Hiçbir mazereti olmadan sakal bırakmayan hocanın arkasında namaz kılınır mı? Ebussuud Efendi’nin fetvasında, sakalı bir tutamdan kısa olan imamın görevinden azlolunacağını söylüyormuş.
Kılınır. O onun kusurudur. Keşke bıraksa, ama kılınabilir.
Ebussuud Efendi Kânunî devrinin adamı. Biz şimdi Yirminci Yüzyıl’dayız. Sakal bir tutamdan kısaysa azlolunurmuş. Zaman değişince şartlar değişiyor. Kânunî devri başka, Ebussuûd Efendi zamanı başka. Yirminci Yüzyıl’da bunca bâdireler geçirmiş, İslâm darbeler yemiş, müslümanlar hapislere girmiş, asılmış, kesilmiş... Ondan sonra bir sürü problem var, zorluklar var. Şimdi şartlar biraz daha farklı. Bu şartların farklılığını İslâm kabul ediyor.
Bazı yerlerde mecburiyetler var, mecburiyet olan yerde;
اَلضَّرُورَاتُ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتَ
(Ed-darûrâtu tubîhu’l-mahzûrât) “Zaruretler mahzurları bertaraf eder, onun yapılmasına müsaade kapısı açar.” kaidesi vardır.
Onları da nazar-ı dikkate almak zorundayız. Önemli olan önemsiz olan şeyleri birbirinden ayırt edebilmeliyiz. Asıl önemli şey neyse onun üzerinde durmalıyız. Böyle küçük detaylara, detay küçükse tabii, o kadar önem verilmeli! Kısa da olsa sakal bıraktı mı farzıyetini yerine getiriyor. Ama uzun ve kısa olması alimlerin çeşitli görüşleridir. O kadar dini zedeleyen bir nokta olmuyor.