Münafıklığın alâmeti nelerdir? Bunları açıklar mısınız?


Hadis kitaplarında bildirilmiştir. Çeşitli hadis-i şerifler vardır. Peygamber SAS Efendimiz buyurmuş ki:[37]

 

آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلاَثٌ: إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ، وَإِذَا

 

 اؤْتُمِنَ خَانَ (حم. خ. م. ت. ن. عن أبي هريرة؛ ابن النجار

عن ابن مسعود)

 

RE. 5/4 (Âyetü’l-münâfikı selâsün) “Münâfığın alâmeti üçtür:”

1. (İzâ haddese kezebe) “Konuştuğu zaman, yalan söz söyler.

2. (Ve izâ vaade ahlefe) “Vaad ettiği zaman,  vaadinden cayar, vaadini yerine getirmez.  

3. (Ve ize’tümine hàne) Kendisine emniyet olunduğu, güvenildiği zaman, güveni boşa çıkartır, emanete hıyanet eder.” diye buyurmuş.

Ama bunların hepsi, yani verdiği sözde durmamak, sağ gösterip sol vurmak. genel olarak göründüğü gibi olmamak huyuna geliyor. Münafıklık budur; yani “içi başka dışı başka, göründüğü gibi değil, itimada şayan değil, sözüne güvenilmez, işine güvenilmez, emin olunamaz kimse” demek oluyor.

Onun için, Allah’tan münafıklıktan kurtulmayı isteyeceğiz. Dinimizi korumaya dikkat edeceğiz. Niyetimize dikkat edeceğiz. Söz verdik mi sözümüzü yerine getireceğiz. Birisi bize bir şey emanet etmişse ona hıyanet etmeyeceğiz. Olur olmaz şeyi vaad etmeyeceğiz. Vaad ettik mi vaadimizi ifâ edeceğiz. Yani devamlı bir uyanıklık hâlinde olmamız gerekiyor.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN

[37] Buhàrî, Sahîh, c.I, s.21, no:33; Müslim, Sahîh, c.I, s.78, no:59; Tirmizî, Sünen, c.V, s.19, no:2631; Neseî, Sünen, c.VIII, s.116, no:5021; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.357, no:8670; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XI, s.406, no:6533; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.IV, s.206, no:4803; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.85, no:11240; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.329, no:11127; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XIV, s.59; Bezzâr, Müsned, c.II, s.426, no:8315; İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Mekârimü’l-Ahlâk, c.I, s.46, no:118; İbn-i Asâkir, Mu’cem, c.I, s.35, no:53; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.I, s.35; Ebû Nuaym, Ahbâr-ı Isfahan, c.IV, s.475, Ebû Hüreyre RA’dan.

Kenzü’l-Ummâl, c.I, s.167, no:842; Keşfü’l-Hafâ, c.I, s.19, no:22; Câmiü’l-Ehàdîs, c.I, s.53, no:60.