Gençler arasında çok yaygın olan el ile tatmin olma diye bir şey var. Gavurcası da masturbasyonmuş. Bunun hükmü nedir? Dinî yönden mahzuru var mıdır?


Muhterem kardeşlerim!

Dinde ayıp diye susmak yoktur. Ayıptır diye soru sormaktan kaçınmak da yoktur, soruya cevap vermekten kaçınmak da yoktur. Hz. Âişe Validemiz’e gelip soru sorarlardı. Kadın olduğu halde, o Peygamber Efendimiz’in zevcesi olduğundan bilir diye ona gelip sorarlardı. Sorulur.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; ”Eliyle nikâhlanan...” diyor. Peygamber Efendimiz her şeyi kibar anlatmış. Nâkihû bi-yedihî. ”Eliyle nikâhlanan.” Elle nikâhlanılmaz ama bu kötü işi böyle anlatıyor, eliyle tatmin yoluna gidiyor diye.

“—Eliyle nikâhlanan mel’undur.” diyor.

Mel’un; “Allah’ın lânetine uğramış” demek. Allah’ın lânetine uğramıştır; işi rast gitmez, hayra ulaşmaz, dünyası mahvolur, âhireti mahvolur, sıhhati gider, her çeşit zararlara uğrar.

Bu kötü huydan tevbe edip derhal dönmek lâzım.

 

Peygamber Efendimiz diyor ki;

“—Gözler de zina eder.”

Ya göz bakmaya mahsus bir alet...

“—Eller de zina eder.”

El de zina eder, göz de zina eder. Madem Peygamber Efendimiz öyle demiş, öyledir. Göz harama bakar, zina eder. El haramı tutar, zina eder. Veyahut böyle yanlış yolda kullanılır, zina etmiş olur.

O bakımdan bu işi bırakacak. Bu işe alışmış olan bir insan bu işi bırakacak, tevbe edecek. Bir daha yapmamaya azmedecek. Bu hayrını, bereketini götürür. 

Şeytan, Allah’ın lanetine uğramıştı, hâlini biliyorsunuz. Allah’ın lanetine uğramak çok kötü bir şeydir. Bu kadar kuvvetli bir cezası olduğunu bilerek bu işten o kadar kuvvetle kaçınmalı.

Müslüman oruç tutabilir.

 

Muhterem kardeşlerim!

Çocuklarınızı çabuk evlendirin. Peygamber Efendimiz çareyi böyle emretmiş. Bu işin aslı budur. Erkence evlendirin, çocuklar günahlara dalmasın.

Bu devirde insanın nefsini azdırma vasıtaları sanayi hâline gelmiş. Teşvik ediliyor. Teşvik var, ödül var. Işıklar, reklamlar, parlak resimler, gazeteler, mecmualar, poşetlerin içinde bilmem neler... Her türlü imkân hazırlanmıştır; ta ki müslümanlar o tuzaklara yakalansınlar, düşsünler, günahlara girsinler, şeytanın yoluna düşsünler, cehenneme yuvarlansınlar diye. Müslümanların etrafında çepeçevre her türlü imkân hazırlanmıştır. Tabii çareler bulmak lâzım.

Papazlar daha iyi dindarlık yapacağız diye evlenmeyi kendilerine yasak ettiler, daha büyük fitneler çıktı. Hilkatin karşısında akıntıya kürek gidilmez. Akıntıya uygun gitmek lâzım. Madem Allah insanı nefisli yaratmış, mademki erkek ve kadın diye iki cins var, mademki iki cinsin arasına bir ilgi koymuş; bu ilginin meşru şekilde halledilmesi lâzım ki, her iki taraf da günaha sapmasın.

Ayrıca bu iş halledilinceye kadar da İslâm bu işi önlemek için iki tarafın arasına perde germiş, duvar örmüştür. Beraber gezmek tozmak yoktur. Konuşmak, görüşmek yoktur. O orada duracak, o orada duracak. Açılmak saçılmak yoktur. Böyle nefsi kabartacak işleri yapmamak gerekir. Yani, İslâm yan tedbirleri de almıştır. Örtünmek onun içindir.

 

“—E öcü gibi ne örtünüyorsun?”

Öcü gibi örtünüyorum, şeytanın yoluna düşmeyeyim diye. Başkası düşmesin diye. Benim yüzümden günaha girmesin diye. Dinimiz bunu emretmiş.

“—E canım saçların bu kadar madem güzelmiş, niye göstermiyorsun, niye kapatıyorsun?”

Güzel olduğu için kapatıyor. “Güzel olduğu için, ‘Ziynetlerinizi saklayın.’ dediği için Peygamber Efendimiz, âyet-i kerîme, dinimiz böyle emrettiği için ondan kapatıyorum.” diyeceğiz, kapatacağız.

 

Allah-u Teàlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de cennete girecekleri sayıyor:

 

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ . إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ

 

 أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ (المؤمنون:٥-٦)

 

(Ve’llezîne hüm li-furûcihim hâfizûn) [Ve onlar ki, iffetlerini korurlar.] “Namuslarını koruyanlar; tenasül aletlerini günahlardan koruyanlar.” diyor.

(İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânühüm feinnehüm ğayru melûmîn) [Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.] Eşleri müstesna, çünkü onun bir mahzuru yok.” diyor Allahu Teala Hazretleri. (Mü’minun, 23/5-6)

 

O halde çocuklarınızı erken evlendirin. Nişanlayın, evlendirin; bu dert bitsin!

Gençleri evlendirmiyorlar; 20 yaşına geliyor, 30 yaşına geliyor, 35 yaşına geliyor. Sanıyor ki evlilik çok mühim bir mesele; değil! İşte bu kadar bir mesele! Evlen de gör. Bitiyor, tamam. Ondan sonra asıl yapılacak mühim işlere devam et!

Bizim dinimizin ana mantığı, akıntıya kürek gitmek değildir, hilkate uygun hareket etmektir.

 

Dinimizde evlilik sevaptır. Hatta Peygamber Efendimiz:

“—Bir insanın eşiyle evlilik işlerini yapması, evlilik münasebetlerine Allah mükâfat veriyor.” diyor. Sahabe şaşıyorlar, diyorlar ki;

“—Yâ Rasûlallah, hem şehvetinin icabını yapıyor, şehvetini kaza ediyor; hem de nasıl sevap oluyor?”

Peygamber Efendimiz;

“—Harama gitseydi günah olacaktı, onun için bu tarafa gelince, bu tarzda halledince sevap oluyor.” diyor.

Onun için bir insan evlendi mi dini tamam olur. ”Sizin en kötüleriniz, bekârlarınız.” diyor çünkü bekâr olduğu zaman günaha sapar. Kimse de bir şey demez, kimse de ayıplamıyor. Yaşlı, sakallı, 70 küsur yaşında adam, torunları kızlarla geziyormuş, o bahçeye getiriyormuş kızları orada eğleniyorlarmış. “Ne yapalım, gençtir...” diyor, hoş görüyor. Hoş görülmez! Ama millet hoş görüyor.

En iyi çaresi, erkence evlendirip baş göz etmektir. O olmadığı takdirde, Peygamber Efendimiz oruç tutmayı tavsiye ediyor. İnsanın arzuları tabii yemekten kabarıyor. Yiyorsun köfteleri, kebapları, yiyecekleri; o zaman, ”Var mı bana yan bakan?” diye pehlivan gibi çatacak yer arıyor.

Neden? Karnını doyurdu, tabii ondan sonra nefis kabardı. Ona da dikkat etmek lâzım.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN