İlâhiyat Fakültesi’nde okuyoruz. Birçok konuda o kadar tartışma var ki… Bizler sağlam, doğru fikre sahip olmak istiyoruz. Bunun için bize ne tavsiye edersiniz?


İlk başta, her zaman takvâyı tavsiye ederim. Takvâ ehli olun! Allah’tan korkun, tir tir titreyin! Ve günah işlemekten, yanlış söz söylemekten sakının. Birisini yanlış yere itham etmekten, eğriye doğru demekten, doğruya eğri demekten tir tir titreyin, takvâ ehli olun.

Ben İstanbul’da okudum. Ankara’da asistanlığı kazanıp da Ankara’ya giderken -—Allah razı olsun, Allah ömrünü uzun etsin, cennetlik eylesin—- babam bana:

“—Evladım, biz seni Ankara’ya ilim öğrenmeye, ‘Üniversiteye asistan oluyorsun.’ diye gönderiyoruz. Aman evladım, İslâm’dan taviz verme, dininden fedakârlık yapma, eğer üniversitede dinine bir tazyik, bir baskı olursa korkma evladım, bas istifanı, gel yanımıza, biz sana bakarız.” dedi.

“‘—Evlâdım, maaşsız kalacağım, aç kalacağım, açık kalacağım diye korkma! Şu maaş elden gitmesin, şu mevki makam kaybolmasın.’ diye dininden fedakârlık yapma.” dedi.

 

Bu çok önemli. Kim ne derse desin kınayanın kınamasından korkmayın, hakkı söylemek çok mühim muhterem kardeşlerim! Allah razı olsun, babam bana öyle dedi.

 

Bir de; her sabah fakülteye giderken on defa:

 

 رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً،

 

إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ (آل عمران:٨)

 

(Rabbenâ lâ tüziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ ve heb lenâ min ledünke rahmeh, inneke ente’l-vehhâb) âyetini okumamı söyledi.

Bunun mânâsı:

(Rabbenâ lâ tüziğ kulûbenâ) “Yâ Rabbi, kalbimizi saptırma; (ba’de iz hedeytenâ) hidayete erdikten sonra… (Ve heb lenâ min ledünke rahmeh) Bize fazl u kereminden rahmetini ihsan eyle… (İnneke ente’l-vehhâb) Biliyorum ki ya Rabbi, şekkim şüphem yok ki sen Vehhâb’sın, lütfedicisin, bahşedicisin!” (Âl-i İmran, 3/8)

 “Böyle dua et. Bu ayeti 10 defa oku, öyle git.” dedi.

 

İnsan şaşırabilir. Aklına mağrur olur, nefsine güvenirse Allah’ın istemediği işleri yaparsa edebi terk ederse Allah onu şaşırtır.

Neden? Hidayeti veren de, sapıtan da Allah’tır. Dalâlet te, hidayet te Allah’tandır. Edepsiz olursun, sapıtırsın. Seni edepsiz seni; “Hadi bakalım ne halin varsa gör.” der.

Onun için takvâyı tavsiye ediyorum, bu duayı okumanızı tavsiye ediyorum. Elinizi vicdanınıza koyun; tabi her şeyin doğrusunu öğrenmek için de, en büyük alime gidip sormak lazım. Birden karar vermemek lazım. Hâkim iki tarafı dinler, delilleri bulur, değerlendirir; kararı öyle verir. Hâkimlik zor bir meslektir. Hâkimler kıyamet gününde:

“—Keşke hayatta iken hiç hâkimlik yapmasaydık.” diye pişman olacaklar.

Neden? Adaleti temin etmek zor olduğundan, hâkimlik mesleği zor olduğundan. Tabii ilimde de gerçeği bulmak zordur. Çok dikkat etmek lâzım.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN