Tesettürlü hanımlar dışarıda makyajlı olarak gezebilir mi? Dış kıyafet mecburiyeti var mıdır? Bu günlerde Allah’ın rızasını kazanmak için neler yapmamızı tavsiye edersiniz?


Tesettürlü hanımlar dışarıda makyajlı olarak gezemez. Makyaj, yüze yapılan bir şey… Kaşta, gözde, dudakta, yanakta; boyalar, bir şeyler sürmek demektir. Yapamaz. Hanımın süslenmesi, evinde caizdir. Bu Yirminci Yüzyıl’ın fikri başkadır, Avrupa’nın fikri başkadır, gayrimüslimlerin fikri başkadır; İslâm’ın fikri başkadır.

İslâm’da, hanım dışarıya çıktığı zaman süsünü, ziynetini saklar. Çünkü, ayet-i kerimede emrediliyor ki: Ziynetlerini izhar etmesinler, açığa çıkartmasınlar. Onun için, örtünmek ondandır. Ziynetini saklayacak. Ziynet, hem vücudunun güzelliğidir, hem de takısıdır. Kolyesidir, yüzüğüdür ve sâiresidir. Bunları saklaması gerekir kadının…

Onun için, ayet-i kerimede bunların örtünmesi emredildiğinden, tepeden tırnağa örtünmesi gerekir. Kadının örtünmeye mecburiyeti olmayan üç yeri vardır: Yüzü, Elleri bileğinden aşağısı, Topuk kemikler şu yandaki kemiklerden aşağı olan ayakları… Yani, erkek ayakkabısı giyildiği zaman, ne kadar yeri oluyor? İşte o kadar kısmı... Eldiven giyilen bilek kısmı, bir de yüzü...

Hatta, fitne bahis konuşu ise, yani görüp de hayran kalmak, ve sâire filan gibi bir şey bahis konusu olduğu zaman; yüzünü de örtmek daha iyidir deniliyor. Fitne olmasın diye.

 

Onun için, bütün güzelliklerini örtecek. Yani, güzelliği tekrar ikiye ayırarak söylüyorum: Bir, Allah’ın insana verdiği güzellik. Meselâ, bizim mezhebimizde kadının saçı, güzelliğindendir, zînetidir yani

 

وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ (النور:٣١)

 

(Ve lâ yübdîne zînetehünne) “Kadınlar zînetlerini izhar etmesinler, göstermesinler!” (Nûr, 24/31) ayet-i kerimesine göre, saçını da göstermeyecek. Bizim mezhebimize göre saç da kadının gerçekten süsüdür, ziynetidir, doğrusu da budur. Saçını da göstermeyecek. Bu tabii, ziynet...

Bir de kulağına küpe takıyor. Buna da huliyyat deniliyor. Yani sonradan, altın, gümüş, elmas, pırlanta filan. Koluna taktığı bilezik, gerdanına taktığı kolye ve sâire... Bunlar da takma ziynetler. Bir; tabii vücudunun saçı ve sair gibi şeyleri örtecek. Bir de bu öteki ziynetlerini örtecek.

Binaen aleyh buna göre, dışarıya makyajlı çıkması, dinen, Kur’anen doğru olmaz. İçeride süslenebilir mi bir hanım? Süslenmesi sevaptır. Yani, hem süslenebilir. Hem de süslenmesi sevaptır, caizdir. Kendi evinde istediği gibi giyinir, takar, takıştırır, sürünür, donanır; güzel kokuları sürebilir ama, dışarıda yapamaz.

Bir kadın güzel kokuyu sürse, çarşıya çıksa... Marketten şunu alacağım, bunu alacağım, geleceğim. Tamam. Güzel kokuyla markete gitti-geldi. Dönünceye kadar Allah’ın lânetine uğrar. Allah’ın lâneti yağar üstüne. Neden? Güzel koku surundu. Yanından geçen insanlar, o kokuyu duydukça günaha girer, duydukça günaha girer...

 

Kadın dışarıda alış veriş yapabilir mi? Yapa, yapabilir. Yapmasa daha iyi ama yapabilir. Yaparken nasıl yapacak? Ciddi yapacak. Öyle dükkân sahibiyle ve sâireyle sulu, laubali, güleç filan olmayacak. Bu da bir adaptandır.

“—Bunun fiyatı ne? Bilmem ne?” filan o kadar.

Fazla öyle şaka-maka ve sâire filan..- İslâm’da uygun değildir. Maalesef bunları bilmiyorlar, yapıyorlar.

Bu örtüler, insanın süslü elbiseleri görünmesin diyedir. Hani, elbiseler nakışlı oluyor, süslü oluyor. Bileği, göğsü, şurası, burası ziynet ve sâire... Bunları örtecek ki, zînetlerinizi örtün ayetine uygun hareket etmiş olsun.

Dış kıyafet mecburiyeti var mıdır? Bu bakımdan vardır. Yani hem bedeni güzelliklerini, hem de takma güzelliklerini koruması için dış kıyafet mecburiyeti vardır.

 

يَا أَيُهَا النّبِيُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ ونِسَاءِ المُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ

 

مِنْ جَلاَبِيبِهِنَّ (الأحزاب:٥٩)

 

(Yâ eyyühe’n-nebiyyü kul li-ezvâcike ve nisâi’l-mü’minîne yüdnîne aleyhinne min celâbîbihinne) [Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle!] (Ahzâb, 33/59) ayet-i kerimesi bunu gösteriyor. Tepeden-tırnağa vücudunu örtecek. Örtünün üç esası vardır:

Bir, altını göstermeyecek. Şeffaf örtü, örtü sayılmaz. Kalın, Hocam İşte. Soğuk gelmiyor, yağmur girmiyor, bilmem ne… Şeffaf örtü örtü sayılmaz, çıplak sayılır. Peygamber Efendimiz, böyle giyinen kadınlar hakkında hadis-i şerifinde buyuruyor ki:

 

كَاسِيَات عَارِيَاتٌ

 

(Kâsiyatün ariyatün) Kâsiyat, kisve giyinmiş demek. Kâsiyat, kisve kelimesinden geliyor. Giyinmiş ama, âriyatün. Ari’ de, çıplak demek. Giyinmiş ama, çıplak. Kadın giyinmiş ama, çıplak. Neden? Altı görünüyor. Şeffaf, tül ve sâire... Efendim. Yarı şeffaf? Olsun.

Bazen kadınların öyle kıyafetleri oluyor ki, bana soruyor. Meselâ akrabam, kızın, hanımın birisi: Nasıl, arkası ışıkta, güneşte olduğu zaman altı belli oluyor mu?

 Aman belli olmasın, bir de altına belli olmayacak şey giymek icab ediyor. Bakıyoruz, tamam, bir şeyler giymem lâzım. Giyiniyor. Yani, şeffaf ve yarı şeffaf, altı görünmeyecek; bu bir.

İkincisi: Dar olmayacak. Dar olup da vücudun tabii güzellikleri belli oldu mu, gene örtünmemiş sayılır. Binaen aleyh, bir (t-shirt) tesettür sayılmaz, dar bir etek tam tesettür sayılmaz. Neden? Tam örtmüyor, hatları belli oluyor; streç bir pantolon tam örtünme olmaz. Bir şey daha diyorlar şimdi, böyle çorap gibi bir şey giyiyorlar. Tayt. Tamam, hep unutuyorum onu; tight... O da caiz olmaz.

Neden? Demek ki, tesettürün bir kısmı da ne olacak? Vücut hatları belli olmayacak şekilde olacak. Bol olacak. Ondan sonra, Üçüncü bir şeyi de: yırtmacı oluyor, bilmem nesi oluyor. Aferin, mâşâallah, maksi etek giymiş diyorsun, bakıyorsun, kalçasına kadar kenarı yırtık. Olmaz. Yani, bu gibi şeylere dikkat etmek lâzım! Böyle olmamasına, yani bu gibi mahzurların olmamasına dikkat edin.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN