(Zikru’llahi devâün) “Allah’ı zikretmek şifadır, devâdır, insan şifa bulur. (Zikrü’n-nâsi dâün) İnsanları zikretmek hastalıktır.” Bu durumda, Peygamber Efendimiz’i anmanın hükmü nedir?


Peygamber Efendimiz’in anılması, insanları anmak grubundan sayılmaz, Allah’ı anmak grubundan sayılır. Neden anıyoruz biz Peygamber Efendimiz’i? Allah’ın Rasûlü olduğu için anıyoruz. Allah’ın elçisi olduğu için seviyoruz. O Allah’ın zikrine girer.

Kur’an’ı niye seviyoruz; kâğıt, cilt, mürekkep, meşin... Allah’ın kelâmı diye seviyoruz, Allah’ın kelâmı olduğundan seviyoruz. Rasûlüllah’ı da Allah’ın rasûlü olduğu için seviyoruz. Ve Rasûlüllah Efendimiz hakkında Kur’an-ı Kerim’de ayrıca emir var:

 

إِنَّ اللهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ، يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا

 

 عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا (الاحزاب:٥٦)

 

(İnna’llàhe ve melâiketehû yusallûne ale’n-nebiyy, yâ eyyühe’llezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ) [Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey iman edenler, siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin!] (Ahzab, 33/56) diye, ona salât ü selâm getirmeyi, onu zikretmeyi, anmayı; onun anıldığı yerde ona salât ü selâm getirmeyi emrettiğinden, onu anmak insanları anmak grubundan sayılmaz, ilâhî gruptan sayılır.

 

Buradaki insanları anmaktan maksat, Allah’a ibadet etmek, Allah’ı zikretmek varken; dünya kelamı konuşmak, insanların gıybetini dedikodusunu yapmak gibi şeylerle meşgul olmak, insanı günaha sokar demek... Bir yerde oturmuşun “Sübhâna’llah” diyorsun, “Lâ ilâhe illa’llah” diyorsun, Kur’an okuyorsun, hadis okuyorsun... Bunların hepsi zikrullaha girer.

Fıkıh kitabı okuyorsun. Kuyuların ahkâmı bahsi geldi. “Havuzun eni şu kadar olursa, havz-ı kebir sayılır; şu kadar olursa havz-ı sağîr sayılır...” Hiç Allah adı geçmiyor. Yine Allah’ın zikridir. Neden? Allah’ın hükmü, ahkâmı öğretiliyor. Allah adı o esnada, o satırların arasında geçmese bile, Allah’ın zikridir.

Ötekisi: “Hacı Ahmed Ağa şöyle etmiş, böyle etmiş... Ticarette şu kadar zarar etmiş, bu kadar kâr etmiş... Bir ev yaptırmış, boyu şu kadarmış, eni bu kadarmış... Bilmem ne...” İşte bu boş, mâlâyâni... Bunlardan hastalık arız olur. Çünkü, gıybet olur, dedikodu olur, kalp kırıcı şeyler olur; o bakımdan... Hadis-i şerifte, “İnsanların anılması insana zarar verir, hastalıktır.” denilmesindeki maksat odur.

 

Biz de meclis kurduğumuz zaman, mümkün olduğu kadar ilâhi işlerle, ahirete yarayacak işlerle, din ilimleriyle ilgili sohbetler yapalım! Dünya kelamıyla, dünya insanlarının halleriyle, dedikodularıyla uğraşmayalım!

Bir şey daha hatırlatayım: Kitaplarımızda deniliyor ki, “Salihlerin anıldığı yere Allah’ın rahmeti iner.” Demek ki, salihleri anmak da sevapmış, o da yasak değilmiş. (Zikrün nâsi dâün) “İnsanların anılması hastalıktır.” hükmüne salihler bile girmiyor. Çünkü, salihler de Allah’ın has kulları olduğundan, onların anılması da sevap oluyor.

Demek ki, bu hadis-i şeriften ve ötekilerden anladığımıza göre, insanların anılmasının hastalık olması; gıybet ve dedikodu, mâlâyâni ve dünyâlık olduğu zamanmış. Ahirete müteallik olunca, zararı olmadığı anlaşılıyor.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN