Peygamber Efendimizin zamanında tesbihin olmadığını, tesbihin bid’at olduğunu söylüyorlar; ne dersiniz?


Tesbih bid’at değildir. Peygamber Efendimiz’in zamanında tesbih vardı. Hurma çekirdekleriyle, çakıl taşlarıyla bunları yapıyorlardı. Ebû Hüreyre RA bir ipi düğüm düğüm yapmış, iki bin düğümlü tesbihi vardı.

Bid’at değildir. Bid’at dinde olmayan şeylere derler. Bunlar sahabe-i kirâmın tesbihleri, zikirleri saymak için kullandıkları vasıtalardır. Peygamber Efendimiz’in zamanında da vardır.

Parmaklarıyla yapmışlar, o da bir tesbihtir. Ondört boğum sağ elde var, onbeş boğum da sol elde var... Ondört ondört daha yirmi sekiz eder. Beş tane de eklersen 33 olur ama; yüz olursa, bin olursa bu parmaklar karışır. O zaman tesbih kullanılır.

Peygamber Efendimiz Ümmü Hânî Hazretleri’ne, “Günde yüz defa ‘Lâ ilâhe illa’llah’ de her gün!” demiş. Ümmetine, “Günde yüz defa ‘Estağfiru’llah’ deyin, ben de her gün diyorum.” buyurmuş. Şimdi bu yüz defayı karıştırmamak için insanın cebinde yüz boğumlu bir şey olması nedir? O sünnetin güzel yapılması için bir vesiledir. Yetmiş dokuz oldu, seksen oldu diye rakamla meşgul olacağına, elinde tesbih olunca çeker, mânâyı düşünür. Rakamı kaçırmayayım diye zihnini oyalamakdan, doğruda doğruya mânâyı düşünmek daha iyidir. Onun için bu bid’at değildir.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN