Şimdi gelelim, dünden hanımların gönderdiği bazı tafsilatlı durumlarını anlatan kâğıtlara.


Biliyorsunuz, insan tabiatının gereği hanımlar ayın belli günlerinde namaz kılamayacak bir duruma düşerler. Buna âdet hali deniliyor, Arapçası hayız hali, hayız görmek deniliyor. Türkçe’de aybaşı deniliyor. Bu üç kelime kullanılıyor; âdet hali, aybaşı hali, hayız hali.

Kadınlar buraya gelirken hesaplıyorlar. Çünkü bu belli zamanlarda olur. Onlar kendi hallerini, ne zaman olacaklarını aşağı yukarı bilirler. Hap alıyorlar. Bazı doktorlar tavsiye ediyor. Öne gelsin, sonraya gitsin, dursun veya çabuk olsun diye. Ne oluyor? Teşkilat bozuluyor. Tabii olan hal, tabiat çizgisinden çıkıyor. Gayri tabii oluyor. Onun misalleri var burada. Kendilerinin hallerini anlatmışlar. Duruma müdahale edildiği için…

Hassas çalışan bir saate müdahale edersen ne olur? Ayarı bozulur. Ayarı bozuluyor. Hapı aldığı için abuk sabuk bir şeyler olmaya başlıyor. Bir gün aybaşılı gibi oluyor, bir gün temiz gibi oluyor, ertesi gün yine aybaşılı gibi oluyor, yine temiz gibi oluyor. Üç gün, beş gün böyle devam ediyor. Ondan sonra bayağı bir aybaşı oluyor. O devam ediyor, bitiyor, ondan sonra bir başka şey oluyor.

Onun için, şimdi şu ana kadar ne olmuşsa olmuş, bundan sonra duyanlar duymayanlara duyursun ki; hap almasınlar çünkü hap teşkilatı daha beter bozuyor, işi daha beter karıştırıyor.

 

Hacı hanım, bu tarafa gelirken mîkata gelince ihramlanacak. İhramlanmak ne demek? “Olağanüstü ahkâma girmek” demek. İsterse hayızlı olsun, âdetli olsun yine de niyetlenecek.

 

وَ يَسْئَلـُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ، قُلْ هُوَ أَذًى فَاعـْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِي

 

الْمَحِيضِ (البقرة:٢٢٢)

 

(Ve yes’elûneke ani’l-mahîd) “Ve bir de sana hayızdan, aybaşı hâlinden, âdet hâlinden soruyorlar. (Kul hüve ezen) De ki: O bir ezadır; üzüntü veren, ezâ veren bir şeydir. (Fa’tezilü’n-nisâe fi’l-mahîd) Aybaşı halinde kadınlardan cinsel yönden uzak durun, ayrılın!” (Bakara, 2/222)

O durum, Allah’ın hilkatinin bir hikmeti. Çocuk böyle oluyor, evlatlar öyle kazanılıyor. Bu işin, teşkilatın durumu o… Yani hanım evlat yapacak hale hazır oluyor, evlat olmadığı için o hazırlıklar dışarıya gidiyor. Bir dahaki ay yine hazır oluyor, olmadığı zaman yine gidiyor. Aslında evlat olma hazırlığının bir işareti oluyor.

Mîkata geldiği zaman niyet eder. Eğer buraya geldiği zaman, kendisini tavaf yapacak durumda görmezse, âdet görürse, o zaman tavafı yapamaz. Otelde, evde, odada, nerede kalıyorsa orada bekler. Harem-i Şerif’e giremez. Çünkü hayızlı kadının Harem-i Şerif’e girmesi, camiye girmesi, tavaf yapması yoktur. O hal bitinceye kadar bekleyecek. Bitince vazifesini yapacak.

 

Verdiği sözlerden hangisini yapabiliyorsa, o kadarını yapar. Bazıları vakti geçmişse kendiliğinden düşer. Kendisine bir vebal, sorumluluk olmaz. Arafat’a çıkabilir mi? Hanım tam buraya geldiği sırada âdet gördü; Kâbe’ye gidemedi, umre yapamadı veyahut haccı ifrada niyetlenmişse kudüm tavafı yapamadı; hiçbir şey yapamadı. Beklerken, beklerken Arafat’a çıkma zamanı da geldi.

Arafat’a çıktı mı? Çıktı, tamam. Bir şey var mı? Yok. Allah böyle nasip etmiş, ne yapalım. Tamam. Arafat’a çıkar. Hayızlıyken Arafat’a çıkılır mı? Çıkılır. Dualar edilir mi? Edilir. Sadece namaz kılınmaz. Müzdelife’ye gelip vakfe yapabilir mi? Yapar. Şeytan taşlayabilir mi? Taşlar. Her şeyi yapar. Hacı olacak böyle mazeretli hanımın yapamadığı bir tek şey var; Mescid-i Haram’a gelmek, tavaf yapmak. Bunu yapamaz.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN