12. TESETTÜR
a. Kadınların Tesettürü
1. Soru:
Kadının örtünmesi gereken yerleri neresidir?
Elleri bileklerine kadar, ayakları bileklerine kadar ve yüzü açık kalabilir. Yüzün dış arkası, ellerin bilekten yukarısı,
ayakların bilekten yukarısı dahil bütün vücudun örtülmesi lâzım. Bunu örttü mü bir kadın, tesettürü sağlamış olur. Bu etekle de olur.
Ama insanın ayağı kayar, bayılır, düşer, kalkar filan... Yani içini de emniyetli giyinse, herhangi bir kaza ve arıza anında daha iyi olur. İç çamaşırlar ondan giyiliyor. Düşer, ayağı takılır, uyur. Mahrem yerleri görünebilir diye mümkünse ihtiyatlı olmak iyidir. Örttükten sonra örtünme sağlanmış olur ama, ihtiyat etse yine kaymaklı kadayıf olur, demek istiyoruz.
Bu hususta neye dayanıyorum?
Peygamber Efendimiz şalvar giyenlere, Allah’ın rahmetine ermelerini dilemiş, dua etmiş. “Şalvar giyenlere Allah rahmetini ihsan etsin!” gibi bir dua eylemiş.
Neden? Şalvar nasıl bir kıyafet? Bileklerden bele bol bir şekilde bacakları koruyor. Yani düşse de, kalksa da, otursa da, koşsa da, rüzgâr esse eteği açılsa da, koruyor altını… Onun için şalvar giyenlere özel dua etmiş. Neden? İhtiyat olmuş oluyor. Bazen bir rüzgâr esiyor, şemsiye “Küt!” ters dönüyor. Normal olarak duran şemsiye, “Çat!” öbür tarafa dönüyor.
Bir rüzgâr esiyor, etek kalkıyor. Etekle de olur ama bu gibi ihtimallere karşı hazırlıklı olmak daha iyi olur. Efendimiz’in duası gibi dua ederiz. Ne güzel olur hanımlar da şalvar gibi bileklerine kadar güzelce örten, kendilerini, yani örtülerinin altında içlerini de güzelce kapatan bir şeyler giyseler daha iyi olur.
Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz, bütün malını yoğunu savaş için gidecek orduya teçhizat alsınlar, diye vermiş. Hiç bir şey kalmamış. Mescide hasır bürünerek gelmiş. Yumuşak bir hasır herhalde, katı değil anlaşılan… Allah çok sevmiş. Melekler de o kıyafete bürünmüşler o gün. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz’in o fedakârlığından, Allah’ın hoşnut olmasından dolayı, Allah sevdi onun kıyafetini diye hasır bürünmüşler. Hasır normal kıyafet değildir ama, duruma göre güzel olmuş oluyor.
İster hasır olsun, ister aba olsun, ister kaba olsun; hepsi birdir. Mühim olan örtmektir. Örtmekte bir incelik daha vardır. Altının görünmemesi lâzım. Kalın bir kumaş olup da şeffaf olursa örtünmüş sayılmaz. Kalın bir kumaş olup da, tam vücuda yapışmış bir streç pantolon, tesettür değildir, örtünmüş sayılmaz. Çünkü her şey belli. İşte göbeğinin çukuru şurası. Dizinin bilmem nesi burası. Her şey meydanda olursa, bu tesettür değildir.
Onun için, Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde buyurdu ki: “—Ahir zamanda, yani dünyanın sonuna doğru öyle kadınlar dolaşacak ki İslâm diyarında; (kâsiyâtün âriyatün) giyinmiş ama çıplak olacaklar.
Kâsiyat, kisveli demek. Ariyat, ârî çıplak; giyinmiş ama çıplak.
Neden? Bu dar kıyafetlerden… Dar kıyafet. Kıyafet insanı korumak için bir şey. Sadece soğuktan korumak için değil ki. Haramdan, haram bakıştan da korumak için... Karşı tarafı da günaha sokmamak için, kendisi de günaha girmemek için bir vasıta. Dar kıyafet olmayacak. Altını gösteren kıyafet olmayacak. Kâfi bollukta olacak. Vücudun kötü düşüncelere sevk edici hatlarını belli etmeyecek. Bu İslâm’ın zihniyetidir.
Avrupa’nın giyiminin zihniyeti de vücudun bütün güzelliklerini ortaya koymaktır. Avrupalı fesat adamdır. Otomobil reklamı yaparken o kadını kullanır. Bilmem çiklet reklamı yaparken kadını kullanır. Naylon çorap, çorap mıdır? Değildir. Neden? Çünkü altı olduğu gibi görünüyor. Kilotlu çorap; bak işte,
tam aşağıdan yukarıya kadar giyiliyor. Sen şimdi giyinmiş olmadın.
Peygamber Efendimiz’in yanında bedevînin birisi namaz kıldı. Paldır küldür, paldır küldür, paldır küldür; selâm verdi.
Peygamber Efendimiz dedi ki: “—Ey filanca, sen namazını yeniden kıl. Çünkü sen namaz kılmadın!”
“—Kıldım yâ Rasûlallah.”
“—Kıldın ama, kılmadın.”
Giyindin ama giyinik değilsin! O bakımdan kıyafet ciddi olacak, bol olacak. Kıyafet dikkati çekmeyecek tarzda olacak. Süslü ziynetli, parlak, şaşaalı, pırıl pırıl kristal kumaşlar, bilmem neler… Herkesin gözü dikiliyor: Olmaz!
Yani rengine dikkat edecek. Biçiminin, vücut biçimini örtecek tarzda belli olmamasına dikkat edecek. Altını göstermemesine dikkat edecek. Böyle bir örtüşle örttükten sonra iyidir. Ama herhangi bir olağanüstü duruma karşı da tedbirli olmak için şalvar giyerse, Efendimiz’in duasına da mazhar olmuş oluyor. Dış kıyafeti sorduğu için bu cevapları verdik.
2. Soru:
İslâm’da kadının tesettürü nasıl olmalıdır?
İslâm’da kadının tesettürü, el hariç bilekten, ayak bileğinden ayak hariç, yüz hariç her tarafını örtmek tarzında olmalıdır. Fıkıh kitaplarında, fitne bahis konusu olduğunda yüzüne de peçe takarsa iyi olur diye de bir hüküm vardır. Orası mecbur değil ama, fitne olacaksa, bakılacak, sataşılacak vs. gibi durumlar olursa örtmesi iyi olur denmiş.
Örtü bol olacak; el hariç, ayak hariç, yüz hariç bütün vücudunu örtecek, vücudunun hatlarını belli etmeyecek! Şimdi streç diyorlar galiba, dar bir blue-jean pantolon giyiyorlar; bu tesettür değil! Neden? Bütün her şeyi belli... Veyahut üstüne dar bir blûz giyiyor, her tarafı belli... Olmaz!
Veyahut şeffaf, altı görülüyor. Olmaz!
Bir hadis-i şerifte okumuştuk, Peygamber Efendimiz:
كَاسِيَات عَارِيَاتٌ
(Kâsiyâtün, âriyâtün) diyordu. Ahir zamandaki bazı insanları anlatırken, “Giyinmiş ama çıplak!” Nasıl giyinmiş ama çıplak? Elbisenin kumaşı şeffaf, alt tarafı görünüyor da ondan... Örtecek, altını göstermeyecek, vücut hatlarını belli etmeyecek! Yüzü, eli, ayağı hariç her tarafını güzelce kapatması lâzım! İslâm’da örtü böyledir.
“—Hocam, ben öyle örtünürsem patlarım!” Hiç bir şey olmaz. Ben senden daha fazla örtünüyorum. Erkekler daha fazla örtünüyor. Öyle değil mi? Erkekler maşaallah kadınlardan daha fazla örtünüyor. Daha az örtünme hakları varken, erkekler daha fazla örtünüyor. Bol giyersin. Bol olduğu zaman havalanır içi, hiç bir şey olmaz. Böyle güzelce örtünmesi lâzım geliyor. Tesettür böyle...
Asıl ince tesettür ise, hassas, tam böyle takvaya uygun tesettür, erkeklerin gözüne hiç görünmemek... En güzeli o... Yâni, giyimli de olsa ortada görünmemek... Erkeklerin gözünün önünde geziyor, çarşıyı dolaşıyor, pazarı dolaşıyor, alışveriş yapıyor, kumaş beğeniyor, başörtü beğeniyor... Sütyenini, acaba bu numarası bana uyar mı, uymaz mı diye sorarak alıyor, ediyor... Olmaz! Mümkün olduğu kadar, böyle şeyler yapmayacak. Nazarlara, gözlerin dikildiği bir duruma gelmemeğe gayret edecek. Güzel olanı bu! Çarşı pazar işini kocası yapsın, oğlu yapsın, akrabası yapsın...
“—E, iyi kumaşı bilemezler!” Biraz kötü kumaş giy, Allah rızası için! İyi tarif et! Muvakkat olarak getirsinler; beğenirsen alırsın, beğenmezsen iade edersin... Ama, çarşıya pazara gidip de, elin adamıyla alışveriş, konuşma vs. olmasın.
Ben şimdi hoca olduğum için, zaman zaman gösterip anlatıyorum: Bakın, çarşıya gitmiş şu kadıncağız... Başı örtülü mü, örtülü... Mantosu var mı, var... Bak, biberleri almak için eğildi, neresine kadar görünüyor! Tesettür olmuyor. Beyler hanımlarına dikkat edecekler. Altına şalvar giyinecek, eğilse de görünmemesini sağlayacak.
“—Uzun mantom var ya, dizimin altında!” Dizinin altı da zaten nâmahrem... Orasını da göstermemen lâzım, bileğine kadar...
“—Naylon çorap giyiyorum!” Naylon çorap örtü değil... Naylon çorap hiç bir şey değil... Ne ısıtır, ne örter. Yalnız bir işe yarar: Parmakların arasında mantar üremesine yarar, kaşıntı yapmağa yarar. Ayağının sırtı kaşınmak isteyen naylon giysin! O kadar. Başka bir işe yaramıyor.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“—Allah rahmetine erdirsin şalvar giyenleri!”
Erkek için de öyle, kadın için de öyle... Şalvar giydiği zaman eteği isterse açılsın, isterse otursun, ister dizini kaldırsın, ister tarlada çalışsın... Neden bizim Adana’mızda, Urfa’mızda, Antalya’mızda halkımız şalvar kıyafetini benimsemiş? Tarlada da çalışıyor, her işi yapıyor. Bol, gayet güzel, gayet rahat... O sıcak şehirlerde, o sıcaklığa rağmen gayet rahat çalışılabiliyor. İslâm’ın tesettürü böyle aziz ve muhterem kardeşlerim!
3. Soru:
Şu zamanda tesettürün en iyisi nasıl olmalı?
Tesettürün en iyisi vücudun hatlarını belli etmeyen bol bir kıyafettir. Kadının elleri, bileklerinden yukarısı, yüzünden öbür taraflar, ayaklarında bileklerinden yukarısı her tarafının örtünmesi gerekir. Yani herhangi bir sebeple elleri, yüzü, ayakları açık olabilir. Bu üç uzvundan sonraki her tarafının oralara kadar bileklere kadar örtülmesi gerekiyor. Boynun filan örtülmesi gerekiyor, İslâmî tesettür bu. Bol kıyafetle, altı görünmeyecek, şeffaf olmayan bir kıyafetle örtünmesi.
Bu çarşaf olur, sâye olur, başka bir kıyafet olur, bürünülen başka bir şey olur; çok bol bir harmani olur, çok bol bir manto olur, çok bol bir başörtü aşağı kadar uzanmış… Mühim olan hatlar belli olmayacak şekilde, bol bir şekilde örtmektir. Yüzün örtünmesi fitne zamanında iyi olur demiştir alimlerimiz. Yani yüze bakmaktan da fitneler çıkacaksa o zaman peçe örtülmesi uygundur demiş. Böyle olmadığı zaman yüz normal olarak örtülme mecburiyeti olmayan uzuvlardandır.
Fakihler hiç kimseye taviz vermezler. Yani Allah razı olsun ulemamız öyle tesirlerle iş yapmamışlardır. Ahkâmı şeriyyeyi kaynaklarına göre incelemişlerdir, kaynaklardan çıkan hükme göre şu şöyle bu böyle demişlerdir. Onların hükümleri isabetlidir. Öyle bir tavizle fetva verme eski alimlerimizde yok. Şimdiki zamane insanları bazen belki yapıyorsa Allah affetsin...
4. Soru:
Günümüzde kadınların eldiven, peçe, gözlük, ağzına burnuna eşarpla kapatma yapmaları gerekli midir? Bu kısımlar açık olabilir mi?
El, yüz ve ayaklar hariç vücudun örtülmesi lâzım. Ama eldiven kullanması, eğer sıcaktan rahatsız olmuyorsa iyi olur çünkü biraz daha güzel örtmüş oluyor. Gözlük takmak iyi olur. Peçe kullanabilirse uygun olur. Ağzı ve burnu kapatırsa tabii yüzü biraz daha örtülmüş oluyor, uygun olur. Ama mecburiyet; yüz, el ve ayaklar hariç örtmesidir. Bunun ötesi fazilettir, tasvip ederim, olabilir.
5. Soru:
Kadının elinin yüzünün avret olup olmaması mezheplere göre farklı. Fitne durumunda yani fitne olursa diye el yüz örtülebiliyor. Cemiyette kadının sosyal konumu, cemiyetin ne kadar içinde olabileceğini kısaca belirtme lütfunda bulunur musunuz?
Biz şimdi büyüklerimizin, mezhep imamlarımızın kanaatlerine
yeni bir kanaat katmayı uygun görmüyoruz. Kadının örtünme yeri; eli, ayakları, yüzü hariç her tarafıdır. Oraların örtülmesi lâzım. Büyüklerimiz; “Eğer fitne bahis konusu ise yüzün örtülmesi evlâdır. Yüzüne bakılıp da beğenilip peşine düşülme gibi durumlar olacaksa örtülmesi, peçe örtmesi uygun olur.” demişlerdir.
Tabii şu devirde çeşit çeşit şeyler var. Hiç olmazsa eli, yüzü, ayağı hariç her tarafını iyi örterse iyi olur. Eline eldiven giyse daha iyi olur. Peçe örtebilse o da iyi olur. Ama örtemezse de fıkhın hududu bu; yani el yüz ayaklar hariç öbür taraflarını örtmesi şart.
Örtmek de dar olmamak, şeffaf olmamak gibi kayıtlarla kayıtlıdır. Dar pantolon giyen örtünmüş olmuyor. Kadın dar pantolon giyiyor, streç filan diyorlar; örtünmüş olmuyor çünkü vücudunun hatları belli oluyor. Dar bluz giyiyor; göğsü, karnı, her şeyi belli oluyor, yani bütün iç uzuvları belli oluyor. O da örtünmüş olmuyor. Bol olması, gayr-i şeffaf olması lâzım. Yani altı görünmemeli ve bir de bol olmalı. Bu ölçüler içinde örtünmesi gerekir.
6. Soru:
Başörtüsü teferruat mıdır?
Başörtüsü teferruat değildir, Allah’ın emirlerinden bir emirdir. Allah’ın emirlerinin hepsi muhteremdir.
7. Soru:
İslâm’a göre örtünmenin belli bir formu, şekli var mıdır?
Hayır, örtünsün isterse yorganla, isterse çarşafla, isterse hasırla, isterse kâğıtla kartonla örtünsün. Yeter ki avret yerini göstermesin. Örtünmek esastır, belli bir formu yoktur. Zaten form da, model de iklime, beldeye, örfe göre değişiyor. Bazı yerde bir türlü oluyor, bazı yerde başka oluyor ama örtünmenin ana prensipleri şunlardır:
Bir; vücudunun hatları belli olmayacak şekilde bol olacak, dar
bir şekilde örtünmüşse olmaz. Çünkü o zaman vücudunun hatları belli oluyor. Bol olacak bir. İkincisi; kumaş altını gösterirse olmaz, ince ve şeffaf olursa olmaz. Giyinmiş ama göğüsleri görünüyor, göbeği görünüyor. Olmaz!
“—Hocam! Çok kalın kumaş, üşütmüyor.” Üşümemek esas değil, altının görünmemesi esas. Altı göründü mü olmaz. Bol olacak, altı görünmeyecek şekilde olacak. Bunun dışında şekli nasıl olursa olsun Allah’ın “ört” dediği yerleri örtecek. Allah’ın örtmeyi emrettiği yer kadınların saçlarıdır, başörtüsü şart. “Vücududur. Bileklerine kadar kolları, ayak bileklerine kadar ayaklarıdır. Elleri ayakları iş yapacağı için yürüyeceği için mâzur sayılmıştır onları da eldivenle çorapla örterse iyi olur.
b. Tesettür ve Çarşaf
1. Soru:
Tesettür sadece çarşafla mı olur, mantoyla tesettür sağlanamaz mı?
Hayır! Tesettür çarşafla değil, hasırla bile olur. Dışarıdaki namaz kılınan hasırı bürünse, hasırla bile olur. Mühim olan, insanın günah yerlerini, ayıp yerlerini örtmesidir. Bu örtmeyi nasıl sağlarsa, olur.
Bizim Hanefî fıkhında, ille belli bir kıyafet olacak, ille belli bir renk olacak diye şart yoktur. Muhtelif şekillerde olabilir. Çarşaf olur, harmânî olur, abâye olur, bol manto olur... Daha başka şekiller olur, bol şalvar olur... Mühim olan vücudun hatlarının belli olmaması ve kumaştan öbür tarafının görünmemesi... Öbür tarafı göründü mü, içi belli oldu mu, kalın kumaş olsa bile olmaz!
Bu iki şarta dikkat ederek, vücudun hatları belli olmayacak ve içi görünmeyecek tarzda; kadınlar için yüz ve eller, ayaklar hariç her tarafın örtülmesi lâzım gelir. Naylon çorap, altı göründüğü için tesettür değildir. O çorabın göründüğü her yerde, vücudu görünüyor demektir. Tesettür olmamış oluyor.
Zâten de, o çorabı giydiği zaman, giymediğinden daha da cazib olduğunu cümle cihan halkı biliyor. Çorapçılar da reklam yaptırırken bu hususu öne çıkarıyorlar.
O bakımdan, böyle öbür tarafı görünen naylon çorap tesettür olmaz; güzelce örtünmesi lâzım! Bunu böylece bilesiniz.
2. Soru:
Pardesü tesettür yerine geçer mi, ille çarşaf mı olmalı?
Muhterem kardeşlerim! Bu konuda alimler toplanmışlar, müzakere etmişler, bir kitap yazmışlar. Dün akşam elimdeydi, bu sabah da masamda duruyor, ciddî bir kitap... Bizim fıkıh kitaplarından ben delilleri getirdim, burada bize derse gelen kadınlar daha önceden sormuşlardı. Onlara eski senelerde söylemiştim.
Çarşaf mecburiyeti yok dinimizde... Cilbâb kelimesi var Kur’an-ı Kerim’de... Bu cilbâb’ın ne olduğu hususunda ulemâmızın kavilleri çok muhteliftir:
“—Omuzları örten bir başörtüden, topuklara kadar inen bir örtüye kadar, bu işi gören her kıyafete şamildir.” diye ulemâmızın kat’î kanaati vardır. Hanefî fakihlerinin, büyüklerimizin kanaati de budur.
Binâen aleyh, İslâm’ın örtmesini emrettiği azalarını, altı görülmeyecek şekilde, münâsib bir bollukta, şeffaf olmayan bir kumaşla örtündüğü zaman tesettür yerine gelmiş olur. İlle çarşaf olma mecburiyeti yoktur. Ulemamızın, Hanefî fukahâsının, din alimlerinin, kitap yazmış, toplantı yapmış insanların genel kanaati budur.
Bizim dinimiz tek bir model, tek bir kıyafet üzerinde durmuyor. Zâten İslâm ülkelerinde de kıyafetler muhtelif... Yâni aynı ölçüyü sağlıyor ama, formlar, şekiller farklı olabiliyor; örtünmeyi esas alıyor.
3. Soru:
Örtünme için belli bir kıyafet şartı var mı?
Örtülmesi gereken yerleri örten her kıyafet olabilir. Çarşaf veya abâye, veya pardesü, veya saye dediğimiz çok çeşitleri var... İranlılar başka, Afganlılar başka türlü giyiniyor. Şalvarı medhetmiş Peygamber Efendimiz; hem vücudu örtüyor, hem de bol oluyor diye... Şalvar hakkında hadis-i şerif var... Şalvar giyenlere duası var Peygamber Efendimizin...
Cübbe-sarık yine vücudu iyi kapattığı için makbul... Ve sarık ile kılınan namaz, sarıksız kılınan namazdan yetmiş kat daha sevaplı... Meleklerin siması, alâmeti, kıyafeti deniliyor. O bakımdan yanınızda sarık gezdirirseniz, namazlarda sarık sararsanız iyi olur. Kıyafetiniz uzunca olursa, cübbe olmasa bile uzun pardesü şeklinde dizinizden aşağıda olursa, namazda secdeye vardığınız zaman arkanızı örtecek tarzda olursa, İslâmî bakımdan uygun olur.
Peçe de, şöyle yüzü bir miktar örtmek, o da güzel... Çünkü, insanın güzellikleri mümkün olduğu kadar saklaması ve fitnelere fırsat vermemesi lâzım!
4. Soru:
İslâmî tesettür için çarşaf şart mıdır?
Hayır, şart değildir. Bu çok net olarak, çok geniş olarak fıkıh kitaplarımızda açıkça yazılmıştır. Bunda ısrar da bir yanlış iştir. “İlla çarşaf! İlla çarşaf!” demeye lüzum yoktur. Çarşaf bir örtü şeklidir ama hem Anadolu’da, hem İslâm âleminin muhtelif yerlerinde çarşaftan başka yüzlerce çeşit örtünme şekli vardır.
Dinimiz ve fıkhımız kadının örtünmesini emrediyor ama örtünüş şekli, formu ve forması üzerinde tek bir şekil üzerinde durmuyor; bunu böyle bilmek lâzım! Bazı kimseler bunu “İlla çarşaf olacak!” filan tarzında bastırıyorlar, yanlıştır, doğru değildir, fıkhımıza uygun değildir. Hanefî fıkhını açsınlar, baksınlar. Bize bunu senelerdir sorarlar; İskenderpaşa’da da kaç defa geldiler, sordular.
Bir keresinde bir kadın sordu; biz de böyle cevabını
verdik. Ondan sonra da “Fıkhî deliliniz, kaynaklarınız nedir?” dedi.
“—Olur, kaynaklarını getirelim!” Dedik. Bir dahaki hafta kucak dolusu kitap getirdik; fıkıh fetva kitaplarını getirdik. ”O soruyu soran nerede?” dedik; bir hafta, iki hafta, üç hafta “Nerede?” diye sorduk, çıkmadı. Soruyu soruyor ama cevaplar geldiği için utandı, çıkamadı.
Fıkhımız kesin olarak diyor ki:
“—Tek bir formu yoktur, baskısı yoktur; tesettürünü sağlasın da nasıl sağlarsa sağlasın.” Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz, bütün malını Allah yoluna verdiği zaman mescide nasıl çıktı? Hasır sarınarak çıktı. Ne yapsın? Allah yolunda her şeyini verdi; illa öyle bir şekil yoktur. O konuda ısrar da haksızdır, doğru değildir.
c. Şeffaf Kıyafet
1. Soru:
Naylon çorap giyiyorlar, tenlerini gösteriyor; ne dersiniz?
Şimdi muhterem kardeşlerim! Altı gösteren kıyafet, örtünme sayılmaz! İsterse on cm kalınlığında olsun; altı göründü mü, örtünme sayılmaz.
İkincisi: Şeklini belli eden kıyafet de örtünme sayılmaz. Diyelim ki, kot pantolon giyiyorlar. Mavi renkli veya siyah renkli... Kot göstermiyor altını... Altını göstermiyor ama, patates gibi her tarafı belli oluyor. O zaman da olmaz.
Yâni, bol olacak, şekil belli olmayacak, altını da göstermeyecek şekilde olacak. Çorap, elbise, blüz, başörtü vs... Tesettüre çok dikkat edelim, ettirelim! Burada tabii, umûmiyetle erkekler dinliyor, aşağıda kadınlar dinliyor. Bizimkiler örtülüdür el-hamdü lillâh da, başkalarına da söyleyelim.
2. Soru;
Bayanlar tül çorapla namaz kılabilir mi? Eteğin uzun veya kısa olması durumu değiştirir mi?
Tül çorap, çorap değildir. Tahrik aletidir. Başka bir işe yaramaz. Isıtmaya da yaradığını sanmıyorum. Yalnız buruşuk olan cildi bile daha güzel gösterdiğinden günah vesilesidir. O bakımdan, ya tül çorap giymeyecek ya da üstüne başka bir şey giyecek, ya da kalın bir çorap yani altını göstermeyen bir çorap giyecek. Kusura bakmasın kimse, ötekisi maskaralıktır.
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte âhir zamandaki kadınların halini anlatırken diyor ki:
كَاسِيَات عَارِيَاتٌ
(Kâsiyâtün âriyâtün) “Bazı kadınlar vardır: Kâsiyâtün, yani vücutlarını açmışlar; âriyâtün, çırıl çıplaktırlar.” Yani elbise giymişler ama vücutlarını açmışlardır ve çırılçıplaktırlar. Kâsi, kisve giyen, yani elbise giyen demek. Elbise giymiş ama çıplaktır.” Peygamber Efendimiz niye böyle söylemiş?
Elbisesi, kisvesi var yani üzerinde libası var ama ârî yani “çıplak”. Çünkü giydiği elbise sanki giyinmemiş gibi altını gösteriyor. Şimdi bir donlar, pantolonlar çıktı. Daracık, bütün vücuduna yapışıyor. Altını da göstermiyor. Siyah oluyor, lacivert oluyor... Kalın ama soğuk geçirmiyor, vücudun her hattı belli oluyor. Şurası dizi, burası dizinin altı, burası bileği, yukarısı şöyle, daha yukarısı şöyle, burası böyle... Şimdi bu giyindi mi? Hayır. (Kâsiyâtün âriyâtün) Giyinmişler ama çıplak kadınlar bunlar.
Nasıl olacak?
Birinci şart; vücudunun hatları belli olmayacak, bol olacak. İkinci şart; altını göstermeyecek. Uzay elbisesi gibi şeffaf bir elbise giydi mi, kalın ve bol ama altı görünüyor. O da olmadı. Hem bol olacak, vücudun şekli belli olmayacak hem de altını göstermeyecek. Aksi takdirde giyinmiş olmaz. Onun için o tül çorap yok demektir. O süs aletidir, giyim aleti değildir. Doğru düzgün çorap giyecek, uzun etek giyecek namazı öyle kılacak. Aksi
takdirde olmaz.
3. Soru:
Kadınların erkek çorabıyla namazları olur mu?
Altını göstermeyen çorap nispeten iyidir. Altını gösteren tesettürü sağlamış olmaz. Ama zaten kadınların topuklarına kadar örtülü olması lâzım. Eteklerinin uzun olması lâzım. Kısa olup da kalın olan, altını göstermeyen çorap giymesi kifayet etmez. Vücudunun hatları belli olduğu için örtünmüş sayılmaz.
d. Pantolon Giyinmek
1. Soru:
Erkeklerin kot pantolon veya diğer sıradan insanların giydiği acâib modelde elbiseler giymeleri; hanımların da pardesünün altına pantolon giymeleri, takvâ sahibi bir müslüman için normal sayılır mı?
Mesele tam böyle değil... Erkeğin üstüne bir pardesü vs. giymeden kot pantolon giymesi gibi söylemek lâzım! Düşmanlık doğrudan doğruya kotun kendisine değil... Pantolon dar olduğu zaman, vücut azaları, ayıp yerleri belli olacak şekilde olduğu zaman uygun olmaz. Mesele odur.
İster kot olsun, ister merinos kumaşı olsun, isterse Suudî Arabistan’dan getirilmiş, deve yününden yapılmış kumaş olsun, fark etmez. Ayıp yerleri belli olacak şekilde bir kıyafet dikilmiş olduktan sonra, o dar kıyafet uygun değildir İslâm’da... O bakımdan uygun olmuyor.
Kadınların pardesülerinin altına pantolon giymeleri güzel bir şeydir. Takvâ bakımından da güzel bir şeydir. Çünkü, kadının ayağı sürçebilir, yere düşebilir; otobüse binerken, vasıtaya binerken, merdivenlerden inerken çıkarken eteği açılabilir.
Peygamber Efendimiz, şalvar giyenlere hayır dua etmiştir. Birisi böyle düştü de; şalvarlı bir kimseydi, gözünün önünde
düştü. Tabii, hiç bir yerinin açılması, görülmesi bahis konusu olmayınca, şalvarı tavsiye etti Peygamber Efendimiz... Yâni bol alt kıyafetini medhetti.
Onun için, kadının pardesünün altına bir de pantolon giymesi, katmerli güzel bir şeydir. Ama bu pantolon dediğimiz yine dar olmamak şartıyla... Dar olmamak, erkek için de öyledir, kadın için de öyledir.
Bizim Adana taraflarının, Antep taraflarının, Urfa taraflarının bol kıyafetleri vardır. Tabii, onlar azayı belli etmiyor, müstehcenlik olmuyor. Bunlar olabilirse de, öteki dar pantolonlar olmaz. Bunun kot olmuş olması veya başka kumaştan olmuş olması fark etmez. Eğer böyle bir pantolon giymişse bir kimse, namaza pardesü ile gelmesi lâzım! Veyahut, uzunca bir kıyafetle gelmesi lâzım ki, edep yerlerinin şekli, şemâili belli olmasın.
2. Soru;
Kızlar manto veya pardesü altına pantolon giyebilirler mi?
Manto, etek veya pardesü altına pantolon giyebilirler. Sadece pantolon giyip de etleri butları görülecek bir şekilde gezemezler. Pantolon giymek yasak değil. Pantolonu üstünden etekle, pardesüyle veya entariyle, bir şeyle örttü mü pantolon giymek çok iyi; çünkü daha iyi koruyor. Düşse de, bayılsa da, hiçbir yeri açılmayacak, saçılmayacak. Tesettür bakımından uygun olduğundan pantolon iyi.
Peygamber Efendimiz şalvar giyenlere; ’Allah onlara rahmet eylesin, rahmetine gark eylesin!’ diye dua etmiş. O devirde şalvar dikmek de, giymek de kolay değil. Teşvik etmiş. Bir örtüyü peştemal gibi bürünüp öyle gezerlermiş. Kumaş yok, terzi yok, iplik yok, iğne yok; normal bizim sahip olduğumuz şartlar yok. Öyle bir peştemal tutunmak gibi...
Dünyanın birçok yerinde böyledir; Malezyası, Hindistan’ı, Pakistan’ı, Afrika’nın birçok yerleri hâlâ böyledir. Ne yapsın, böyle örtünüyor; içine bizim giydiğimiz gibi iç don giyemiyor. Ama iç donu giymek, şalvar giymek, pantolon giymek tesettürü sağladığı için erkek için de iyidir, kadın için de çok iyidir.
Ama kadın pantolonu giyer de, üstüne başka bir şey giymezse, bir bluz bir pantolon çok fena oluyor.
Niye fena oluyor? Câzibedâr oluyor. Budu, göğsü, beli, haram yerler meydana çıkıyor; bu sefer daha büyük günah oluyor. Örtünmüş olmuyor.
Örtünmenin esasını her zaman burada söylüyorum: Örtünmede vücut hatları örtülecek, belli olmayacak. Vücudun hatları saklanacak.
Ne diyor Kur’ân-ı Kerîm’de?
وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ (النور:١٣)
(Ve lâ yübdîne zînetehünne) “Ziynetlerini ortaya çıkartmasınlar, yâni örtsünler!” (Nur, 24/31) buyruluyor. Ziynet nedir? Göğüs ziynettir, kalça ziynettir, bel ziynettir, gerdan ziynettir, saç ziynettir; bunları göstermeyecek.
Başını örtecek, saçını örtecek, boynunu örtecek, vücudunu da bol bir şeyle örtecek ki görünmesin. Göründü mü veya belli oldu mu, olmaz!
Affedersiniz, dar bir bluz giyiyorlar; her şeyleri belli oluyor.
Bu tesettür değildir! Hoca olduğum için açıkça söylüyorum: Bu günahtır, örtünme değildir! Böyle pantolon, böyle bluz örtünme sağlamış sayılmaz!
Nasıl olacak? Bol olacak. Boynu görünmeyecek. Gerdanı örtülecek. Saçı görünmeyecek. Saçı örtülü olacak. Elbisesi bol olacak.
“—Böyle şey olur mu, Fatıma ana gömleği gibi?” Tabi ya, ne güzel işte... Bak ne güzel söyledin, “Fatıma ana gömleği” diye. Bol olacak tabii…
Hacı hanımlar hacca gidiyor... Bakın bizim köylü hacı teyzeler, hemşehrilerimiz, Türkiyeli müslümanlar... Güzel, entarisi bol... Bol yapmış, büzgülü yapmış, omuzdan bol. Beline bir kuşak sarmış... Ya kim söyledi sana bu kuşağı sar diye? Bir kuşak bağlamış, bu sefer iyi olmamış. Neden? E her şeyi meydana çıkmış!
Pakistanlı kadınlar geliyor, onların memleketi çok sıcak galiba; incecik bir tül başına örtmüş, incecik bir tülden bluz yapmış. Terliyor, elbisesi vücuduna yapışıyor, her şeyi görünüyor.
Kâbe-i Müşerrefe’yi tavaf ederken, orada namaz kılarken, bu kıyafetle oraya gelinir mi? Bunların hocaları yok mu, söylemez mi? Hocaların söylemesi lâzım! Olmaz böyle, bu tesettür değil!
Altını göstermemesi lâzım. Altı göründü mü tesettür değil, şekli belli oldu mu tesettür değil.
Kadın için söylüyoruz... Erkek için de öyle…
Erkek de bir blucin pantolon giyiyor; önü, arkası boğum boğum, yumuk yumuk, her tarafı meydanda; olmaz! Kendi namazı da olmaz, arkasındakinin namazını da bozar. Önde “Allahu ekber!” der, namaza durur. Arkasındaki durdu, önündeki manzarayı gördü, onun da namazı gider.
Niye hoca efendiler cübbe giyip mihraba geçiyor? Tesettürü sağlasın diye. Erkeğin de tesettürü var. Erkeğin de bir yerleri belli olmaması lâzım. Olmaz öyle şey!
Onun için kızlar mantonun, eteğin, pardesünün altına pantolon giyebilirler. Pantolon yasak değil. Sırf pantolon, üstünü bir şey örtmeden, pantolon tahrikkâr oluyor, o doğru değil.
3. Soru:
Bayan pantolonu ve kısa kollu elbise imâlâtı yapmanın İslâm’da hükmü nedir?
Yapılan imâlâtının kullanımı başkasına ait olduğundan ve kadın eteğinin altına pantolon giyince biraz daha iyi korunmuş olacağından; kısa kollu elbiseyi de isterse evinde kendi başına giyebileceğinden, imâlinde bir mahzur yoktur. Bunlar tamâmen yasak şeyler olmadığından imâl edilebilir.
4. Soru:
Hocam, Bol pantolon giymek günah mı?
Hayır, bol pantolon, yani diyelim ki şalvar… Meselâ, en bolu şalvardır. Şalvar giyenlere dua ediyor Peygamber Efendimiz:
“—Allah rahmetine mazhar etsin şalvar giyenleri!” diye.
Çünkü, şalvar güzel bir kıyafettir. Etekten kat kat daha güzeldir. Yalnız, yalnız yalnız; pantolonlar ne kadar bol olursa olsun, üstünün bir şeyle örtünmesi lâzım. Çünkü, dar olduğu zaman, tesettür tam sağlamamış oluyor, neticede; pantolon olduğu zaman. Pantolonu giyiyor, bir de üstüne bluz giyiyor. O işte, darlık meselesi giriyor işin içine… Yani kalçası, budu, ve sâiresi filan belli olduğundan günah oluyor. Onun belli olmaması lâzım.
Ben hacca giden hanımlara bakıyorum, dergide de yazdım. Güzel hac kıyafeti yapmışlar, tamam, aferin, mâşâallah. Beline bir kuşak sıkıyor. E, olmadı. Bu bol olacak ki, vücudun belli olmayacaktı. Sen şimdi beline kuşağı sıktın, işi bozdun. Yani mühim olan, demin söylediğim genel kaide nedir? Vücudun hatları belli olmayacak şekilde örtülecek. Fatıma Ana entarisi filan deniliyor, filan bir şeyler öyle…
e. Karışık Eğitim
Soru:
Üniversite imtihanını kazanmış bir kızım. Fakat fakültelerde kız-erkek karışık okudukları için gitmekte tereddüt ediyorum. Gitsem olur mu?
Kız arkadaşlarıyla, dershanenin bir köşesinde tesettürlü olarak oturursa, ilim öğrenmek olabilir. Tamamını reddetmek ve yasaklamak da uygun olmuyor.
Ben şahsen kendi kızlarımı göndermedim. Tamâmen İslâmî eğitim yapabilecekleri yerlere gönderdim. Öyle yeri tercih ederse iyi olur.
f. Hamamda Yıkanmak
1. Soru:
Hamamda yıkanmak câiz midir?
Câizdir, bir şartla: Kendisi güzel örtünecek, karşı taraf güzel örtünecek, başkasına bakmayacak! Mâlûm, mezhebimize göre erkeğin örtmesi gereken kısmı, diz kapağı altından göbeğine kadar olan kısımdır. Şimdi mayo giyiyorlar, üçgen şeklinde... O tesettür bile değildir, çıplak gezmek gibi bir şeydir. O zaman olmaz. Her tarafı meydanda, eti budu meydanda... Böyle tesettür olmaz.
Dedelerimiz boşuna mı peştemal sarınmışlar? Çok güzel bir kıyafettir peştemal... Hamamda şöyle göbeğinden aşağı doğru, dizinin aşağısına kadar örtünüyor.
Sakınacak, yıkanacak. Karşı taraf da sakınacak. Ona baksa da günaha girer, kendi açsa da günaha girer. Bunlardan sakınarak olabilir. Hamamların bazı özel bölmeleri oluyor, o taraflara kaçarak bu gibi şeylerden kurtulunabilir.
Gerekebiliyor. Meselâ cuma oluyor, insan seyahatte oluyor... Bursa’da oluyor, bilmem nerde oluyor... Bir cuma abdesti almak için hamama gidiyor. Gidilir ama, Peygamber SAS’in hadis-i şerifi var, diyor ki:
“—O Rum diyarlarında —bizim buraları kasdediyor—hamam denilen yerler varmış. Oraları fethedildiği zaman dikkat edin, mümkünse girmeyin; girerseniz, tesettüre riayet edin!” diye Efendimiz’in böyle hadis-i şerifleri vardır.
Yâni önemli olan, haram yerleri açmamak, haram yerleri görmemek... Buna dikkat ederek, bu şartlarla gidilebilir.
Açık olduğu zaman, hamama gitmek de câiz değil, plaja gitmek de câiz değil! Hattâ yazın, sokaklarda dolaşıyorlar edepsizler böyle lambur lumbur... Tabii söyleyeceğiz, “Bu yaptığınız ayıptır, günahtır!” filân diye... Bu memleket bizim memleketimiz, bunun böyle olmaması lâzım diye bir çalışma yapmamız gerekli...
2. Soru:
Spor yapanların avret yerlerini açmalarında bir mahzur yoktur; zamanın alimleri böyle diyor deniliyor; doğru mu?
Öyle şey olmaz! Avret yeri avret yeridir. Spor da yapsa, başka şey de yapsa, oraları kapatması lâzım! Dedelerimiz güreş yaparken, nasıl dizin altına kadar kisbet giydiklerini hepiniz biliyorsunuz.
Spor, insanın bedeninin gelişmesi için uygun ama, hiç bir zaman, hiç bir şekilde, hiç bir kimseye haram işlemeye müsaade yoktur! Öyle yanlış şeyler olmaz.
g. Sarık Sarmak
1. Soru: Sarığı her zaman mı takmak, yoksa namaz kılarken mi takmak sünnettir?
Tabii, her zaman takamaz; çünkü, şu bizim memleketimizde dışarda sarık sarmak yasaktır. Başka bir ülkede olsa, dışarda da sarabilir. O tarzda gezmek, bir İslâmî kıyafet olduğu için olabilir. Fakat bizim ülkemizde caminin dışında sarık sarılması, cübbe vs. yasaklanmıştır.
Yasak kaldırılabilir. Kanûnî mevzuat teklif verilerek kaldırılabilir. Şu sırada sanıyorum, polis isterse müdahale edebilir, takibat yapabilir. Öyle bir durum var...
Ama o haklı mı, haksız mı? Mevcut... Mevcut bir kanun... Böyle olduğu için ancak milletvekilleriyle meclisten geçirilerek kaldırılması meselesi düşünülebilir.
2. Soru:
Sarığın uzunluğu ve eni ne kadar olmalıdır? Sarık kefen midir?
Sarığın boyu hakkında standart bir ölçü yoktur. Şu vardır: Sarığının dolaması ne kadar çok olursa, sevabı o kadar çok olur. Biraz uzunca tutturmakta fayda vardır.
Sarık kefen değildir amma, bizim dedelerimiz şehid olmağa giderken, —şehidin kefene de ihtiyacı yok ama— kefenini de başlarına sarık diye dolamış, öyle gitmişler. Öyle bir durum var...
Sarık başka, kefen başka...
Sarık sarmanın sevabı vardır. Namazı yetmiş kat daha sevaplı oluyor. Sarabilirse insan, sarar. Ne kadar çok sargısı olursa, sevabı fazla oluyor. Demek ki, biraz meleklerin kıyafeti gibi heybetli olacak. Ucunu da arkadan sarkıtırdı Peygamber Efendimiz, aşağı doğru... Öyle yapmağa çalışırsınız.
3. Soru:
“Sarığın uç kısmını arkaya sarkıtmak mekruhtur.” diyen hocalarımız var; bu konuda açıklama yapar mısınız?
Sarığın ucunun arkaya sarkıtılması sünnettir. Peygamber SAS Efendimiz’in yaptığı bir işlemdir. Onun yaptığı iş mekruhtur denilemez.
Efendimiz sadece Kalensüve denilen takke ile namaz kıldı. Sarık sararak da namaz kıldı. Takke olmadan sırf sarık sararak da namaz kıldı. Sarığın ucunu böyle iki omuzunun arkasına doğru uzattığı için, böylesi sünnete daha uygundur. Ama imamlarımızın giydiği sarıklar gibi sarıklar da olur. O da nihayet sarıktır, o sevabı kazanmaya vesile olur.
4. Soru:
Sarığın rengi konusunda ne diyorsunuz, fark eder mi, sağdan sola soldan sağa diye bir ayrım var mı?
Cevap: Sarıkla namaz kılmak çok sevap olduğundan sarık sarmak lâzım. Sarığın sayısı yani sargısı ne kadar çok olursa, -
kevr denilir bir sargısına- sevap o kadar çok olduğundan biraz uzunca olması iyidir. Böyle bazıları evde dörde sekize katlıyor, toplu iğneyle, iple filan dikiyor filan etrafına sarıyor. Öyle değil güzelce, uzunca bir şeyi sarmayı öğrenin, aynanın karşısına geçin birkaç defa sardınız mı sonunda alışırsınız. Çok güzel olmasa bile sevabı var ya…
Hoşuma gidiyor, Süfyân-ı Sevrî hazretleri evinde elbisesini, cübbesini ters giymiş. Dışarıda birisi;
“—Selâmün aleyküm! Cübbeyi ters giymişsiniz, çıkart.” demiş. Bakmış cübbe ters, demiş ki;
“—Ben cübbeyi Allah rızası için giymiştim, Allah rızası için giydiğim cübbeyi kul rızası için çıkartmam. Ters de olsa öyle gideceğim.”
Çünkü insan giyimi hani tesettür için giyiyor ya, Allah rızası için giyiyor, varsın yakışıklı olmasın. Ama yakışıklı olursa, o da güzel de, yani sevap diye onu giymesi lâzım. Biliyorsunuz biz geçtiğimiz ay sarık devrini başlattık. Herkes arkadaşlar artık sarık devri geldiği için sarık gezdirecek, takkesinin üstüne sarık saracak. Sarık sarmayanlara ceza var, makbuzlu ceza, niye sarık sarmadın diye, daha henüz uygulamaya koymadık. Trafik kanunu meclisten geçsin ondan sonra biz de düşünürüz.
Rengini sormuştu unuttum, Peygamber Efendimiz siyah sarık sarmış o da sünnet, o da var. Beyaz da olabilir. “Siyah sarık sünnettir.” diye hadîs-i şerîfi biliyorum, beyaz da olabilir, bazen başka renkler de olabilir, yani yeşil renk filan mahsuru yok.
h. Örtünmekten Utanmak
1. Soru:
Bir bacımız var, örtünmek istiyor. Fakat, kendisinin etrafındaki çalışan arkadaşları tarafından dalga geçileceğinden korkuyor. Kendisi postanede çalışıyor, maddî imkânsızlıktan dolayı ayrılamıyor. Ne yapması lâzım?
Kur’an-ı Kerim’de ayet-i kerimelerde çok açık olarak bildirilmiştir ki, müslümanlar Allah’tan korkar, gayriden korkmaz!
وَتَخْشَى النَّاسَ، وَاللهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَاهُ (الأحزاب:٣٧)
(Ve tahşe’n-nâs, va’llàhu ehakku en tahşâhu) [İnsanlardan çekiniyordun, oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır.] (Ahzab, 33/37) “Allah’tan korkmak esasken, kuldan korkulmaz!” mânâsına...
وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لاَئِمٍ (المائدة:٤٥)
(Ve lâ yehafûne levmete lâim) “Kınayanın kınamasından korkmazlar.” (Mâide. 5/54) diye de ayet-i kerimede geçer.
Kul hayırlı olan şeyi yapar. Çok dairelerde çok kardeşlerimiz var, örtebiliyorlar başını... Alay ederlerse; “Alay etmeyin kardeşim! Bu Allah’ın emri olduğu için yapıyorum. Ben de zorlanıyorum, siz beni böyle alay ederek sıkıştırmayın! Zâten Allah’ın emrini zar zor yapıyorum, bana destekçi olun!” desin, Allah’ın emrini tutsun! Allah yardımcı olur.
2. Soru:
Ailem örtünmeme müsaade etmiyor. Nasıl davranmalıyım?
Çok yumuşak, çok tatlı, ikna edici, halim selim bir tarzda davranacak. Amma dediğimi de yapacak. Yani Allah’ın emrettiği örtünmeyi yapacak. Ama karşı tarafa karşı çok yumuşak, tatlı, ikna edici, güzel güzel konuşacak. Mutlaka onların da sevgisini kazanacak.
i. Kravat Takınmak
Soru:
Kravat takınmak sakıncalı mıdır?
Sakıncalıdır. Şu bakımdan:
Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerle ifade buyuruyor, işaret buyuruyor; müslümanın kıyafet olarak, şekil olarak başkasını
taklit etmesi uygun olmuyor:15
خَالِفُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰى
(Hàlifü’l-yehûde ve’n-nasârâ) “Yahudilere ve hristiyanlara
muhalefet edin! Onlara benzemeyin, onlar gibi olmayın!” buyuruyor.
Mecburiyetler, insanı mecburiyetin ciddiyetine göre mazur tutabilir. Ama esas itibariyle kravat kelimesi, lugatlarda açıp okuduğumuz zaman Hırvat kelimesinden geliyor. Şimdiki Yugoslavya’da, Çekoslavakya’da yaşayan bir kavim var. Hırvatlar’ın bir süs şekliymiş. Bu oradan Avrupa’ya geçmiş, oradan da bize gelmiş oluyor.
O bakımdan bize ait bir âdet değil. Bizim kılığımızla, kıyafetimizle, sakalımızla, cübbemizle, sarığımızla özümüzün, mazimizin bir gelişi gidişi var. Kâfiri taklit bize gerekmiyor. Bizim kendi kıyafetlerimize tâbi olmamız gerekiyor. Mecburiyetler, uniformalar, zaruretler hariç, insanın mümkün olduğu kadar İslâmî, İslâm’a uygun kıyafete sahip olması lâzım.
Ana ölçüler itibariyle insanın bir kere tesettürlü olması gerekiyor. Avret yerlerini en aşağı örtmesi gerekiyor. Sonra öbür tarafları da örtmesi gerekiyor. Tesettürde dikkat edilecek iki mühim esas oluyor, hem erkek için hem kadın için:
Bir, şeffaf olup da altını göstermeyecek.
“—İşte örtündüm ya!” Ne örtünmesi; altı görünüyor! Altı göründü mü olmaz, bir.
Bir de sımsıkı olup da bedeni belli olmayacak. Umumiyetle bu sımsıkı olmayı kadınlar ve erkekler bu devirde yapıyorlar. Pantolon giyiyorlar; etleri butları, kalçaları, kaburga kemikleri, göbekleri her şeyleri meydanda…
Giyinik misin sen?
“—Giyiniğim.” Nasıl giyiniklik?
15 İbn-i Hibbân, Sahîh, c.V, s.561, no:2186; Şeddad ibn-i Evs RA’dan.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte kadınların öyle olanlarına, dar giyinenlere buyurmuş ki:
كَاسِيَات عَارِيَاتٌ
(Kâsiyâtün âriyâtün) “Giyinmiş ama çıplaklar.” Erkekler de öyle giyiniyorlar. Blucin modası çıktı şimdi; bir giyiniyor, kilosuyla ve sâiresiyle her tarafı meydanda… Bu kaç okkalık kurbanlık, hepsi belli. Olmaz ki!
Bir de bazı yasaklar var. Mesela dinimizde erkeklere ipekli giyinmek yasaktır, haramdır. Altın yüzük olarak yasaktır. Bunun dışına ana ölçü:
İbadet yaparken avret mahallerimizi belli etmeyecek rahat, serbest kıyafetler; bizi arkamızdan önümüzden örtecek kıyafetler uygundur. Onun için pardesü gibi uzun bir şey uygun oluyor, secdede ve sairede avret mahalleri belli olmasın diye. Öyle kıyafetler uygun oluyor. Rahat kıyafetler uygun oluyor. Onlara dikkat etmesi gerekiyor. Taklit olmaması gerekiyor.
Dinimizde gayrimüslimi taklit yasak. Onun için kendi özümüze bağlı haysiyetli kimseler olmamız gerekiyor.
j. İç Çamaşırları
Soru:
İçte giydiğimiz çamaşırların örtünmeyi sağlaması için avret yerlerini örtmesi gerekir mi yoksa daha sonra onun üzerine başka elbiseler giyilerek örtünmenin yapılmasında sakınca var mı?
Mühim olan; bir müslüman avret yerlerini örtecek. Kadın, ayak bileklerinden yüzü elleri hariç her tarafını örtecek. Erkek de diz kapağı ile göbeği arasındaki yeri, avret-i galîzesini örtecek. Öteki tarafı da beldenin örfüne göre örtünmesi lâzım
geliyor. Bunu sağladıktan sonra tek veya kat kat şeyle, neyle sağlarsa sağlasın tesettür yerini bulmuş olur.
Pantolonunu çıkartıyor, pijamasını giyecek, üçgen şeklinde küçücük bir mendil parçası gibi bir donu var; o zaman öbür yerleri göründüğü zaman günah oluyor. Göstermediği zaman günah
olmaz, gösterdiği zaman günah olur. Bu kadar basit bir şeydir. Eğer “Birisinin yanında belki soyunurum, ne olur ne olmaz...” diye düşünüyorsa, oraları için de ölçülü giyinmesini tavsiye ederiz.
k. Kalbim Temiz Düşüncesi
1. Soru:
İslâmî ölçülere göre kapanmayan, sadece namaz kılarken örtünen ve buna rağmen kalbim temiz diyen hanımlar için öğüt verip, tavsiyede bulunur musunuz?
Kalbin temizliği kuru bir iddiadır. Kimsenin kalbi temiz değildir, nice fitne fesat düşünceler vardır. İnsan yalnız kaldı mı, neler getirir şeytan aklına... Hele hele bir kadınla bir erkek bir arada kalsalar, nasıl fitne sokar aralarına, nasıl karıştırır...
Öyle kalp temizliği, palavradır. Kalp temizliği lafla olmaz. Kalbin temizliği ahlâkla olur, ibadetle olur, tâatle olur. Onun için, “Benim kalbim temizdir.” demek yetmez.
Namaz kılarken örtünüyormuş, namaz kılıyormuş; güzel... Namaz kılmak iyi bir şeydir. Demek ki, iyi bir şeyi yaparken örtünüyor. O halde, namaz kılarken örtünüp de sair zaman açınmak yanlıştır. Allah’ın emrini tutması lâzım, kapanması lâzım! “—Pekiyi, kapanmıyorsa ne olacak?” Oradan sevap alır, buradan günah alır. Sevabı günahı ahirette tartılır, nereyi kazanmışsa oraya götürür. Ama sanırım ki, iyi bir
sonuca götürmez. Çünkü bu iş şakaya gelmez, tezatlı hayat olmaz. İnsan müslümanlığı tam uygulamalı! İslâm’ı bir bölgede uygulamak, diğer bölgede uygulamamak; İslâm’ı bir zamanda uygulamak, öteki zamanda uygulamamak olmaz. Camide müslüman, dışarıda değil; Ramazan’da müslüman, çıkınca değil; Türkiye’de müslüman, Avrupa’da değil... Böyle şey olmaz! Her yerde müslüman olacak insan, her yerde iyi kul olacak.
l. Avret Yerinin Açılması
Soru:
Cemaatle namaz kılarken, ön saftakilerin avret mahalli sayılan bölgeler açılıyor, bizim gözümüze istemeyerek takılıyor. Bu durumda namazı iade etmemiz gerekir mi? Eğer arka saftaysak hemen namazı bozup yer değiştirelim mi?
Burada bir yanlış anlama var. Yani ön taraftakinin avret yerinin görünmesi, aşikâre görünmesi demek. Aşikâre görünmesi yoksa, doğruya kendisi görünüyorsa namaz olmaz.
Fakat bütün bunlara rağmen, mesela imamlar camiye gelirken cübbe giyiyor, bazı kardeşlerimiz de tezgâhtarların giydiği önlük gibi böyle pardösü gibi bir şeyler giyiyorlar, bunların hepsinin sebebi secde ettiği zaman arka tarafındakilerin gözlerinin herhangi bir şekilde başka bir tarafa kaymaması için bir tedbirdir.
“Müslüman’ın nasıl giyinmesi gerekir?” diye düşünecek olursak, böyle pardesüye benzer, secde ettiği zaman arka tarafını örtecek bir kıyafetle camide olması, namaz kılması uygun olur diye tavsiye edebilirim. Buna dikkat edin ama pantolonu varken, arkadakinin namazı bozulmaz.
Ha bazıları da göbekli oluyor, pantolonu göbeğin altına iniyor, göbeğinin altı dışarıya fışkırıyor. Arka taraftan da kalçalarından kemer aşağıya kayıyor. Bir de eğildiği zaman iki budunun ayırım yerine kadar görünüyor. Tabii o zaman olmuyor, bunlara dikkat etmesi lâzım!
m. Takke ve Sarık
Soru:
Peygamber SAS Efendimiz takke kullanmış mıdır? Takkesi sarıklı mı, sarıksız mı? Yoksa sarığı direk mi kullandı, ayrı mı kullandı? “Şayet Peygamberimiz SAS takkesini sarıkla sardı ise sarıksız takke kullanılmaz.” diyenler var.
Mesele şu; Namazda Peygamber Efendimiz’in başı nasıldı, onu
soruyor. “Biz de nasıl yapmalıyız?” diye soruyor.
Hadis kitaplarında bildiriliyor ki; Peygamber Efendimiz SAS takke kullanmış. Takkeye kalensüve deniyor. Biz “takke” diyoruz. Kalensüve kullanmış, Peygamber Efendimiz’in kalensüveyle namaz kıldığı olmuş, öyle yapmış. Kalensüvenin üzerine sarık
sardığı da olmuş.
Beyaz veya siyah veya yeşil bir örtüyü üstüne sarmak, sarık diyoruz buna. Sarıklı kalensüve kullanmış. Kalensüve olmadan sırf başına sarık sarmış. Şimdi de var, Hicaz’a gidenler bilirler,
çıplak başına uzun bezi sarık olarak dolayabiliyorlar ve başlarını örtebiliyorlar. Sırf sarık, onu da kullanmış Peygamber Efendimiz.
Bazı kereler başı açık da kılmış. Tabii bunların hepsini yapmış ama en çok hangisini yapıyordu ve hangisini tavsiye ediyordu?
Bunların hepsini yapması da bir mâna taşıyor; ama Peygamber Efendimiz sarığı tavsiye etmiştir:
“—Sarıkla kılınan namaz, sarıksız kılınan namazdan 70 kat daha sevaplıdır.” diye. “ “—Sarıklar müslümanın, Arab’ın tâcıdır.” diye, “Meleklerin alâmetidir.” diye rivayetler var.
Ekseriyetle sarıklı kıldığı ve sarığın ucunu da iki omzu arasına sarkıttığı rivayet ediliyor. Çok olan ve sünnet olan şekil, sarığın sarılmasıdır ve öyle kılınmasıdır. Ama takkeyle de namaz kılınabilir.
Sırf başı açık namaz kılmak da mekruhtur. Öyle de kılmış ama herhalde bir iki sebebi vardır. Ulemâmız da onu incelemişler, netice itibariyle, “Başı açık namaz kılmak mekruhtur.” demişlerdir.
Demek ki takke kulanılacak, mümkünse üstüne sarık sarılacak; 70 kat sevabı oluyor.
n. Tesettür ve Makyaj
Soru:
Tesettürlü hanımlar dışarıda makyajlı olarak gezebilir mi? Dış
kıyafet mecburiyeti var mıdır? Bu günlerde Allah’ın rızasını kazanmak için neler yapmamızı tavsiye edersiniz?
Tesettürlü hanımlar dışarıda makyajlı olarak gezemez.
Makyaj, yüze yapılan bir şey… Kaşta, gözde, dudakta, yanakta; boyalar, bir şeyler sürmek demektir. Yapamaz. Hanımın süslenmesi, evinde caizdir. Bu Yirminci Yüzyıl’ın fikri başkadır, Avrupa’nın fikri başkadır, gayrimüslimlerin fikri başkadır; İslâm’ın fikri başkadır.
İslâm’da, hanım dışarıya çıktığı zaman süsünü, ziynetini saklar. Çünkü, ayet-i kerimede emrediliyor ki: Ziynetlerini izhar etmesinler, açığa çıkartmasınlar. Onun için, örtünmek ondandır. Ziynetini saklayacak. Ziynet, hem vücudunun güzelliğidir, hem de takısıdır. Kolyesidir, yüzüğüdür ve sâiresidir. Bunları saklaması gerekir kadının…
Onun için, ayet-i kerimede bunların örtünmesi emredildiğinden, tepeden tırnağa örtünmesi gerekir. Kadının örtünmeye mecburiyeti olmayan üç yeri vardır: Yüzü, Elleri bileğinden aşağısı, Topuk kemikler şu yandaki kemiklerden aşağı olan ayakları… Yani, erkek ayakkabısı giyildiği zaman, ne kadar yeri oluyor? İşte o kadar kısmı... Eldiven giyilen bilek kısmı, bir de yüzü...
Hatta, fitne bahis konuşu ise, yani görüp de hayran kalmak, ve sâire filan gibi bir şey bahis konusu olduğu zaman; yüzünü de örtmek daha iyidir deniliyor. Fitne olmasın diye.
Onun için, bütün güzelliklerini örtecek. Yani, güzelliği tekrar ikiye ayırarak söylüyorum: Bir, Allah’ın insana verdiği güzellik. Meselâ, bizim mezhebimizde kadının saçı, güzelliğindendir, zînetidir yani
وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ (النور:١٣)
(Ve lâ yübdîne zînetehünne) “Kadınlar zînetlerini izhar
etmesinler, göstermesinler!” (Nûr, 24/31) ayet-i kerimesine göre, saçını da göstermeyecek. Bizim mezhebimize göre saç da kadının gerçekten süsüdür, ziynetidir, doğrusu da budur. Saçını da göstermeyecek. Bu tabii, ziynet...
Bir de kulağına küpe takıyor. Buna da huliyyat deniliyor. Yani sonradan, altın, gümüş, elmas, pırlanta filan. Koluna taktığı bilezik, gerdanına taktığı kolye ve sâire... Bunlar da takma ziynetler. Bir; tabii vücudunun saçı ve sair gibi şeyleri örtecek. Bir de bu öteki ziynetlerini örtecek.
Binaen aleyh buna göre, dışarıya makyajlı çıkması, dinen, Kur’anen doğru olmaz. İçeride süslenebilir mi bir hanım? Süslenmesi sevaptır. Yani, hem süslenebilir. Hem de süslenmesi sevaptır, caizdir. Kendi evinde istediği gibi giyinir, takar, takıştırır, sürünür, donanır; güzel kokuları sürebilir ama, dışarıda yapamaz.
Bir kadın güzel kokuyu sürse, çarşıya çıksa... Marketten şunu alacağım, bunu alacağım, geleceğim. Tamam. Güzel kokuyla markete gitti-geldi. Dönünceye kadar Allah’ın lânetine uğrar. Allah’ın lâneti yağar üstüne. Neden? Güzel koku surundu. Yanından geçen insanlar, o kokuyu duydukça günaha girer, duydukça günaha girer...
Kadın dışarıda alış veriş yapabilir mi? Yapa, yapabilir. Yapmasa daha iyi ama yapabilir. Yaparken nasıl yapacak? Ciddi yapacak. Öyle dükkân sahibiyle ve sâireyle sulu, laubali, güleç filan olmayacak. Bu da bir adaptandır.
“—Bunun fiyatı ne? Bilmem ne?” filan o kadar.
Fazla öyle şaka-maka ve sâire filan..- İslâm’da uygun değildir. Maalesef bunları bilmiyorlar, yapıyorlar.
Bu örtüler, insanın süslü elbiseleri görünmesin diyedir. Hani, elbiseler nakışlı oluyor, süslü oluyor. Bileği, göğsü, şurası, burası ziynet ve sâire... Bunları örtecek ki, zînetlerinizi örtün ayetine uygun hareket etmiş olsun.
Dış kıyafet mecburiyeti var mıdır? Bu bakımdan vardır. Yani hem bedeni güzelliklerini, hem de takma güzelliklerini koruması
için dış kıyafet mecburiyeti vardır.
يَا أَيُهَا النِّبيُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ ونِسَاءِ المُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ
مِنْ جَلًَبِيبِهِنَّ (الأحزاب:٩٥)
(Yâ eyyühe’n-nebiyyü kul li-ezvâcike ve nisâi’l-mü’minîne yüdnîne aleyhinne min celâbîbihinne) [Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle!] (Ahzâb, 33/59) ayet-i kerimesi bunu gösteriyor. Tepeden-tırnağa vücudunu örtecek. Örtünün üç esası vardır:
Bir, altını göstermeyecek. Şeffaf örtü, örtü sayılmaz. Kalın, Hocam İşte. Soğuk gelmiyor, yağmur girmiyor, bilmem ne… Şeffaf örtü örtü sayılmaz, çıplak sayılır. Peygamber Efendimiz, böyle giyinen kadınlar hakkında hadis-i şerifinde buyuruyor ki:
كَاسِيَات عَارِيَاتٌ
(Kâsiyatün ariyatün) Kâsiyat, kisve giyinmiş demek. Kâsiyat, kisve kelimesinden geliyor. Giyinmiş ama, âriyatün. Ari’ de, çıplak demek. Giyinmiş ama, çıplak. Kadın giyinmiş ama, çıplak. Neden? Altı görünüyor. Şeffaf, tül ve sâire... Efendim. Yarı şeffaf? Olsun.
Bazen kadınların öyle kıyafetleri oluyor ki, bana soruyor. Meselâ akrabam, kızın, hanımın birisi: Nasıl, arkası ışıkta, güneşte olduğu zaman altı belli oluyor mu?
Aman belli olmasın, bir de altına belli olmayacak şey giymek icab ediyor. Bakıyoruz, tamam, bir şeyler giymem lâzım. Giyiniyor. Yani, şeffaf ve yarı şeffaf, altı görünmeyecek; bu bir.
İkincisi: Dar olmayacak. Dar olup da vücudun tabii güzellikleri belli oldu mu, gene örtünmemiş sayılır. Binaen aleyh, bir (t-shirt) tesettür sayılmaz, dar bir etek tam tesettür sayılmaz. Neden? Tam örtmüyor, hatları belli oluyor; streç bir pantolon tam örtünme
olmaz. Bir şey daha diyorlar şimdi, böyle çorap gibi bir şey giyiyorlar. Tayt. Tamam, hep unutuyorum onu; tight... O da caiz olmaz.
Neden? Demek ki, tesettürün bir kısmı da ne olacak? Vücut hatları belli olmayacak şekilde olacak. Bol olacak. Ondan sonra, Üçüncü bir şeyi de: yırtmacı oluyor, bilmem nesi oluyor. Aferin, mâşâallah, maksi etek giymiş diyorsun, bakıyorsun, kalçasına kadar kenarı yırtık. Olmaz. Yani, bu gibi şeylere dikkat etmek lâzım! Böyle olmamasına, yani bu gibi mahzurların olmamasına dikkat edin.
o. Başı Açık Çalışanın Kazancı
Soru:
Tamamen başı açık çalışan bir hanımın kazancı haram olur mu?
Kazancı yaptığı işle ilgili olarak hüküm alır, başını
açmasından dolayı da sorumluluğu olur. Eğer başını açması işinin gereğiyse, ordan ayrılması gerekir; işinin gereği değilse işi normal bir işse örtmesi lâzım. Örtmediği takdirde, tabii kendisi vebal altında kalıyor, işin cinsinden dolayı değildir. Mesela terzilik yapıyor, tamam bu meşru bir kazanç yoludur. Kazancı helaldir ama başını açması kendisinin ayrı bir vebalidir. Tabii iş yerlerinde başınızı örterek çalışmanın mücadelesini de vermeniz lâzım. “—Benim müessesemde başını aç!” diyen bir insana, “Ben de senin müessesende çalışmam!” demeli insan veyahut da “Niye açtırmaya çalışıyorsun? Allah’ın emrini niye karşı çıkıyorsun?” diye onun da mücadelesini vermek lâzım!
p. Okulda Baş Açmak
Soru:
Ben ortaokula gidiyorum, kapalıyım. Fakat okulda açılmak
zorundayım. Dersli olduğum için açılmamda bir zarar var mı? Zarar varsa okulu bırakayım mı? Ne yapayım?
Bu kapanmak dersli olmakla ilgili değil. Kapanmak Allah’ın emirlerinden bir emir olduğu için kadınların “cilbab” denilen örtülerini üzerlerine alması, tepeden tırnağa örtünmesi âyet-i kerîmelerle emredildiği için insan örtünüyor. Örtünemezse örtünememekten dolayı bir sorumluluk gelir.
O sorumluluğu Allah’ın huzurunda savunabilirse; “Yâ Rabbi! Ben şu sebepten örtünemedim.” diye savunurda Allah da mazeretini kabul ederse mazur olur. Kabul etmezse olmaz. Ona biz karışamayız, yani Allah’ın bildiği bir şey.
Ama bizim söyleyeceğimiz bir şey: Allah’ın emirlerini tutmak konusunda hepimiz gayretli olmalıyız. Ve tutmak isteyenlere de yardımcı olmalıyız. Bir insan inancından dolayı örtünüyorsa bunun başının açılmaması hususunda da hepimize sorumluluk düştüğünü anlatmak istiyorum. Bu kardeşimiz İslâm’ı yaşamak istiyor. Binâen aleyh herkes “Bunun İslâm’ı yaşamasına engel olmayın!” diye gerekli teşebbüsleri yapmalıdır.