Bizim cemaatte niye ders alırken istihare yaptırılmıyor?
Ben istihare yapılmaz diye söylemedim. İstihare yapılabilir ama, gel de şimdi sen şu cami cemaatine istihare yaptır da, istiharelerini dinle! Beş yüz kişi ders alıyor. Haydi bakalım hocaefendi geç, bunların istiharelerini dinle; olacak şey değil!
Bu neden? Bu berekettir. Bu tekkenin bereketi var... Siz başındaki kimseye bakmayın, mübarek bir yer burası... Belki dünyanın etkin merkezlerinden birisi burası... Büyüklerin himmeti var burada, ruhâniyeti var...
Hocamız evliyâullahın çok büyüklerinden... Zamanında bilen bildi, bilmeyen bilmedi. Aleyhinde bile konuşan oldu ama, kerametleri silindir gibi ezip geçti. Herkese sorsan, nelerini biliyorlar, nelerini görmüşler!
Kerametlerinden bir tanesini söyleyeceğim: Şu anda belki aramızdadır. İhvânımızdan Dr. Sedat Bey lisede okurken, rüyasında üç defa bir zatı görmüş. Sedat Bey’e demiş ki, o mübârek zat:
“—Evlâdım bana gel, yanıma gel!”
Allah Allah! Üç defa bir şahıs rüyasına girdi, “Gel yanıma!” diyor ama, nereye gidecek? Kim bu? Adres yok, telefon yok... Rüyada “Bana gel!” deniliyor sadece...
Tabii, liseyi bitirmiş, tıbbiyeyi kazanmış, üniversiteye İstanbul’a gelmiş. Kumkapı yakınında, Kadırga Yurdu diye bir yurt var; orda kalıyorlarmış. Yurdun mescidi var... Muhtelif fakültelere giden arkadaşlar da orda namaz kılıyorlar; akşamları, yatsıları, sabahları... Fakat bazı akşamlar, yurttaki dindar arkadaşlar bir yere kaybolup gidiyorlarmış. Bir gün dayanamamış, demiş ki:
“—Siz nereye gidiyorsunuz bazı akşamlar? Kayboluyorsunuz. Aranızda fıs fıs bir şeyler konuşuyorsunuz, topluca bir yere gidiyorsunuz. Nereye gidiyorsunuz?”
Demişler ki:
“—Bir hoca var, Mehmed Zâhid Hoca diye... Zeyrek’te Ümmü Gülsüm Camii’nde sohbetler yapıyor. Çok mübarek bir insan... Onun sohbetlerine gidiyoruz. Yâni gizli değil, istersen sen de gel!” demişler.
O da “Pekiyi!” demiş, o da dindar... İlk defa o da kalkmış, o arkadaşlarıyla beraber bizim Zeyrek Ümmü Gülsüm Camii’ne gelmiş. Kendisi birkaç defa anlattı da, ben ondan şu kulaklarımla duydum:
“—Bir de baktım ki, beni rüyada üç defa çağıran şahıs, o şahıs!” diyor. “Namazdan sonra caminin ortasında oturdum. Cemaat biraz dışarı çıktıktan sonra ben hâlâ oturuyordum. Bana işaret etti, ‘Yanıma gel!’ dedi. Yanına gittim.” diyor. “Beni biraz beklettin be evlâdım!” demiş. Yâni, “Gel dedim de, çabuk gelmedin!” demiş. “Otur!” demiş, ders vermiş. Hocamız öyle bir insan...
Bak ben çok aciz bir kardeşinizim... Hiç beni tanımadan, hiç İskenderpaşa’yı bilmeden, rüyada “İskenderpaşa Camii’ne gideceksin, oradaki filânca hocadan ders alacaksın!” denilen ve elinde adresle gelip benden ders alan kardeşlerimiz var...
Onun için kalbinizi temiz bir kalp yapmağa gayret edin! Şekil, merasim önemli değil...