İnsan “Abdestim var mı, yok mu?” diye şüphe ederse ve bu devamlı oluyorsa ne yapar?
Aldırmaz. Abdesti aldıktan sonra kaçırdığını bilmiyorsa, kaçırdığında şüphe ediyorsa abdesti vardır, namazı kılar, korkmaz. Abdesti bozduğunu biliyor da “Ondan sonra almış mıydım, almamış mıydım?” diye orada tereddüdü varsa o zaman yoktur. Yani neyi garantili biliyorsa o esastır. Onun arkasından “Oldu mu, olmadı mı?” diye şüphe ettiği şeye itibar olunmaz.
“—Acaba abdestim var mı, yok mu? Aldıydım ama kaçtı mıydı, kaçmadı mıydı?”
Kaçtığını kat’î biliyor musun?
“—Yok, bilmiyorum, tereddütlüyüm, kıpırdar gibi oldu...”
Sesi yok, kokusu yok, bir emare yok;
“—Kaçtı gibi geldi...”
Olmaz. Gibi geldiyse bozulmaz. Gibi geldiyse abdestin var, namazını kıl, hiç korkma!
“—Ama yüznumaraya gitmiştim hocam, hatırlıyorum, ondan sonra şadırvanın başına geldim, bir arkadaş beni lafa tuttu, acaba ondan sonra abdest aldım mıydı, almadım mıydı?”
Bozduğunu iyi biliyorsun, ondan sonra aldığını iyi bilmiyorsun; o zaman abdestin yok.
Kat’î bildiğin ilk şey esastır. Şüpheli bildiğin, “Acaba öyle mi ki, böyle mi ki?” diye tereddüt ettiğin şeye itibar etmeyeceksin.
Bu şeytanın hepimize tatbik ettiği oyunlardan biridir, çok yapar. Gelir, insana musallat olur.