Yaşlı başlı bir adam bana, “Şimdiki camiler mescid-i dırardır; çünkü, imamları devlet tayin ediyor.” dedi; ne dersiniz?


Peygamber Efendimiz Medine’ye geldi, Kubâ Mescidi’ni kurdu. Orda namaz kılınmağa başlandı. Münafıklardan birisi de bir cami kurup etrafına münafıkları toplamağa çalıştı. Allah ona “Mescid-i dırar’dır; müslümanların birliğini parçalayacak ve münafıkların kümelenmesine sebep olacak zarar verici bir mesciddir.” diye Kur’an-ı Kerim’de aleyhte ayet indirdi.

Bu camiler öyle değildir. Camilere bu sözü söyleyen o yaşlı, çok büyük hata ediyor, iftira ediyor. Yanlış bir şey bu... Camilere kimler gelir? Allah’a iman edenler, ahirete iman edenler, hayrı isteyen insanlar gelir.

 

إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ

 

وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلَّا الله (التوبة:١٨)

 

(İnnemâ ya’müru mesâcida’llàhi men âmene bi’llâhi ve’l-yevmi’lâhiri ve ekàme’s-salâte ve âte’z-zekâte ve lem yahşa illa’llàh) “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder.” (Tevbe, 9/18)

Onun için, bu mescidlere mescid-i dırar denmez. Ama bu mescide gelmeyip, bunun dışında bozguncu bir mescid kurulacak olsa, o mescid-i dırar olur. O bakımdan, onun bu kanaati yanlıştır.


Şimdi diyorlar ki:

“—Devletten para alıyor!”

Devlet parayı nereden buluyor? Devlet parayı vergi olarak bizden alıyor. Yüzde doksan dokuzu müslüman olan halktan vergiyi alıyor, biz de istediğimiz için, bizim imamımıza bizim paralarımızla teşekkül eden bütçeden para veriyor. Biz istiyoruz, bizden alıyor parayı... Yâni, ne mahzuru var?

“—İmamlar hiç para almasın devletten, Allah rızası için yapsın!”

İyi ama, sen dükkânına gidiyorsun, para kazanıyorsun... Otomobilin var, dairen var... Bu zavallı adamcağız ticaret yapsa, caminin işi aksar. Ticaret yapmasa, “Maaş da almasın!” diyorsun, ne yiyecek ne içecek bu adam?

Nasreddin Hoca bir köye gitmiş. Kimse ilgilenmemiş, aç kalmış. Camiye geldiği bir günde birisi sormuş:

“—Hocam, merak ettim; Hazret-i İsa AS göğe çıkmış, orada gökyüzünde ne yer, ne içer?” demiş.

Nasreddin Hoca’nın da burasına gelmiş artık, adama kızmış:

“—Be adam, ben buraya geldim, şu kadar zamandır vaaz ediyorum, teravih kıldırıyorum, vazife yapıyorum. Bu adam ne yer, ne içer diye sormuyorsunuz. Gökyüzünde Allah’ın misafiri, Allah’ın peygamberi ne yer, ne içer diye merak ediyorsunuz!” demiş.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN