7. CUMA NAMAZI

8. ORUÇ



a. Üç Aylarda Oruç Tutmak


1. Soru:

Nafile olan Üç Aylar orucu nasıl tutulabilir? Receb, Şa’ban ayları sürekli oruçlu olarak mı geçirilecek; yoksa, bu ayların bir başında, bir ortasında, bir sonunda mı tutulacak?


Nafile oruçlar arasında, Üç Aylar orucu diye bir oruç yoktur. Peygamber Efendimiz, Ramazan’a vücut biraz hazırlansın diye, Şa’ban’ın on beşinden sonra oruç tutmamayı tavsiye etmiştir. Ama kendisi Receb’de, Şa’ban’da çok oruç tutardı.

“—Bazan oruca bir sarılırdı, hiç bırakmayacakmış gibi olurdu. Bazan da bir bırakırdı, galiba hiç tutmayacak bu sefer diye düşünülürdü.” diyorlar.

Demek ki öyle, “Alışkanlık olmasın, herkes tutacak sanılmasın da mecburiyet olmasın!” diye bazen tutmuş, bazen tutmamış ama

Receb’de, Şa’ban’da çok tuttuğunu biliyoruz.

Üç Aylarda oruç tutulmasının sebebi; o Üç Aylar mübarek aylar olduğu için, sevabı çok olduğundan dolayı, kefaret orucunu o aylara denk getiriyorlar. Kefaret orucu tutma mecburiyeti olan bir kimsenin, iki ay peş peşe oruç tutması lâzım ya; o aylara getiriyorlar ki sevabı çok olsun diye... Kefaret orucu tutuyorlar. Yoksa, Üç Aylar orucu diye bir oruç yoktur. Hattâ Peygamber Efendimiz, Şa’ban’ın sonlarına doğru tutmamayı da tavsiye etmiştir. Bunu böylece bilesiniz.

Her ayın başında, ortasında, sonunda oruç tutmak, daha ziyade üç ayların dışındaki aylar içindir. Receb’de, Şa’ban’da çok tutarmış kendisi Peygamber Efendimiz...


2. Soru:

Receb ayının tümü oruçlu geçirilebilir mi?

248

Peygamber Efendimiz Receb ayında çok oruç tutardı; geçirilebilir, olabilir. Ne kadar çok oruç tutarsa, sevabı o kadar çok olur.

Şa’ban ayında Peygamber Efendimiz, Şa’ban’ın yarısından sonra orucu pek tavsiye etmemiş. Ramazan’a kullar hazırlansın diye, vücutları beslensin diye, Şa’ban’ın on beşinden sonra uygun görmemiş.


b. Hilâlin Gözlenmesi


1. Soru:

Ramazan hilâli ile ilgili bilgi verir misiniz? Bugün sabah hilâli gördüm; acaba Ramazan hilâli miydi?


Bu hilâl denilen şey iki devrede görülür. Bir, Arabî ay biterken, bitmesine yakın görülür. Şimdi biz Şa’ban ayındayız ya, Şa’ban ayının son haftasında olduğumuz için, gökyüzünde hilâl görülür. Herkes görür. Çünkü, büyükten küçülmeye başlıyor. Sabah vaktinde bakarsanız, gökyüzünde hilâli görürsünüz. Bu Şa’ban’ın hilâlidir.

Şa’ban’ın ortasında dolunaydı. Son haftasında yarımay oldu. Şimdi daha da inceliyor, yok olmağa doğru gidiyor. Bu Şa’ban’ın eskiyen hilâlidir. Yeni hilâl akşamleyin görülür. Bu sabah görülen hilâllerle Ramazan başlamaz. Daha bu Şa’ban bitmedi demek...

Akşam güneş battığı zaman, güneşin battığı yerin sol tarafına doğru biraz yukarılarında hilâli görüyorsanız, o zaman yeni ay başlar. Belli ki güneşten geriye kalmış, yâni güneşle ictimâ olmuş, ictimâyı geçmiş demektir.

Onun için, içinde bulunduğunuz Arabî ayın 29. ve 30. günlerinde akşam hilâli gözleyin! İbadettir; çünkü, ibadete vesile olan şeyi tesbite yarıyor. Hem de zevkli bir şeydir. Oturursunuz akşam vaktinde, güneş battıktan sonra, şu yeni hilâli görecek

miyim diye... Görünce de dua edersiniz.


2. Soru:

249

Bazıları Suudî Arabistan’a uyup, bizden bir gün önce oruca başladı. Bu farklı durum ne olacak?


Bu eski bir hikâyedir. Çok yıllardan beri sürüp gelmektedir. Bizim çok iyi bildiğimiz bir konudur. Suudî Arabistan bu işi ciddi yapmıyor; bunu net olarak size söyleyebilirim. Gördüm dediği zaman, görmeden gördüm diyor. Şimdi gördüm de demiyor, ilân ediyor sadece... Onlar hesapla yapıyorlar bu işi... Suud hesapla yapıyor, görmüş gibi gösteriyor.

Görmeden yapıyor ve hilâl yokken yapıyor. Astronomi alimlerine göre hilâl yokken, ay batmışken, hilâli gördüm diyor. Suud’da bulunduğum zamanlarda incelemeler, gözlemler yaptık; ilân ettikleri, gerçeğe uymuyor.


3. Soru:

Her Ramazan’da kimileri takvime göre, kimileri Suud’a göre oruç tutuyor. “Takvimler yanlış, Diyanet de hilâli araştırmıyor.” deniliyor. Sizce hangisi câizdir?


Biz, bunu araştırmak gerekir diyoruz. Çünkü, Peygamber Efendimiz, “Araştırın! Bakın, görün!” demiş. Onun için damın üstüne çıkıyoruz, dağın üstüne çıkıyoruz. Bulunduğumuz şehirde ramazan geleceği zaman inceleme yapıyoruz, bayramın muhtemel olduğu akşam incelemeyi yapıyoruz. İşi bilimsel olarak tâkib ediyoruz. Rasathâne ile ilgi kuruyoruz. Göğü incelemek için teleskop bile aldık. İyice takip ediyoruz. Astronomi profesörleri ile de konuşuyoruz.

Çok kere, gördük diyenler yanlış söylüyorlar. Suud görmüş diyorlar; görülmesi mümkün değil, biz aksini tesbit etmişiz. Sonradan onun yanlışı çıkıyor. Çok defa bizim Türkiye’nin hesabı doğru çıkıyor. Ama yine de, Peygamber Efendimiz “Hilâli görün de Ramazan’a öyle başlayın! Hilâli görün de bayramı öyle yapın!” dediği için, rasat işini de bırakmamak lâzım!


4. Soru:

250

Ramazan’a bir gün önce başlayıp, Ramazan’da ayı görünce bir gün önce bayram yapmanın hükmü nedir?


Ramazan toplu bir ibadettir. Hele bayram ibadeti daha cemaatle olan bir ibadettir. Bir insan bulunduğu topluma tâbi olur, o toplumdan ayrı iş yapmaz. Onun için kendi başına önce başlayan, kendi başına önce bozan hata etmiştir.

Bir de benim bu hususta tecrübem var. Bir gün önce bozanlar Ramazan ayını görmüyorlar. Bayram hilalini görüp de bozmuyor. “Gördüm!” diyen bazı insanlara inanıp bozuyorlar. Kendisi görmüyor. Bu da bir ayrı iş. Onlara inanması dolayısıyla böyle iş yapıyor. Bu da yanlıştır çünkü o işlerde de başka bit yenikleri vardır. En iyisi kendi bulunduğu topluma tâbi olmasıdır. Hatta fıkıhta

da, bunun erbabı bilir, bir insan tek başına görse bile, hâkim aksini söylediği zaman hâkime, kadıya tâbi olması lazım.


c. Hamilenin Oruç Tutmaması


Soru:

Eşim hamile... Doktor, oruç tutmayacaksın dedi. Oruç tutmasa olur mu? Ne kadar fidye verecek?


Oruç tutmasın diyen doktorun müslüman ve mesleğinde mâhir doktor olması lâzım! İki şart var:

1. Doktor müslüman olacak. Gayrimüslim olursa olmaz. Çünkü, kasden oruç tutturmamak isteyebilir.

2. Hâzık olacak; yâni mesleğinde mâhir olacak. Oruç tutarsa, gerçekten zarar verebileceğini bilen bir kimse olacak.

Tabîb-i müslim-i hâzık, eğer oruç tutmasın derse, her günü için bir sadaka-i fıtır miktarı fidye vererek orucunu tutmaz. Sıhhat bulduğu zaman da, öder.


d. İ’tikâf

251

1. Soru:

İ’tikâf yapmak istiyorum; ne tavsiye edersiniz.


İ’tikâf sevaptır. Camiye girecek, hep ibadet edecek, Kur’an okuyacak, namaz kılacak... Evine gitmeyecek, akşam da camide yatacak. Son on gün yatılmalı olduğu için, hocaya müracaat edilir. Müftülüklerden izin alınıp da yapılan bir şeydir.

Durumu müsâit olanlar, Ramazan’ın son on gününde böyle kendilerini ibadete verir de, camiye girerlerse; Peygamber Efendimiz’in sünnetidir. Kadir gecesine de isabet etmiş olurlar, garantili olmuş olur; sevabı çok kazanırlar. Durumu müsâit olanlara tavsiye ederim.


2. Soru:

İtikâfa kaç yaşında girmek uygundur?


Herkes girebilir, bir tahdit yoktur. Büluğa ermemiş çocukların değil de, akıl baliğ gencin girmesi uygundur. Yoksa öyle lise bitirecek, üniversite bitirecek vs. mecburiyeti yoktur.

Ben kardeşiniz babamın yanında, Hocamız sağken onun mescidinde îtikâfa girerdim. Kimse de bir şey demezdi.


3. Soru:

Îtikâfta iken ilâç alabilir miyim? Her gün için niyet edebilir miyim?


İlâç alabilirsiniz. Önce Allah’ın izniyle tam yapmaya niyet edin! Hastalık bir mâzerettir, tam yapamazsanız, yapabildiğiniz kadarını yaparsınız.


e. Fidye Miktarı


1. Soru:

Oruç tutamayan bir kimsenin ne kadar fidye vermesi lâzım gelir?

252

Oruç fidyesi, bir fakirin sabahlı akşamlı gıdasıdır. Yâni, sadaka-i fıtr miktarı o miktardır. Bir insanın sabah akşam iki defa yemek yiyeceği düşünülür. İki yemeği nasıl yer, ne kadarla doyar, normal olarak, insaflı bir şekilde hesaplanır.


f. Kadir Gecesinin Değişmesi


Soru:

Kamerî takvim dolayısıyla, Ramazan 33 senede bir tekrar aynı güne, aynı zamana geliyor. Kur’an ise Kadir gecesi indi. bu gece de yine 36 yılda bir gerçek indiği güne rastlıyor. Bu şekilde Kadir gecesinin faziletinden her yıl faydalanmamız mümkün oluyor mu?


Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

“—Hacılar hilâlin hesabını yanlış yapsalar da Arafat’a çıksalar...” Yanlış, Arafe gününde değil de bir gün önceden çıksalar, haccı yapsalar gitseler.

“—Sonradan yanlışlığı anlaşılsa, hacları hacdır.” diyor Peygamber Efendimiz. ”Müsterih olsunlar, hiç korkmasınlar, tereddüt etmesinler; hacları hacdır.” diyor.

Demek ki zamanın bizzat kendisinde değil de, itibar Allah’ın ona verdiği şerefte... Allah onu öyle kabul ettiği zaman oluyor.

Ramazan ay ay dolaşıyor, yazdan kışa geliyor, her mevsimi dolaşıyor; 33 senede bir aynı zamana geliyor. Kadir gecesi de onunla beraber dolaşır. Peygamber Efendimiz; “Ramazan’ın son on gününde, tek gecelerde arayın!” buyurmuş. Hakkında hadis-i şerifler var.

Bir de yıldan yıla onun zamanının değiştiği, Allah-u Teàlâ

Hazretleri’nin zaman zaman o şerefi başka gecelere verdiği de anlaşılıyor. Saklı; bazen oraya, bazen oraya veriyor. Ramazan’ın son günü itikâfa girersiniz, o sevaptan faydalanmaya çalışırsınız.


g. Ramazan Yaklaşınca Oruç Tutmak


1. Soru:

253

Yevm-i şekte oruç tutmanın hükmü nedir? Ne buyurursunuz?


Yevm-i şek, “Ramazan’dan bir önceki gün, yani Şa’ban’ın 30’u mudur, yoksa Şaban bitti de Ramazan’ın bugün 1’i midir?” diye tereddüt edilen zamandır. Yevm-i şek orucu mekruhtur. Öyle ihtiyaten “Ramazansa Ramazan, Şa’ban’ın sonuysa nafile.” diye oruca niyet edilmez. Öyle olmaz. Ramazan’ın sonuna doğru, yani Şa’ban’ın 28’inden, 29’undan itibaren hilâli gözetlersiniz.

Hilâli nereden gözetleyeceksiniz?

Güneşin battığı tarafa doğru döneceksiniz, akşam vaktinde ufka bakacaksınız. Güneşin battığı yerden yukarılara, güneşin battığı yerin çevrelerine bakacaksınız. İncecik hilâli görürseniz tamam, ertesi gün Ramazan demektir. Onu aramaya gayret edersiniz. Göremezseniz, o zaman herkesin yaptığı gibi hareket edersiniz, “Ramazan geldi.” dediği gün tutarsınız, ”Gelmedi” dediği gün de, öyle ihtiyaten kendi bildiğinize iş yapmazsınız.

Kendi bildiğinize işi yapabilmek için bir şart var; bakıp görürseniz o zaman tamam, çünkü gördün. Görmedikten sonra uyun, o zaman umumun hareket ettiği gibi yapın.!


Herkes şimdi ayrı ayrı yollar çıkartıyor. Kimisi arkadaşının masasına tepesine dikiliyor;

“—Bugün orucu boz, bugün bayram.” Nereden bildin?

“—Filanca yerden ilan ettiler.” diyor. Bir karışıklık oluyor.

Halbuki, o ilan edilen yerde de bazen başka şeyler olabiliyor.

Biz kendi işimize dikkat edelim. Buraya uyalım. Ama Şa’ban’ın sonlarına doğru ufku gözleyelim. O ibadete vesile olduğu için, insan ibadet sevabı alır. Bakalım, Ramazan’ın gelişini gözetleyelim. Görürsek ertesi gün Ramazan’ı tutarız, görmezsek buranın usûlüne, takvimine uyarak oruç tutalım!


2. Soru:

Şa’ban ayının sonunda birden fazla gün oruç tutmak, Şa’ban ile öteki orucu birleştirmek mahzurlu mudur?


Birden fazla olunca, ben şöyle yapıyorum filan diye kendisinin mutadı varsa veyahut üç ayları tutuyorsa o zaman mekruh

254

olmaz. Ama Peygamber Efendimiz Ramazan’ı karşılayıcı oruçları istememiş. Tamam biter. İlla oradan bir sevap kazanacağım diye işi kurcalayıp mekruh işler yapmaya lüzum yok. Ramazan’da oruç tutarsın, hevesini Ramazan’da alırsın. Tutmamışsın tutmamışsın.

Eğer Ramazansa? Ramazansa tut, Ramazan değilse tutma. Öyle ikili şey yapmaya lüzum yoktur.


3. Soru:

Receb-i şerif ayını tam tuttuk, Şa’ban-ı da tutmak istiyorduk. Sonuna doğru iftar edelim mi?


Demin bir söz söyledim ya, Peygamber Efendimiz, “Şa’ban’ın sonlarına doğru tutmayın da vücudunuz biraz toparlasın!” demiş diye. Onun için bir kardeşimiz bir soru göndermiş.

Şimdi eğer iki ay oruç tutmaya niyet ettiysen veyahut keffâret- i savma niyet ettiysen, hiç bozmadan devam ettirirsin. Ama, “Şu Receb’de, Şa’ban’da oruç tutmak çok sevapmış, ne kadar tutabilirsem tutayım!” diye niyet ettiysen, Efendimiz’in öteki tavsiyesine uyarak Ramazan’a yakın günlerde tutma!

İki aya niyet etmişsen niyetini tamamla, çünkü keffaret orucu arada kesilmez. Arada kesildi mi, yeniden sıfırdan başlamak lazım. Yani silinir, yeniden başlamak lazım gelir. Bu iki ay Receb’de, Şa’ban’da çok oruç tutmanın niyeti, “Receb’de, Şa’ban’da çok tutayım da sevap kazanayım!” diye serbest ise, Şa’ban’da son günlerde tutma! Ama, “Ben iki ay keffarete niyet ettim.” diye niyet ederler. Bu üç ayları tutmak isteyenler, o hadis-i şerif’teki tavsiyeye ters hareket etmiş olmamak için. Hani insan orucu kasden bozarsa, bir günahlı bir iş yapar da bozarsa, 61 gün oluyor ya. Altmış gün, iki ay oruç, bir de kazası 61 oluyor ya. Bunu, belki bilerek bilmeyerek ömrümde bir şeyler karıştırmışımdır, bir haltlar yemişimdir diye tutarlar. Yani o niyetle niyet ederler. Öyle bir niyet etmişse tamamlasın, öyle etmemişse, son günleri tutmasın. Bu iki ayı tutacağım diye ahdettiyse, onu da yine yerine getirsin.


h. Seferde Oruç


Soru:

255

Ramazan’da imtihana gireceğiz, Ankara’ya gideceğiz, oradan seferi olacağız. Birinci imtihan 9.30 da, ikinci imtihan 13.30 da olacak. Bu imtihanlarda başarısız duruma düşmeyelim diye oruç

tutulmayabilir mi? Tutulmazsa kaza mı gerekir, kefaret mi gerekir?


Muhterem kardeşlerim! Seferî olduğu zaman insanın oruç tutma mecburiyeti, farzıyyyeti düşüyor, seferîdir çünkü. Seferin kendine göre meşakketleri vardır. İsterse tutmayabilir. Şartları güzelse, Ramazan’ı kaçırmamak bakımından tutsa da olur, kendisi bilir.


i. Misafirlikte Nafile Oruç


Soru:

Misafirliğe veya gezmeye gittiğimizde bir gün veya birkaç ay kaldığımızda pazartesi-perşembe oruçlarını nasıl tutmalıyız?


Nasıl tutarsa tutacak, kalkıp tutar. Bir ay bayağı bir uzun zaman oluyor, onun öteki zamandan farkı olmuyor.

Misafirlikte ne fark olur? Herhalde “Sahura kaldırmıyorlar.” demek istiyor. ”Ben oruç tutacağım desem sahura kaldırmazlar.” Geceleyin kendin kalkarsın. Bir su içsen bile sahur olur o. İlle mükellef yemek bekleme. O zaman da biraz fedakârca tutuver. Birazcık su içivermek, bir zeytin yiyivermek de sahur olur. Sahurda tam oturup da güzelce sofra kurulmadı, yemek yiyemedim diye o orucu terk etmesin, yine tutmaya çalışsın.


j. Oruçlunun Harama Bakması


Soru:

Başı açık bir kadına bakıyorsan, bu nasıl olur?


Muhterem kardeşlerim, güzel bir soru… Herkes sanıyor ki, oruç tutmak sadece aç ve susuz kalmaktan ibarettir. Hayır, oruç tutmak nefse hâkim olmaktır, nefsin arzularına karşı durmaktır. Onun için Peygamber Efendimiz bir hadisinde buyuruyor ki;

256

“—Bir adam yalan sözü bırakmıyorsa, dedikoduyu bırakmıyorsa, Allah’ın onun oruç tutmasına ihtiyacı yoktur. Oruç tutmasın!” Demek ki, yalan da söylemeyecek, diline de sahip olacak. Dilini de tutacak, midesini de tutacak, gözüne de sahip olacak, her şeyine sahip olacak. Orucun asıl özelliği bu… Orucu bütün âzâlarına tutturacak; gözü de oruç tutacak, dili de oruç tutacak, kulağı da oruç tutacak.

“Oruç tutacak” ne demek? Kulağı haramı dinlemeyecek. Mesela gıybet haram, dinlemeyecek. Gözü harama bakmayacak. Dili haram söylemeyecek. Yemek de yemeyecek, tamam o da var. Sinirli hareket etmeyecek. Sabırlı olacak. Birisi kendisiyle kavga etmeye kalksa, uymayacak. Hatta diyor ki: “—’Ben oruçluyum!’ de, çekil kenara, kavga etme!”

Demek ki o da olmayacak. Birisi geldi, damarına bastı, üstüne geldi, yine kavga etmeyecek.

257

Şimdi tabii iş icabı, iş icabı olmasa bile yoldan giderken bile karşınızdan açık saçık birisi geliyor veya siz açık saçık bir insanın yanından geçiyorsunuz veya trene binerken veya vasıtada böyle şeyler oluyor. Tabii burada insan, mümkün olduğu kadar gözüne sahip olacak, mümkün olduğu kadar gözüne hâkim olması lazım. “Kim böyle bir bakılacak, bakıldığı zaman keyifli zevkli olacak şeye Allah rızası için bakmaz, gözünü yumarsa, Allah imanın lezzetini kalbine ihsan eder.” diye müjdeler var.


k. Sevabın Hediye Edilmesi


Soru:

Ben tuttuğum nafile orucumun sevabını, ölmüş insanlara hediye edebilir miyim?


Bütün ibadetlerin, yapılan bütün ibadetlerin sevapları, birisine hediye edilebilir. Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki:

“—Ne iyi olurdu bir çocuk, yaptığı nafile haccının sevabını annesine veya babasına hediye etse. Hem annesi-babası sevap kazanır, hem çocuk sevap kazanır.” diyor.

Demek ki, hediye etmek var.


Yine birisi sordu, dedi ki:

“—Ya Rasûlallah, benim annem öldü, bana bir vasiyeti de yok… Ben kendi aklımdan, kendiliğimden onun için bir çeşme yapsam, bunun sevabı annemin ruhuna gider mi?”

Peygamber SAS Efendimiz:

“—Evet, gider.” buyurdu.

Demek ki, okunan Kur’an-ı Kerim, kesilen kurban, tutulan oruç, kılınan namaz, yapılan hayır, sadaka, ve sair sevaplı işlerin hepsinin sevabı; hac, umre, neyse büyüklere verilebilir. Geçmişlerine hediye edilebilir.

Yalnız, bir insanın kendi namaz borcunu, vaktinde kılmamışsa; evlâdının, başkasının ona kıldığı namazın sevabını ödemesi sildirmez. Hayatında kendisi namazını kılacaktı.

258

Kılmadı, oğlu kılıveriyor, oğlu sevabını ona gönderiyor? Tamam. Oğlu sevabı kazanır, ona da o sevabı gider ama, bu adam dünyada kılmadığı namazların sorumluluğunu, cezasını çeker ahirette…


l. Çeşitli Sorular


1. Soru:

Şevval ayı orucunu peşpeşe mi tutacağız, yoksa ayrı ayrı mı tutulacak?


İkisi de câizdir. Bir çırpıda altı tanesini peşpeşe, altı patlar tabanca gibi arka arkaya da olabilir. Ayrı ayrı da olabilir.


2. Soru:

Sabah ezan okunduğunda yemek yediğimizde, oruç bozulmuş olur mu?


Hemen kesmek lazım ama, inşaallah bozulmuş olmaz. Çünkü zaman ‘şıp’ diye değişecek bir zaman değildir. Mümkün mertebe çarçabuk bırakmaya çalışsınlar.


3. Soru:

Kişi sahura kalkmayıp, gece yarısı yemek yeyip oruca niyet etse, sakıncası olur mu? O oruç makbul müdür?


Olur, sahura kalkmasa da olur. Sahura kalkmasa oruca zarar gelmez; oruç oruçtur. Ama, sahura kalkmak sünnettir.


4. Soru:


Oruçlu iken misvak kullanılabilir mi?

Öğleden evvel misvak kullanılabilir. Öğleden sonra dişleri misvaklamak mekruh olur.

259
9. ZEKÂT