş tedbirdir. Kitaplarda bid’at-ı hasene kelimesi de kullanılıyor ama bunu bid’at diye söylememek daha iyi. Mesâlih-i mürsele demek, istihzan demek, öteki mezheplerdeki ismiyle kullanmak karışıklık olmaması bakımından daha iyi.

 

Mesela bakmış ki, Ümmet-i Muhammed cumaya geç geliyor, e ne oluyor? Hutbe okunmuş oluyor, dinlenmemiş oluyor. Önceden bir ezan okutturuyormuş, herkes ezan okunduğunu duyunca geliyor camiye, toplanıyor sünnetlerini kılıyorlar, ondan sonra asıl ezanı içeride okuyor.

Cuma günü okunan asıl ezan hangisidir? İçerideki ezandır, ötekisi toplamak içindir, asıl ezan içeride okunuyor. Hutbeyi o zaman bütün cemaat dinlemiş oluyor. Bu bir maslahattır yani işin güzel olması için düşünülmüş tedbirdir. Bunlara bid’at denmiyor başka fıkhî ismi var.

Tabii bunların yani bir hikmete mebnî konulması dolayısıyla ümmetin karar verdiği, alimlerin karar verdiği bir şey olduğu için dini bozucu şeyler olarak görmemek lazım.

 

Şimdi biz mesela mikrofon kullanıyoruz, Kâbe’de de kullanılıyor. Medine-i Münevvere’de, Mescid-i Nebevî’de de kullanılıyor. E bu Peygamber Efendimiz’in zamanında yoktu, bu bid’at mıdır? Değildir. İmamın sesini, cami çok büyüdüğü, cemaat çok kalabalıklaştığı için ta arkalara kadar duyulması için alınan bir tedbirdir, bir maslahattır, bu bir işe yarıyor, binâen aleyh buna bid’at denmez.

Buna bid’at deyip bunu kullanmayanlar var?

O zaman sen cemaatini kaşık kadar, yani sesinin ulaştığı yere kadar tutuyorsun. Olmaz, yani bunun bir mahzuru yok, bu gerekli bir şey.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN