İnsanın her zaman düşüncesinin, hatıralarının, aklının, fikrinin Allah olması için ne yapmak gerekir?


Bu, zikirle elde edilen bir haldir. Derviş zikreder, zikreder, zikreder, zikreder... Sonra zikir, zikr-i müdâm hâline gelir. Müdâm demek, devamlı demek, dâimî demek... Zikr-i dâimî hâline gelir, kalbi Allah demeye devam eder. O zaman, dâimâ Allah’ı düşünen bir insan olur. O halde ticaretle meşgul olsa, halkın içinde bulunsa bile, Allah’la olmasına engel teşkil etmez.

Buna bizim Nakşîbendîlik’te, “Halk içinde Hak’la olmak: Halvet der encümen” prensibi derler. Dervişlikte ilerleyen insanların o ilerlemesi sonunda, Allah’ın lütfettiği yüksek bir makamdır o... Dünya, böyle bir duruma gelmiş insanların hürmetine ayakta duruyor. İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri öyle diyor: “Bunlar var oldukça kıyamet kopmayacak!” Onun için, bunlar dünyanın direkleri gibidir.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN