Ben bir ara ders almıştım, uzun süre zikrimi yapamadım. Sonra yaptım, sonra bıraktım. Bıraktığım zaman dersimi tazeledim. Şimdi yine bıraktım, şimdi ne yapmam gerekiyor?
Ateşle oynuyor tabii... Bir yapıyor, bir yapmıyor, bir yapıyor, bir yapmıyor... Yapmadığı zaman rastlar, canı öyle gider, başı ahirette çok derde girer.
Bakın, evliyâullahtan bir zata sormuşlar:
“—Hocam, niye Lâ ilâhe illa’llah zikri yapmıyorsun da Allah Allah zikri yapıyorsun?” diye.
“—Evlâdım, Lâ ilâhe derken canımı alıverir de Allah, Allah yok derken ölmüş olurum diye korkuyorum.” demiş.
Lâ ilâhe, hiç bir ilâh yok; illa’llah, ancak Allah var... “Ama Lâ ilâhe derken canımı verirsem, Allah yok! demiş gitmiş olurum diye korkumdan hep Allah Allah diyorum.” demiş.
O kadar böyle yâni, nefesini bile hesaplıyor âlem de, sen bir tutuyor bir bırakıyorsun, bir tutuyor bir bırakıyorsun...
Aklıma şey geldi: Yeniçerilerin ordugâhları bizim aşağımızda, Vatan Caddesinde imiş. Doksan dört tane bölüğü varmış. İlk zamanlar zaferler kazanıyorlarmış ama, sonra isyankâr olmuşlar. İkide bir isyan ediyorlarmış, şehre yayılıyorlarmış, yağma yapıyorlarmış. O isyan etmeye de kazan kaldırmak diyorlarmış. Tabir bu... Onun için bir kazanı alırlarmış, o isyan mânâsına geliyormuş padişaha... Onun için şair diyor ki:
Tecemmû eyledi meydânı lâhme,
Edip küfrân-ı nîmet nice bâğî;
Koyup kaldırmadan ikide birde,
Kazan devrildi söndürdü ocâğı...
“Kendilerine iyi muamele etmiş olan yönetime karşı küfrân-ı nimette bulunan bir kaç bağî, küstah isyan ettiler, kazan kaldırdılar. Ama kazan oyuncak mı ki; ikide birde kazanı kaldırmak indirmek, kaldırmak indirmek derken, kazan devrildi söndürdü ocağı.” diyor. Yâni, yeniçeri ocağını devlet kapatmış, yok etmiş. “İkide bir kazan kaldırılıp indirilirken kazan devrildi, ocağı söndürdü; isyan ederken ederken, bu sefer kapatılıp yok edildi.” diye söylüyor.
Yâni bu işlerde nefse, şeytana fırsat vermemek lâzım! Aldığı vazifeyi muntazam yapmak lâzım! Ordan fırsat buldu mu, namazdan da seni alıkoymağa, bir kıldırıp bir kıldırmamağa başlar... Oruçtan da bir tutturup bir tutturmamağa başlar. Tırtıklar yavaş yavaş senin imanını, amellerini... Onun için çok müteyakkız olmak lâzım, dikkatli olmak lâzım!