9. ZEKÂT
a. Zekât Kimlere Verilir?
1. Soru:
Zekât alan sınıflardan bir tanesi de, (ve fî sebîlillâh) Allah yolunda olanlardır. Allah yolunda olanlardan kasdedilenler kimlerdir. Günümüzde bu sınıfa kimler girer?
Zekâtla ilgili ayet-i kerime şöyle:
إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ
وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللهِ وَاِبْنِ السَّبِيلِ، فَرِيضَةً مِنَ اللهِ،
وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (التوبة:٠٦)
(İnneme’s-sadakàtü li’l-fukarâi, ve’l-mesâkîn) “Sadakalar, zekâtlar ancak, yoksullara, düşkünlere; (ve’l-àmilîne aleyhâ) zekât toplayan memurlara, (ve’l-müellefeti kulûbühüm) gönülleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, (ve fi’r-rikàbi) hürriyetlerini satın almaya çalışan kölelere, (ve’l-gàrimîne) borçlulara, (ve fî sebîli’llâhi) Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, (ve’bni’s-sebîl) yolcuya mahsustur; (faridatün mina’llàhi) Allah’tan bir farz olarak… (Va’llàhu alîmün hakîm) Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/60)
Zekâtı alacak olanlardan bir grup da, (ve fî sebîli’llâh) Allah yolunda olanlardır. Fî sebîli’llâh’tan ne kasdedildiği tefsirlerde yazılmıştır. Allah yolunda cihad eden gazilere malzeme için, silah için; at, deve, kılıç, ok, kalkan vs. için verilir. Kasdedilen asıl mânâ budur.
Meselâ, insanın hacca gitmesi de fî sebîli’llâh bir seyahattir ama, hacıya zekât verilmez. Hacı zâten zengindir. Ama, Allah
yolunda cihad eden zengin de olsa, ona bu zekâttan verilebilir.
Bu fî sebîli’llâh kavramını bazı kimseler ve zekât konusunda kitap yazmış Mısırlı Yusuf el-Kardavî diye birisi, çok sulandırmış ve genişletmişlerdir. Her şey Allah rızâsı için, ver parayı, kullan orada... Öyle şey yok!
Bizim fıkıh kitaplarımızda yazılmıştır ki, bir kere zekât fukaranın hakkıdır. Fukara olmasa da, işte mücâhidin hakkıdır; çünkü, onun da fiilen paraya ihtiyacı vardır. Fukaraya verilmezse,
hükmî şahsiyetlere verilemez! Türk Hava Kurumu’na verilemez, Kızılay’a verilemez, Yeşilay’a verilemez! Senin veya benim dostum olan filânca müesseseye verilemez!
“—Neden verilemez?” Müessesedir, hükmî şahsiyettir.
“—E oraya yardım yapmayacak mıyız?” Yaparsın ama, hayır yaparsın; zekât veremezsin! Hayır yapmak istiyorsan yap, kimsenin elini tutmuyoruz.
“—Zekât verilebilir mi, verilemez mi?” diye sorarsan, zekât verilemez! Fitre ve zekât fakirin hakkıdır, Türk Hava Kurumu alamaz!
“—E nasıl yapmışlar bu işi?” Ne bileyim, Diyanet’ten fetvâ mı aldılar, almadan mı yaptılar. Herkes bir şey yapıyor.
Hanefî fıkhında diyor ki:
“—Camiye yardım için zekât verilemez, kullanılamaz!”
“—E cami?” Cami ama, hükmî şahsiyet! Hakîkî fakir şahsiyet değil...
Adam ölmüş, cenâzesi için zekât parası kullanılamaz!
“—Neden?” Adam öldü, canı çıktı, paraya ihtiyacı kalmadı.
“—Ne olacak, cenâze açıkta mı kalacak?” Açıkta kalmasın! Ver paraları, kefen alalım, kaldıralım ama, zekât parasıyla değil... Zekât fakirin hakkı...
Kitaplarımız böyle yazıyor.
Partiye de verilemez zekât!..
“—Ben Allah yolunda cihad yapıyorum!”
Kimin Allah yolunda cihad yaptığını Allah bilir. Sen, “Ben Allah yolunda cihad yapıyorum!” dersin, zekâtı alırsın. Öteki, “Ben de yapıyorum Allah yolunda cihad... Ben gâvur muyum?” der, o da oraya harcar. Öbürü başka yere harcar, yozlaşır iş... Öyle şey olmaz!
Allah yolunda cihad, savaş başladığı zaman... Bosna- Hersek’teki mücahide verebilirsin. Paralar toplandı, Bosna- Hersek’teki mücahidlere götürüldü, verildi; tamam, olur. Neden?
Çünkü fiilen Sırp’la çarpışıyor; o zaman, olur.
“—Efendim ben cihad yapıyorum...” “—E ben de cihad yapıyorum, Asfa’da eğitim cihadı yapıyorum; ver paraları!” Olmaz! Kendi müesseseme de alamam ben... Neden? Müesseseye verilmez de onun için... Hanefî fıkhının görüşü böyledir. Ama, Yusuf el-Kardavî müctehid değildir. Yusuf el- Kardavî sıradan bir adamdır.
Bazıları;
“—Hangi dangalak onu söylemiş?” diyor, partiye verilmez deyince...
Alimlere dangalak diyen çok kötü bir durumdadır. Öyle şey olmaz! Bu bir fıkıh meselesidir, dangalaklıkla ve sâireyle bir ilgisi yoktur. Hiç olmazsa, ictihad farkıdır. İctihadı farklı olan bir insana da dangalak demek, edebe uygun değildir. Ahirette insanın yakasına yapışır, sorarlar. Böyle şey olmaz!
Ulemamıza baskısız, tazyiksiz, edeple bu mesele sorulduğu zaman, hiç bir kimse oraya zekât verilir dememiştir. Ne Mehmed Emin Er Hoca demiştir, ne başkası demiştir, ne Ömer Nasuhi Bilmen Hoca demiştir. Eğri otursa bile insanın, her şeyi dobra dobra, doğru konuşması lâzım! Bu işler oyuncak değildir. Din oyuncak değildir. Şahıslar gider, din ayakta kalır.
“—Ama oradan para geliyor!”
Geliyor ama, câiz değil... Hırsızlıktan da para geliyor, alabiliyor musun? Gasbdan da para geliyor, alabiliyor musun? Meşrû yoldan gelirse, alabilirsin. Para geldi diye ille alınmaz ki!
b. Partiye Zekât
1. Soru:
İslâmî partilere zekât verilir mi?
Verilemez. İslâmî partilere de verilemez, cami inşaatına da verilemez, hayır derneğine de verilemez. Birisi ölmüş, kefenlenecek; ona da verilemez.
Neden? Bizim Hanefi fıkhımızda ölçü budur. Büyük İslâm ilmihali’nde, mezhebimizin kitaplarında yazılan budur, “temlik şartı” vardır. Zekâtını zekâta müstahak olan kimsenin eline verip, ona temlik etme; “Al bu senin malın.” diye verme şartı vardır.
Ölü, alacak salâhiyette canlı değildir, salâhiyeti yoktur ki ölünün kefenine vermek câiz olsun.
Binaya vermek câiz değildir.
“—Bu binada üç yüz tane fakir talebe oturuyor; bunların mutfağına harcayın.” Olmaz! Çünkü mutfak canlı bir varlık değildir, şahıslara vermek gerekiyor.
Zekâtın sekiz verilme yeri vardır; o verilme yerlerine verilir ve bizim mezhebimizde temlik şartı vardır. Onun için herhangi bir yere verilemez.
“—Ama hocam, geçmişte bu şekilde verdiğimiz oldu.” Onları bir daha verirsiniz. Bizim mezhebimize uygun olmuyor.
2. Soru:
Partiye zekât verilebilir mi?
Hayır, partiye zekât olmaz! Camiye de zekât olmaz, ölüye de zekât olmaz! İlmihal kitaplarını açın, bakın; zekâtta temlik şartı
vardır, fakirin eline verilmesi lâzım!
c. Öğrenciye Şartlı Zekât
Soru:
Bazı müesseseler zekâtı alıp, öğrencilere şartlı olarak verip, ondan zekâtı geri o müesseseye vermesini istiyorlar. Bu durum uygun mudur?
Buna hîle-i şer’iyye derler. Hîle, tedbir demektir. Çocuğa veriyor, çocuk da müessesesine bağışlıyor. İsterse bağışlamaz.
Para çocuğun eline geçtiği anda, “Teşekkür ederim!” deyip cebine koyabilir. Çünkü, onun malı olmuştur. “Bak ben sana bunu veriyorum, geri alacağım!” Böyle bir şart batıldır. Böyle bir şey uygun olmaz.
İş karışık olmasın diye, biz ne yapıyoruz? Biz diyoruz ki: “—Bizim vakfımızda öğrenci yurtları ücretlidir; her talebe şu kadar ücret verecek!” “—Talebenin parası yok...” “—Parası yoksa, zekât alsın; aldığı zekâttan ödesin ücretini!” Yemek yiyor, oturuyor, kalkıyor, çamaşırı yıkanıyor vs.
Böyle bir tabii şekil daha iyi olur.
d. Zînet Eşyasından Zekât
Soru:
Kadınların zînet eşyalarına zekât düşer mi?
Altınına, gümüşüne düşebilir. İnciye, pırlantaya, taşa düşmez. Altın ve gümüşü nisâba ulaştığı zaman, o kadının da ayrıca zekât vermesi, kurban kesmesi gerekir. İlmihalin o bahsinde geniş bilgi bulabilirsiniz.
e. Fitre
Soru:
Ailede fertlerinin hepsinin fitresi bir öğrenciye elbise olarak verilebilir mi? Yoksa hem para olarak, hem de çeşitli kişilere mi verilmelidir?
Fitre paradan gayri şeylerle verilebilir. Hurmadan, arpadan, buğdaydan diye okuyorsunuz ya, çeşitli şeylerden verilebilir. Fitreler her şahıs için ayrı hesaplanır, tek bir şahsa verilebilir. Yani bir şahıs bir fitre almışsa, bir daha bir fitre alamaz diye bir mecburiyet yok.
f. Zekât ve Vergi
Soru: Zekâtla vergi arasında farklılık var mı? Zekât vergi olarak verilir mi?
Verilemez. Zekâtta bizim mezhebimize göre temlik şartı vardır. Fukarâya vereceksin, “Al” diyeceksin. Vergide temlik muayyen bir fakire verilmiş olmadığından... Zekâtın bir de sarf yerleri varsayılmıştır. O sarf yerlerinin dışında kullanıldığından, o ona denk düşmez.