Benim ve kardeşlerimin hayırlı eşler bulması için dua eder misiniz?


Bu önemli bir şeydir kardeşlerim, gülmeyin! Allah hepimize, hepimizin evlâtlarına hayırlı yuvalar kurmak nasib etsin... Çünkü, hayırlı bir eş insana dindarlıkta yardım eder, destek olur; ibadetleri muhabbetle beraberce yaparlar. Teheccüde beraber kalkarlar, orucu beraber tutarlar, hacca beraber giderler... Ne güzel...

Hayırsız birisi oldu mu, o camiye gidince kızar, namaza kalkınca kızar, elektriği yaktığı zaman kızar, “Kapatsana be herif!” der, “Yine mi kalktın?” der, “Ne zaman gideceksin?” der... vs. Yâni, bir azab olur. O bakımdan Allah hepimize hayırlı geçimler, evlâtlarımıza hayırlı gelinler / güveyiler nasib etsin...

Biliyor musunuz ki, “Şefaatlerin en kıymetlisi, nikâh konusunda yapılan şefaattir.” diyor Peygamber Efendimiz... Yâni, “Bak bu çocuk iyi çocuktur, aslandır, kaplandır, temizdir. Sen buna kızını ver!” Şefaat ediyor buna... “Biraz fakirdir, parası azdır ama çok iyi çocuktur. Pırlanta gibi kalbi vardır, altın gibidir, vs. Buna kızını ver!” En iyi aracılık, nikâh konusunda yapılan aracılık oluyor.

Kızlarınızı, oğlanlarınızı iyi insanlarla evlendirmek için birbirinize var gücünüzle yardım edin! Bana da gelin, ben de yardım edeyim! Bu çöpçatan bürosu demek değil... Bu kardeşlerimizin dünya ve ahiret saadetini sağlama bağlamak demek...

 

Namazlı niyazlı bir insanı, başı açık bir kızla anası babası evlendiriyor. “Akrabamızın, teyzemizin evlâdıdır; gel yabancıya gitmesin, mallar da bölünmesin! Şöyle olsun, böyle kalsın...” diyorlar. Kız kolejden mezun; kısa etekli, japone kollu, açık saçlı... Oğlan bizim tekkede derviş... Ayıkla pirincin taşını!

Veyahut; kız sofu mu sofu, dindar mı dindar, melek gibi bir şey... Anası babası birisine veriyorlar. “Amerika’da okumuş. Sus kız, sen karışma! Bilmem ne...” diyorlar. Gidiyor. Adam abdest almaz, gusül bilmez, namaz kılmaz, cumaya gitmez... Elektronik tahsili yapmış, filânca yerde genel müdür ama, başına çalınsın! Allah’ın yoluna gitmiyor.

Şimdi, bunun çocukları ne olacak? Guslü yok, tahareti yok bu herif-i nâşerifin... Dindar mıdır, dinsiz midir? İmanı var mıdır, yok mudur, neyin nesidir? Yazık ettin sen bu kıza! Yazık oldu bu kıza... Bu kız melek gibi bir kızdı. Namazında niyazındaydı... “Haydi hanım açın da süslen, biraz da dudaklarını boya, biraz da yanaklarını boya! Ben seninle başörtülü olarak arkadaşların yanına gitmeğe utanıyorum.” diyor, dinden tamamen uzaklaştırmağa çalışıyor. Ne kadar acı!

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN