Bir kardeşimiz amansız bir hastalığa tutulmuş bir yakınından bahsediyor. Hastalık çaresizmiş, yavaş yavaş öldürüyormuş. İnsan şişip de ölüyormuş.


Bu doğru değildir. Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki:[46]

 

إنَّ اللهَ تَعالى أنْزَلَ الدَّاءَ والدَّوَاءَ، وجَعَلَ لِكُلِّ دَاءٍ دَوَاءً، فَتَدَاوَوْا،

 

 وَلاَ تَدَاوَوْا بِحَرَامٍ (د. عن أبي الدرداء)

 

(İnna’llàhe teàlâ enzele’d-dâe ve’d-devâe) “Allah hastalığı indirdi, devayı da, tedaviyi de indirdi. (Ve ceale külli dâin devâen) Her hastalık için şifa yarattı. (Fetedâvev) O halde tedavi olun! (Ve lâ tedâvev bi-harâmin) Ama haramla tedavi olmayın!” buyuruyor.

Demek ki her hastalığın çaresi var. Hangi çare, hangi ilaç? Bunu iyi bilmiyoruz ama, Peygamber Efendimiz’in bir hadis-i şerifini biliyoruz. Mesela Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:[47]

 

الحَبَّةُ السَّوْداءُ فِيهَا شِفَاءٌ مِنْ كُلِّ دَاءٍ إِلاَّ الْمَوْتَ

 (أبو نعيم في الطب عن بريدة)

 

(El-habbetü’s-sevdâü fîhâ şifâün min külli dâin ille’l-mevte) [Çörek otunda ölümden başka her hastalığa şifa vardır.]

Besmele çekerek çörek otuna devam etsin.

Peygamber SAS Efendimiz, ayrıca balda şifa olduğunu bildiriyor.

Birisi hastalanmış;

“—Bal ye!” demiş.

“—Yedim ama iyi olmuyorum.” demiş.

“—Git bir daha ye! Allah yalan söylemez.” demiş.

 

Kur’an-ı Kerim’de; “Balda şifa var.” buyuruyor.

Aynı zât bir daha gelmiş;

“—Yedim gene geçmedi.” demiş.

“—Git bir daha ye; Allah, Kur’an-ı Kerim’de, ‘Balda şifa var.’ diye bildiriyor.” demiş.

En sonunda;

“—Tamam yâ Rasûlallah! Sonucu aldım, şifa buldum.” demiş.

Dua edelim; amansız gibi görünen ve korkutan o hastalıktan, Allah hasta kardeşimizi kurtarsın... Cümle hastalarımıza deva versin, şifa versin… Allah cümlemize huzur ve afiyetle yaşamayı nasip eylesin.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN

[46] Ebû Dâvud, Sünen, c.X, s.371, no:3376; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.X, s.5, no:19465; Ebü’d-Derdâ RA’dan.

Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.53, no:28324; Câmiü’l-Ehàdîs, c.VII, s.475, no:6710.

[47] Buhàrî, Sahîh, c.XVII, s.449, no:5256; Müslim, Sahîh, c.XI, s.234, no:4104; Tirmizî, Sünen, c.Vİİ, s.355, no:1964; İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.250, no:3438; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.241, no:7285;  İbn-i Hibbân, Sahîh, c.XIII, s.435, no:6071; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.IV, s.373, no:7579; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.IX, s.345, no:19351; Ebû Hüreyre RA’dan.

İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.251, no:3439; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.

Buhàrî, Sahîh, c.XVII, s.448, no:5255; İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.252, no:3440; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.I, s.39, no:105;  Hz. Aişe RA’dan.

Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.39, no:28251-28255.