Ayakta zikir yapmanın dinimizde bir sakıncası var mıdır?


Bir sakıncası yoktur. Çünkü:

 

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ (اۤل عمران:١٩١)

 

(Ellezîne yezkürûna’llàhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cünûbihim) [Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar.] (Al-i İmran, 3/191) buyruluyor.

Ayakta da, oturarak da, hattâ yanına yaslanmış olarak da zikretmenin câiz olduğunu bu ayet-i kerime ve başka ayet-i kerimeler gösteriyor. Câizdir, olabilir.

Her anda zikir yapmak uygundur. Yolda yürürken, otururken, ticaret yaparken, kasasında otururken, otobüste giderken, gece yatınca uyku uyuyuncaya kadar kalbinin, dilinin Allah demesi, “Lâ ilâhe illa’llah” demesi, salât ü selâm getirmesi, zikir yapması her hâl ü kârda câizdir.

 

Gàliba bu kardeşimizin sormak istediği; böyle dalga oluyorlar, el ele tutuşuyorlar, öyle zikir yapıyorlar. Bizim yolumuzda böyle yapılmıyor ama, câiz değildir demek değil... Biz zikri oturarak yapıyoruz. Kendimiz olduğumuz zaman hafif sesle veya kalbî olarak yapıyoruz; kalbî zikrin sevabı çok olduğu için...

Fakat fazla yüksek sesle, kan ter içinde kalarak, devrilerek, yıkılarak yapılan zikir câiz değildir. Bir arkadaşımız anlattı:

“—Almanya’da bir caminin birkaç katı var... Biz alt katta bulunuyoruz. Üst katta seminer odaları ve sâireler var... Orada kıyamet kopuyor, yer yerinden oynuyor, binâ sallanıyor. Çıktım; meğer zikir yapıyorlarmış. Devrilmişler, birbirlerinin üstlerine yıkılmışlar, hurda haş olmuşlar.” diyor. 

“—Yâhu zikrin de tadını kaçırdınız, cıvıttınız işi!” demiş, azarlamış onları, kızmış, bağırmış.

Böyle zikir olmaz. Böyle maskaralık olmaz! Edebi, âdâbı vardır zikrin... Terbiyesi vardır, huzurda olmanın ciddiyeti vardır. Çok fazla bağırmağa lüzum yok...

 

Birisi bağırarak dua ediyordu da, Peygamber Efendimiz’in hac ettiği zaman... Dedi ki: “Ey insanlar! Kendinize gelin! Siz, sizi duymayan bir kimseye hitab etmiyorsunuz ki, bu kadar fazla bağırmağa lüzum yok!” buyurdu Peygamber Efendimiz...

Onun için, zikrin nezâketle, zerâfetle, nezâfetle yapılması; öyle fazla gürültüye patırtıya işin boğulmaması lâzım geliyor.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN