Bey’at kimlere yapılır, intisab kimlere yapılır; açıklar mısınız?


Kur’an-ı Kerim’de bu kelimelerin hepsi de Peygamberimiz hakkında kullanılmış olabiliyor:

 

الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْأُمِّيَّ (الاعراف:١٥٧)

 

(Ellezîne yettebiùne’r-rasûle’n-nebiyye’l-ümmiyye) ayet-i kerimesinde ittibâ kelimesi geçiyor.

 

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللهَ (الفتح:١٠)

 

(İnne’llezîne yübâyiûneke innemâ yübâyiûna’llàh) [Muhakkak ki sana bey’at edenler, gerçekte Allah-u Teàlâ’ya bey’at etmişlerdir.] (Fetih, 48/10) diye bey’at kelimesi geçiyor.

Demek ki, ittibâ olabilir, iktidâ olabilir, bey’at olabilir, mübâyaa olabilir. Kelimeler muhtelif kelimeler olabilir.

Şair şöyle diyor:

 

Kadd-i dildâra kimisi ar’ar dedi, kimisi elif;

Cümlenin maksûdu bir ammâ rivâyet muhtelif...

 

Uzun boylu kimseye kimisi elif boylu der, kimisi selvi boylu der, kimisi kavak gibi der; hepsi uzun boylu olduğunu söylemek istiyor.

Bu bey’attan, intisâbdan, ittibâdan, iktidâdan maksad, bir insanın bir başka insana bağlanmasıdır. Bu bir tane olur. Zâten bir kaç tane yere bağlılık olsa, bağlılık olmaz, arada kalır. Bir kolundan birisi çekiştirecek bu tarafa, öteki kolundan ötekisi çekiştirecek şu tarafa; olmaz böyle şey! İttibâ, iktidâ, bey’at, intisab hepsi bir yeredir. Tekdir, bir tanedir. Peygamber Efendimiz’in zamanında da bir taneydi.

 

Peygamber Efendimiz’den sonra Hulefâ-i Râşidîn geldi, insanlar onlara bey’at ettiler. Hazret-i Ali Efendimiz’den sonra ihtilâflar çıktı. Ondan sonra Emevîler geldi, ondan sonra Abbâsîler geldi. Şöyle oldu, böyle oldu, derken işler karıştı. Zalimler ve kendisine ittibâ, iktidâ, intisab ve bey’at edilmesi hakları olmayan kimseler zorla bu işi yaptırdılar.

Zalim valinin adamları Medine-i Münevvere’nin kapılarına dikilmişler, ashâb-ı kirâmı tehdit etmişler: “Emevî hükümdarına tâbî olmazsanız sizi keseriz!” diye...

Şimdi bu gibi durumlar, zorbalık durumlarıdır. Aslında Peygamber Efendimiz’in varisleri İslâm’ı en iyi bilen alimler olduğu için, bey’at da, ittibâ da, iktidâ da, ittibâ da; ne kelime ile olursa olsun bağlanmak alimlere olacak. O da Allah rızâsı için, onlar Allah’ın dinini anlattıkları için olacak.

Böyle çeşit çeşit farklar ortaya atmak yeni çıktı. “Evvel yoğ idi iş bu rivâyet yeni çıktı.” Yoktu böyle bir şey, sonradan sonraya bir şeyler çıktı. Kendisi derviş, bu sefer kendisi bey’at almağa kalktı. Öyle şey olmaz ki! Şeyhi varken dervişin bey’at almaya hakkı yok ki… Yanlıştır.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN
©2024 Kotku Enstitüsü v2.8.2