9. ZEKÂT

10. HAC



a. Haccın İncelikleri


1. Soru:

Hacca niyet ettik. Orada neler yapmamızı ve nelere dikkat etmemizi tavsiye edersiniz? Kâbe’yi ilk gördüğümüzde nasıl dua etmemiz lâzım?


Hacca gidecek bir insanın en çok dikkat edeceği husus, haccın bir imtihan olduğunu bilmesidir. Evinden çıktığı andan dönünceye kadar şeytana uymamağa, günaha bulaşmamağa, harama bulaşmamağa çok dikkat edecek! Çünkü şeytan, hacıyı kandırmak için çok imtihanlar çıkartır karşısına; ona çok dikkat edecek! Kimseyi üzmeyecek, kimsenin hakkına tecavüz etmeyecek! Cenk, cidal, kavga, gürültü, münakaşa vs. yapmamağa çalışacak! Sabırlı olacak, sabırlı olacak, sabırlı olacak!

Hac yolculuğunun ana esası sabırlı olmaktır. Tabii, hac kitaplarını okusun, inceliklerini öğrensin! Kâbe’yi gördüğü zaman ne dua yapması gerektiğine dair orada tavsiyeler vardır.


2. Soru:

Buralardan âzami derecede istifade etmek için, gönlümüzün yumuşaması için neler yapmalıyız?


Bu çok önemli bir husus. Buralardan âzami derecede istifade etmek için zamanı iyi kullanmak, boşa geçirmemek lazım. Namazları Harem-i Şerif’te kılmaya çalışmak, Kur’an okumak lazım. Gönlümüzün yumuşaması için Allahu Teàlâ Hazretlerine yalvarıp zikirle çok meşgul olmak, hayır hasenât yapmak, sadaka vermek, fakirlerin duasını almak lazım. Bu yollarla o gönül yumuşaklığı hâsıl olur. Özellikle zikirden, tevbeden, istiğfardan gönül yumuşaklığı hâsıl olur.


3. Soru:

266

Bir kimse hacca gitmişse, hacı demekte bir mahzur var mı?


Hacı demekte bir mahzur yoktur amma, hacılığıyla öğünmek mahzurludur. Hacıyım diye böbürlenmek mahzurludur.

Bir kimse hacca gitmiş. “Hacı bey otur!” “Hacı bey kalk!” “Hacı bey buyur!” vs. diyoruz. Hacca gitmiş olduğu için, böyle söylemek günah değil... Yalnız, kişinin kendi ibadetini böyle öğünç vesilesi yapması, böbürlenme vesilesi yapması doğru değildir, sevabını kaçırttırır. Mümkünse kendisi söylemesin, boynunu büksün, tevâzù göstersin. Karşısındaki ona “Hacı bey!” derse, bir mahzuru yoktur.


4. Soru:

Tavaf yaparken kadın-erkek birbirlerine sürtünüyorlar. Bu durumda harama girilmiş olmuyor mu veya ne yapmamız gerekir?


Tabi ki doğru değil. Tavafın beraber olması da doğru değil. Mümkün olduğu kadar sakınmak ve korunmak lazım. Bizim mezhebimizde, Hanefîler’de kadına değmekle abdest bozulmuyor ama Şâfiîlerde bozulur. Abdestsiz tavaf olmadığı için onların durumu daha zor olur. Aslında kadınlarla erkeklerin başka zamanlarda tavaf etmesini sağlamak lazım.


5. Soru:

Tavaf namazı kerahet vaktinde kılınabilir mi?


Kılınabilir diyenler var. Kılınabilir.


6. Soru:

Bir akrabamın kiraya vermiş olduğu bir dükkân var, burada içki satılıyor. Kendisi bu sene hacca gitmeye niyetlendi. Acaba bu kimsenin haccı konusunda ne buyurursunuz?


Cevap: Bir insan dükkânını kiraya verdiği zaman ev sahibinin, mal sahibinin bir suçu yoktur. Bakkal içki satıyorsa suç bakkalındır, ama kiralayacak olan şahıs doğrudan doğruya içki

267

satan insansa, “Ben burayı meyhane yapacağım.” diyorsa o zaman olmaz, çünkü günaha iştirak etmiş olur. O zaman olmaz da meşru bir şey için kiraya verdi de, o alan sonradan kötü bir şey yapıyorsa vebal onadır. Tabi fırsat oldu mu onu oradan çıkarıp nasihat etmek, “yapma” demek de lazım. Bunun haccına bir zarar gelmez. Çünkü razı değildi kendisi.


b. Umre mi, Tavaf mı?


1. Soru:

Hacdan sonra Mekke dışına, mikata gidilerek umre yapılmaktadır. Şu anda yapılan umre mi sevap; yoksa, çok yapılan tavaf mı daha sevap?


Peygamber SAS Efendimiz’le Hazret-i Aişe Vâlidemiz geldiler Medine-i Münevvere’den... Hazret-i Aişe Validemiz’in kadınlık mâzereti vardı, umre yapamadı. Sadece ifrad haccına niyetlendi, çok üzüldü. Hac bittikten sonra normal duruma geldi. Haccını yaptıktan sonra Peygamber Efendimiz’e dedi ki:

“—Yâ Rasûlallah! Herkes umresini de yaptı, sevabını kat kat

kazandı. Ben sadece hac yapabildim, mâzeretim dolayısıyla umre yapamadım!”

Yâni, aybaşı dolayısıyla, adet görmesi dolayısıyla yapamadığını öyle üzüntüyle söyledi.

Peygamber Efendimiz o zaman Hz. Aişe Validemiz’in erkek kardeşi Abddurrahman’ı çağırarak:

“—Ey Abdurrahman! Kız kardeşini devenin arkasına al, Ten’im’e götür. Oradan ihrama niyet etsin, gelsin, bir umre yapsın!” dedi.

Hazret-i Aişe Validemiz’e böyle bir umre yapmayı tavsiye etmesi, hacdan sonra böyle bir umre yapılabileceğini gösteriyor.


Ama bazı alimler bunu uygun bulmuyorlar, tasvib etmiyorlar. Çünkü, umre aslında bu mübârek mescidi ziyaret demektir. Bayağı zahmetli, masraflı bir şeydir. İstanbul’dan kalkacaksın,

268

uçağa bineceksin... Tavaf yapacaksın, sa’y yapacaksın, tıraş olacaksın; bir umre olacak. Yâni bu kadar ucuz değildir.

Buradan hemen git mîkata... İhrama gir... Yarım saatte tavafını tamamla... Sa’yini de yarım saatte tamamla... Bir buçuk saat içinde, hop bir umre... Kolay oluyor diye biraz şey yapıyorlar ama; Allah’ın lütfundan, rahmetinden ümit kesilmez.


Bu, Efendimiz’in Hazret-i Aişe Validemiz’e tavsiye ettiği cinsten bir şey olduğundan, herhangi bir şekilde umre yapmamış olan kimseler, böyle bir umreyi yaparak, umre de yapmış olarak gitsinler.

Bazı alimler bunu pek tasvib etmedikleri için, aleyhinde konuşmuşlar; bazı kitaplarda böyle şeyler yazılmış. Ama, yapılırsa olur.

Eğer bir kimse hac ve umreyi yapmışsa, sünnet-i seniyyeye uygun olanı, çok çok tavaf etmektir. O daha uygundur. Daha nizâmî olan şekil odur.

Ama bazıları kendisi için yapıyor umreyi... Babası için, dedesi için, sevdiği hocası için filân yapabiliyor. O da olur.


2. Soru:

Hacc-ı temettüye niyet etmiştim. Önümüzdeki yedi-sekiz gün de umre yapalım mı? Tavaf daha efdal diyorlar.


Evet, zaten temettü haccının umresini yapmış. Uygun olan, ihtilafsız olan tavaftır. Bu umre hususunda başka fikirlerde olan alimler de var.

O zaten umresini yapmış, sünnete uymuş. Peygamber Efendimiz’in tavsiyesini tutmuş. Onun sadece tavaf etmesi uygundur.


c. Safa ile Merve Arası


Soru:

269

Safâ ile Merve arası Mescid-i Haram dâhili midir, değil midir?


Eskiden orası çarşıymış. Dükkânların arasında sa’yedermiş hacılar... Biz o günleri görmedik. Ama, o günleri görmüş yaşlı hacılar vardır belki içinizde...

Eskiden harici imiş, sonradan mescidle birleşmiştir. Aralarında duvar ve kapı kalmamıştır. Şu anda mescidin içi hükmüne girmiştir.

Allahu a’lem, ne olur bunun sonucu? Cünüb olan, hayızlı nifaslı olan kimse oraya da giremez. Hattâ, biraz daha dışındaki mermer kısmı da parmaklıklarla çevirmişler, orayı da mescide katmışlar.

Mescidler, ne kadar etrafındaki arazi ona katılırsa, büyür. Peygamber SAS Efendimiz’in mescidi sanıyorum 10’a 10 arşın ebatlı bir şeydi, ilk kurulduğu zaman... Bir arşın 60 cm desek, 6 ya 6 filân gibi bir şey... Biraz daha büyük de olabilir rakamlar...

270

Küçük bir şeydi. Ama, orası büyüdü, burası büyüdü... Orası büyüdü, burası büyüdü... Şimdi kocaman, uçsuz bucaksız bir direk ormanı gibi, koruluk gibi bir şey oldu. Yemen’e kadar büyüse, yine mesciddir.

Bu hususta Peygamber SAS Efendimiz şöyle buyurmuş:26


لَوْ بُنِيَ مَسْجِدِي هٰذَا إِلٰى صَنْعَاءَ، كَانَ مِنْ مَسْجِدِي (الديلمي عن أبي هريرة)


(Lev büniye mescidî hâzâ ilâ san’àe, kâne min mescidî) “Bu mescidimin duvarları San’a’ya (Yemen’e) kadar genişletilse, yine benim mescidimdir.” buyurmuş. Yâni ilâve edilerek büyüse, Yemen’e kadar uzasa, yine mesciddir.

Burada da [Mekke’de] Safâ ile Merve, eskiden Mescid-i Haram’ın dışındaydı. Safâ ile Merve arasında medreseler vardı. Babü’s-Selâm, şimdi Mescid-i Haram’ın içinde kalmıştır.


2. Soru:

Ziyaret tavafından sonra sa’yin dördüncü şavtında abdest bozulursa ne yapmak gerekir?


Daha ziyaret tavaf olmadı; biliyorsunuz. Ziyaret tavafı sözü sizin aklınızı karıştırmasın. Ziyaret tavafı farz tavafa denir. Ziyaret tavafı ne zaman olur? Arafat’taki vakfeden sonra olacak. Yaptıklarınız ziyaret tavafı değildir. Ama soruyu böyle sormuş. Hani haccı bilen bir insan; ziyaret tavafından sonra sa’y yapacak, haccın sa’yini yapacak. Haccın farz tavafını yaptı, sa’yini yapacak. Dördüncü şavtta abdesti bozulmuş. Toplam yedi şavt var, yarıdan çoğunu yapmış, üç tanesi kalmış; onlar için sadaka-i fıtır verecek. Tamamını tamamlamıştır, eksikler için sadaka-i fıtır verecek.



26 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.III, s.378, no:5152; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XII, s.237, no:34832, 34931; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XVIII, s.111, no:18995.

271

d. Hacda Kunut Duası


Soru:

Sabah ve akşam namazlarının farzından sonra secdeye varırken dua ediliyor. Şimdiye kadar hiç rastlamamıştık. Hanefî mezhebinde yapılabilir mi? Neden şimdi yapılıyor? Bir de, ellerimizi salık vaziyette mi tutalım, yoksa dua eder vaziyette mi tutalım?


Bu Şafî ve Hanbeli mezheplerinde olan bir şeydir, duadır. Bizim vitir vacibini kıldığımız zaman, üçüncü rekâtta rükûa varmadan evvel yaptığımız gibi... Duayı bunlar, rukûdan kalktıktan sonra yaparlar. Efendimizden böyle rivâyetler de olduğu için, câizdir. Bunlara uyarak böyle yapabilirsiniz.

Ellerinizi kaldırsanız da, salık vaziyette dursa da bir mahzuru yoktur. Müslümanlara dua ediliyor. Her yerde müslümanlar sıkışık durumda... Öldürülüyorlar, zulüm görüyorlar... Allah yardımcı olsun diye dua ediliyor. Allahu a’lem, bir sakıncası yoktur.


e. Kurban Kesme


1. Soru:

Sayın hocam! Biz hacca gelmiş bir aileyiz (karı koca demek istiyor); birimizin kurbanını Türkiye’de kestirebilir miyiz?


Kestiremezsiniz. Çünkü kurbanların kesilme mahalli, Harem-i Şerif’in hudutlarıdır. Burada kestirecek. Olmaz. Ceza kurbanlarının ve hac kurbanının kesilme yeri buralardır. Mekke-i Mükerreme’nin etrafında Tenim Mescidi’ne, Cidde yolunda Hudeybiye’ye kadar, hudutları belli olan kısma Harem mıntıkası denilir. Harem, Mekke’nin haremi, el-Mescidü’l-Haram değil; Harem mıntıkası… Hududu neresidir? Umre mescidi dediğimiz Tenim. Bir hududu da Cidde yolu üzerinde Hudeybiye denilen

272

yerdir. Mekke-i Mükerreme’nin etrafında bir mıntıka var, buraya Harem-i Şerif mıntıkası deniliyor, Mekke’nin Harem-i şerifi. Kurbanlar bu mıntıka içinde kesilecek. Gerek temettu haccı, kıran haccı kurbanları, gerek ceza yediği için keseceği kurbanların hepsi burada kesilecek; Türkiye’de kesilmesi olmaz.


2. Soru:

Kıran haccı yaparsak, kurban kesildiğini denetleyebilir miyiz?


Kurban kesmeyi denetlemek kıran haccına mahsus değildir. Temettû haccında da denetlemeye gayret eder. Denetlemek, kesildiğini görmek veyahut bizzat kesmek lâzım...

Şimdi bazı arkadaşlar görevlendiriliyor, vekâlet veriliyor. Onlar gidiyorlar, kurbanı buluyorlar, ismini söylüyorlar, vekâlet veriyorlar, kesiyorlar; bize söylüyorlar. Garantili yapma imkânımız vardır. Tamamen zor değildir, imkânsız değildir. Ama, o gün kurban kesmek, başlı başına bir büyük yorgunluktur.

Şimdi burada bir adet çıkarttılar, parayı topluyorlar, biz keseriz diyorlar. Onun denetlenmesi mümkün olmuyor. Gözünüz göre göre, kalbiniz mutmain ola ola yapsanız daha iyi olur.


3. Soru:

Üç aylık gelenler; “Biz burada mukim olduğumuzdan kurban kesmeyeceğiz.” diyorlar. Bu doğru mu?


Üç aylık olanlar buraya geldiler. Efendim mukim… Hac mevsimi içinde umre yaptınız mı, yapmadınız mı? Yapmadınız. Hacc-ı ifrad; o zaman kurban kesmek gerekmiyor.


4. Soru:

Şirketle hacca niyetlendik ve bizden 350 riyal kurban paralarını istediler.


Tek başına insanın kurbanı kesecek bilgisi, görgüsü, tecrübesi burada varsa yapar. Olmayınca böyle topluca paralar isteniyor. Bazı arkadaşlar namına, ötekiler bu işleri halledip yapıyorlar.

273

Olabilir.


5. Soru:

Burada kurban kesiyoruz, Türkiye’de ayrı bir kurban kesmemiz gerekir mi?


Burada kurban kesenin Türkiye’de ayrıca bir kurban kesmesi gerekmez.


f. İhrama Girme


1. Soru:

İstanbul’dan ihrama giren kimsenin yasakları mîkat sınırına girmeden başlar mı?


Adam, İstanbul’dan ihrama girdi. İhrama girmek nasıl başlıyordu? Üstünü başını ayarlıyor, ihram bezlerini alıyor. Kerahat vakti değilse iki rekât ihram namazı kılıyor. Niyetleniyor, ”Lebbeyk, allàhümme lebbeyk…” diyor. Bunları dedi mi? Dedi. Oradan başladı. Mîkat son hudut…

“İhramlanma illa mîkattan başlar.” diye bir şey yok. Bu sorudan o anlaşıldı. Bu sorunun sorulması iyi oldu.

İnsan memleketinde, evinde ihrama girebilir mi? Girebilir. Girdiği andan itibaren yasaklılık şartlarına riayet etmesi lâzım; koku süremez, tıraş olamaz, kıl koparamaz, dikişli elbise giyemez ve sâire…


2. Soru:

“Uçakta giyinmek-soyunmak bana zor geldi de peştemalimi evde sardım, ama niyet etmemiştim. Tam mîkat hududuna gelinceye kadar niyet etmedim, namaz kılmadım, lebbeyk çekmedim.”


Bu ihramlı değil, daha. Üzerinde bez var, kıyafet biraz ihramlıya benziyor ama niyet etmedi, karar vermedi, lebbeyk çekmedi; daha bu ihramda değil. Demek ki ihramlılık hali üzerinde bez olsa bile başlamadı. Ne zaman başlıyor, ne zaman

274

başlayacak?

İki rekat namaz kılıp niyet edip lebbeyk çekiyor. Namaz kılamadığı durumlar oluyor. Namaz da şart değil. Niyet edip lebbeyk çektiği zaman kronometreye basmış oluyor, ihramlılık durumu başlıyor. Bu işi İstanbul’dan başlattıysa İstanbul’dan itibaren riayet edecek. Şam’dan girdiyse Şam’dan; Bağdat’tan girdiyse, Bağdat’tan.


3. Soru:

Bazı arkadaşlar, Amman üzerinden işçi vizesi ile gelirken Amman’dan ihrama girmişler. Orada bir görevli, “İşçi olduğunuz için ihramla Cidde’den içeri almazlar.” demiş. Onlar da ihramdan çıkmışlar sonra tekrar ihrama girmişler. Bu durumda ihram olur mu?


Mîkat hudutlarına gelmeden önce niyet değiştirmiş oluyor. Daha önceden niyetlendi, sonra bir mahzur söylediler, mîkat hudutlarına gelmeden niyet değiştirmiş oluyor. Olabilir.


4. Soru:

Bir kadın adetli olarak Almanya’dan Mekke’ye gelse, ihrama girmeden ve niyet etmeden ona kurban gerekir mi? Adetliyken saçını kesse, ona kurban gerekir mi? Bütün bunları bilmeden yapsa, yine de kurban gerekir mi?


Şimdi Almanya’dan, yani Mikat’ın hududu, artık neresi olursa, Türkiye, Almanya fark etmez, Amerika, Avustralya, dışarıdan gelen bir insanın Mikat’ı ihramsız geçmemesi lâzım. Böyle bir şahıs ihrama niyet edecekti, Mikat’tan evvel ihrama niyet edecekti, yani, “Ben ihrama niyet ettim yâ Rabbi!” diyecekti, özürlü, adetli, mazeretli… Mazeretinden dolayı, ihramlı insanın Mekke’ye geldiği zaman yapacağı vazifeleri yapamayacaktı: Mescid-i Şerif’e giremez, tavaf yapamaz vs. Bekleyecekti

yıkanıncaya kadar; ama niyetli olarak girecekti, yani ihrama niyet etmek şart idi. Niyet etmeden geldi buraya.

Yani insan hayızlı da olsa, mazeretli de olsa, adetli de olsa, nasıl olacak? Niyet edecek yine, niyetini yapacak. Hatta ihram için (temizlik için olduğundan) gusül gibi yıkanmasını

275

yapacak. Ondan sonra burada bekleyecekti.

Şimdi böyle yapmamış oldu. Böyle yapmamış olunca, burada saçını kesmiş vs. filan. Artık ihrama niyet etmedi. Yani suçu Mikat mahallini ihrama niyet etmeden geçmesi. Millet bir şeyi bilemiyor, onu ben her konuşmamda ikaz ediyorum (kitaplarda da yazdık ama) bilinmiyor: İhrama niyet etmek başka, ihram kıyafeti giymek başka...


Mesela bir adam ihram bezlerini bavulunda unuttu, uçağa elbiseleriyle girdi. Mikat mahallinin üstünden geçerken pilot diyor ki: “—Ey hacılar, bakın buradan itibaren ihramlanın, işte mikata geliyoruz!” O zaman ihramlanacaktı.

“—İhram bezleri bavulda, ne yapacak?” İhrama niyet edecek yine. Yani, üzerindeki elbiselerle de olsa, “Yâ Rabbi ben (niyetine göre) hacca niyetlendim, umreye niyetlendim diyecek, ihramlandım diyecek, ihrama niyete edecek.

Üzerinde dikişli elbise var, o ayrı, çünkü bezleri unuttu, dikişsiz bezleri bavulda unuttu, ayrı. Aşağıya inince, yani uçaktan inince bavulu açma imkânı olduğu zaman bezleri bürünüverecek aşağıda.

Böyle tam bir gündüz, tam bir gece olmadan, az bir süre dikişli elbise giymek, tasadduk etmeyi gerektirir. Yâni, cezası fukaraya fitre miktarı tasadduk etmektir. Ama ihramın niyetini yapacaktı.


Millet ihram beziyle, ihrama niyetlenmeyi aynı şey sanıyor, anlatabildim mi, ikisi farklı şey. Şimdi kimisi onun için soruyor. Diyor ki:

“—Hocam, benim yıkanmam icap etti. Hamama girdiğim zaman ihram bezini çıkartabilir miyim?” Tabii çıkartırsın, çiviye asarsın, yıkanırsın yine bürünürsün. Bu ihram bezini çıkartmak, ihramdan çıkmak değil. Buna kurban keserken kan döküldü, bilmem ne oldu filan, bunu değiştirip yeniyi sarmak, ihramdan çıkartmıyor insanı. (Dikişli giymek…) İhrama niyet etmiş olan bir insanın dikişli elbise giymemesi gerektiğinden buna bürünüyoruz. İhrama niyet etmiş insanın yapacağı işlerden bir tanesi, dikişsiz elbise

276

giymek; ama ihrama niyet edecekti.

Millet bunu bilmiyor. Niyetlenecekti, cezasız olacaktı. Niyetlenip buraya gelseydi, kadının zaten dikişli elbise giymesi de caizdir. Buraya ihramlı olarak girmiş olacaktı. Bu ihramla ilgili suçları, bilerek yapmakla bilmeden yapmak arasında fark yoktur, ceza aynen olur.

Şimdi bunu böyle yaptığı için ihrama niyet etmeden bu mıntıkaya geldiği için bilmeden, (bilmeden olsun, bilerek olsun) bir koyun, keçi kurban etmek cezası tahakkuk etti.

Temizlendikten sonra ihrama burada niyetlenecek, artık Mikat’ta yapmadığı için bir koyun, keçi kurban cezası olacak.


5. Soru:

Cidde’de ihrama girilir mi, girilirse cezası ne olur?


Mîkat ihramsız geçildiği için -Cidde mîkatın içindedir- kurban kesmek gerekir. Ama buradaki inceliği tekrar hatırlatıyorum. Mîkat yerinde ihrama niyet etti de, ihram bezlerini Cidde’de bağladıysa sadakayla geçer. Ama mîkat mıntıkasında ihrama niyetlenmemişse, kurban kesmek gerekir. İnceliği budur.


6 Soru:

Cidde’den Mekke’ye gelirken, vazgeçip Medine’ye gitse bir kişinin durumu ne olur?


Medine’ye giden bir kimse cezadan kurtulur. Cidde’den, Mekke’ye gelmişken; mîkatı ihramsız geçti, cezalı duruma düştü. Ama Cidde’den döndü Medine’ye gitti, kurtulur. Çünkü mîkat dışına çıkıyor. Medine’den tekrar ihrama girer; olur.


g. İhram Yasakları


1. Soru: Bizim hanım ihramlıyken yedi hacı teyzenin saçını kesmiş. Cezası nedir?


Cevap: İhramlı insan kendi saçını da kesemez, başkasının saçını da kesemez. Tabii cezalı duruma düşmüş oluyor. O kestikleri miktarların önemi var, onları konuşmamız lazım.

277

1. Soru:

Deterjanla çamaşır yıkamanın cezası nedir?


Cevap: Deterjan kokuluysa kokulu sabun kullanmış oluyor. Çamaşır yıkandı ama ellerine biraz bulaştı, yıkadı. Tasadduk ederek Allah affeder. Bir defa kokulu sabunla el yıkamış, o da sadaka vermekle olur. Öteki meseleye bakmam lazım.


2. Soru:

Islak mendil kokulu değil de sadece ilaçlı ise ne gerekir?


Islak mendildeki ilacın kokusu varsa cezayı gerektirir, kokusu yoksa ilacın zararı olmaz. Koku cezayı getiriyor. Yoksa, insan kokusuz bir ilacı sürebilir, kokusuz bir şeyle silinebilir.


3. Soru:

İhramlıyken bir günden fazla iç çamaşırı giyen kimsenin kurban kesmesi gerekir mi?

278

Gerekir. Bir günden fazla oldu mu, kurban kesmesi gerekir. Millet iç çamaşırı olmadan gezmeye alışmamış;

güzel. İhramlıyken peştemalle geziniyor, yadırgadığı için de altına iç çamaşırı giyiyor. Bak bir şey öğrenmiş olduk, hoca olarak biz bunu bilmiyorduk. Demek ki millet ayıptır, olmaz sanıp iç çamaşırı giyiyormuş. Ben bu sorudan bunu öğrendim. Olmaz. İç çamaşırı giydi ise kurban kesecek. Ceza kurbanı kesecek. Millet yadırgıyor ama buranın kaidesi böyle.


4. Soru:

Evli olan kişilerin ihramlıyken birbirlerinin ellerini tutmaları olur mu?


Kaybolmasın diye bazen böyle mecburiyetler oluyor. Başka duygular karışmadan olursa olabilir.


5. Soru:

Arafat’ta çok sivrisinek var. Bunlar öldürülebilir mi?


Zararlı mahlûklar öldürülebiliyor.


6. Soru:

İhramlıyken sigara içilebilir mi, içilemez mi?


Sigara mükeyyifattandır. Ulemâ onun hükmü konusunda çeşitli sözler söylemişlerdir. Bazılarına göre haramdır.Yani bazı alimler haram demişlerdir. Bize göre kerahet-i tahrimiye ile mekruhtur. Yani şiddetli bir keraheti vardır. İçilmese iyi olur ama buna rağmen içmişse, bundan dolayı bir şey gerekmez.


7. Soru:

Farz olan tavafın dışında, mazereti olan hanım Kâbe’yi seyredebilir mi?


Kâbe dışarıdan görünüyorsa seyredebilir ama mazeretli hanım mescide girip seyredemez. Dışarıdan görünüyorsa seyretmenin bir zararı, günahı yok. Kralın sarayına girdi, mesela misafir oldu.

279

Kralın sarayı Kâbe’ye tepeden bakıyor zaten. Orada otursun, seyretsin. Tamam, edebilir. Görüyorsa bir yerden, oturduğu otelden, motelden seyredebilir. Mescidin içine hayızlı, nifaslı, cünüp insan giremediği için seyredemez. Hüküm odur.


8. Soru:

Hacc-ı temettuye niyetlenip ihrama girdik. Tavafa giderken bir avucumuzun içine pudra aldık, o pudrayı da allayıp pullayıp elimize yüzümüze sürmedik. Ancak avucumuza almış olduk. Ne gerekir?


Tasadduk etmek gerekir. Hemen yıkayıp elini temizleyecek; o kadar. Başka bir şey gerekmez. Bir miktar sadaka vermek gerekir.


9. Soru:

Ayağımda varis var; varis çorabım kalabilir mi, özürlü sayılır mıyım?


O çorap çıktığı zaman, vazifelerinizi yapamıyorsanız; o zaman, o giyim olmuyor, bir ilâç ve sargı gibi olmuş oluyor.


10. Soru:

Bir hanım umre tavafını tamamlamadan saçını keserse cezası nedir? Mîkat’a gidip ihrama girse, umreyi yeniden yapsa cezası düşer mi?


Saç kesmenin cezası kurban kesmektir, ama tavafın ne kadarını yaptı, sa’yin ne kadarını yaptı? Umre tavafını tamamlamadan saçını keserse cezası kurbandır. Daha tavafı bile tamamlamadı, sa’yini yapmadı, saç kesiyor. Kurban kesmesi

gerekir. Umreyi yeniden yapsa cezası düşer.


h. Arafat’a Çıkmadan Sa’y


1. Soru:

280

Arafat’a ve Müzdelife’ye çıkmadan hac tavafı ve sa’yi yapılabilir mi?


Hac tavafı yapılamaz. Hac tavafı Mina’dan sonra, bayram günlerinde yapılır. Ama haccın sa’yi, kudüm tavafından sonra veya nafile bir tavaftan sonra sa’y edilerek yapılabilir. Sa’y, kendinden evvel bir tavaf bulunmak şartıyla önceden yapılabilir. Hac tavafı bayram günlerinde yapılır. İfâza tavafı dediğimiz haccın farz olan tavafı bayramda yapılır.


2. Soru: Sa’y yaparken ihramlı olacak mıyız?


Bu soru da güzel oldu. Bu sözüm temettu haccı yapanlar için değil. Mesela ben yapamam, haccın sa’yini de yapamam. Dikişli elbise giymiş olanlar yapamaz. Kimler yapabilir? Hacc-ı ifrada, hacc-ı kırana niyet etmiş olanlar, üzerlerinde ihramlılık durumu olduğu için onlar yapabilir. Onlar bir tavafın arkasından bir sa’y yaparlarsa, ifâza tavafından sonra sa’y yapmayı öne almış olur. Temettu haccı yapanlar yapamaz.

281

3. Soru:

Mina’ya çıkmadan ihramlanıp hac sa’yini yapsak olur mu?


Mütemettî olanlar, temettu haccı yapanlar yapamaz. Kıran ve ifrad haccı yapanlar yapabilir. Evvelden sa’yi yapanlar kimler? İfrad haccı ve kıran haccı yapanlar. Temettu haccı yapanlar yapamaz. Daha hacca başlamamış, hac için ihramlanmamış, sa’yi nasıl yapacak? Durumu müsait değil, daha başlamadı.


4. Soru:

Farz tavafının sa’yini daha önceden yapabilir miyiz?


Hacc-ı ifrad ve hacc-ı kıranda olanlar, yani üzerinde ihram bulunanlar için bir nafile tavaf yapıp sa’yini yapabilmek mümkün oluyor. Temettu yapanlar için bu mümkün olmaz.


i. Şeytan Taşlama


Soru:

Şeytan taşlamada vekâlet verilebilir mi? Birden fazla vekâlet alınabilir mi?

282

Şeytan taşlamada özürlü, mazeretli insanlar vekâlet verebilirler. Bir insan birden fazla vekâlet alabilir. Onları ileride söyleyeceğiz. Akıllar karışmasın diye, henüz vakti gelmediği için söylemiyorum.


j. Hanımların Adet Durumu


1. Soru:

Hanımlar ilaçla aybaşı halini, mazeretlerini geciktirebilirler mi?


Geciktirebilirler. Bazı ilaçlar varmış. Alındığı zaman âdet görme işi üç-dört gün ileriye gidiyormuş. Böyle bir şey yapar da geciktirebilirse olur. Temiz olarak yapacağı işleri yapar. Mümkün ama gecikmese de, âdet görmesinden dolayı yapamadığı ibadetlerden bir mahrumiyeti olmaz, bir ceza gerekmez.


2. Soru:

Bir kadın âdetli ise ne yapacak?


Bekleyecek. Temettu haccına niyetlenmiş bir kadın burada âdet gördü, hac vazifesini yapacakama Harem’e giremiyor, tavaf yapamıyor, umresini yapamadı, bekleyecek. Arafat’a çıkmadan önce temizlenirse tavafını, sa’yini, umresini yaparsa tamam; hacc- ı temettu olur. Temizlenemedi, Arafat’a da âdet görür halde gitti. Olabilir, Arafat’ı makbuldür, Müzdelife’si makbuldür, Mina’sı makbuldür, şeytan taşlaması makbuldür. Temizleninceye kadar bekler, haccını yapar. Haccından sonra temizlenince, Hz. Âişe Validemizin yaptığı gibi bir umre yapar. Bir de kurban keser.


3. Soru:

Hanımın özel hali, yani âdet görme durumu var. Arafat’tan sonra ziyaret tavafını, yani farz tavafını yapamadı. Kafilesiyle geri dönmek zorunda.


Al başına sıkıntıyı. Kafilesinden geri kalamaz, zaten geri bıraktırmazlar. Zaten Suudlular çıkarttırmaz; “O adamı bulun.”

283

veya “O kadını bulun.” derler. Ne olacak? Tabi böyle hayızlı, âdetli olan bir insanın tavaf yapması olmuyor. Temizlenecek, öyle yapacak. Temizlenerek yapma imkânına sahipse ne zaman temizlenirse o zaman yaptığı tavaf farz tavafı olur, iş tamam olur.

Ama yapamadı kafile zorluyor memleketine gidecek; çaresizlik içinde. O zaman ne yapar? Bu haldeyken farz tavafı yapmak çok büyük bir ceza, sığır ve deve kurbanı gerektirir. Tavafını yapar, yedi kurbanlık cezayı öder. Ya da bekler. Temizlendiği zaman veya bir umreye geldiği zaman, ömrünün sonuna kadar ne zaman yapabilirse o zaman farz tavafını yapar.


4. Soru:

Âdetli kadınlara, Harem’i ziyaret ve ibadet için avlusunun sınırları nelerdir?


Kapılarıdır. Öbür taraflardaki kapılarıdır. Kapılarda nöbetçi duruyor ya, hudut orasıdır. Hani çantalı geldiğin zaman içeri sokmuyorlar. İşte Harem’in hudutları oralardır. Safâ ile Merve arasındaki sa’y yeri Harem’in dışıdır ve orada abdestsiz, hayız görmüş bir kadın sa’ye devam etse bir şey gerekmez. Harem’in hududu onun öbür tarafından başlayacak. Oradan öteye âdetli olanlar giremez


5. Soru:

Cuma günü hanımın özel hali belirdi. İhrama girdiğinde temettuye niyet eyledi. Arafat’a çıkmadan temizlenmesi mümkün değil. Ne yapmamız gerekiyor?


Cuma günü, bundan iki gün önce, özel hali belirdi. Özel hali belirmeden önce eğer umresini tamamlamışsa, tamam. Özel hali belirmeden önce temettu haccının bir kısmını bitirmişse ne âlâ; o zaman sorun yok. Ama özel hali ile buraya geldi de umresini de yapamama durumu olduysa o zaman temizlenmese de Arafat’a çıkacak. Artık temettu durumu olamıyor; mazeretinden dolayı umresini yapamıyor. Bekleyecek. Hayızlı olarak Arafat’a çıkacak, Arafat’ta vakfeyi yapacak. Müzdelife’ye gelecek,

284

Müzdelife’de vakfeyi yapacak. Mina’ya gelecek, oradaki vazifelerini yapacak.

Âdeti hâlâ kesilmediyse farz tavafı yapmak için bekleyecek. Kesildiği zaman yıkanacak, farz tavafı da yapacak.

Eğer bu durum belirmeden önce umre yapmışsa hacc-ı temettu olur. Ama hacc-ı temettuye niyet ettiği halde âdet belirdiği için umre yapamamışsa, sırf hac olur, hacc-ı ifrad olur. Temizlendiği zaman farz tavafını yapacak. Âdetli de olsa farz tavafına kadar Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da öteki bütün işleri yapar. Hiç korkusu olmasın.


6. Soru:

Eşim temettu haccına niyet etti, hayız hali başladı, umre yapamadı. ”Eğer hac zamanına kadar hayızlı hali geçmezse ifrad haccına niyet eder.” deniliyor. Ceza kurbanını ne zaman kesmek gerekir? Diğer kurbanlarla beraber kesmese olur mu?


Ceza kurbanı, harem mıntıkasında bugünlerde ve daha sonra her zaman kesilebilir. Onun cevabını verdik. Hanım kendi durumunda bekleyecek. Haccın zamanına kadar bu hayız hali kesilirse umreyi yapabilecek.


7. Soru:

Şimdi gelelim, dünden hanımların gönderdiği bazı tafsilatlı durumlarını anlatan kâğıtlara.


Biliyorsunuz, insan tabiatının gereği hanımlar ayın belli günlerinde namaz kılamayacak bir duruma düşerler. Buna âdet hali deniliyor, Arapçası hayız hali, hayız görmek deniliyor. Türkçe’de aybaşı deniliyor. Bu üç kelime kullanılıyor; âdet hali, aybaşı hali, hayız hali.

Kadınlar buraya gelirken hesaplıyorlar. Çünkü bu belli zamanlarda olur. Onlar kendi hallerini, ne zaman olacaklarını aşağı yukarı bilirler. Hap alıyorlar. Bazı doktorlar tavsiye ediyor. Öne gelsin, sonraya gitsin, dursun veya çabuk olsun diye. Ne oluyor? Teşkilat bozuluyor. Tabii olan hal, tabiat çizgisinden çıkıyor. Gayri tabii oluyor. Onun misalleri var burada.

285

Kendilerinin hallerini anlatmışlar. Duruma müdahale edildiği için…

Hassas çalışan bir saate müdahale edersen ne olur? Ayarı bozulur. Ayarı bozuluyor. Hapı aldığı için abuk sabuk bir şeyler olmaya başlıyor. Bir gün aybaşılı gibi oluyor, bir gün temiz gibi oluyor, ertesi gün yine aybaşılı gibi oluyor, yine temiz gibi oluyor. Üç gün, beş gün böyle devam ediyor. Ondan sonra bayağı bir aybaşı oluyor. O devam ediyor, bitiyor, ondan sonra bir başka şey oluyor.

Onun için, şimdi şu ana kadar ne olmuşsa olmuş, bundan sonra duyanlar duymayanlara duyursun ki; hap almasınlar çünkü hap teşkilatı daha beter bozuyor, işi daha beter karıştırıyor.


Hacı hanım, bu tarafa gelirken mîkata gelince ihramlanacak. İhramlanmak ne demek? “Olağanüstü ahkâma girmek” demek. İsterse hayızlı olsun, âdetli olsun yine de niyetlenecek.


وَ يَسْئَلـُُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ، قُلْ هُوَ أَذًى فَ اعـُْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِي


الْمَحِيضِ (البقرة:٢٢٢)


(Ve yes’elûneke ani’l-mahîd) “Ve bir de sana hayızdan, aybaşı hâlinden, âdet hâlinden soruyorlar. (Kul hüve ezen) De ki: O bir ezadır; üzüntü veren, ezâ veren bir şeydir. (Fa’tezilü’n-nisâe fi’l- mahîd) Aybaşı halinde kadınlardan cinsel yönden uzak durun, ayrılın!” (Bakara, 2/222)

O durum, Allah’ın hilkatinin bir hikmeti. Çocuk böyle oluyor, evlatlar öyle kazanılıyor. Bu işin, teşkilatın durumu o… Yani hanım evlat yapacak hale hazır oluyor, evlat olmadığı için o hazırlıklar dışarıya gidiyor. Bir dahaki ay yine hazır oluyor, olmadığı zaman yine gidiyor. Aslında evlat olma hazırlığının bir işareti oluyor.

Mîkata geldiği zaman niyet eder. Eğer buraya geldiği zaman, kendisini tavaf yapacak durumda görmezse, âdet görürse, o

286

zaman tavafı yapamaz. Otelde, evde, odada, nerede kalıyorsa orada bekler. Harem-i Şerif’e giremez. Çünkü hayızlı kadının Harem-i Şerif’e girmesi, camiye girmesi, tavaf yapması yoktur. O hal bitinceye kadar bekleyecek. Bitince vazifesini yapacak.


Verdiği sözlerden hangisini yapabiliyorsa, o kadarını yapar. Bazıları vakti geçmişse kendiliğinden düşer. Kendisine bir vebal, sorumluluk olmaz. Arafat’a çıkabilir mi? Hanım tam buraya geldiği sırada âdet gördü; Kâbe’ye gidemedi, umre yapamadı veyahut haccı ifrada niyetlenmişse kudüm tavafı yapamadı; hiçbir şey yapamadı. Beklerken, beklerken Arafat’a çıkma zamanı da geldi.

Arafat’a çıktı mı? Çıktı, tamam. Bir şey var mı? Yok. Allah böyle nasip etmiş, ne yapalım. Tamam. Arafat’a çıkar. Hayızlıyken Arafat’a çıkılır mı? Çıkılır. Dualar edilir mi? Edilir. Sadece namaz kılınmaz. Müzdelife’ye gelip vakfe yapabilir mi? Yapar. Şeytan taşlayabilir mi? Taşlar. Her şeyi yapar. Hacı olacak böyle mazeretli hanımın yapamadığı bir tek şey var; Mescid-i Haram’a gelmek, tavaf yapmak. Bunu yapamaz.


8. Soru

“Ben temiz olarak işe başladım, tavafı yaptım, sa’yi yaptıktan sonra baktm ki alametler gördüm. Galiba âdet görmeye başlamışım.”


Tamam, hiçbir şey gerekmez, tamamdır. Çünkü başladığı zaman temizdi, görüldüğü zamandan sayılır. Onun için tavafı tamamdır. Kadınlar için sa’yin de öyle mazeretli halde yapılmasında bir sakıncası yoktur. Erkekler için ve tabii durumda olanlar için abdestli yapılması sünnettir.

Âdeti devam etti, tavaf yapamadı; sa’y yapabilir mi? Yapamaz. Neden yapamaz? Çünkü sa’y kendi başına bir müstakil ibadet değildir; tavaftan sonra yapılan, tavafa bağlı bir ikinci ibadettir. Bir maddenin a, b şıkkı gibidir. Tavaf olmadan başlı başına sa’y olmaz. Sa’y tek başına bir ibadet değildir, tavafa bağlı bir

287

ibadettir.

“Binanın birinci katı yok, ben ikinci katında oturuyorum.” Sen benimle gelsene, seni bir hastaneye götüreyim, aklını bir muayene ettireyim.” Birinci kat olmadan ikinci kat olur mu? Sen birinci katı olmayan binanın ikinci katına nasıl çıkıyorsun, nasıl oturuyorsun? Tek başına sa’y olmaz. Tavaftan sonra olur. Tavafa bina edilir sa’y.


Ama hanım tavafa temiz başladı, Allah’ın bir mazereti. Tavafı bitirdi, Sa’yi de yapıyordu, Sa’yin sonunda, dördüncü şavttan sonra -Her bir gidişe bir şavt deniliyor.- fark etti, anladı, şüphelendi; eve gelince fark etti, anladı ki âdet görmüş; tamamdır. Buna kitaplarımız tamamdır diyor.

Hacc-ı kırana niyetlenmişti, hacc-ı temettuye niyetlenmişti ama Arafat’a kadar hiçbir şey yapamadı. Mazereti var; hacc-ı ifrada döndü. Haccı ifrada döndüğü için temizlendikten sonraki vazifelerini hacc-ı ifrad olarak yapar, gider.


Gelirken temiz geldi de Arafat’ta âdet görmeye başladı, ondan sonraki vazifeleri, farz vazifeyi, farz tavafı yapamadı. Bekleyecek. “Benim böyle bir durumum var.” diye kocasına söyleyecek, kafileye bildirecek; bekleyebilirse bekleyecek. Bekleyemedi, hiçbir çare bulamadı. Mecburen gitti, bir şey de yapamadı.

Bir umreye geldiği zaman, ilk yaptığı tavaf farz tavafı olur, ödenmiş olur. Hanefî mezhebine göre farz tavafının müddeti ömrünün sonuna kadardır. Ya da, “Bir daha gelemem.” derse; o haliyle tavafı yapar, o halde tavaf yapmanın cezasını öder. Cezası deve kesmektir, sığır kesmektir; keser, gider. Ama bekleyip yapsa daha iyi… Tabii biz yapamama durumlarına göre en son ihtimalleri söylüyoruz.


Hap almayı tavsiye etmiyoruz. Böyle durumları da dilimizin döndüğünce anlattık. Ha, bir de diyor ki: “—Hocam! Ben hap almaya başladım, iş karıştı” diyor.

Bu haplar karıştırıyor, teşkilatı bozuyor. O zaman ne olacak?

288

Bizim mezhebimize göre: Üç günden az olursa, on günden fazla olursa, bu durum artık âdet, aybaşı durumu değildir; mazerettir.

O zaman özürlü insan durumuna gelir. Kanama devam ediyorsa bile özürlü durumuna geçer, özürlü insanların hükmüne girer. Özürlü insanların hükmü nedir? Her vakit abdest alır; vaktin girmesiyle abdest olur, vaktin çıkmasıyla abdesti bozulur. On günden fazla devam etmişse, bu hususta özürlüye tabi olur.


Mehmed Zâhid Kotku Hocamız Rh.A, birilerinden duydum, tahkik ettim, şöyle dermiş:

“—En iyisi hap almasınlar, tabii haliyle olsun. Ne zaman olacaksa olsun, ona göre çaresi düşünülsün.” dermiş.

Tabii hanımların bu halleri küçüklükten bilmeleri lazım. Büluğa erdikleri zamandan bilmeleri lazım, annelerinin öğretmesi lazım.


Allah rahmet eylesin, çok sevdiğim bir hocaefendi vardı. Cemal Efendi derlerdi. Cemal Öğüt Hoca. Çok şakacı, çok latifeci, çok alim, fâzıl bir hocaefendiydi. Benim küçüklüğümde İstanbul’da vaizdi. İki tane Cemal Efendi vardı; buna “Alasonyalı Cemal Efendi” derlerdi. Bu iş çok önemli olduğu için, hanımların hallerine dair özel kitap yazdı. Cemal Öğüt Hocaefendi’nin bu kitabını hanımlar almalı, okumalı. Kendileri de okumalı, çoluk çocuğuna da öğretmeli. Beyler de okusun, onlar da hanımına öğretsin.


الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَآءِ (النساء:٤٣)


(Er-ricâlü kavvâmûne ale’n-nisâi) [Erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur.] (Nisa, 4/34) değil mi? Hanımların sorumluluğu, bekçiliği, hizmetçiliği bizim üzerimizde değil mi? Görevli, hizmetli biz değil miyiz? Onlar bize Allah’ın emaneti değil mi? Biz bileceğiz; yanlış bir şey yapmamalarını biz öğreteceğiz. Ya da akıllılıklarından, ferasetlerinden onlar kendileri bilecek, öğrenecek; kızlarına da öğretecekler, başkaları sorarsa onlara da

289

öğretecekler.

Ben başkasının kitabını bilmiyorum; kadınlara ait. İslâm tarihinde eskilerden vardır da, önemli diye rahmetli Cemal Efendi bu hususta bir eser yazmıştı; benim de kütüphanemde vardı.


Ben o Hocaefendi’yi latifeciliğiyle tanıyorum. Bir keresinde vaazına gittim. Bak Allah bu güzel yerde yâd ettiriyor. Allah rahmet eylesin, makamı âlâ olsun; iyi hocaydı, samimi insandı. Ahaliyi şakacılıkla İslâm’a çekmeye, iyi müslüman olarak yetiştirmeye çalışırdı. Ben şehadet ediyorum ki iyi hocaydı. Nur içinde yatsın, Allah makamını daha a’lâ etsin.

Allah cümle geçmişlerimize rahmet etsin, kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun, dereceleri yüksek olsun, eğer hatalarından dolayı kabirde azap çekenleri varsa azapları def u ref olsun. Seyyiâtları varsa hasenâta dönsün… Çünkü Allah döndürüyor. Azapları varsa azaplarını kaldırsın, kabirleri cennet bahçesi olsun.

Bu Cemal Hoca’nın bir fıkrasını anlatayım da, siz de sevin, şakacı bir insan olduğunu anlayın. Beyazıt Camii’nde vaaz verirdi. Beyaz sakallı, zayıf bir kimseydi. Herhalde ibadetten zayıf bir kimseydi. Ramazan’da vaazına gittik, ben küçüğüm.

“Ramazan’ın ilk günleri; baktım sabahleyin bizim hatun evde bağırıyor.”

“—Ah! Hocaefendi! Kedi çanaktan su içiyor.”

“—E ne olacak hanım!” “ “—Hocaefendi! Ramazan değil mi?”

“—Evet Ramazan.”

“—O zaman niye su içiyor?”

“—Hanım, hanım! Hayvanlar oruç tutmaz, hayvanlar oruç tutmaz!”

Tabi millet de anlıyor şakayı, gülüyorlar. Böyle şakacı bir insandı ama bak hatırda kalıyor, kaç sene geçti. Nur içinde yatsın, iyi insandı. Çok iyi hocalar vardı, Allah razı olsun hepsinden; halkı güzel güzel yetiştirdiler.

290

9. Soru:

Farz edelim ki bir hanımefendi hac vazifesinin içerisinde ziyaret tavafını yapamadı. Ülkesine dönünceye kadar da bu imkâna sahip olamadı. Bu durumda ne olacak? Hac eksikliği söz konusu olur mu?


Tabii. Hac Arafat ve ziyaret tavafıdır. Ziyaret tavafını yapamadıkça hacı olmaz. Memleketine gittiyse dönecek, bir zaman sonra ziyaret tavafını gene yapacak. Ya da bekleyecek ziyaret tavafını yapacak, öyle gidecek. Hazır buraya gelmiş, üç gün daha bekleyecek, ziyaret tavafını yapacak öyle gidecek.

“—Kafile var, gitmem lazım, bir daha da gelmem mümkün değil. Bir başka yolu yok mu bunun?”

Var. Hayızlıyken ziyaret tavafını yapar, deve keser. Çünkü hayızlıyken ziyaret tavafını yapmak deve kesmeyi, sığır kesmeyi gerektiren bir suçtur. Vazifeyi yapmış olur, deve keser.


k. Alkolsüz Bira


Soru:

291

Mekke bakkalları alkolsüz bira satıyor. Bu konuya ne dersiniz?


Bir içki alkolsüzse adının değişik olması mühim değildir, helaldir. Alkollü ise yine adının farklı olması mühim değildir, haramdır. Alkollü ise içilmez, alkolsüz ise içilir.

“—Ben bira içmiyorum da şarap içiyorum, şarap içmiyorum da votka içiyorum, votka içmiyorum da likör içiyorum, likör içmiyorum da esrar çekiyorum, esrar çekmiyorum da tiner kokluyorum.”

Sarhoşluk veren her şey haramdır. Çoğu haram olan şeyin, -

sarhoş etmese bile- azı da haramdır.

Sarhoşluk vermeyen bir meşrubat içilebilir, alkolsüz diyorsa adı mühim değil. Yalnız burada ben şunu düşünüyorum: Bu adamlar bira üretiyor. Şu marka biracı. Biracı da burada da ticaret yapmak için alkolsüz meşrubat üretmiş, getirmiş. Ben onun markasını almam. Neden? Çünkü adamlar burada para kazanıyor, öbür tarafta haramı satıyor, harama harcıyor. Almamaya gayret edelim, almayalım Alkollüsünü yapan bir marka ise, alkolsüzünü de içmem; destek vermemek için içmemeye gayret edelim. Bence bu işin inceliği bu.


l. Bir Hatıra


Soru:

Gökyüzünde yıldız seyrediyorum. Bir ara gökyüzüne baktım yıldız yok. Düşündüm, biraz sonra baktım o mübarek ışık bizim üstümüzde.


Ben de gerçekleşmiş bir hadiseyi anlatarak, buna cevap vereyim. Arapça bilen meşhur bazı kimseler bana anlattılar. Adını söylesem siz de tanırsınız.

Mehmed Zahid Kotku Hocamız Arafat’ta çadırdayken, iki tane Pakistanlı gelmiş. Efendi, münevver, giyimi kuşamı yerinde iki zât, çadırın önünde diz çökmüşler. Hocamız’ın yanına kasideler okuyarak hürmetkâr bir şekilde gelmişler. Bunu bize anlatan şahıs Arapça biliyor. Şöyle diyorlarmış:

292

“—Biz Pakistan’da bir nur gördük. O nuru takip ettik, buralara, Hicaz’a geldik. O nuru takip ettik; Arafat’a geldi, Arafat’a geldik. Sonra bu çadırın üzerine geldi, üzerinden içine girdi. O nur burada diye buraya geldik.”

Demek ki Allah-u Teàlâ Hazretleri, mânevî bazı şeyleri gösteriyor.


m. Tavafta Selâmlamalar


1. Soru:

Hâcerü’l-Esved’in selâmlamasının üç kere yapılması gibi bir durumu var mı?


Evet, üç defa “Bismi’llâhi allàhu ekber!” diyecek. Yanına yanaşamıyorsa, uzaktan böyle işaret edip, ondan sonra sağ avucunun içini öpecek. Tavafa öyle başlayacak.


2. Soru:

293

Rükn-i Yemânî’nin selâmlanmasının hikmeti nedir?


Peygamber SAS Efendimiz Rükn-i Yemânî’yi selâmlamıştır da onun için selâmlanır. Hatta kitapta: “Peygamber Efendimiz yanağını koydu, Rükn-i Yemânî’yi öptü.” diye yazar.

Rükn-i Yemânî’de melekler izdihamlı şekilde, çok bulunduğu için selâmlamıştır. Hâcerü’l-Esved de selâmlanıyor, Rükn-i Irâkî ile Rükn-i Şâmî’nin istilâmı yani selâmlanması yok.


n. Haccın Niyyeti


1. Soru:

Temettüye niyet eden umre yapmadan evvel kırana niyet edebilir mi?


Bu niyetin yeri mîkattan önce oluyor. Mîkattan sonra temettu dedi, daha herhangi işe girişmeden, buradaki vazifelere başlamadan değiştirdi, değiştirebilir.


2. Soru:

Niyet eden bir kimse memlekete dönüp geri gelirse, niyetini o zaman değiştirebilir mi?


Değiştirebilir. Çünkü memlekete geri gidince siliniyor. Niyeti değiştirebilir. Çünkü mîkatın dışına çıkıyor, çıkınca değiştirir.


3. Soru:

Önce temettuye niyetlenen hacı erkenden hac için ihramlanırsa, farz tavafın sa’yini önceden yapabilir mi?


Yapabilir. Telbiye gününe bırakmadı, hac için ihramlandı. Nafile bir tavaf yapar arkasından sa’y ederse aynı ihramla haccın sa’yini tekrar yapması gerekmez.


4. Soru:

Birisi, “Biz Mekke-i Mükerreme’ye Ramazan’da geldik.” diyor. “Bize âfaki olduğumuz için sadece hacc-ı ifrâd yapacaksınız.’ dediler. Müjdeli hadisten faydalanmak için hacc-ı temettü yapsak

294

olur mu?


Alimler demişler ki Mekke ahalisinin haccı sadece hacc-ı ifrâddır. Mekke ahalisi sadece hac yapar. Dışarıdan gelen insan da Ramazan’da buraya geldi umre yaptı. Ramazan’da umre yaptı ama hac mevsimi girmeden o zamanda umre yapmıştı. Hac mevsimi Şevval’de, bayramdan sonra başlıyor. Buraya geldi, umresini yaptı yerleşti.

Ne olmuş oldu? Mekke ahalisi gibi oldu. Mekke ahalisi hacc-ı ifrâd yapar diye, onun için kitaplar böyle yazar. Hatta “Eğer umre yaparsa bu usûle uymadığı için kurban keser ama ceza kurbanı keser.” derler.

Alimlerin bu hususta çeşitli görüşleri var.

Peki bu durumda daha iyisi nedir? Haccı bitirdikten sonra umre yapar. Hacdan sonra, hac, hacc-ı ifrâdı bitti. Ondan sonra bir ara umre mescidine gider. Oradan ihramlanır, bir umre yapar. Hacdan sonra olur.


Hz. Aişe Validemiz buraya hacca gelirken hanımlık hâli olmuş. Ahali ile beraber umre yapamamış. Ondan sonra üzülmüş. Hac bittiği zaman Peygamber Efendimiz’e: “—Herkes hem hac hem umre yaptı. Ben kadınlık halleri dolayısıyla, o zaman mazeretim olduğundan umre yapamamıştım. Şimdi sadece hac yaptım döneceğim. Bu umresiz oldu.” deyince, Peygamber Efendimiz yanına kardeşi Abdurrahman’ı katmış, onu Ten’ime, şimdiki umre mescidinin oluğu yere göndermiş. Orada ihrama girmiş, umreye niyet etmiş, bir umre yapmış.

Buna dayanarak, hacdan sonra umre yaparsa olur. O sevabı öyle almış olur. O cezalı dedikleri duruma düşmemiş olur.


o. Abdest Bozulması


1. Soru:

Umre yaparken, iki şavtı yaptıktan sonra abdesti bozuldu. Fakat tavafı bitirirse cezası ne olur?

295

Yedi defa Kabe’yi şavt yapınca bir tavaf olur. İki yedinin yarısından azdır. Tavafın çoğunu abdestsiz yapmış olduğundan kurban kesmesi gerekir.


2. Soru:

Muhterem Hocam, bir bayan temettü haccına niyetleniyor, tavafı yapıyor, sayi tamamlamaya az kala abdesti bozulmuş. Öylece tamamlayıp saçlarını kestirmişler, ihramdan çıkmışlar. Bir ceza gerekir mi, bu durumda ne yapılması lazım?


Sa’yin çoğu olunca sa’yi tamam olmuş oluyor. Zaten temettü haccına niyetlenmiş, tavafı tamamlamış, sa’yin de çoğunu tamamlamış. Orada bıraksaydı mazeretim var diye bırakmış olacaktı, ama kalan kısmını abdesti bozularak yaptığı için bir ceza gerekecek. O cezanın miktarını yarın inşallah söyleyeyim.


3. Soru:

Bir kişi nafile tavafını yaparken, abdestinin bozulup bozulmadığı konusunda şüpheye düşer ve tavafını da tamamlarsa durumu ne olur?


Hiçbir şey olmaz. Neden bir şey olmaz? Çünkü şüphe ile abdest bozulmuş sayılmaz, tavafı abdestsiz yapmış sayılmaz. Abdestini bozduğu şüpheli; şüphe ediyor kendisi, “Acaba bozuldu mu?” diyor. Mecelle’nin çok umumi bir kaidesi vardır; “Yakîn şek ile zâil olmaz.” İyi bilinen bir bilginin üstü şüphe üzerine çizilmez. Abdest aldığını biliyor mu? Biliyor. Abdestli girdi mi tavafa? Abdestli girdi. “Ama hocam, içime bir şüphe düştü; bozuldu mu bozulmadı mı?” Şüpheye itibar edilmez. Şüpheye itibar yoktur.


Peygamber Efendimiz’den misaller bulalım. Bu kural Mecelle’ye nasıl girdi? Az bir kural değil bu; mühim bir kural: Yakîn şek ile zâil olmaz. Birisi abdest alıyordu. Peygamber Efendimiz ona bakıyor. Tam bitireceği sırada yine abdest alıyor, yine abdest alıyor… Peygamber Efendimiz;

“—Sen niye böyle tekrar tekrar abdest alıyorsun?” dedi.

296

“—Yâ Rasûlallah! Abdestim kaçıyor gibi geliyor.” dedi.

İyi bilinsin diye açıkça söylememi mâzur görün. Ben bu lafları sevmiyorum, utanıyorum. Aldığım terbiyeye de aykırı geliyor ama “yellenmek” deniliyor ya, “gaz çıkarmak” insanın arkasından gaz çıkarması. Öyle gibi geliyormuş; kıpırdanıyor gibi.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

“—O zaman abdest bozulmaz; abdestini al, devam et.”

Abdestin bozulması için belirgin bir belirti olması lazım. Ya sesi duyulacak; hani bazen insan sesli yelleniyor ya, bir ses çıkıyor; tamam abdesti kaçtı, sesli. Ya da kokusu duyulacak.

Öyle bir şey yok ama öyle gibi geliyor. Öyle gibi getiren şeytan; vesvese veriyor. Tavafın tadını kaçırtmak için ele aldığı adama vesvese veriyor. Kaçtı gibi, orası kıpırdadı gibi. Öyle kıpırdadı gibi ile iş yok. Abdesti vardır, tamamdır. İster nafile tavaf olsun, ister farz tavaf olsun zararı yoktur. Allah kabul etsin.


Muhterem kardeşlerim! Bir de şeytanın bu konudaki melanetini söyleyeyim size. O adam şimdi, “Galiba abdestim bozuldu.” dese, dışarıya çıksa; gitse abdest alsa, yine gelse, yine tavafın bir noktasında kaçırdı gibi getirtir. Yine gider, yine abdest alır, tamamlayacağı sırada yine kaçırdı gibi getirtir. Yani o tavafı bitirtmez. Bu şeytan deli eder insanı.

Namazda da öyle, abdest alırken de öyle. Kaçtı gibi gelir. Namaz bozuldu gibi gelir. Eğer şeytana itibar eder de; “Kalkayım ihtiyaten şunu düzelteyim, sağlam olsun.” derse yine yapar, yine yapar, yine yapar… Çıldırtır insanı. Şeytanın huyu böyledir. Sırf bu işi yapmak için özel şeytan vardır. Peygamber Efendimiz;

“—İnsanın arka tarafını kıpırdatan, kıl çeken şeytan vardır.” diyor.

Bunun çaresi şeytanın vesvesesine itibar etmemektir. Kesin olmadıktan sonra devam edecek.

“—Ben şimdi burada namaz kılıyorum ama ya buraya bir çocuk çiş yaptıysa?”

Olmaz! Böyle şüpheyle iş olmaz.

“—Şimdi ben kahvaltıda zeytin yiyorum ama bu salamura

297

zeytinin içine ya fare düştüyse?”

Olmaz!

“—Ya düştüyse?”

Gördün mü?

“—Hayır, aklıma geliverdi.”

Şeytan getiriyor. Ne zeytin yiyebilirsin, ne ekmek yiyebilirsin, ne zeytinyağı içebilirsin, ne et yiyebilirsin. Deli eder insanı! Şeytanın vesvesesi böyle korkunçtur.


Kancayı bir taktı mı; öğle namazı için abdest almaya başlar da, ikindiye kadar abdestini tamamlayamaz. Yıkaya yıkaya elleri yara olur.

“—Ne yapıyorsun?”

“—Elimi yıkıyorum”

“—Yeter artık.”

“—Dur, daha olmadı, biraz daha temiz olsun.”

“—Yeter, bırak!”

“—Yok, biraz daha yapayım.”

İkindiye kadar abdest aldırtır. Kırk defa abdest aldırtır! Kırk defa aynı farza, “Allahu ekber!” dedirtir, durdurtur. Sonunda bir yerinde; “Yine olmadı, hadi yenile.” diye aklına getirtir. Şeytan çok tehlikelidir. Şeytanın vesvesesine yüz vermemek lazım.

Bu da güzel bir soruydu, biz de iyice işledik, cevap verdik.


p. İhramda İken Banyo


1. Soru:

İhramlı olan insan banyo yapabilir mi? İhramını değiştirebilir mi? Yıkayabilir mi? Bu konuda hanımlar ve erkekler arasında fark var mıdır?


İhramlı olmak demek, “Mekke-i Mükerreme’yi hac ve umre maksadıyla ziyaret edeceğim.” diye niyet edip, bu ziyaretin şanına uygun tavrı takınmak, onun ahkâmına girmek demektir. Yoksa sadece üstündeki elbise demek değildir. Üstündeki örtünülen

298

peştamal gibi aşağı sarılan beyaz örtüye ihram bezi diyorlar. O da ihramın bir parçası. İhrama niyet etmiş bir insanın yapması gereken işlerden birisi de dikişsiz elbise giymek olduğundan elbiselerini çıkarıyor o dikişsiz iki parçaya bürünüyor.

Yoksa ihram o demek değildir. İhram kelime olarak; Harem mıntıkasına yollanmak, Harem mıntıkasına teveccüh etmek, kastetmek demektir. Aslında; “Ben Allah rızası için Harem mıntıkasına gitmek üzere niyet ettim.” demektir. Bir mânası da; “Allah’ın haram kıldığı o şeyleri kendime haram belledim, haram olduğunu kabul ettim; o yasaklara uyarak ziyaretimi yapacağım.” demektir. Yoksa ihram iki parça bez demek değildir.


Bu sebepten, üzerindeki o bez parçaları olmasa da insan ihramlı olabilir. Nitekim kadınların böyle; iki parça elbiseye bürünme mecburiyeti yoktur, dikişli elbise giyebilirler, öylece ihramlanırlar. Demek ki bu bez değilmiş. Kadınlar manto, şalvar giydiği halde, iç çamaşırı giydiği halde, dikişli giydiği halde onlar da ihramlanabiliyorlar. Buradan anlayın. İhramlanmak demek, bu bez parçalarını giymek demek değildir.

Onun için kadın veya erkek icap ettiğinde, temizlenmesi gerektiğinde, banyo yapacağı zaman bunlar ıslanmasın diye çıkarır, asar, banyosunu yapar. Şimdi benim ihramı kapıda asılı mı kaldı?

Hayır, ihram askıya, çiviye asılmaz; ihram bir niyettir. Mikat’ta ihramlanmaya niyetleniyorsun. Neye benzetebiliriz? Olağanüstü hal. Devletin idaresi tabii olarak devam edip dururken sıkıyönetim ilan ediliyor, “Olağanüstü Hal” diyoruz. O zaman işler değişiyor; onun gibi.

İnsan sade bir müslümanken, Mekke-i Mükerreme’nin şânından, mübarekliğinden dolayı Mekke’ye yakışır, olağanüstü bir havaya giriyor. İşte ona “ihramlanmak” deniliyor. Onun için onu çiviye astığın zaman da yine ihramlı durur. Yani banyoda çıplakken bile insan ihramlıdır.


Anlaşılsın diye böyle şeyleri söylüyorum. Banyo ahvalini

299

söylemek bize düşmez ama anlatmak vazifemiz. Bunlar çiviye asılıyken bile insan yine ihramdadır, ihramlıdır. Çünkü niyet etmiş; o niyet, o hal, o olağanüstü hal, o mübarek hal devam ediyor. Henüz o halden çıkmadı. O halden çıkmak nasıl oluyor? Umre yapan insan tavaf ve sa’yi yaptıktan sonra tıraş olmasıyla beraber o halden çıkıyor. İsterse üstünde o elbise olsun. Tıraş oldu, berberden çıktı, üstünde o elbise var. Tıraş olmakla o olağanüstü hal bitti.

Onun için banyo yapmak gerekiyorsa banyo yapar. Sabah kalktım, “Hadi camiye gidelim.” “Kusura bakma, banyo yapmam lazım.” “Tamam, banyo yap.” Veya “Kalk hadi, geç kaldık, ezan okunacak, namaza gidelim.” Hayır, benim yıkanmam lazım.” Demek ki yıkanabilir; mâni değil.


İhramını değiştirip yıkayabilir mi? Gerekiyorsa değiştirir. Tuvalette düşer; ihramı kirlenir, pislenir -açık söyleyelim de millet anlasın, mecazî konuşmadan anlayamaz- idrar olur, kaçırır kendisini tutamaz veyahut midesi bozulur; o zaman değiştirebilir, ihrama zarar gelmez. Onu değiştirir, ötekisini giyer. Eğer mecburiyet varsa yıkanabilir, ihram bezini değiştirebilir.

Bu konuda kadınla erkek arasında fark var mıdır? Yoktur. Kadın da değiştirebilir, erkek de değiştirebilir. Kadın da yıkanabilir, erkek de yıkanabilir.


Neden bu hususta bir tereddüt var, niye bu soru soruluyor?

Bizim hacılar Avrupa’da alışmışlardır, büyük şehirlerde yaşayanlar alışmışlardır; beyler her sabah banyo yapar. Su bol, Anadolu’daki gibi kıt değil. Sabahleyin yataktan kalkar, banyo yapar; akşam işten çıkar, iş tulumunu çıkarır, banyo yapar. Bu alışmıştır, vücut da alışmıştır. Banyo ister, yıkanmak ister; şampuan, sabun ister. Beyzadem burada Hac ahvali ve ihram dolayısıyla iki üç gün yıkanmayınca, saçı yağlanınca, vücudu yağlanınca rahatsız olmaya başlar; yıkansam der.

Bu böyle olmaz; doğru değil. İhram, tevazu kıyafetidir. Burası tevazu yeridir; süslenme, taranma, donanma yeri değildir. Lafı

300

evirip çevirip söylemek gerekirse hacının tozlu topraklısı; hor zelil olanı makbuldür. “Yâ Rabbi! Şu halime bak; bana acı, bana rahmeyle, beni afv u mağfiret eyle!” diyebilsin; Allah acısın. Biz buraya yalvarmaya geldik. Burası yalvarma yeridir; süslenme yeri değildir. Keyif için süslenmek, az biraz kirlendi, ütüsü bozuldu diye değiştirmek, keyif için yıkanmak doğru değildir.


Yıkanırken, kendisinin zorlamasıyla kopan her kıl için sadaka vermek gerekir. Vücuttan epey de kıl dökülür. Ben abdest alırken

bakıyorum elime üç dört tane kıl gelmiş. Bilmiyorum yalnızca bende mi böyle oluyor ama herkeste böyle olduğunu düşünüyorum. Tabii olarak değil de böyle kendisinin zorlamasıyla, taramakla kopan kılların her birisi ceza gerektirir, sadaka gerektirir. Cezalı duruma düşmemek için mümkün olduğu kadar kaçınmak lazım.

İhramda durduğunuz gün topu topu kaç gündür ki? Eski zamanlarda adamın yaya geldiğini düşünün. Mekke ile Medine arasının on beş gün olduğu zamanı düşünün. Ayaklarının patlaya patlaya yürüdüğünü, kumlara battığını düşün. Alimallah onun ihramı toprak rengi olur. İşte öyle olacak.

Terler; rüzgâr terlerin üstüne tozları yapıştırır, vıcık vıcık olur, rahatsız olur. Ne yapalım? Burası yalvarıp yakarma, boyun bükme yeridir. Öyle keyif için yıkanmak doğru değildir, tehlikelidir. “Dökülen kıllardan dolayı sadaka gerekir.” demişlerdir. Onun için kirlendi diye eski ihramını değiştirmeyi uygun görmemişlerdir. Hocalarımız; “Öyle yapmayın.” demişlerdir.


2. Soru:

Ben mikattan çok önce ihramlandım. Ondan sonra da, “Nasıl olsa mikat yerine gelmedim.” diye yıkanmış, taranmış.


Tabii taranınca kıllar dökülür. Kadınlar böyle tararlar tararlar, sonra taraktan böyle böyle yaptığın zaman bir yumak saç çıkar. Erkekler de tarandığı zaman, böyle yaptığı zaman bir sürü

301

saç çıkar. Nasıl olsa Mikat yerine gelmedim diye yıkanmış taranmış, yıkanmış taranmış. Bu da yanlış.

İhramlanmanın son hududu mîkat yeridir; oradan öteye ihrama niyet etmeden geçemez. Ondan evvel ihrama niyet etmişse, İstanbul’dan niyetlenmişse, oradan itibaren ihramlıdır. Frankfurt’tan niyetlenmişse Frankfurt’tan itibaren ihramlıdır. Stockholm’den niyetlenmişse o zamandan itibaren ihramlıdır. İhram yasağını yaparsa, ihram cezasını yer. “Ben ihramlanmaya niyet ettim.” demiş mi? Demiş. Bitti. O zamandan itibaren ihramlıdır. “Mîkat yerine gelmedik.” diye yıkanmış, taranmış, rahat davranmış. O kılların sayısınca sadaka verecek. Epeyce bir şey yüklenmiş.


3. Soru:

İhramlılar zaruret olduğunda kokulu ilaç kullanabilir mi?

Kirlenen elbisesini yıkayabilir mi?


İlaç kokulu da olsa zaruret varsa kullanabilir.

İhramı kirlenmişse yıkayabilir ama sırf fazla kirlendi, görüntüyü bozdu diye yıkamak doğru değil. Necaset bulaşmışsa yıkayacak ama kirlendi, biraz tozlandı, topraklandı; güzel görünsün diye yıkamak doğru değil. Çünkü ihramlılık hali Allahu Teàlâ Hazretlerine meskenet ile kulluk etme halidir. Toza toprağa bulanacak, saçı sakalına karışacak ve Allah’a yalvaracak. O hal makbul.


r. Günahların Affolması


1. Soru:

Süleyman Şeker Hoca’nın ‘Hac Rehberi’ isimli kitabında; “Meş’ari’l-Haram’da, hacının kul hakkı da bağışlanır.” diyor. Siz ne buyurursunuz?

302

Ben ne buyuracağım? “Allah Allah!” derim, “Çok şükür yâ Rabbi!” derim, “Allahu ekber!” derim. Bunu Süleyman Şeker Hoca söylemiyor ki kitaplar yazıyor. Meş’ari’l-Haram, yani Müzdelife’de, Allah kul haklarını bile affediyor. Ondan sonra Mina... Mina’da da affolunuyor. Arafat’ta affolunmayıp sonraya kalanlar Müzdelife’de affolunuyor. Müzdelife’de affolunmayıp daha sonraya kalanlar Mina’da affolunuyor; Allah affediyor. Kul hakkını nasıl affeder? Peygamber Efendimiz ne buyurmuş?

“—Yâ Rabbi! Senin her şeye gücün yeter, her şeye kàdirsin; hak sahibini razı edersin, mükâfat verirsin, razı olunca vazgeçer; ötekisini de kul hakkından kurtarırsın.” Allah her şeye kâdir.


Tavaf ederken bazen dua edenleri duyuyorsunuzdur veyahut tavaf dualarının mânalarını okurken gözünüze ilişmiştir. Tavaf ederken nasıl dua ediliyor:

“—Yâ Rabbi! Benim üzerimde sana karşı borçlar var, sana karşı kulluğumda, ibadetimde eksikliklerim var; bunları affet. Bir de kullara karşı borçlarım var, kullara karşı olan borçlarımı da

303

benim üzerimden al; sen onlara o hakları ver, beni o haklardan kurtar!” diye dua ediliyor.

Allah-u Teàlâ Hazretleri dilerse böyle yapar, ama dilemezse yapmaz; o kulu yakasına yapıştırabilir. Bilemeyiz. Kitaplarda müjde vardır. Hacı Meş’ari’l-Haram’da, Mina’da Allah’ın lütfuyla kul haklarından da kurtulacak.


Burada açıklamam gereken bir şey var:

Adam birisinin tarlasını gasp etmiş veya arsasına gecekonduyu yapmış. Adam kan kusuyor, üzülüyor. Yeri gasp etmiş, sahibini de biliyor. O burada duayla affolunmaz. Öyle şey yok! Sahibi belli olan hakları sahibine ödeyecek. Sahibini bulamadığı haklar affolunur.

Ya kendisi farkına varmadan üzerine haklar binmiştir; kimin hakkı olduğunun farkına varmaz, ya da sahibinin kim olduğunu biliyordur da adamı bulamıyordur; adam ölmüştür, izini kaybetmiştir, çok pişmandır. “Yâ Rabbi! Ben bundan nasıl kurtulacağım?” diye üzülüyordur. Öyleyse affolunur. Yoksa yeri yurdu belli olan borç ödenmeden kul hakkından kurtulamaz.

“—Tamam ben hacca gittim artık ödemeyeyim.”

Öyle şey yok! Kimsenin hakkını almaması lazım, almışsa ödemesi lazım. Ödeyemediği haklar affolunur. Yoksa kulun hakkı boynunda dururken olmaz. Ya gelmeden evvel helalleşecek, ödeyecekti ya da “Artık gittiğim zaman ödeyeceğim.” diye şimdiden iyice kastedecek, niyetlenecek, “Yâ Rabbi! Ben geciktim ama sen beni affet, gidince ödeyeceğim.” diyecek. Kul hakkı ancak sahibi bilinmediği zaman affolunur.


2. Soru:

Ben daha önce haccımı yapmıştım. Bu yıl da inşaallah başkası niyetine yapacağım. Başkasına hac yapmam sebebiyle benim de günahlarım affolur mu? Sevabından nasibim olur mu?


Evet, olur. Çünkü Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerifinde buyurdu ki; “Ne olurdu bir evlat, vefat etmiş anası babası için

304

niyet edip hac etseydi. Hem kendisi sevap kazanırdı hem anası, babası sevap kazanırdı.” diyor. Demek ki öyle niyet edenin de sevabı var.


s. Ravza-ı Mutahhara’yı Ziyaret


1. Soru:

Mekke’den Türkiye’ye otobüsle giderken Ravza-ı Mutahhara’yı ziyaret gerekir mi?


Hacılar her bakımdan hür değillerdir; kafileye bağlıdır, buranın kurallarına bağlıdır, yasaklara mâruzdur, askerin “dur” dediği yerde durur, “geçme” dediği yerden geçemez. Hacca gelen bir insan Peygamber Efendimiz’in türbesini ziyaret eder. Haccın içinden bir şey değil ama gelmişken Peygamber Efendimiz’i de ziyaret eder. Ya hacdan evvel ziyaret eder, ondan sonra buradan kalkar memleketine gider. Ya evvelâ gelir haccını yapar, dönüşte

305

Peygamber Efendimiz’i ziyaret eder. Ziyaret etmesi lâzım. Önceden ziyaret etmişse, ikinci kere ziyaret imkânı olmayacaksa telaş etmesin; doğrudan gidebilir. Etmemişse, sonradan ziyaret eder.

İstediği halde herhangi bir şekilde, kafile ve sâire dolayısıyla yapamadan gitmişse, Allah ileriki bir zamanda ziyareti nasip etsin. Haccı hacdır. Medine-i Münevvere’yi ziyaret haccın işi değil. Haccı tamamdır ama ziyaret ederse daha iyi olur.


t. Hanımların Haccı


Soru:

Hanımlar tek başına hacca gidebilir mi?


Gidemez! Çünkü bu yolculuğun bin bir türlü hali vardır. İnsan ayılır, bayılır, yanında mahremi olması lâzım. Sefer mesafesi, yani insan namazı iki rekât namaz kılacak bir mesafe kadar uzağa kadın mahremsiz gidemez. “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, sefer mesafesinden uzağa bir kadın mahremsiz gitmesin!” diyor Peygamber Efendimiz, hadis-i şerif var.

“—Efendim, gidenler varmış.” Nasıl gidiyormuş?

“—Turizm şirketinin müdürüyle nikâhlanıyormuş. Vaziyeti kurtarmak için, nikâhlı olarak gidiyormuş, geliyormuş.”

Bu kadar kadının hepsiyle nikâh olmaz ki, dört tanesiyle olur. Yani, bu ne biçim bir şey, uyduruk bir şey… “—Dört tane dul hanım bir arada olunca gider, diyorlar?” Gidemez! Bizim mezhebimize göre doğru olmaz, aklen de doğru olmuyor. Yani dört tane kadın, dört tane korunmaya muhtaç mücevher gibi kıymetli insan demektir. Dört de olsa, on da olsa, iki de olsa, bir de olsa; onları koruyacak mahreminin olması lâzım. Grup halinde olduğu zaman, Şafii mezhebi müsaade ediyor ama

bizim mezhebimizde uygun değildir.


u. Hicazda Tavuk Eti

306

Soru:

Çarşıda satılan tavukların İslâmî usülde kesildiği söyleniyor; yenilebilir mi?


Burada büyük tavuk çiftlikleri var. Burası İslâm ülkesi olduğu için, İslâmî adetlere uygun olarak kesmeye çalışıyorlar. Yerli tavuk müesseseleri var. Çok modern tesisleri, çok büyük çiftlikleri var. Herhalde onların tavukları yenilebilir; Allahu a’lem...

Adamın birisi de ucuz diye gidip Macaristan’dan tavuk getirmişse, filânca yerden tavuk ithal etmişse; onlar belki uygun olmayabilir.

Çok ihtiyat etmek isteyen, peynir yesin, ekmek yesin, meyva yesin, balık yesin... Ama, halka kolaylık göstermek gerekiyor. Halkı yokuşa sürmemek gerekiyor. Peygamber Efendimiz’in tavsiyesi odur. Onun için, burada kesilen tavuklar yenilebilir diyoruz.


v. Haremde Yatmak


Soru:

Kadın-erkek karışık, uygunsuz bir şekilde Harem’de yatıyorlar. Bunun hükmü nedir?


Mescidde yatılabilir. Yatılmaz diye bir şey yok. Çünkü bu hac ibadeti zor bir ibadettir. Hacılar burada diyâr-ı gurbettedir. Kalkıp kendi kaldığı yere kolay gidemez gelemez. Başarır başaramaz. Kaybeder yolu vesaire... Yorulur, yorulduğu zaman yatıp uzanabilir. Uzanmanın bir mahzuru yok. Kadınlar kısmında kadınlar yatar. Erkekler kısmında erkekler yatar.

Karışık yatıldığı zaman neye dikkat edilecek? Üstü başı açılmasın diye ona dikkat edecek. Yatılmaz diye bir şey yok. Mescidde yatılabilir. Mescid Allah’ın mescididir. Kul Allah’ın kuludur. Yatılabilir. “Yatılsın” demiyorum. “Yatarsa olabilir.” diyorum.

307

Yatılmasını tavsiye eder misiniz? Etmem. Evinde uyu orada ibadet et! Ama ihtiyaç oluyo, mecburiyet oluyor. Yoruluyor, evini bulamıyor, arkadaşları gelmemiş oluyor; yatabilir.


Bir keresinde Peygamber Efendimiz Hz. Ali Efendimiz’in evine gitmiş: “—Yâ Fâtıma! Ali nerede?” demiş.

“—Evden gitti.” demiş.

Yürümüş gelmiş, bakmış Hz. Ali Efendimiz mescidde yatıyor. Hatta biraz toprağa bulanmış. O zaman demiş ki;

“—Kalk yâ Ebâ Turâb! Ey toprak babası kalk!” Yüzü topraklanmış olduğu için, Peygamber Efendimiz “Kalk yâ Ebâ Turâb” diye latife etmiş.

Hz. Ali Efendimiz’in bir lakabı da, künyesi de Ebû Turab’dır. “Toprak babası” demek. Turâb, toprak demek. Ebû Turâb, toprak babası demek.

Hz. Ali Efendimiz mescidde yatıyormuş. Ashab-ı Suffe yerleri,

308

yurtları olmadığı için mescidde yatarlardı.

Bizim böyle âşık arkadaşlar var. Ankara’dan geliyor. Parası çok değil ama haccı da yapmak istiyor. Fırsatını buluyor, geliyor. Belli bir yer de tutmuyor. İnsanın yerinin yurdunun olması büyük bir nimet. Tutmuyor. Mescidde yatıyor. Yüznumaralarda abdest alıyor. İbadetini ediyor. Tavukçudan kebabını alıyor. Peynir, ekmeğini yiyor. İbadete devam ediyor. Arada idare ediyor. Ev Allah’ın evi. Masrafsız idare ediyor. Bazıları fakir olduğundan böyle yapıyor. Âşık-ı sâdık, fakir, parası o kadar yok, olabilir.


y. Hac Sonrası


Soru:

Ziyaretimize gelenlere neler anlatmamızı tavsiye edersiniz?


Cevap: Bunun için hepinizin yanında kâğıt kalem olsun; not alın, hatıralarınızı yazın. Şu konuşmalarımızda dikkatinizi çeken sözleri kaydedin. Onları açarsınız; “Falanca yerde şu oldu, filanca yerde bu oldu.” diye tatlı tatlı anlatırsınız. Burada gördüğünüz ibretleri, hikmetleri anlatın. Menâsiki hacla ilgili öğrendiğiniz güzel şeyleri anlatın. Onların doğru yola gelmesi, intibaha ulaşması için aşk ile şevk ile hacca, umreye gelmek istemeleri için içlerinde şevk uyanmasını sağlamaya çalışın. Allah hepinizden razı olsun.


Soru:

Bayramın birinci günü farz tavafı yapmak şart mı?


Hayır, bayramın diğer günleri de yapılması mümkündür. İlk gün şartı yok.


z. Çeşitli Sorular


1. Soru:

Mısırlı bir hoca bir sohbette şöyle dedi: “Neresinde olursa olsun Mekke-i Mükerreme içinde kılınan namaz aynı Harem-i Şerif’te kılınmış gibidir. Ancak Beyt-i Şerif’i görerek namaz kılmak daha

309

iyidir. (İnne evvele beytin vudıa li’n-nâsi) âyetini okudu, delil getirdi. Bu konuya bir açıklık getirir misiniz?


Evet, Mehmed Zahid Hocamız da böyle buyururdu. Harem’in içindeki her yer sevaplıdır. Çünkü Harem bir mıntıkadır. Aşağı yukarı yirmi beş-elli kilometre çaplı bir mıntıkadır. Sadece Mekke’nin şu mescidi değil, umumi olarak bir mıntıkadır. Burada hepsi sevaptır. Ama orada namaz kılmak daha sevaptır. Kâbe’yi görerek kılınanı daha sevaptır. Böyle; doğrudur.


2. Soru:

Burada oruç tutabilir miyiz?


Bugünlerde oruç tutmak çok sevap ama seferî olanlara oruç yok, seferî durumda olmayanlara oruç olabilir. Diyelim üç aydır burada; oruç tutabilir. Çünkü seferî değil, Mekkeli gibi olduğundan tutabilir ama mecburiyet değil.

“Seferdeyken oruç tutmak takvâ değildir.” diye Peygamber Efendimiz hadîs-i şerifte bildiriyor.

Fakat; “Çok rahat durumdayız, keyfimiz, rahatımız yerinde, sıkıntımız yok, hac vazifeleri ağır bir şekilde yüklenmedi.” diye tutulabilir.


3. Soru:

Mekke’deki dilenciler şebeke gibi çalışıyor. Gerçek muhtaçları bilemiyorum. Buradan Türkiye’deki muhtaçlara para göndersek aynı sevabı alır mıyız?


Bu bir gerçek, ben kendi gözlerimle gördüm. Yukarıdan bir adam dilencilere talimat veriyor: “—Sen üç metre ileriye git, sen ondan üç metre daha öteye git, sen şu tarafa dur, sen bu tarafa git.”

Bir şebeke var; dilencileri çalıştırıyor; bu doğru. Hakiki fakiri bulmaya çalışmak lazım. Buradan Türkiye’deki muhtaçlara hayır göndermek olur. İnşaallah burada hayır yapan da sevabı alır, Allah tarafından verilir.

310
11. KURBAN