Tarikattan kovulmak nasıl, ne şekilde olur. Bu hale düşen kişinin kurtuluş çareleri nelerdir?
İnsanın Allah yolunda yürümesi lâzım, ahdine vefâ göstermesi lâzım, sözünde durması lâzım! Sözünde durmayınca, vefâsız olur, onun cezâsını çeker. Eğer edepsizliği varsa, tarikattan kovulur, mânevî hayatta cezâya uğrar. O zaman çok büyük bir felâket olur.
Nitekim, bir ilde bir kardeşimizle tanıştık. Bir başka şehirde bulunan bir hocaya bağlıymış eskiden... Sözünü dinliyormuş, tavsiye ettiği tesbihleri yapıyormuş. Fakat bir kaç defa meclisine gittiği zaman bakmış ki, sünnet-i seniyyeye, hadislere, şeriate uymayan acaib sözler söylüyor, işler yapıyor... Yanlış tavsiyelerde bulunuyor.
Kendisinin az çok okumuşluğu var... “O zaman uyanmadım. Hep sevdiğim için; seven kimse sevdiğinin kusurunu pek görmez, uyanmadım.” diyor. “Bir gece rüya gördüm. Rüyamda Peygamber Efendimiz’i gördüm. Bizim tekkede yangın çıkmış...” diyor, kendi bağlandığı tekkeyi anlatıyor. “Geliyorum telâşla, ‘Yâ Rasûlallah, tekkemizde yangın çıktı!’ diyorum. Peygamber Efendimiz de, ‘Bizim öyle bir tekkemiz yok!’ dedi.” diyor. Demek ki, Rasûlüllah Efendimiz nazarında, mâneviyat aleminde makbul olmayan bir yol olduğu böylece anlaşılıyor.
Daha başka bir iki rüya daha görmüş. Oradan anlamış ki, hocası salâhiyetsiz bir kimse... Asıl hocası yaşlı bir zat imiş; ona bir vazife vermiş ama, o vazifeden sonra o biraz bu yolu istismar edince, tard olunmuş. Artık böyle yanlış işler yapmağa başlamış.
İnsan haram yememeğe çok dikkat etmeli, vazifelerini güzel yapmağa çok dikkat etmeli, şeriatın emirlerini iyice tutmaya, haramlardan uzak olmaya, yasak olan şeylerden uzak durmağa dikkat etmeli; aksi takdirde, böyle bir mânevî tokat yedi mi, çok fenâ olur. Allah korusun...
“—Eğer bir insan böyle bir mânevî tokat yese, rüyada da sen böyle bir insansın diye gösterseler, ne olur?”
Çaresi tevbedir kardeşlerim! Her çâresiz işin çâresi vardır. Tevbe edecek, gözyaşı dökecek, pişman olacak... Diyecek ki:
“—Yâ Rabbi! Ben bu işimi anladım. Rüyada da bana gösterdiğin gibi, yanlış yolda olduğumu anladım, hatamı da biliyorum. Tevbe ettim, hatamı bıraktım. İyi yola giriyorum, iyi şeyler yapacağım. Ne emredersen yapmaya hazırım!” diye tevbe eder de yolunu düzeltirse, Allah kabul eder.
Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, candan tevbe edince, Allah bağışlar; bunu bilin! Allah’ın rahmetinden ümit kesmek yoktur.
Ben öyle birisine rastladım. Kayıkçı, filozof gibi konuşuyordu. Biraz Bektâşî tekkesi terbiyesi almış, ağzı kalabalık:
“—Biliyorum, Allah beni affetmez.” diyor.
Bilmiyor. Hiçbir şey bilmiyor, çünkü Allah ümitsizliği yasaklamıştır:
لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللهِ (الزمر:٥٣)
(Lâ taknetû min rahmeti’llâh) “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!”(Zümer, 39/53) buyurmuştur.
Tevbe edince, Allah her suçu affeder. İnsan eğer kendisinin bâriz bir hatasını biliyorsa, o hatayı bırakacak, bir daha yapmamaya niyet edecek, azmedecek; “Yâ Rabbi, ben bu hatâyı yaptım, çok edepsizim. Biliyorum büyük günah... Bir daha yapmamağa azmettim, beni affet!” diyecek, pişmanlık duyacak, gözyaşı dökecek; Allah affeder. Ondan sonra da doğru yoldan yürüyecek, iyi şeyler yapacak.
Bu tarikattan kovulma denilen şeyler olur. Adam edepsizse, edepsizliğini de anlamıyorsa, istismar ediyorsa veyahut vazifelerini yapmıyorsa; o zaman, böyle mânevî tokatlar yer. Kendisi görmez belki, başkasına gösterirler. Veyâhut kendisi görse de, aldırmaz. Rüyada gösterirler, aklını başına toplamaz, yanlış yolundan vaz geçmez.
Birisi böyle milletten para topluyormuş. “Cami yapacağım, bilmem ne yapacağım!” filân diye toplayıp, kendi hanını, hamamını yapmakta kullanıyormuş, kendi işine harcıyormuş. Bir başkası rüyada görmüş ki, yaptığı hanın, hamamın her tarafında yılanlar, çıyanlar kıvranıyor. Yâni, haramla yapıldığının sembolü oluyor. O kendisi görmüyor ama, başkasına Allah gösteriyor.
O bakımdan, haramdan kaçınmağa, Allah’ın emirlerini tutmağa gayret edelim!