Birisi hıfza başlamış. 15’i geçmiş. “Ama çabuk unutuyorum.” diyor.
Allah hafızasını kuvvetlendirsin. Kur’an-ı Kerim ezberlemek, bir kere bu şahıslara göre değişir. Her şahsın ezberleme kapasite ve kabiliyeti farklıdır, bir. İkincisi; ezberleme ciddi bir iştir. Konsantre olmak gerekir. İnsanın aklında bir mesele varken insan zihnini toparlayamaz. Biz hafızayı kuvvetlendirmenin kanunlarını yazarken kitaplarda, başarılı çalışma vesaire kitaplarımızda- diyoruz ki;
“—Zihninizde bir problem varsa onu halledin, işinizin başına öyle oturun! Yoksa o işinizde başarılı olamazsınız. O içinden insanı meşgul eder, hafızası bile kuvvetli olmaz.”
İnsan yapacağı işe tam konsantre olur, kendisini verirse o zaman başarılı olur. Einstein, şu meşhur fizikçi çalışmaya bir otururmuş, adam yemek yemeyi unuturmuş, uykuyu da unuturmuş.
“—Üstad, gel, yemek vakti geldi, yemek ye!” denilince sofraya gelir, otururmuş.
Yemek yemeye başlarmış, bırakmayı da bilemezmiş. “Yeter artık.” denildiği zaman bırakırmış. “Hadi şimdi uyu!” denildiği zaman uyurmuş. Neden? Kafası, gecesi gündüzü, aklı fikri fizikte...
Konsantre olmak lazım. Çaresi odur. Konsantre olmayınca, bin tane iş yapınca unutma oluyor.
İkincisi; tasavvufî yönden, Risale-i Kuşeyriye’de yazar ki:
“—İnsanın gözü harama bakarsa, takılırsa hafıza zayıflar.”
Bu tehlike hepimiz için vardır. Mesela bana günlük gazeteleri takip etmem için, dergilerimiz var, çeşitli faaliyetlerimiz var; günlük gazeteler geliyor. Her sayfasında müstehcen haber, müstehcen resim... Yüz kızartıcı, eve sokulacak gazeteler değil... Bunlar insanı zayıflatır. Sokağa çıkan nâmahreme bakarsa zayıflar.
Şöyle bir menkabe anlatılır:
Şeyh efendi ile müridi yolda gidiyorlar. Karşıdan yakışıklı bir delikanlı geliyor. Mürit şeyhine diyor ki;
“—Şu gelen şahıs ne kadar yakışıklı, yâ Üstad! Bunu Allah bu kadar güzel yaratmışken, vücudunu bu kadar güzel yaratmış da acaba ahirette cehenneme atıp cayır cayır yakmaya kıyar mı? Vücudu bu kadar güzel, yüzü bu kadar güzel; acaba bu güzel yüzlü insanı âhirette cayır cayır yakmaya kıyabilir mi Allah?” deyince...
Tabii münasebetsiz bir soru. Şeyh efendi hemen işin başka tarafını anlıyor, dönüyor:
“—Sen onun yüzüne bu kadar dikkatli baktın mı?”
“Bu kadar güzel” demiş, demek ki bakmış...
Halbuki bizim Nakşî Tarikatında prensip nedir? Nazar ber kadem… Ayağının ucuna bak be adam, etrafa ne bakıyorsun? Karşıdan gelen güzelmiş, çirkinmiş, sana ne? Kızmış, erkekmiş, sana ne? Sen kendi işinle meşgul ol.
Allah niye göze kapak yapmış? Gerektiğinde kapatılmak için. Bazı şeyler görülmeyecek.
Niye ağza dudak yapmış? Bazı lafları söylememek için.
Ama burnun, kulağın böyle bir şeyi yok. Burnun, kulağın yok da bunların var. Çok önemli! Çünkü insan buradan çok günaha girer. Ekseriyetle dilinden dolayı günaha girer, bir de baktığından dolayı günaha girer.
Günahlar hafızayı zayıflatır, takvâ hafızayı kuvvetlendirir, bir. Bir de insanın yaptığı işe kendisini vermesi lazım. Çeşitli işlerle meşgul olduğu zaman iş uzar. Olmaz değil, olur ama uzar. Konsantre olmak lazım.