Daha önceleri gece namazına kalkabildiğim halde, son iki aydır kalkamıyorum. Halbuki, kış geldi, kalkmak daha kolay... Gece yatarken tok karnına yatmamağa çalışıyorum. Abdestsiz de yatmıyorum. Başka ne yapmamı tavsiye edersiniz?


Abdestsiz yatmaması güzel... Çok tok bir halde yatmaması, o da güzel... Buna rağmen kalkamamak; belki yediği lokmalara haram karışıyordur da ondan Allah nasib etmiyor. Öyle bir durum olmasın diye lokmanın helâl olmasına dikkat etsin!

Bir de, her zaman söylüyorum, şöyle küçük bir saat aldım ben... Tek bir kalem pille çalışıyor. Kuruyorsun, “Dıt dıt... Dıt dıt...” diye uyandırıncaya kadar çalıyor, sinirini bozuyor insanın... Çok güzel... Biraz da yataktan uzağa koyarsanız, “Dıt dıt... Dıt dıt...” ille kaldırıyor.

 

Herkes rüya anlatıyor burada, kâğıt gönderiyor; bir rüyamı da ben anlatayım: Yaz tatilinde çoluk çocuk burada Hocamız’ın yanında... Ben Ankara’ya gittim. Yoruldum, yattım öğleyin... Ama, yine fakülteye gitmem lâzım... Bu marifetli saati kurdum, yattım. Çok yorgunum, çok uykusuzum, yolculuk da yaptım; derin bir uykuya dalmışım. Rüya görüyorum:

Rüyamda şöyle 25 cm kadar küb şeklinde bir kutu... “Dıt dıt... Dıt dıt...” diye sinyal veriyor. Sağına bakıyorum, soluna bakıyorum, altına bakıyorum, üstüne bakıyorum, eviriyorum, çeviriyorum... Başka arkadaşlar geliyor, inceliyoruz... “Yâhu bunun düğmesi yok, iğnesi yok! Nereden ses geliyor?” diyoruz. Sonra, rüyanın içinde: “Yâhu, bu benim uyanmak için kurduğum saat olmasın?” diyorum. Uyanıyorum, hakîkaten o saatmiş. Çeşitli senaryolar, rüyalar göstertiyor ama, sonunda böyle uyandırtıyor bizi...

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN