24 yaşında bekâr bir gencim. Ufak bir heyecan ve tahrik sonunda akıntı geliyor. Bu akıntı suya benziyor; temiz, beyaz fakat yapışkan. Dört beş doktora gittim, çaresini bulamadım.


Bu hastalık değil ki doktora gidiyor. Bilmiyor, cahil. Bu hastalık değil, normal bir şey. İnsanın burnunun akması hastalık mıdır? Değil. Ağzında tükürük olması hastalık mıdır? Değil. Tükürük ağız için lâzım, hazım için lâzım. Burun için de sümük lâzım. Tabii nezle olmak hâli ayrı da, Allah lâzım ki onu yaratmış. İnsanın kulağında akıntı var, zarı normal tutmak için. Burnunda akıntı var, ağzında tükürük bezleri var; Allah yaratmış, lâzım. Bu akıntı da bir insanın normal vücudunun bir gereği; o uzvun vazifesi var, onun içindir.

Tabii, mümkün olduğu kadar burada tahrike kapılmayacak, heyecana kapılmamaya dikkat edecek. Normal olarak tahrike kapıldı mı, heyecana kapıldı mı bu akıntı gelir. Bu hastalık değildir, heyecanın sonu hazırlıktır, bir hazırlanmadır. Bu, insanın vitrinde çok güzel bir yemeği görüp de yutkunmaya başlaması gibidir. 

‘Aman kebaba bak, nasıl dönüyor! Şurada şu tatlı, kaymaklı kadayıf ne kadar güzel!’ yutkunmaya başlıyor. Veyahut anılırken bile insan yutkunmaya başlıyor. 

Demek ki zihnini temiz tutacak, o duygulara kendisini kaptırmayacak, bu akıntı olmayacak. Yoksa istediğin kadar doktora git. Bu normal. İnsanın burnunun akıntısını doktorlar kesebilir mi? Kesemez çünkü Allah burnu akıntılı yaratmış, lâzım. Tükürük de lâzım olduğundan, o da lâzım olduğundan... O heyecan olduğu zaman o akıntı ille gelecektir. Mühim olan heyecana düşmemek, haram resme bakmamak, haram manzaraya bakmamak, haram şeyler düşünmemek, günah şeyler düşünmemek, aklını güzel şeylerle meşgul etmektir. Dört beş doktora değil, kırk elli doktora gitse bunun başka çaresi yoktur.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN