5. TAHARET
a. Tuvalette Abdest Almak
1. Soru:
Bazı evlerde tuvalet ve banyo birleşik; burada abdest almak olur mu?
Abdest almak olur, ama dualarını yapamazsın. Çünkü tuvalette abdest duaları; el, yüz, ayak yıkarken okunacak dualar okunamıyor.
2. Soru:
Banyo içinde abdest alırken, abdest dualarını okumanın mahzuru var mıdır?
Mahzuru yoktur. Yüznumarada okumanın mahzuru vardır. Helâda abdest alma zorunluluğu varsa; o zaman, orada abdest duaları okunamaz. Helâ olmayan bir yerde okunabilir ve okunması lâzım! Abdest dualarının sevabı çoktur, kazancı fazladır. Onları ezberleyip, abdesti öyle almak lâzım!
3. Soru:
Bir buçuk metre karelik bir tuvalette, tuvaletli banyoda, alaturka tuvaleti olan bir banyoda gusül ve namaz abdesti alınabilir mi?
Bir buçuk metrekare ne demek? 1m x 1m’den fazla ama küçük bir yer olmuş oluyor; bunu onun için söylemiş. Bu, yerin genişliği veya darlığı şundan dolayıdır:
“Bir insan gusül alacağı zaman, dar yerde peştamalsiz yıkanabiliyor da, geniş yerde peştamal takılması uygun oluyor.” diye, yer bahis konusu edilmiştir. Yer ister bir buçuk metre olsun, ister bin metre olsun, ister üç buçuk metre olsun; “Bir kenarında
yüznumara olan yerde gusül abdesti alabilir mi?” sorusu var.
Netice itibariyle alabilir; başka alabilecek yeri yoksa alabilir. Namaz abdesti de alabilir, gusül abdesti de alabilir.
Yalnız yüznumara olan yerlerde dualar okunamaz; yoksa abdesti abdesttir, gusül gusüldür, mümkündür.
Ama eğer sen kendin inşaatı yapmaya muktedirsen, evi tanzim etmeye muktedirsen, böyle yüznumaraları ayrı lavabo yapman, yüznumaradan başka yerde banyo yapman iyi olur. Çünkü Peygamber Efendimiz:
“—Yıkandığınız yerde abdest yapmayınız.” diye buyurmuştur.
Yalnız ben onu şöyledir diye düşünüyorum: Eskiden bu teşkilatlar yoktu. Ev ve inşaat durumu, Peygamber Efendimiz’in zamanında o düzeyde değildi, doğrudur; sadece hurma dallarından çatı yapıyorlardı, kerpiçten duvar yapıyorlardı, zemini muntazam değildi. Belki bir insan kum üzerinde yıkanıyordu. Zemini toprak olan, kum olan yerde yıkanıyordu.
Böyle bir yerde, affedersiniz insan bir tarafına çiş yapsa, öbür tarafta yıkansa sular oraya sıçrar, buraya gider, derken pislik olur.
Ama şimdi bu yüznumaralar farklı. Alafranga yüznumaralar kapaklı oluyor. Alaturka yüznumaranın da üstüne bir tahta, bir taş filan konulabilse, etrafı yıkansa, pis yere su sıçrayıp da üstüne sıçramasa daha mahzursuz olur. Böyle bir şey olduğu zaman, o sıçramaların mahzurları olmuş oluyor. Yoksa gusül ve abdest caizdir.
b. Abdest Duaları
Soru:
Abdest alırken okunacak duaları söyler misiniz?
Abdest alacak kimse, abdeste başlarken Eûzü - Besmele çeker. Ellerini yıkarken şu duayı okur:
اَلْحَمْدُ للهِِ الَّذِي جَعَلَ الْمَاءَ طَهُورًا، وَجَعَلَ اْلإِسْلاَمَ نُورًا
(El-hamdü li’llâhi’llezî ceale’l-mâe tahûren, ve ceale’l-islâme nûrâ) [Suyu temizleyici, İslâm’ı da nur kılan Allah’a hamd olsun!]
Ağız yıkanırken:
اَللهُمَّ اَسْقِنِي مِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ كَاْسًا، لاَ أَظْمَأُ بَعْدَهُ أَبَدًا!
(Allàhümme eskınî min havdı nebiyyike ke’sen, lâ ezme’u ba’dehû ebedâ) [Ey Rabbim, bana Peygamberinin havzından bir kâse içir, ondan sonra hiç susamayayım!] Buruna su verilirken:
اَللهُمَّ لاَ تَحْرِمْن۪ى رَائِحَةَ نَعِيمِكَ، وَجِنَانِكَ!
(Allàhümme lâ tahrimnî râihate naîmike, ve cinânike) [Allah’ım, Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme!]
Yüz yıkanırken:
اَللهُمَّ بَيِّضْ وَجْهِى بِنُورِكَ، يَوْمَ تَبْيَضُّ وُ جُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ!
(Allàhümme beyyıd vechî bi-nûrike, yevme tebyeddu vücûhun ve tesveddü vücûh) [Ey Rabbim! Nice yüzlerin beyaz, nice yüzlerin kara olacağı o günde yüzümü nurunla beyaz kıl, nurlandır.] Sağ kol yıkanırken:
اَللهُمَّ أَعْطِنِى كِتَابِى بِيَمِينِي، وَحَاسِبْنِى حِسَاباً يَسِيرًا!
(Allàhümme a’tınî kitâbî bi-yemînî, ve hâsibnî hisâben yesîrâ) [Ey Rabbim! Kitabımı sağ elime ver ve hesabımı kolay gör!] Sol kol yıkanırken:
اَللهُمَّ لاَ تُعْطِن۪ى كِتَابِى بِشِمَالِى، وَلاَمِنْ وَرَاءِ ظَهْرِي،
وَلاَتُحَاسِبْنِى حِسَابًا شَدِيدًا!
(Allàhümme lâ tu’tınî kitâbî bi-şimâlî, ve lâ min verâi zahrî; ve lâ tuhâsibnî hısâben şedîdâ) [Ey Rabbim, kitabımı sol elime verme, arkamdan da verme ve hesabımı zorlaştırma!]
Baş meshedilirken:
اَللهُمَّ غَشِّنِى بِرَحْمَتِكَ، وَاَنْزِلْ عَلَىَّ مِنْ بَرَكَاتِكَ!
(Allàhümme gaşşinî bi-rahmetike, ve enzil aleyye min berakâtik) [Allah’ım, beni rahmetinle sar, üzerime bereketlerinden indir!] Kulak meshedilirken:
اَللهُمَّ اجْعَلْنِى مِنَ الَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ
(Allahümme’c’alnî mine’llezîne yestemiùne’l-kavle feyettebiùne ahsenehû) [Ey Rabbim, beni sözü dinleyip de ona en güzel şekilde tâbî olanlardan eyle...]
Boynunu meshederken:
اَللهُمَّ أَعْتِقْ رَقَبَتِى مِنَ النَّارِ
(Allàhümme a’tık rakabetî mine’n-nâr) [Ey Rabbim, benim boynumu ateş esaretinden kurtar!]
Ayaklar yıkanırken:
اَللهُمَّ ثَبِّتْ قَدَمَىَّ عَلٰى الصِّرَاطِ يَوْمَ تَزُولُ ف۪يهِ اْلأَقْدَامُ
(Allàhümme sebbit kademeyye ale’s-sıratı yevme tezûlü fîhî’l- akdâm) [Ey Rabbim! Nice ayakların kaydığı günde benim ayaklarımı sırat üzerinde sabit kıl!] Abdest bittikten sonra:
أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللُّٰه وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، وَ أَشْهَدُ أنَّ مُحَمَّدًا
عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ ـُ
(Eşhedü en lâ ilâhe illa’llàhu vahdehû lâ şerîke leh, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühû) [Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur, o birdir ve onun ortağı yoktur; ve şehadet ederim ki, Muhammed onun kulu ve elçisidir.]
اَللهُمَّ اجْعَلْن۪ي مِنَ التَوَّابِينَ، وَاجْعَلْن۪ي مِنَ المُتَطَهِّرِينَ ـُ
(Allàhümme’c’alnî mine’t-tevvâbîne, vec’alnî mine’l- mütetahhirîn) [Allahım, beni tevbe edenlerden eyle ve çok temizlenenlerden eyle!]
سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ، أسْتَغْفِرُكَ
وأتُوبُ إِلَيْكَ
(Sübhàneke’llàhümme ve bi-hamdike, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbü ileyke) [Allah’m, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim; şehâdet ederim ki senden başka hiçbir ilâh yoktur. Senden mağfiretini isterim ve sana tövbe ederim.] duaları okunur.
c. Misafirlikte Gusül
Soru:
Misafirliğe gidince, insan cünüb olursa, yıkanma imkânı olmazsa, ne yapmak lâzım?
Bu bir meseledir. İnsan kalktı misafirliğe gitti... Meselâ buradan kalktı, Trabzon’a gidecek. Gerede’de filânca arkadaşın evine misafir oldu. Gerede soğuk mu soğuk, çatır çatır... Uyudu,
uyandı. Eyvâh, ihtilâm olmuş; yıkanması lâzım... Utandı veya yıkanacak vakit yok... Bu bir meseledir tabii, zordur. Hamam varsa, gider, yıkanır. Böyle imkânın olmadığı bir köy de olabilir, sıkıntılı bir yer de olabilir. Evde de problem olabilir.
Bazıları, bunun bir mâzeret olduğunu ifade ediyorlar, “Gusül için teyemmüm câiz olur.” diyorlar. Tabii, söylemek, “Kusura bakmayın, yıkanmam gerekiyor.” demek daha iyisi... Diyemezse, en yakın zamanda yıkanmak üzere teyemmüm alır.
d. Vesveseden Kurtulmak
1. Soru:
Vesvese hayatımın her safhasına girdi; ne yapabilirim?
Abdestli gezecek, zikre devam edecek. Yaptığı işleri istişare ile yapacak. Vesveseye hiç itibar etmeyecek. Nasıl itibar etmeyecek?.. Vesveseli insan ne yapar meselâ, abdest alırken abdesti kaçtı sanar:
“—Eyvah, kaçtı galibâ!..”
Peygamber Efendimiz diyor ki:
“—Olmaz öyle şey!”
Birisine bakmış ki, bir kaç defa abdest alıyor. Sormuş:
“—Ne oluyor?”
“—Kaçtı gibi geliyor yâ Rasûlallah!” “—Olmaz! Kaçtı gibi gelmek olmaz! Sesini duymuşsan, ya da yellenme kokusunu duymuşsan, o zaman kaçmıştır.” “—Kıpırdar gibi oldu da, kaçtı gibi oldu...” “—Öyle, gibi olmakla kaçmaz.” diyor.
İnsan böyle yaptığı zaman, vesvese gider. Ama, gibi oldu diye ona itibar ettiği zaman, şeytan onu bir yakalar, götürür. Açar yarayı... Böylece insana abdestini bozuldu zannını veren özel bir şeytan vardır. Özel bir ismi vardır onun... Şeytan, insanların her çeşidini bir başka türlü aldatıyor. İnsan vesveseye daldı mı, çok fena oluyor. Vesveseye itibar etmeyeceksin!
Onun için, din adamı değil ama, rahmetli Necib Fâzıl demiş ki, “İki defa da abdestsiz namaz kıl, şu vesveseden kurtulmak için!..” demiş. Abdestsiz namaz kılınmaz ama, “Vesveseye itibar etme!” demek istiyor.
2. Soru:
Muhterem hocam, ben abdest almaya başladığım zaman abdest aldıktan sonra içime bir his geliyor. Abdestim bozuldu, diye devam ediyor. Tamamen abdestim bozuldu diyene kadar bu kelimeyi tasdik ettikten sonra sıkıntım kalmıyor. Aslında abdestim bozulmuyor. Bunu açıklar mısınız? Yellendim diye şüpheleniyorum, bu da genellikle namazı kılıp da cemaatten dağılırken oluyor. Ne yapmam lazım?
Bir hususi şeytan varmış, insanın abdestinde şüpheye düşürürmüş. ”Abdestin olmadı, abdestin olmadı!..” diye bir duygu veriyor. Birisi Peygamber Efendimiz’in zamanında tekrar tekrar abdest alıyormuş.
“—Yâ Rasûlallah, kaçtı gibi geliyor…” “—Gibi geliyor”a itibar yok! Kaçırdığına dair sesini duyarsan veyahut kokusunu duyarsan o zaman tamam. Aksi takdirde bir kıpırtı oldu, kaçmadı; abdestin kaçmadı! Kokusu ve sesi duyuluncaya kadar kaçmadı! Bunun vazifeli şeytanı var, sırf insanı burada tereddüde düşürmek için herkesin yanına gelir musallat olur, işi bu. Özel mesleği var, ö işi öyle yapıyor. Ona itibar yok, kaçmadı! Kendisi de söylüyor; “İçime öyle geliyor.” diyor.
“—Eûzü bi’llâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r- rahmâni’r-rahîm.” diyecek, itibar etmeyecek.
e. İdrar Yolundan Gelen Akıntı
1. Soru:
Büyük abdest yaparken meni çıksa, gusül abdesti almak gerekir mi?
Erkeklerin bazan idrar yaptığı esnada veya büyük abdest
yaptığı esnada, idrar mahallinden katılaşmış halde meni çıkar. Biraz daha izah etmek gerekirse; erkeğin önünden bir kaç çeşit
mâyi çıkar:
1) İdrar.
2) Büluğ çağına yaklaşmış olan bir erkekten şeffaf, kaygan bir mâyi çıkar; ona meziy derler. O kaygan mâyi çıksa insandan, abdesti bozulur ama, gusül gerekmez.
3) Namuslu, müslüman gençlerde —çünkü onlar haram yere sarf etmezler— büyük abdestini veya küçük abdestini bozarken arkadan yanar gibi olur. Hafif bir zorlama ile katı, beyazımsı, sulu nişasta gibi, pelte gibi bir şey çıkar. Bu meni’dir ama, deponun fazlalığından taşıp gelerek çıkmıştır. Şehvetle yerinden kopmamış olan meniden dolayı gusletmek gerekmez. O akıntıyı çıkarıp temizledikden sonra, abdest alabilir.
Şehvetle kopup yerinden çıkan meniden dolayı gusül gerekir. İnsan rüyadayken de olsa, yine gusül gerekir.
2. Soru:
Yirmi dört yaşında bekâr bir gencim. Ufak bir heyecan ve tahrik sonucunda idrar yolundan bir akıntı geliyor. Bu akıntı suya benziyor, şeffaf, yapışkan... Dört beş doktora gittim, çaresini bulamadım. Acaba gusül abdestim bozulur mu? Çaresini söyler misiniz?
Bu hastalık değil ki, doktora gidiyor. Bilmiyor, cahil... Bu normal bir şey... İnsanın burnunun akması hastalık mıdır, ağzından tükrük akması hastalık mıdır? Değil... Tükrük hazım için lâzım, burun için de sümük lâzım... Tabii nezle olmak hali ayrı da... Lâzım ki, Allah onu yaratmış. İnsanın kulağında akıntı var, zarı nemli tutmak için...
Bu akıntı da insanın normal vücudunun bir gereği... Vazifesi var o uzvun, onun içindir bu... Tabii, burada tahrike kapılmayacak, heyecana kapılmamağa dikkat edecek, mümkün olduğu kadar...
Bu akıntı gusül abdestini bozmaz, normal abdesti bozar. O akıntı geldi mi abdest bozulduğu için, yeniden abdest almak lâzım!..
Çaresi, zihnini ilimle irfanla meşgul etmektir, oruç tutmaktır. Evlenmektir bir çaresi de... Yirmi dört yaşına gelmiş; işini kurmuşsa, askere gitmişse, evlensin! Hayırlı bir yuva kurmasını tavsiye ederim. En doğrusu odur.
3. Soru:
Durup dururken, bir erkeğin tenasül uzvundan akıntı gelse gusül gerekir mi?
Gerekmez. “Bunu bilsinler.” diye utanılacak bir şey de olsa söylemek lazım.
4. Soru:
Şehevî hislerim uyandığı zaman tenâsül uzvundan meniye yakın biraz akça bir şey geliyor. Gusül abdesti almak her zaman gerekir mi? Böyle bir hal olduğu durumda ne yapmak lazım?
Bu tabii müstehcen bir konu gibi geliyor insana ama bunu konuşmamız gerekiyor. Neden? İlimde utanma yoktur. Hani doktorda utanma olmuyor ya, “Şuramda bir çıban çıktı.” diye gösterebiliyor ya... İlimde de konuları açmak gerekiyor.
Kardeşimiz bu konuyu sormuş. Cevap vermesek meçhul kalacak. Sonra o sormuş, ötekiler de içinden “Allah razı olsun, ben utanıyordum, soramıyordum, bu sormuş.” der. O bakımdan böyle sorular sorulur ve cevaplandırılır. Dinde bu konularda utanıp da söylememek, sormamak yoktur; sorup, öğrenip Allah’ın rızasına uygun hareket etmek vardır.
Bir erkeğin tenâsül âletinden gelen üç çeşit mâyi vardır. Birincisi evlat hâsıl etmeye sebep olan meni, yani sperm denilen hücrelerin olduğu şehvetle dışarıya atılan mâyidir. Bu şehvetle dışarıya çıktığı zaman o insanın gusül abdesti alması farzdır. Bir bu madde olmayan, bu kardeşimizin soruda tarif ettiği hisleri
uyandığı zaman beliren bir yaşlık vardır. Bu şeffaftır, uhu gibidir. Hani “uhu” diye bir yapıştırıcı var, sıktığı zaman bembeyaz çıkıyor, sürdüğü zaman da hafif uzuyor. Onun gibi de uzar. Biraz uzayan bir maddedir. Buna mezi derler. Ötekisi menidir. Kur’an-ı Kerim’de meni kelimesi geçiyor.
Mezi abdesti bozar, gusül gerektirmez. Yani öyle bir akıntı kendisinden gelen bir kimsenin abdestini tazelemesi gerekir; ama bu gusül almaya sebep olan bir olay değildir.
Gusül almaya sebep olan olay spermlerin, menilerin şehvetle dışarıya atılmasıdır. O zaman şehvetle dışarıya atılan şeyden gusül icap eder. Öyle olmazsa, böyle bir ıslaklıktan orayı temizleyip, onun sonunu alıp bekledikten sonra abdest almak gerekir. Abdesti bozulur, guslü gerekmez.
Bir de vedi denilen bir üçüncü malzeme vardır. Bu da bazen insandan gelir. Bu üçüncü malzeme de prostat salgısı diyorlar, orada birikiyor. Prostatta birikmiş olan evlat yapmaya mahsus olan bu spermli malzeme, orada fazla durduğu zaman, depo dolduğu zaman depodan taşıyor. Çünkü üretim bir taraftan devam ediyor; depo doluyor, depodan taşıyor.
Bu sefer insan idrar yollarında bir sıkıntı hisseder; “Bir şey takılıyor. Taş mı düşürüyorum, kum mu düşürüyorum?” gibi hafif rahatsızca bir şey olur ve oradan böyle bir şey çıkar. Bu kurumuş tutkala benzer. Kağıt yapıştırmak için beyaz tutkallar oluyor, kuru kuru, tutuk tutuk; ona benzer. Yani biraz katıcadır, pelte gibidir, pelteden daha serttir. Bu malzeme o depodan taşma malzeme olmuş oluyor.
Bu şehvetle gelmez. Hatta biraz da insanı rahatsız eder. “Allah Allah, bir sıkıntı oluyor, nedir?” derken bakar, böyle bir şey gelir. Bu da abdesti bozar. Onun arkası alındıktan, silindikten, temizlendikten sonra abdest alırsa insan, bu da guslü gerektirmez.
Demek ki mezi ve vedi denilen bu iki akıntıdan dolayı gusül gerekmiyor. Sadece meninin şehvetle dışarı atılmasıyla meydana
gelen durumda, rüyada olsun, meşru bir şeyden sonra olsun, gayrimeşru bir sebeple olsun, ne sebeple olursa olsun şehvetle dışarıya çıktığı zaman, gusül abdesti almak gerekir.
Gusül abdesti de ağzı üç defa, burnu üç defa yıkayıp da bütün vücudu çok dikkatli bir şekilde hiç kuru yer kalmayacak şekilde yıkamaktır; boy abdesti diyoruz.
Evet, böyle bir soru sordu. Bilmek gerekiyor. Bilmeyenlere de söylemek gerekiyor. Bilmeyen yanlış işler yapıyor. “Böyle bir şey oldu.” diyor, camiye gelmiyor, korkuyor; “Ben acaba abdestsiz miyim, gusülsüz müyüm?” diye. Bunlar bilinsin.
Bazen imtihanda heyecandan olur. Adam sınıfta, imtihanda hoca soru soruyor, tir tir titremeye başlar; hadi orada ıslaklığı hisseder. Bu gibi şehvetle gelmeyen meniden dolayı da bir şey icap etmez. Şehvetle gelmiyor, ondan dolayı da yıkanmak gerekmez.
5. Soru:
Şeytan bana devamlı olarak gusül abdesti alma vesvesesi veriyor. İki sebepten: Bir; uykudan kalktığım zaman. İki; tuvalette küçük abdesti bozduktan sonra bazen katı bir sıvı geliyor, bundan dolayı gusül abdesti almamın vesvesesini veriyor.
Tamam, bunların ikisi de vesvesedir, doğru tespit etmiş. Çünkü İslâm’da her şey ayan beyandır. Fıkıhta hele; pırıl pırıl, ayan beyandır. Deriyi etten jiletle ayırıp çıkartır gibi fıkıh her şeyi kesin olarak söyler. Bir insan yıkanmasının da kesin bir sebebi vardır.
Bu sebep nedir?
Guslü gerektiren sebep fıkıh kitabında yazılmıştır. Şehvetle yerinden hareket eden ve dışarıya çıkan meniden dolayı gusül gerekir. Fıkıhta ayıp yok, sorulduğu için de söylemek gerektiğinden, bunların da bilinmesi gerektiğinden bunu söylüyoruz.
“—Acaba benim yıkanmam mı gerekir?” diye düşünüyor.
Bu bir vesvesedir, yıkanması gerekmez.
Ne olması lazım? Kesinlik olması lazım. Kesinlik de bir maddî alâmetle olur. Alâmetleri varsa, kesin olarak, tamam yaşlık var, alâmeti belirtisi var, maddesi var; o halde yıkanacak. Yoksa, insan rüyasında görmüş olabilir, bir rüya görür ama alâmet yoksa o demek ki sonuçsuz bir rüyadır, o zaman yıkanması gerekmez. Maddeten izinin, eserinin olması lazım. O iz, eser ve yaşlık olmadığı zaman gerekmiyor.
Tabii yaşlık deyince de bunu açıklamamız lazım. Bir insanın yaşlık dediği şey birkaç şey olabilir. Ter olabilir; insan kalkıyor, yorganı çok iyi büründüğü için veya başından aşağı çektiği için sırılsıklam terliyor.
İki; “mezi” denilen bir sıvı var; bu yıkanmayı gerektirmez, sadece abdesti bozar. Uzvun intişârından hâsıl olan bir ıslanmadır, yolun ıslanmasıdır. Bundan dolayı gusül gerekmez.
Bir de “vedi” denilen bir şey vardır; bu da insanın prostat mahallinden yani meni torbasından mâyiin şehvetsiz olarak, birikim, depo fazlası olarak çıkmasıdır. Burada tarif edildiği şekilde, “katı bir sıvı geliyor” diyor, öyledir. Bu da guslü gerektirmez çünkü [şehvetsiz] olarak gelir. Hatta insanı rahatsız eder. Bir şey takılıyor, taş düşürüyor gibi olur; yani taş düşürmesine, kum düşürmesine benzer bir durum olur. Bu da guslü gerektirmez. Çünkü ortada şehvet bahis konusu değildir. Şehvetsiz geldiği zaman gusül gerekmiyor.
O halde özetlemek gerekirse: Uykudan kalktığı zaman insan velev ki bir rüya görmüş bile olsa, eser yoksa, iz yoksa o zaman yıkanması gerekmiyor, gusül alması gerekmez. Çok net. Kalbi de
mutmain olacak.
Şeriat o kadar kesin ki, mesela bir kuyunun içine koyun, leş düştü; iki yüz kova çıkartınca temiz olur.
Soran kadına hoca demiş ki:
“—Kızım iki yüz kova suyu çıkart, dışarıya dök, iki yüz birinci kovayı getir, ben içeceğim.” Niye böyle söylüyor? Kalbin mutmain olsun. Korkma, içinde
vesvese kalmasın. Çünkü vesvese şeytandandır. Ya nefisten olur ya şeytandan olur, doğru olmaz. O bakımdan vesvese yok.
Uykudan sonra bir meni yaşlığı yoksa, o zaman kişinin abdest alması gerekmiyor, bir. İkincisi; tuvalette abdest bozduktan sonra gelen bir akıntıdan, katı bir sıvıdan dolayı gusül gerekmez. O bir çeşit menidir; depo fazlası, oradan taştığı için, fazla geldiği için normal bir şekilde çıkıyor; sıkıntılı bir şekilde, taş düşürüyormuş veya kum düşürüyormuş gibi bir rahatsızlık tarzında çıkıyor. Bu da yıkanmayı, gusül abdesti almayı gerektirmez.
Ama bunlar abdesti bozarlar. Böyle bir şey çıktığı zaman insanın abdesti varsa yeniden abdest alması lazım. Ama gusül
gerektirmez.
f. Elbisede Necaset
1. Soru:
Ben bir yerde bir namaz kıldırdım; fakat sonra, iç çamaşırımda bir kirlilik gördüm. Bundan hiç haberim yoktu; ne yapmam lâzım?
Bizim de sormamız lâzım: Bu kirlilik nedir, ne kadardır? Çünkü avuç içi kadar olanı affolunuyor, bir mahzur teşkil etmiyor. Avuç içinden fazla ise, yâni şeriatin müsaade ettiği miktardan fazla ise; o zaman, elbisesi temiz değilken namaz kıldırmış olduğundan, kendisi o namazı iade eder. Cemaatten duyurabildiklerine duyurur; onlar da iade ederler. Duyuramazsa; onların namazı kabul olur.
Sonra, kirlilik nedir? Meselâ, meninin temiz mi, pis mi sayılacağı hususunda ulemânın ihtilâfı vardır. Ondan bir şey gerekmiyor.
2. Soru:
Caminin tuvaletinde ayakta bevl etmek için yerler var. Orada bazı kardeşlerimiz ayakta bevl ediyorlar. Bunun düzeltilmesini rica ediyorum.
Mâlum biliyorsunuz bu bevl, idrar demek; yani küçük abdest
demek. Bunun sıçrantıları insanın üstüne sıçrarsa kabir azabına sebep oluyor. Titiz olmak lazım, sıçrattırmamak lazım, dikkat etmek lazım, çömelmek lazım. Usulüne uymak lazım. Biz temiz insanlarız. Hem kendimiz temiz olacağız hem kalbimiz temiz olacak hem de elbisemiz temiz olacak. Paçalarımıza sıçrarsa olmaz. Paçalarımız modaya uygun olarak uzun olur da yerlerde sürünürse olmaz. Biraz kısa olacak. Suudi Arabistan’da entari yapıyorlar, etekleri arkadan uzuyor, erkekler giyiyor; olmaz!
Orada takvâ ehli insanlar “Yerlere sürünmesin.” diye biraz yüksek yapıyorlar. Doğru.
Çünkü İslâm temizlik dinidir. Sıçrama çok olduğundan dolayı ayakta bevl etmek doğru değildir, mekruhtur. Onun için çömeleceğiz. Sonra açıkta bevl etmek uygun değildir. Kapalı yerde yapmaya çalışması lazım.
Bu camimiz, bu cemaate dar geliyor. Allah razı olsun, Allah adetlerinizi çoğaltsın. Allah size dünya ve âhiretin hayırlarını
ihsan etsin. Bizim bu camimizin kapasitesi üstünde cemaati var. Biz “Bu cemaate hizmet olsun.” diye o yüznumaraları büyütmeye niyetlendik. Niyetimizde bu var ama insanın eli her niyet ettiği şeye de kolay ermiyor. Kolay değil. Para toplayıp bu işi yapacağız.
Sayenizde yan tarafı epeyce geliştirdik, yıktık, yeniden yapacağız, güzelleştireceğiz. Yüznumaraları da büyüteceğiz. O zaman inşaallah öyle küçük abdest yeri hiç yapmayalım. Daima hep kabinde olsun, kimse görmesin. Hem de öyle ayakta olmasın.” diye kardeşimizin ikazı yerindedir. Dikkat edelim. Önemli bir pratik şey. İlgileniyoruz, niye ilgilenmeyelim? Günde en aşağı iki üç defa olan bir şey. İnsanın başına gelen bir şey, dikkat etmezsek çok olan bir şey.
Kimisi yüznumaraya gidiyor. Ondan sonra hemen dönüp geliyor. Gel bakalım buraya! Aç bakalım pantolonunu… Bak iç donun sırılsıklam. Çünkü beklemedi, istibra etmedi. Temizlemeden yürüyor. Yürüyünce o birikintiler damla damla çıkar. Hem abdest bozulur. Abdesti almışsın. Şadırvanda abdest aldın, yürüyüp gelirken oradaki birikmişler dışarı çıkıyor, burayı ıslatıyor.
Olmaz! Adamakıllı berî olacak. İbra edecek; ondan kurtulmuş olacak. Silecek, yıkayacak, tedbir alacak.
Biz temiz insanlarız. Öyle kâfir gibi geliyorlar, görüyoruz. Uluslararası seyahatlerde benzin istasyonlarına geliyoruz. Sesini de duyuyor insan. Şaldır şuldur, şaldır şuldur, şaldır şuldur… Şapır şupur, şapır şupur; çıkıp gidiyor. Biz öyle değiliz. Bizim işimizin temiz olması lâzım!
3. Soru:
Elbiseleri kuru temizlemeye vermenin İslâmî yönden bir sakıncası var mı?
O temizleme işleminin şekline bağlı... Necis olan şeylerle, diğer elbiselerin hepsi aynı kaba dalıp çıkıyorsa, necâset hepsine bulaşır. Başka bir usülle yapıyorlarsa, olabilir.
g. Kolonya Kullanmak
1. Soru:
Abdestli iken kolonya kullanmışsa, elini yıkamadan namaz kılarsa, bir sakıncası var mı?
Kolonya bazı kimselere göre necistir, bazılarına göre necis değildir. Necis sayanlara göre, elleri necâsetli olduğundan, namazı câiz olmaz; yeniden kılması gerekir. O bakımdan, ihtilâftan kurtulmak için, ihtiyaten yıkamak lâzım!
2. Soru:
Kolonya koklama, sürünmek abdesti bozar mı?
Diyanet İşleri’nde bu mesele incelenmiş. Bozmadığına dair kanaate varılmıştır. Bazı kimseler ihtiyat ediyorlar. Bozmadığını düşünebilirsiniz.
3. Soru:
Kolonya kullanmak caiz midir? Misafire kolonya dökmekte bir vebal var mıdır?
Misafire kolonya hakkında ihtilaf vardır. Kolonyanın içinde alkol olduğu için “O alkol necistir.” diyen alimlere göre kullanmak ihtiyata uygun olmuyor. Necaset sürülmüş oluyor, necislik elbiseye geçmiş oluyor.
Fakat, “Caizdir; çünkü doğrudan doğruya alkolün, içkinin, hamr’ın kendisi değildir. Hamr’da da bulunan bir kimyevî maddedir. Bizzat kendisi olmadığından ve başka bir maksatla kullanılan ve içilmeyen bir şey olduğundan uygundur, mahzuru yoktur.” diyen de vardır. Onlara göre kullanılabiliyor, misafire de ikram edilebiliyor.
İnsan ihtiyaten, mümkünse kullanmaz. Esans şişelerinden ikram eder, gül yağı ikram eder. Ama madem böyle bir müsaade vardır gibi bir ruhsat tarafı da oluyor. Kullananları da pek aşırı suçlamamak lazım. İhtiyata uygun olan mümkünse
kullanmamaktır. Diyanet İşleri’nde sorulduğu zaman “Kullanılabilir.” diye fetva vermiş ama ihtiyaten, takvâ cihetiyle kullanılmasa daha iyi olur.
h. Alafranga Tuvalet
1. Soru:
Alafranga tuvaletin hükmü? Hangi durumlarda cevaz verilmiştir?
Alafranga tuvalet, alaturka tuvalet fark etmez. Eskiden hicazda berreye çıkarlardı. Ne yapsın, bir şey yok ki; araziye çıkardı. Bir şey yoktu. Sonradan o usül veya bu usül bulunmuş, etrafı kapalı olduktan sonra oluyor.
Bazı kimselerin de mesela dizleri bükülmüyor, hasta oluyor, yaşlanınca bir mecburiyet oluyor. Onun için “Alafranga yasaktır. Alaturka iyidir.” gibi bir şey yok. Dinimizde o hususta bir hüküm yok. İhtiyaca kalmış bir şey. Kendisini temiz koruduktan, ihtiyacını gördürdükten sonra görür biter. Bazen ihtiyarlar lazımlık bile kullanırlardı. Hani hastaların altına sürgü filan yapılır. Bunlar ihtiyaca ait şeylerdir.
Bu yasak, ötekisi İslâmî, bu gayri İslâmî diye bir şey yok. Bu hususta öyle bir sıkı [hükme] lüzum yok. Duruma göre [tercih] yapılabilir. Kullanışında üstüne sıçratmamak, kendisini korumaya dikkat etmek [şartıyla]...
2. Soru:
Hastalık dolayısıyla taharetsiz, silinerek namaz kılınır mı?
Demek ki birisi hasta, altını yıkayamıyor, tam temizleyemiyor, bir şeyle silecek. Namaz olur mu? Namazın olması için farzlardan birisi nedir?
Namazın dışındaki farzlardan birisi, necasetten taharettir.
Birazcık necaset bulaşırsa, kalırsa ne olur?
Bir lira büyüklüğünde, bir avuç ayasından biraz küçük bir miktara kadar bir af var. Bu hükümden anlaşıldığına göre orayı temizlerse, azıcık bir kıyıda kenarda birazcık bir şey kalsa ziyan etmiyor demek. Mazereti de var, tam yıkayamadı. Her zaman
zaten su bulunmazdı.
Biz şimdi Allah’ın bahtiyar kullarıyız şarıl şarıl sularımız akıyor. Git bakalım sen çöle; su yok, ne yapacak?
Taşla silerler, başka çareler... İslâm’da ayıp yok ya orasının pis durmasından temizlenme yolunu söylemek daha iyi, ne yapalım, bu olacak. Taşla temizlerlerdi. Taşla sıyırıp temizlerlerdi. Hâsılı, olur.
Ama orada kalan pisliğin miktarı, o necasetten taharet farzını ilga edecek miktara baliğ olursa, o zaman olmaz. Elbisesinde, üstünde pislik olmaması lazım. Temizleyebilmek şartıyla silerek olur. Suyla yıkamak mecburiyeti yoktur ama, suyla yıkamak aliyyü’l-âlâ oluyor. Mecburiyet değildir.
i. Abdesti Bozan Şeyler
1.Soru:
Abdestli bir kadın çocuk emzirdiği zaman abdesti bozulur mu?
Çocuk emzirmekle abdesti bozulmaz.
2. Soru:
İnsanın büyük abdest yaptığı yerden kurt gelmesi abdestini bozar mı?
Bozar. Hattâ bunun adı abdest bozan’dır. Bazı kimselerin barsaklarında parazit vardır, mak’adından kurtlar düşer. O abdesti bozar
j. Cuma Günü Tırnak Kesmek
Soru:
“Cuma günleri tırnak kesmek, fakirliğe dalâlettir.” diyorlar, doğru mudur? Bilgi verir misiniz?
Peygamber Efendimiz SAS, Hz. Ali Efendimiz’e hitabında; perşembe gününden cuma temizlikleri hazırlıklarını yapmayı; mümkünse tırnağı kesmeyi, kılları izale etmeyi, gusül abdestini
de Cuma günü almayı tavsiye etmiştir. Normal şekil bu. Ama bir insan herhangi bir şekilde cuma gününe erişti. Perşembeden kesemedi; yolcuydu, tırnağı yoktu. Cuma gününe geldi, tırnakları kocaman. Cuma günü kesmek de doğru değil. Şimdi ben ne yapacağım? Camiye kazma gibi tırnakla mı gidecek? Gitmeyecek. Cuma günü de kesebilir, bir mahzuru yoktur.
Temizliktir, mahzuru yoktur. Normal şartlar altında; “Hangi gün keseyim?” derse cumadan evvelki bir günde keser. Ama herhangi bir şekilde cumaya kalmışsa mahzuru yoktur; birisi bu.
k. Sargı Üzerine Mesh
1. Soru:
Elinde veya abdestte yıkanması farz olan bir yerinde küçük bir yara olup, üzerine bant yapıştıran kimse bu bantın üzerine mesh edebilir mi?
Evet, mesh edebilir. O bandı çıkarmasına lüzum olmadan üstüne mesheder. Eğer mahzuru varsa, suyu da geçirmesine lüzum yoktur. Sargı üzerine mesh babına girer bu... Belli bir zamanı da yoktur, istediği kadar, dayandığı kadar sargıyı yerinde tutabilir.
2. Soru:
Rahatsız olan bir kimse, “Abdest alırken kulağımın içini yıkayamıyorum.” diyor.
Kulağın içi yıkanmaz zaten. Herhangi bir yerde doktorların su değmeyecek diye mahzurlu bir kısım varsa, tabîb-i müslim-i hâzık öyle demişse o zaman su değdirilmez, abdest caiz olur. Çünkü o mâzurdur.
l. Guslü Gerektirir mi?
1 Soru:
Tedavi için kadın veya erkeğin fitil kullanması guslü gerektirir
mi?
Gusül gerektirmez. Abdesti bozulur, abdesti yeniden alması icab eder.
1. Soru:
Bir bayan, kadın hastalıklarından dolayı bir uzmana muayene olunca, gusül abdesti gerekir mi?
Kadınların tenâsül uzuvlarında bir rahatsızlık olduğu zaman, doktorlar bakıyorlar. Mümkünse, kadın doktor olacak tabii... Bakarken de oralara aletler sokmak gerekiyor. Bazı alimlere göre gusletmek gerekir. Bazıları, “Bu tıbbî bir şeydir. Şehevî bir şey değildir.” diye olmayabilir demişler ama, yıkanmak ihtiyata daha uygundur. Çünkü, ondan sonra bir sürü ibadet yapılacak; onun için, yıkanıvermesi daha uygundur.
m. Adetli Hanımlar
Soru:
Hanımların özel hallerinde (hayızlı iken) ilim öğrenmek üzere mescidlere gelmeleri câiz olur mu?
Mâzeretli kadınlara mescide girmek câiz olmaz! Kur’an okumak, namaz kılmak oruç tutmak, mescide girmek o hallerde yapılmaması gereken şeylerdendir.