Şeytan bana devamlı olarak gusül abdesti alma vesvesesi veriyor. İki sebepten: Bir; uykudan kalktığım zaman. İki; tuvalette küçük abdesti bozduktan sonra bazen katı bir sıvı geliyor, bundan dolayı gusül abdesti almamın vesvesesini veriyor.


Tamam, bunların ikisi de vesvesedir, doğru tespit etmiş. Çünkü İslâm’da her şey ayan beyandır. Fıkıhta hele; pırıl pırıl, ayan beyandır. Deriyi etten jiletle ayırıp çıkartır gibi fıkıh her şeyi kesin olarak söyler. Bir insan yıkanmasının da kesin bir sebebi vardır.

Bu sebep nedir?

Guslü gerektiren sebep fıkıh kitabında yazılmıştır. Şehvetle yerinden hareket eden ve dışarıya çıkan meniden dolayı gusül gerekir. Fıkıhta ayıp yok, sorulduğu için de söylemek gerektiğinden, bunların da bilinmesi gerektiğinden bunu söylüyoruz.

“—Acaba benim yıkanmam mı gerekir?” diye düşünüyor.

Bu bir vesvesedir, yıkanması gerekmez.

Ne olması lazım? Kesinlik olması lazım. Kesinlik de bir maddî alâmetle olur. Alâmetleri varsa, kesin olarak, tamam yaşlık var, alâmeti belirtisi var, maddesi var; o halde yıkanacak. Yoksa, insan rüyasında görmüş olabilir, bir rüya görür ama alâmet yoksa o demek ki sonuçsuz bir rüyadır, o zaman yıkanması gerekmez. Maddeten izinin, eserinin olması lazım. O iz, eser ve yaşlık olmadığı zaman gerekmiyor.

 

Tabii yaşlık deyince de bunu açıklamamız lazım. Bir insanın yaşlık dediği şey birkaç şey olabilir. Ter olabilir; insan kalkıyor, yorganı çok iyi büründüğü için veya başından aşağı çektiği için sırılsıklam terliyor.

İki; “mezi” denilen bir sıvı var; bu yıkanmayı gerektirmez, sadece abdesti bozar. Uzvun intişârından hâsıl olan bir ıslanmadır, yolun ıslanmasıdır. Bundan dolayı gusül gerekmez.

Bir de “vedi” denilen bir şey vardır; bu da insanın prostat mahallinden yani meni torbasından mâyiin şehvetsiz olarak, birikim, depo fazlası olarak çıkmasıdır. Burada tarif edildiği şekilde, “katı bir sıvı geliyor” diyor, öyledir. Bu da guslü gerektirmez çünkü [şehvetsiz] olarak gelir. Hatta insanı rahatsız eder. Bir şey takılıyor, taş düşürüyor gibi olur; yani taş düşürmesine, kum düşürmesine benzer bir durum olur. Bu da guslü gerektirmez. Çünkü ortada şehvet bahis konusu değildir. Şehvetsiz geldiği zaman gusül gerekmiyor.

O halde özetlemek gerekirse: Uykudan kalktığı zaman insan velev ki bir rüya görmüş bile olsa, eser yoksa, iz yoksa o zaman yıkanması gerekmiyor, gusül alması gerekmez. Çok net. Kalbi de mutmain olacak.

 

Şeriat o kadar kesin ki, mesela bir kuyunun içine koyun, leş düştü; iki yüz kova çıkartınca temiz olur.

Soran kadına hoca demiş ki:

“—Kızım iki yüz kova suyu çıkart, dışarıya dök, iki yüz birinci kovayı getir, ben içeceğim.”

Niye böyle söylüyor? Kalbin mutmain olsun. Korkma, içinde vesvese kalmasın. Çünkü vesvese şeytandandır. Ya nefisten olur ya şeytandan olur, doğru olmaz. O bakımdan vesvese yok.

 

Uykudan sonra bir meni yaşlığı yoksa, o zaman kişinin abdest alması gerekmiyor, bir. İkincisi; tuvalette abdest bozduktan sonra gelen bir akıntıdan, katı bir sıvıdan dolayı gusül gerekmez. O bir çeşit menidir; depo fazlası, oradan taştığı için, fazla geldiği için normal bir şekilde çıkıyor; sıkıntılı bir şekilde, taş düşürüyormuş veya kum düşürüyormuş gibi bir rahatsızlık tarzında çıkıyor. Bu da yıkanmayı, gusül abdesti almayı gerektirmez.

Ama bunlar abdesti bozarlar. Böyle bir şey çıktığı zaman insanın abdesti varsa yeniden abdest alması lazım. Ama gusül gerektirmez.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN