23. FAİZ

24. SAĞLIK



a. Her Hastalığın Şifası Var


Soru:

Bir kardeşimiz amansız bir hastalığa tutulmuş bir yakınından

bahsediyor. Hastalık çaresizmiş, yavaş yavaş öldürüyormuş. İnsan şişip de ölüyormuş.


Bu doğru değildir. Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki:46


إن اللهَ تَعالى أنْزَلَ الدَّاءَ والدَّوَاءَ، وجَعَلَ لِكُ لِّ دَاءٍ دَوَاءً ، فَتَدَاوَوْا،


وَلاَ تَدَاوَوْا بِحَرَامٍ (د. عن أبي الدرداء)


(İnna’llàhe teàlâ enzele’d-dâe ve’d-devâe) “Allah hastalığı indirdi, devayı da, tedaviyi de indirdi. (Ve ceale külli dâin devâen) Her hastalık için şifa yarattı. (Fetedâvev) O halde tedavi olun! (Ve lâ tedâvev bi-harâmin) Ama haramla tedavi olmayın!” buyuruyor.

Demek ki her hastalığın çaresi var. Hangi çare, hangi ilaç?

Bunu iyi bilmiyoruz ama, Peygamber Efendimiz’in bir hadis-i şerifini biliyoruz. Mesela Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:47




46 Ebû Dâvud, Sünen, c.X, s.371, no:3376; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.X, s.5, no:19465; Ebü’d-Derdâ RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.53, no:28324; Câmiü’l-Ehàdîs, c.VII, s.475, no:6710.

47 Buhàrî, Sahîh, c.XVII, s.449, no:5256; Müslim, Sahîh, c.XI, s.234, no:4104; Tirmizî, Sünen, c.Vİİ, s.355, no:1964; İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.250, no:3438; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.241, no:7285; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.XIII, s.435, no:6071; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.IV, s.373, no:7579; Beyhakî, Sünenü’l- Kübrâ, c.IX, s.345, no:19351; Ebû Hüreyre RA’dan. İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.251, no:3439; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Buhàrî, Sahîh, c.XVII, s.448, no:5255; İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.252, no:3440; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.I, s.39, no:105; Hz. Aişe RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.39, no:28251-28255.

557

الحَبَّةُ السَّوْداءُ فِيهَا شِفَاءٌ مِنْ كُلِّ دَاءٍ إِلاَّ الْ مَوْتَ

(أبو نعيم في الطب عن بريدة)


(El-habbetü’s-sevdâü fîhâ şifâün min külli dâin ille’l-mevte) [Çörek otunda ölümden başka her hastalığa şifa vardır.]

Besmele çekerek çörek otuna devam etsin.

Peygamber SAS Efendimiz, ayrıca balda şifa olduğunu bildiriyor.

Birisi hastalanmış;

“—Bal ye!” demiş.

“—Yedim ama iyi olmuyorum.” demiş.

“—Git bir daha ye! Allah yalan söylemez.” demiş.


Kur’an-ı Kerim’de; “Balda şifa var.” buyuruyor.

Aynı zât bir daha gelmiş;

“—Yedim gene geçmedi.” demiş.

“—Git bir daha ye; Allah, Kur’an-ı Kerim’de, ‘Balda şifa var.’ diye bildiriyor.” demiş.

En sonunda;

“—Tamam yâ Rasûlallah! Sonucu aldım, şifa buldum.” demiş.

Dua edelim; amansız gibi görünen ve korkutan o hastalıktan, Allah hasta kardeşimizi kurtarsın... Cümle hastalarımıza deva versin, şifa versin… Allah cümlemize huzur ve afiyetle yaşamayı nasip eylesin.


b. Afiyet İstemek


Soru:

Allah-u Teàlâ sevdiği kullara dünyada iken de dert veriyor; durum böyleyken bizler dualarımızda iki cihan saadeti istiyoruz. Bu meseleyi izah eder misiniz?


Peygamber SAS Efendimiz; “Allah’tan bir şey istediğiniz zaman afiyet isteyin, çünkü o hem mutluluğu ifade eder, saadeti ifade eder, hem de hastalıklardan sâlim olmayı ifade eder.” diyor.

Biz kul olarak isteriz; sıhhat isteriz, mutluluk isteriz, birçok

558

şeyler isteriz. İstemek de ibadettir. Olur veya olmaz, verilir veya verilmez, ayrı ama istenmesi ibadettir; böyle şeyleri istemek emredilmiştir, istendiği zaman sevap vardır. Bir de verilmesi ayrıca mükâfât olmaktadır.

O bakımdan istenir ama, Allah-u Teàlâ Hazretleri de kullarını çeşitli şekillerde imtihan ediyor. Bazen hastalık veriyor, peygamberlerine de vermiş. Eyüp AS karşımızda en büyük misal. Çeşitli maddî mânevî, bedenî rûhî sıkıntılar da olagelmiştir. Böyle bir şey olduğu zaman da kulun sabretmesi lâzım! Sabrından dolayı da sevabı vardır. Binâen aleyh hem iki cihan saadeti isteriz, istemeye devam edeceğiz; hem de ufak tefek imtihanlar olduğu zaman sabredeceğiz. Çünkü onlar da kullar içindir, bir hikmeti, sebebi vardır.


c. Dişlerde Dolgu ve Kaplama


1. Soru:

Dişlerin doldurulmasında dînî bir sakınca var mı?


Yoktur. Diyânet İşleri Başkanlığı’nda Din İşleri Yüksek Kurulu’na da sorulmuştur. Dişlerin dolgu yapılmasında bir mahzur yoktur. Dolgu yapılırken abdestli olmak mecburiyeti de yoktur. Başka bir mezhebe kaymak mecburiyeti de yoktur. O bakımdan endişe etmeyin.


2. Soru:

Ağzımızda dolgu kaplamanın abdestimize bir zararı var mıdır?


Ağızdaki dolgu ve kaplama abdeste zarar vermez. Bizim mezhebimizde, Hanefî mezhebinde de zarar vermez. O bakımdan diş tamiri, tedavisi yapılabilir. Sahabe-i kiramdan dişlerini altın kaplatanlar oluyordu, mahzuru yoktur. O zaman ayrıca abdest almak da gerekmiyor.


3. Soru:

“Diş dolgusu yaptırmak câiz değildir. Yaptıranlar da tekrar

559

söktürmesi gerekir yoksa kıldıkları namazları, yaptıkları hacları dolguları tekrar söktürüp kaza etmesi gerekir.” diyorlar, ne dersiniz?


Böyle bir saçma bir şey yoktur. Böyle aptalca itirazlara da lüzum yoktur. Çünkü, Peygamber SAS Efendimiz zamanında diş kaplaması yapılmıştır. Diyanetin bu hususta sorulan sorulara din işleri yüksek kurulunun da fetvası vardır. Abdestli olmak mecburiyeti de yoktur. Dişinin dolgusunu yaptırır, ondan sonra da ibadetleri Allah’ın izniyle makbul olur.

Din zorluk değildir, dinde zorlama doğru değildir.

Kolaylaştırmakla emretmiş Peygamber Efendimiz:48


يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا، بَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا (خ. ن. عن أنس)


(Yessirû ve lâ tuassirû) “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! (Beşşirû ve lâ tüneffirû) Müjdeleyin, sevdirin; nefret ettirmeyin, kaçırtmayın!” diye.

İşi yokuşa sürüp de adamın bütün dişlerini, yapılmış olan şeyi sökmek akıl kârı bir şey değildir. Böyle dini bilmeyenler, dinî mevzuatı, hadisleri, ayetleri bilmeyenler meseleyi karıştırıp da milletin aklını bulandırıp da fitne yapmasınlar.

Dini bilmeden ictihada kalkışmak çok günahtır, çok tehlikelidir, çok veballidir. Şaşırttırdıkları insanların bütün şaşkınlıklarının faturası kendisine gelir. Onun için böyle şeyler yapmasınlar, bu gibi insanlar hadlerini bilmesinler, bu işi



48 Buhàrî, Sahîh, c.I, s.122, no:67; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.I, s.365, no:625; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.III, s.443, no:5890; Enes ibn-i Mâlik RA’dan. Müslim, Sahîh, c.IX, s.152, no:3262; Ebû Dâvud, Sünen, c.XII, s.462, no:4195; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.IV, s.399, no:19588; İbn-i Asâkir, Mu’cem, c.I, s.338, no:695; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.V, s.177; Ebû Avâne, Müsned, c.IV, s.215, no:6558; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XIII, s.250, no:7319; Ebû Mûsâ el-Eş’arî RA’dan. Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XI, s.33, no:10951; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.III, s.37, no:5360; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XXIV, s.129, no:26792.

560

fakihlere sorsunlar. Yani ömrünü fıkıh okumakla, öğretmekle, öğrenmekle geçirmiş, Arapça bilen, ayet bilen, hadis bilen insanlar varken, Arapça bilmeyen, dini bilmeyen insanlara ne oluyor! Peygamber SAS Efendimiz’in zamanında yapılmış bu diş dolgusu, sana ne!

İşte bak kaplaması yapılmış, altın kaplamalı sahabe var. Böyle altın da olur çünkü altın ağızda okside olmuyor, bozulmuyor. Peygamber Efendimiz’in yaptığına itiraz etmeye ne hakkı var bir insanın!


4. Soru:

Çarpık olan, ısırmakta zorluk çıkaran ve dudaklara rahatsızlık veren ön dişlerin düzelttirilmesine ve yaptırılmasına cevaz var mıdır.


Düzelttirilmesine cevaz vardır; çünkü mahzur var... Mahzurun telâfisi caiz olur.


5. Soru:

Dişe sabit damak yaptırmak câiz midir?


Olabilir, caizdir. Dişe sabit damak yaptırmak abdeste mânî olmaz.


d. Misvak


4. Soru:

Misvak yerine diş fırçası kullanmak câiz midir; izah eder misiniz?


Misvak yerine dişleri temizlemek için bir başka vasıta kullanılması câizdir. Çünkü, Peygamber SAS Efendimiz bir hadis- i şeriflerinde buyurdular ki:49



49 Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.VI, s.288, no:6437; Abdullah ibn-i Amr ibn-i Avf el-Müzenî babasından, o da dedesinden.

561

اْلأَصَابِعُ تَجْرِي مَجْرَى السِّوَاكِ ، إِذَا لَمْ يَكُنْ سِوَاك (طس. أبو نعيم كثير بن عبد الله بن عمرو بن عوف المزني عن أبيه عن جده)


RE. 190/1 (El-esàbiu tecrî mecra’s-sivâk) “Parmaklar da misvak yerine geçer.” Yâni, ağzını yıkıyorsun, misvağın yok o sırada, parmağınla dişlerini, böyle ağzına parmağını sokmak suretiyle temizlesen o da olur. (İzâ lem yekün sivâk) “Misvak olmadığı zaman, o şekilde de olur.” Demek ki, misvak olmadığı zaman, parmakla olabildiği gibi, misvak yerine diş fırçası kullanmak sûretiyle de olabilir. Yalnız, misvak denilen dal parçasının çok şifası olduğunu doktorlar söylüyorlar. İnceleyen mütehassıslar, araştırıcılar söylüyorlar.

Biliyorsunuz bu diş fırçası çıkmazdan önce, asırlar boyu misvak kullanmıştı müslümanlar ama, sonra bu asırda diş fırçası icad edildi. Naylondan veya kıldan çeşit çeşit diş fırçaları yapıldı. Kılların zararlı olduğunu diş mütehassısları söylüyorlar. Şöyle izah ediyorlar:

“Kılların içinde yaratılışı dolayısıyla bir kanal vardır. İçi deliktir kılın... Yekpâre değildir. Kemiğin içinde ilik yeri oluyor, boş oluyor ya, onun gibi kılın da içi boştur. Böyle bir fırça ile diş fırçalandığı zaman, dişlerde bulunan mikroplar, bakteriler diş fırçasının kıllarının içine yerleşir, orada çoğalırlar. Bu sefer sen ikinci bir diş fırçalama yaptığın zaman, oraya geçerler. Diş etleri rahatsız olur.”


Bir kere kıl fırça kullanmayın!.. Kullanırsanız, kaliteli sentetik malzemeden yapılmış fırça kullanın!.. Kaliteli dediğim şudur: Bazı naylon fırçalar bir iki fırçalayışta kopuyor, insanın ağzına düşüyor. Onlar da yutulduğu zaman, naylonun hazmı olmadığından bir yere saplanıp kalıp kanser sebebi olabiliyormuş diye duyuyoruz. Kanserojen, kanser tevlid edici malzeme diyorlar.


Mecmaü’z-Zevâid, c.II, s.268, no:2577; Kenzü’l-Ummâl, c.IX, s.550, no:26168; Câmiu’l-Ehàdîs, c.XI, s.24, no:10166.

562

Buna mukabil misvağın böyle bir tehlikesi yok... Bilakis, misvağın telleri yutulsa, mideye de faydası da varmış. O bakımdan, misvağı tahtından kimse aşağıya indiremez!..

Misvağın olmadığı yerde, diş fırçası ile veya parmakla dişleri temizlemek mümkündür. Esas gaye dişlerin temizlenmesidir. Bu gayeyi tahakkuk ettirmede en güzel malzeme, halihazırda misvak oluyor. Dişler sıhhat kazanıyor.


Benim Ankara’da şu anda sağ olan bir tanıdığım var... Beraber dişçiye gitmiştik. Dedi ki:

“—Benim üç dört sene önce, her abdest alışta dişlerim kanardı, başım derde girerdi. Sonradan misvaka başladım. Şimdi o dertten kurtuldum.” dedi.

“—Getir bakalım, ağzını bir görelim!” dedi diş doktoru...

Dişçi koltuğuna oturttuk onu... Diş doktoru eğildi baktı, biz eğildik baktık. Ömrümde o kadar güzel ağız ve diş görmedim gibi geldi bana... İnci gibi dişler... Son derece sıhhatli, pembemsi, tatlı, güzel bir diş eti... Doktor da şaştı, biz de şaştık. Her abdest alışta, ağzına su verirken, çalkalarken kanayan diş etleri, ondan sonra bu kadar sıhhat nasıl bulmuş; hayretler içinde kaldık.

Onun için, bu misvakın tahtı çok yükseklerde... Ona öyle kolay kolay başkası denk olamayacak gibi görünüyor. Ama, yoklukta ne yapacaksın; kullanılabilir. Başka vasıtalarla da temizlemek câizdir.


e. Sıkıntı, İç Darlığı


1. Soru:

İçim daralıyor, ne yapmamı tavsiye edersiniz.


Kur’an okuyunca iç darlığı gider, ilme çalışınca iç darlığı gider. Böyle içim daralıyor diye de, kendi içinizi fazla dinlemeyin! İnsan

kendisini fazla dinledi mi, iyi olmaz; biraz dışa dönün!

Bu gibi duygular gençlik çağında çok olur. Büluğdan ve sâireden kaynaklanıyor. Fizyolojik değişiklikler oluyor, hormonlar

563

değişiyor. Bu gibi durumlarda ilim öğrenecek, bir sanatla meşgul olacak, spor yapacak... Oruç tutacak. Kendi içine de fazla yüz vermeyecek.


2. Soru:

Şu anda askerlik yapmakta olan bir gencim. Kalabalığa çıktığım zaman çok sıkılıyorum, mecbur kalmadıkça insan içine çıkamıyorum. Ne tavsiye edersiniz?


Bu güzel bir şey... Müslüman gençler hayâlı, edepli oluyorlar, utanıyorlar; normal... Bu hepimizde vardır. Bende onun söylediğinden daha fazlası vardı. Şimdi karşınızda konuşuyorum, görüyorsunuz. Zamanla geçer. Konuşmanın âdâbını öğrendiği zaman ve konuşacak bir fikri olduğu zaman, insan konuşur.

Hatiplik kitapları diyor ki: En konuşamayan, en aciz bir insanı

bile, yolda giderken itin meselâ... Yere düşürün... Adam kalkınca ne yapar? Hatip kesilir. Birinci sınıf hatip kesilir, birinci sınıf avukat kesilir, birinci sınıf kanun adamı kesilir... Neler söyler.

Anayasadan, insan haklarından, hürriyetlerden, haksızlıktan, insaftan, edepten, ahlâktan, dinden, imandan, ahiretten, cezâdan... Aklına ne gelse, hepsini söyler. Neden? Demek ki, söylenecek şeyi oldu mu, insan söyleyebiliyormuş.

Korkmayın, utanmak da Allah’ın bir ikramıdır. Bir gün Peygamber SAS Efendimiz, birisinin birisine hayâ hakkında nutuk çektiğini gördü. Yâni diyormuş ki anlaşılan ağabeyi kardeşine:

“—Yâ bu kadar utangaç olma! Biraz utanmayı bir tarafa at. Şöyle böyle... Biraz şu işi yap filan demek istiyor galiba.” Peygamber SAS Efendimiz diyor ki:50



50 Buhàrî, Sahîh, c.I, s.17, İman 2/14, no:24; Müslim, Sahîh, c.I, s.141, no:52; Ebû Dâvud, Sünen, c.II, s.667, no:4795; Neseî, Sünen, c.VIII, s.121, no:5033; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.147, no:6341; İmam Mâlik, Muvatta’ (Rivâyet-i Muhammed), c.III, s.453, no:950; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.374, no:610; Buhàrî, Edebü’l-Müfred, c.I, s.210, no:602; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.IX, s.369, no:5487; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.V, s.156, no:4932; Beyhakî, Şuabü’l- İman, c.VI, s.131, no:7701; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.537, no:11764; Abdü’r-

564

دَعْهُ، فَإِنَّ الْحَيَاءَ مِنَ اْلإِيمَانِ (حم. عن ابن عمر)


(Da’hü) “Bırak bakalım onun yakasını, (feinne’l-hayâe mine’l- îmân) hayâ imandandır.”

Hayâlı olmak, hayâsız olmaktan iyidir. Utangaç olmak iyidir. Konuşacak şeyiniz olduğu zaman konuşursunuz.

İlim öğrenin, hadis öğrenin, Kur’an öğrenin, büyüklerimizin hallerini öğrenin; söylenecek yerde onları söyleyin! “Bak aziz kardeşim! Ben kitaplarda şöyle okudum ki, senin bu yaptığın yanlıştır; sen böyle yapma!” veyahut, “Aziz kardeşim! Bugün kitapta şöyle bir fıkra okudum, çok hoşuma gitti; sana da anlatayım!” filân diyerek, böyle egsersizlerle düzelir.


f. Margarinler


1. Soru:

Katı yağlarda domuz yağı olduğu söyleniyor; acaba hepsinde var mı?


Hayır, hepsinde olduğunu söyleyemeyiz. Ayçiçek yağını veya pamuk yağını hidrojenize ediyorlar, margarin oluyor. Bazılarında domuz yağı da olabiliyor. Avrupa’da bunların formüllerini kâğıtlarına yazmak mecburiyeti var... “Hayvânî yağ vardır içinde...” dediler mi, domuz yağı oluyor. “Hayvânî yağ yoktur, sadece nebâtî yağ vardır.” dedi mi, domuz yağı olmuyor.

Türkiye’de bunlar garantili değil... Ben bu bakımdan değil de, sıhhatiniz bakımından kat’iyyen kullanmamanızı tavsiye ederim. Bunlar sıhhate zararlı ve insanın kanında kolesterolü arttırıp damar sertliği yapıyor diye bildiriyor doktorlar... Onun için, likid


Rezzak, Musannef, c.11, s.142, no:20146; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.VI, s.372; İbnü’l-Ca’d, Müsned, c.I, s.421, no:2872; Bezzâr, Müsned, c.II, s.256, no:6001; Hamîdî, Müsned, c.II, s.281, no:625; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.III, s.123, no:5782; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XII, s.467, no:12316.

565

yağları, akıcı yağları kullanın!..

Yağların en güzeli zeytin yağıdır. Zeytin yağının en güzeli de naturel olanıdır, tabii olanıdır. Onu bulup, onu kullanmağa çalışın! Öteki yağlara pek itibar etmeyin!


2. Soru: Nebati margarinlerde domuz yağı olduğu söyleniyor, duyduğumuzdan beri biz de almıyoruz. Fakat çocuklarımız bakkaldan bisküvi, çikolata vesaire alıyorlar, onlarda da nebati yağ var. Bu konuda bizi aydınlatır mısınız?


Nebati yağların hepsinde domuz yağı yoktur. Bazı firmaların sanayi bakanlığından aldıkları müsaade için verdikleri belgelerde, öyle don yağları kullanacaklarına dair ifadeler olduğundan, bazılarının kullandığı anlaşılıyor ama hepsinin domuz yağıyla yapıldığı söylenemez, adı üzerinde, nebati yağ. Nebat, “bitki” demek; nebati yağ “bitkisel yağ” demektir. Yani bitkiden çıkarılma. Ayçiçeğinden, pamuktan, mısırdan elde edilmiş olan yağı kimyevî bir usulle içine hidrojen, ilave etmek, hidrojenize edip katılaştırmak suretiyle tereyağ görünümünde bir yağ elde ediliyor; buna “margarin” deniliyor. Bunun nebati olanlarında bir şer’î mahzur yoktur.


Ama içine domuz yağı katılmış olan margarinler var mıdır?

Vardır. Mesela biz Münih’te otururken oranın daha önceden durumunu bilen, bizden daha önce orada oturmuş olan kardeşlerimiz bize söylediler:

“—Alacağınız yağların muhteviyat kısmına bakın. Nebati yağın içine; ‘Lezzet olsun diye veya başka sebeplerle hayvanî yağ da katılmıştır’ diye yazıyorsa, o zaman onu almayın!” Çünkü o hayvanî yağ dediği, işte basbayağı domuz yağıdır.

İçinde domuz yağı olduğu oradan anlaşılıyor. Bizim memleketimizde de formüllerine bakarsınız, kontrolünü yaparsınız. Özellikle devlet müesseselerinin, tarım kooperatiflerinin ürettiği şeyleri alırsanız, onlarda yalan yanlış beyan yapılmaz. Sorunuza doğru düzgün cevap verme mecburiyeti de vardır. Nebati margarinleri kullanabilirsiniz, şer’an bir mahzuru yok.

566

Ama bu izahı verdikten sonra, bir adım daha ileri giderek size bir başka tavsiyede bulunacağım. İçinizde doktor kardeşlerimiz de var, meseleyi biliyorlar. Nebati yağlar vücuda faydalı değil zararlı. Yâni hidrojenize edilmiş margarin yağlar ve genellikle bütün yağlar, tereyağı bile… Tereyağında bile bu var, zeytinyağında da var. Bunlar fazla alındığı zaman kanda kolesterol denilen bir fazlalık oluşuyor. O da damar sertliğine yol açıyor. Bu yağlar, yağ zerreleri damara yapışıyor. Damarları daraltıyor, kalp hastalıklarına yol açıyor. Bu sıhhî zarar, margarin yağlarında daha fazla oluyor, likid yağlarda daha az oluyor. Ama likid yağlar, akıcı yağlar da yine fazla miktarda alındığı zaman, kanda trigliserit denilen bazı maddeleri arttırıyor; o da zararlıymış.

Demek ki esas itibariyle, genel bir kaide olarak sıhhatimizin korunması için bu yağ işinden biraz uzak durmamız gerekiyor.

Ana kaide olarak yağları az kullanın, bir… İllâ kullanacaksanız margarin yağları kullanmayın, akıcı yağları kullanın, iki… Yağın katılaştırılmasının bir faydası yoktur. Sadece görünümü tereyağına benziyor. Görünümü güzel ama vücuda zararlı. Onun için akıcı, likid yağlar kullanın ve mümkün olduğu kadar da az kullanın! İllâ yağ kullanacaksanız, kullanmanız gerekiyorsa; bir teneke margarin kullanacağınıza bir kilo hâlis tereyağından kullanın, daha iyi.


Her şeyin hâlisini kullanın! Çünkü insan dünyaya bir defa geliyor, bu vücut insana bir defa veriliyor! Bir hasta oldu mu binlerce lira gidiyor, milyonlarca lira harcanıyor. Bu vücudu sıhhatli kullanalım. Hiç yağ yemesek, sırf ot yesek ölmeyiz. Bir şey olmaz. Yağı azaltmakta fayda vardır. Onu da ayrıca tavsiye ederim.

Yağı az yeyin! İllâ yiyecekseniz, akıcı yağları, en iyisi zeytinyağını tercih edin! Katı yağları mümkün mertebe kullanmayın. Pastaydı, börekti, çörekti; vıcık vıcık yağlar. İnsan gençken bir şey anlamaz.

“—Midem kaynıyor.” Hazmedemiyor da ondan.

“—Yemekten sonra bir hararet basıyor, iki saat üç saat devam ediyor.”

İşte mide onu halledeceğim diye akla karayı seçiyor da

567

ondan. Bu bakımdan sıhhatinize dikkat edin, yağı azaltın; sebzeyi, meyveyi taze taze, çok yeyin!


3. Soru:

Margarin yağları hakkında içinde domuz yağı olduğu söyleniyor.


Eğer domuz yağı olduğu ispat edilmişse o zaman yenmez. Ama mesela, şu markada belki vardır da bu markada yoktur. Domuz yağı olmadığı bilinen markalarda, haram malzeme olmadığı zaman yenilebilir. Yalnız sıhhate pek uygun değil. Margarin yağları damar sertliği yaptığı için uygun değil.

Bir gazete diyormuş ki: Bir insan bu yağlarda domuz yağı var dese ona inanılmaz, ancak insan kendi gözüyle görürse inanır.

Hayır, öyle değildir. Söyleyen şahıs itimatlı şahıssa, şehadetine güvenilen kimseyse, delili varsa, o zaman herkese inanılır.

Herkesin her şeyi görmesi mümkün değildir. Hilali bile bir kaç kişi görünce ötekiler uyuyorlar. O bakımda mesele delilin sağlam olması, şahidin sağlam olması meselesidir.


g. Yüzdeki Çiller


1. Soru:

Kardeşimin yüzünde, kendisini rahatsız edecek kadar benek benek çiller var... Kendisine çok nasihat etmeme rağmen bunlardan kurtulmak istiyor. Ne tavsiye edersiniz?


Bu cildiye mütehassıslarının bileceği bir şeydir. Çillerin bir kısmı belki tedavi ile geçer, belki de öyle kalacak. Allah öyle yaratmış. Hilkat, Allah’ın yaratması, ne yapalım? Kimisini uzun boylu yaratıyor, kimisini kısa boylu yaratıyor. Sarışın, esmer, vs. olabiliyor. Kaşı, gözü şöyle, böyle olabiliyor.

Kadere rızâ gösterecek, o da sevaptır. “Allah beni böyle yaratmış.” diyecek, korkmayacak, çekinmeyecek! Ne yapalım, Allah’ın takdiri...

Tedavisi var mı diye, cildiye mütehassısına göstersin.

568

h. Vücut Geliştirme


Soru:

Body-building sporu yapmanın günümüze göre yasak tarafı var mı?


Hayır, sporun yasak tarafı yoktur. Body-building dediği, adale ve sâire üzerine çeşitli gösterişli spor yapmak. Tabii bu da bir idman oluyor; kuvvet, meziyet kazandırıyor. Bedenin meziyetli, kuvvetli olması bir tâlim demektir. Nisbeten iyi bir şeydir.

Yalnız bu sporları yaparken, avret yerlerini açmamak esastır. Açarsa, o zaman günah olur. Normal bir sporda bile buna dikkat etmek lâzım. Meselâ, güreşi Efendimiz tavsiye etmiş. İncecik bir mayoyla yapar da eti, budu meydanda olursa, o zaman o spor

569

günah olur. Yâni giyimine dikkat etmesi lâzım!


i. Solaklık


Soru:

Oğlum her işini sol eliyle yapmaktadır. Zorlamama rağmen yemeyi içmeyi de sol eliyle yapıyor. Baba olarak ben ne yapayım, ne tavsiye edersiniz?


Bu solaklık, bir mecburiyetten oluyor. Zorlandığı zaman, bir takım psikolojik problemler ortaya çıkıyor. Yumuşaklıkla onu geçirmeğe çalışsın. Geçiremediği zaman mâzur oluyor.


j. Korkular


1. Soru:

Psikiyatride akrofobi, aerofobi; yâni yükseklikten korkma, açık alandan korkma denilen psikolojik hastalıklar var... Bunlarla ilgili bir şey tavsiye eder misiniz?


Kendilerine itimad ettiğimiz doktor kardeşlerimiz var, onlara müracaat edilebilir.

Bu daha ziyade insanın Allah’a tevekkülünün artmasıyla geçebilecek bir rahatsızlıktır. Allah’a tevekkül etmeyi öğrenmemiz lâzım!

Tevekkeltü ale’llah, laf olarak ağzımızdan çıkıyor ama, Allah’a dayanmak, “Yâ Rabbi ben sana güvendim. Elbette sana güvenen insana bir şey olmaz.” diye içine yerleştirmek lâzım!

Tevekkeltü ale’llah’ı çok söylesin bu kardeşimiz. Bir de Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâhi’l-aliyyi’l-azîm’i çok çeksin; doksan

dokuz derde devadır diye hadis-i şerifte geçiyor.

Ayrıca Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Hastalarınıza Fâtiha ve Kul hüva’llahu ehad okuyun! Kur’an-ı Kerim bir hastayı tedâvi etmiyorsa, o hiç bir şeyle tedavi olmaz.” Hadis-i şerifte böyle geçti. Okuyalım, Allah-u Teâlâ Hazretleri şifasını verir. Şifa

570

Allah’tan...

Kul hüva’llah okusun, Fâtiha’yı okusun; ondan sonra, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâhi’l-aliyyi’l-azîm’i çeksin! Allah şifa verir inşaallah...

Denedik bunları... Ben böyle hadis-i şeriflerde gördüğüm şeyleri bazı arkadaşlara söylüyorum; adam güle oynaya geliyor karşıma... “Allah senden râzı olsun hocam! Çok iyi oldu, iyi oldum tamamen...” diyor. Hadis-i şerifler haktır. Onun için öğrendiğimizi sıdk ile tatbik edelim!


k. Organ Bağışı


Soru:

Organ bağışı caiz midir, değil midir?


Bazı şartlarla caizdir. Organı alınacak şahsın rızâsı olması lâzım, hayatı bitmiş olması lâzım! Tam ölmeden orasını burasını alıp dağıtmak, kimsesi yok diye organlarını yağmalamak doğru değildir.

Ama hayatta iken de bazı kimseler organlarını bağışlayabiliyorlar. Fedâkâr bir anne, çocuğu yaşasın diye bir böbreğini aldırtıyor, ona bağışlayabiliyor. Bu fedâkârlığa dayanıyor. Kendi hayatı bir böbrekle de devam edebilirmiş diye, birisini veriyor. Olabilir.


l. Kadın-Doğum İhtisası


Soru:

Kadın-doğum ihtisası yapmaktayım. İki senesi bitti, tamamı dört sene... Tesettürlü olarak çalışıyorum. Ancak kadınlı erkekli bir ortamda çalıştığım için ve evdeki iki ufak çocuğumu bırakıp çalıştığım için vebale girer miyim? Çalışmaya devam edeyim mi?


Başlanan bir şeyin devamı iyi olur, yarım bırakılmaması iyi olur. Evet, kadınlı erkekli bir ortamda çalışıyor ama, kadın doğum

571

mütehassısı olduğu zaman, öteki kadınlarımızın doğumlarını kurtaracak, onlara hizmet verecek... Binâen aleyh, o niyetle çalışsın, Allah-u Teâlâ Hazretleri yardımcısı olsun, korusun...

Evdeki çocuğa da anneanne bakar, hizmetçi bakar, dadı bakar... Biraz da dikensiz gül olmuyor; mihnetsiz, meşakkatsiz, sıkıntısız iş olmuyor. Yarısı bitmiş, kalmış yarısı... Sabretsin, tamamlasın!


m. Saç Tıraşı


Soru:

Saç uzatmanın dinimizde hükmü nedir? Bir rivayete göre uzun saç sünnetmiş; bu doğru mu? Saçın uzunluğu en çok ne kadar olmalı?


Peygamber SAS Hazretleri saçını bazı kereler uzatırdı. Kulakları hizasına kadar uzadığı olurdu. Saç uzun olabiliyor. Bazen de usturayla kestirirdi. İkisi de mümkün. Temizlik bakımından kestirmek, üşümemek bakımından uzatmak olabilir.

Eskiden Acemlere benzer şekilde saçlarını tepelerinde bırakırlarmış, etrafını usturalarlarmış. Böyle öbek öbek, bölüm bölüm... Peygamber Efendimiz onu yasaklamış. Ya kesecek, ya bırakacak. Yarısını kesip yarısını bırakmak tarzına razı olmamış.

Uzun saç olabilir. Çok fazla uzun olmayacak. Avrupa da gördüm. Bizim kardeşlerimizden birisinin çocuğu; arkadan kız sanacak kadar saçını uzatmış. Olmaz! Bizim dinimizde erkeklerin kızlara benzemesi, kızların erkeklere benzemesi çok kötüdür, yasaktır ve “Allah lanet eder.” diye hadis-i şeriflerde geçiyor. Meselâ, ondan dolayı sakalını, bıyığını tıraş etmek uygun olmuyor. Çünkü o zaman yüzü kıza benziyor.

Kızın da erkeklere benzeyecek bir tavırda olması uygun olmuyor. Tesettüre dikkat etmesi, farkı ortaya koyması lâzım. Saçın aşırı uzun olmaması lâzım geliyor. Kulak hizası kadar olabilir. Kesilme tarzı da olabilir.


n. Cin Korkusu

572

Soru:

Bir arkadaşımız cinlerden dolayı rahatsızlık duyuyormuş, korkuyormuş.


Bu kardeşimiz günde beş yüz defa, ama mânasını düşünerek “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâhi’l-aliyyi’l-azîm” çeksin.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ b’illâhi’l-aliyyi’l-azîm ne demek?

“Güç ve kuvvet Allah’ındır, Allah’tan başkası zarar veremez. Gücün, kuvvetin sahibi Allah’tır.” demek.

Allah’a sığınsın, Tevekkeltü ale’llah desin, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâhi’l-aliyyi’l-azîm desin. Çünkü bu Arş-ı A’lâ’nın hazinelerinden bir hazinedir.

“Lâ ilâhe illa’llàh” desin! Bu konuda Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:51


لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ تَدْفَعُ عَنْ قَائِلِهَ ا تِسْعةً وَتِسْعِينَ بَاباً مِنَ الْبَ لًَءِ،


أَدْنـَاهَ ا الْهَمُّ (كر. والديلمي عن ابن عباس)


RE. 462/5 (Lâ ilâhe illa’llàhu tedfeu an kàilihâ tis’aten ve tis’îne bâben mine’l-belâi, ednâhe’l-hemmü) “Lâ ilâhe illa’llàh sözü, bunu söyleyen kimsenin üzerinden 99 çeşit belâyı def eder. (Ednâhâ) En aşağısı, (el-hemmü) hem’dir; yâni tasadır, üzüntüdür, gam çekmektir, iç sıkıntısıdır.”

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ b’illâhi’l-aliyyi’l-azîm’i anlamını düşüne düşüne çeksin. Allah’a tevekkül edene hiçbir varlık zarar veremez. Ne Amerika, ne Rusya, ne cinler, ne periler, ne şeytanlar…


إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ



51 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.V, s.8, no:7280; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XVII, s.172; Kazvînî, Ahbâr-ı Kazvin, c.I, s.429; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan.

Kenzü’l-Ummâl, c.I, s.82, no:226.

573

(النحل٩٩)


(İnnehû leyse lehû sultànün ale’llezîne âmenû ve âlâ rabbihim yetevekkelûn) ayet-i kerimesinde Cenâb-ı Hak ne buyuruyor?

“Şeytanın, cinlerin, iman edenlere ve Rabbine tevekkül edenlere gücü yetmez, dişi geçmez.” (Nahl, 16/99) demek oluyor.

Onun için Allah’a tevekkül edin! Allah, Kur’an-ı Kerim’de:


وَعَلَى اللهِ فَتَوَكَّلُوا إِنْ كُنتُمْ مُؤْمِنِينَ (المائدة:٣٢)


(Fetevekkelû inküntüm mü’minîn) “Mü’minseniz, Allah’a tevekkül edin!” (Mâide, 5/23) diye emrediyor.


وَتَوَكَّلْ عَلَى اللهَِّ (الاحزاب:٣)


(Fetevekkel ale’llah) “Allah’a tevekkül et!” (Ahzab, 33/3) diye çok ayet-i kerimelerde geçiyor.

Evrad kitabımızda tevekkül bölümü var; o ayet-i kerimeleri biliyorsunuz.


Allah tevekkülü emrediyor da, hiç tevekkül ediyor musunuz?

Biraz tevekkül edin, biraz emir tutun. “Tevekkeltü ale’llàhi yâ Rabbi!” deyin, ne olacak?

Allah istemeden, birisi gelip de senin canını alabilir mi?

Alamaz. Ömrün vadesi dolmadan canın çıkar mı? Çıkmaz. Allah sıhhat verdiyse, seni birisi hasta edebilir mi? Edemez. Seni ateşin içine atsalar, ateş seni yakar mı? Yakamaz.

Va’llàhi, bi’llâhi İbrâhim AS’ı yakmadı; Allah izin vermezse yakamaz. Denizden yarıp geçirir Allah, ateşi gülistan eyler.

Kendisine tevekkül edene, ateşi gül bahçesi eyler, denizi yol eyler.

Mûsâ AS’a yol etmedi mi?

Cenâb-ı Hak bize Kur’an-ı Kerim’de onları niye söylüyor?

“İbret alalım, bilelim, korkmayalım!” diye.

Korkmayın! Korkarsanız, Allah’tan korkun.

574

“—Ya ben Rabbimin rızasını kaybedersem!” diye korkun, ağlayın! Ama lütfen Allah’tan gayrıdan korkmayın! Müslüman Allah’tan gayrıdan korkmaz. Şeytandan da korkmaz, cinden de korkmaz.


o. İlk Yardım


Soru:

Memleketimde ilk yardım kursu vereceğim, duanızı istiyorum.


Biz; kadınların ve erkeklerin, bilgili, görgülü yetişmesine önem veriyoruz. Hanımların dinî bilgiler bakımından, dünyevî bilgiler bakımından ihmal edilmesini doğru görmüyoruz. Hanımlarımıza, çocuklarımıza dinî bilgiler kadar dünyevî bilgileri de verme taraftarıyız. Ehliyeti alsınlar, helikopter kullanmayı öğrensinler, uçak kullanmayı öğrensinler, av tüfeği kullanmayı öğrensinler. Bir tüfek patlayınca korkmasınlar…

Dünyanın bin bir türlü hâli var, diye her şeyi öğretiyoruz. İlkyardımı da öğretiyoruz. Trafik kazası olabilir, harp olur darp olur. Etrafımız düşmanlarla dolu. Pattadak bir şey patlayabilir. Serinkanlı olmak lâzım. Allah yolunda hazır olmak lâzım! Gelen olayları metanetle karşılamak lâzım. Peygamber SAS’in savaşlarında İslâm ordusunun aşlarını pişiren, yaralılarına yardım eden müslüman hanımlar vardı. Hayatın bin bir türlü hâli olduğundan, bunların hepsi gerekiyor. Peygamber Efendimiz; “Yüzmeyi öğretmek, ok atmayı öğretmek, yazı yazmayı öğretmek lâzım!” diyor. Denize düştüğü zaman insan kendisini kurtarabilmeli. Bunların hepsi gerekli.

Geçen gün bir yerde geziyorduk da deniz kenarında bir güzel bina gördük. Ben bizim arkadaşlara talimat verdim: “Gidin, sahibiyle konuşun. Biz burada daimî bir eğitim müessesesi kuralım. Yüzme, diğer sporlar ve dinî bilgileri verecek bir okul açalım.” dedim.


Bu kardeşimiz de demek ki tavsiyelerimize uygun olarak memleketinde ilkyardım kursu açacak. Bir yangın olduğu zaman,

575

bir trafik kazası olduğu zaman, birisi yaralandığı zaman ilkyardım gerekiyor. Dağda bayırda, ormanda yaralıyla sen baş başa kaldın; doktor yok, hastane yok, ameliyat imkânı yok! İlkyardım gerekiyor. Doktor gelinceye kadar, sedyeyle yerine ulaştırılıncaya kadar bir şeyler yapmak lâzım. Kanın akmasını engellemek lâzım vs.

Biz burada kliniklerimizde, bu çeşit bilgileri öğreten kurslar yaptık. Ayrıca geçtiğimiz senelerde bir kamp tertiplemiştik. Orada oymakbaşı, izci başkanı bazı kimselerin dersleri filan oldu. Gittim, koca sakalımla oturdum. Orada izcilik bilgilerini talebe gibi dinledim. Vallahi hoşuma gitti. Bu çeşit şeyleri her müslümanın bilmesi lâzım. Pratik bilgiler, çeşitli beden kabiliyetleri; iple ağaca tırmanmak, inmek, çıkmak vs. Bu gibi bilgiler lâzım ve bu bilgilerin okulları olmuyor. Ama bu gibi bilgileri çoluk çocuğumuza, kendimize öğretmemiz lâzım. Hantal olmamamız lâzım! Bisiklete binmeyi bilmeli. Motosiklete binmeyi bilmeli. Araba kullanmayı bilmeli. Kadın erkek herkes! Ben düşünüyorum; tozlu topraklı, zor. Sıhhate de zararlı ama motosiklet kullanmayı da öğreneyim, diyorum. Bisiklet kullanabiliyorum da, motosiklet biraz hızlı ama bilmek lâzım. Şaşırmamak lâzım.


Kompüter kullanmayı öğrenmek lâzım. O bilgisayarlar karşısında şaşırıp kalmamalı. Tık tık bir yere basıyorsun bir şeyler oluyor. Ne oluyor? Nasıl kaydedeceksin? Nasıl arayacaksın, nasıl bulacaksın?

Çağa göre yetiştirmek lâzım. Peygamber Efendimiz’in çok güzel bir tavsiyesi var. Buyuruyor ki:

“—Çocuklarınızı kendi çağlarına göre yetiştirin, sizin çağınıza göre değil! Çünkü onlar o çağın insanlarıdır.” Şimdi bizim çocuklarımız hangi çağın insanı? Yirmi birinci Yüzyıl’ın insanı! Biz Yirminci Yüzyıl’ın insanıyız. Yirminci Yüzyıl 6 sene sonra bitiyor. Yirmi birinci Yüzyıl geliyor. Çocuklarımızı Yirmi birinci Yüzyıl’a göre yetiştireceğiz!

Helikopter kullansın, paraşütle atlasın, uzay bilgilerine sahip

576

olsun vs. şaşırmasın!

Ben şimdi bilgisayarlardan vs. ürküyorum. Çocukların oyuncakları; dıt dıt basıyorlar, bir şeyler oluyor. Vaktim de yok, gözüm de pek almıyor ama her şeyi öğrenmek lâzım. Hâsılı bunlara çalışın diyorum.


p. Ayakları Duvara Dayamak


Soru: Ayakları duvara kaldırıp dayayıp yatmak sünnet mi?


Hayır, ben hadis-i şeriflerde böyle bir hadis bilmiyorum. Yalnız bunun bazı kereler faydalı olabileceğini tıbben düşünebiliriz. Çünkü insan çok yürüdüğü zaman veya ayağında varis vs. gibi rahatsızlıklar olup da damarları fazla tazyik altında olduğu zaman, duvarın kenarına yanaşıp, ayağının altına yastıklar koyup biraz ayağını yukarda tutmak, birikmiş kanın aşağıya doğru gelmesine sebep olabilir.

Bu, Peygamber Efendimiz’in yatmayı tavsiye ettiği şekil değildir. Normal insan yatışı değildir. Hasta yatışıdır veyahut yorgunluğun sebebiyle hasta gibi olmuş bir insanın durumudur.

Peygamber Efendimiz yüzükoyun yatan bir insanı “Bu şeytanın istediği bir yatıştır!” diye engellemiştir. Efendimiz’in sevdiği yatış tarzı sağ yanına, kıbleye doğru dönük olarak yatmaktır. Yüzükoyun yatmayı yasaklamıştır. Ben ayak dikmeyi de hadîs-i şerîflerden okumadım. Normal olarak edebe uygun gibi görünmüyor ama ayaklarındaki problemler geçsin diye sıhhat bunu gerektirebilir.


r. Az Uyumak


Soru:

Az uyumak için ne yapmalıyız?


Az uyumak için maddî tedbir olarak, akşam yemeğini vakitlice, akşam namazından sonra hafifçe yemek lâzım, bir. İnsan tıka

577

basa mideyi doldurursa olmaz. Yatsı namazını kılar kılmaz, işlerle fazla meşgul olmadan hemen yatmak lâzım. Yatarken Allah-u Teâlâ hazretlerini zikrederek, abdestli olarak, hafifçe dört rekât namaz kılıp, dua ile yatmak lâzım:


اَللَّهُمَّ أَيْ قِظْنِي فِي أَ حَبِّ السَّاعَةِ إِلَيْكَ، وَاسْتَعْ مِلْنِي بِأَحَبِّ


اْلأَعْمَالِ يَدَيْكَ


(Allàhümme eykıznî fî ehabbi’s-sâati ileyke, ve’sta’milnî bi- ehabbi’l-a’mâli yedeyke) Mânası şudur: “Yâ Rabbi! Sana en sevgili olan zamanda beni ibadete kaldır. Senin en çok sevdiğin güzel ibadetleri, amelleri işlemeyi bana nasip eyle.” diye dua ederek yatmalı! Allah inşaallah yardım eder, vakitlice uyur, vakitlice uyanır.


s. Kına Yakmak


1. Soru:

Hanımların kına yakması; sağ eline yakması söyleniyor ne kadar doğrudur, sol ele kına yakılmaz diyorlar?


Ben halk arasında iki eli kınalı olduğunu bilirim. İlle sağ eline yakılacak da sol ele yakılmayacak diye bilmiyorum. Hanımlar için kına bir süs malzemesidir. Belki sol el taharette kullanılıyor diye bazıları bunu çıkarmış olsa gerek ama, öyle bir şey yoktur.

Kınanın deriyi kuvvetlendirme, mantarı öldürme hassesi olduğundan, tıbbî bakımdan faydası da vardır. Her iki ele de olabilir. Tarihte de, günümüzde de kına iki ele de yakılabilmiştir. Bizde kına yakmak derler, nedense...


2. Soru:

Sürme ve ismit çekmek nedir?


Cevap: Sürme göze çekilen koyulaştırıcı malzemeye

578

derler. İsmit de o sürme malzemesinden bir çeşidinin adıdır, bir madde adıdır. Gözü sürmelemek gözün etrafını koyulaştırdığı için sanki renkli gözlük camı gibi güneşli beldelerde işe yararmış. Onun için sürme çekmenin Arabistan’da çok ehemmiyeti vardır çünkü güneş fazladır. Peygamber Efendimiz sürme çekerdi, sahâbe-i kirâmına tavsiye etmişti. Sürme çekmek sünnettir. Erkekler de çeker. Yanlış duymadınız, erkekler de çeker kadınlar da çekebilir. Başkasına ziynetini göstermemek şartıyla göz ağrılarına iyi geliyor.


t. Özürlülük


1. Soru:

Elimden özürlü üniversite öğrencisi bir gencim. İslâmî açıdan özürlü olmanın nedeni nedir?


Nedeni kaderdir. Allah-u Teâlâ Hazretleri özürlü yapmış. O âzâya özür vermiş. Olabilir. Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki; “Bir kimsenin Allah çok kıymetli uzvu olan görme duygusunu alsa kör etse o da ona sabretse bunun mükâfatı cennetten başka bir şey değildir!” İnsanlara bazen böyle çeşitli imtihanlar gelir. Trafik kazası olur; eli gider, ayağı gider, gözü kör olur. Hastalık gelir, şeker

hastası olur, gözü görmez olur vs. Bunlar imtihandır, kaderdir. Sabredecek. Sabrettiği zaman mükâfat alır. Esbâbına tevessül edip tedaviye çalışacak. Tedavisi mümkün olmayarak sakat olarak doğmuşsa, Allah onu bu dünyada böyle imtihan ediyor. Kadere razı olacak. O tarafa aklını takmayacak. O hâliyle hayat imtihanını güzel başarmaya çalışacak.


2. Soru:

Sakatlıkların akraba evliliğinden olduğu söyleniyor, bu konuyu aydınlatır mısınız?


Akraba evlilikleri her zaman sakatlığa sebep olmaz. Bizim

579

köyden benim tanıdığım pek çok insan var, herkes köyde birbirinin akrabasıdır, hiç de bir şey olmuyor. Böyle bir laf çıkartılmış, doğruluğu ne derecedir bilmiyoruz. Allah’ı sığınırsan, Allah yolunda gidersen, inşallah bir şey olmaz, Allah korur.

Belki sakatlıklara sebep olan dinin yasakladığı bazı haramların icra edilmesidir, içkinin içilmesidir, daha başka şeylerdir. Ondan oluyordur Allahu a’lem. Belki televizyonun karşısında duruyor, radyasyona maruz kalıyor, onlardandır. Onların hepsini bir tarafa bırakıp da, akrabalarla evlenmeyi korkutucu bir hale getirmeyi de ben anlayamıyorum.


u. Krem Kullanmak


Soru:

Krem kullanmaya müsaade var mıdır? Hangi kremleri kullanabiliriz?


Bu kremin terkibiyle ilgili bir şeydir. Kremlerin terkibinde haram bir malzeme yoksa kullanılabilir. Meselâ, kışın elleri çatlıyor insanın... Limonlu, vazelinli filân bir şeyler sürdüğü zaman, çatlaklar cayır cayır yanıyor ve iyi geliyor. Öyle bir şey sürülebilir. İçinde haram malzeme yoksa, çeşitli tıbbî sebeplerle krem kullanılabilir.


v. Hacamat Yaptırmak


Soru:

Boynuz yöntemiyle hacamat yapılır mı? AİDS mikrobu kaparım diye çekiniyorum. Hacamat olabilir miyim?


Steril diyorlar; sterilize etmek, yani mikrop olmayacak hâle getirmek lâzım! Mikrobun bulaşması çizilen şeydendir veya kullanılan diğer malzemedendir. Çizilen jilet mikroplu olunca, mikroplu bir hastada kullanılmışsa, sende de kullanılınca geçer. “Âletler iyi temizlenmemişse, dişçinin âletlerinden bile geçer.” diye

580

söylüyorlar. “Berberin usturasından geçer.” diye söylüyorlar. Dikkat etmek lâzım.

Hacamat hakkında hadis-i şerifler var. İnsan sıhhat kazanıyor, kanın fazlası gitmiş oluyor, tansiyon düşmüş oluyor.


y. Hastalıkta Namaz


Soru:

Beş aydır hastalandığım için sohbetlere gelemiyorum. Dersimi oturduğum yerden yapıyorum. Namazımı da oturarak kılıyorum. Mahzuru var mı?


Özürlüdür, kalkarak kılamıyorsa oturarak kılar. Oturarak kılamıyorsa yattığı yerden başıyla ima ederek kılar. Abdest alamıyorsa teyemmüm yapar. Ama gene ibadetlerini yapacak. Dersini zaten oturduğu yerden de yapar, yattığı yerden de yapar. Namazı da oturduğu yerden kılmaya müsaade var. Kalkmaya kàdir ise, ayakta kılmaya muktedirse ayakta kılacak. Ona muktedir değilse veya tıbbî bakımdan mahzurluysa, oturduğu yerden kılacak. Oturduğu yerden de eğilemeyip secde yapamıyorsa, başıyla o zaman ima ile kılacak. Başla ima, gözle ima demek değildir. Başını hareket ettirecek. Bu rükû, bu secde demek. Öyle kılacak.


z. Çeşitli Hastalıklar


1. Soru:

Benim kızım baygınlık geçiriyor, dua eder misiniz?


Dua ederiz ama, tabîb-i müslim-i hâzıka, yâni mesleğinde mâhir bir müslüman doktora da göstersinler, o baygınlığın sebebini araştırsınlar.

Bal şerbeti içirsin, çörek otu yedirsin. Şifâ ayetleri vardır evrad kitabımızda; onları da okusun!

581

2. Soru:

Yedi yaşında bir oğlum var; sürekli sancısı oluyor. Doktora götürdük, bir teşhis koyamadılar. Ne tavsiye edersiniz?


Allah şifa versin... Bazı hastalıkların böyle mahiyeti anlaşılamıyor. Çörekotuyla bal yedirsin çocuğuna... Çünkü Peygamber Efendimiz, çörekotunun ölümden başka her derde şifa olduğunu hadis-i şerifinde bildirmiş. Balın da,


فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ (النحل:٩٦)


(Fîhi şifâün li’n-nâs) [Onda insanlar için şifa vardır.] (Nahl, 16/69) diye ayet-i kerimede şifâlı olduğu söylenmiş olduğundan, onlara devam ettirsin!

Çörekotunun 21 tanesini ayırsın, her biri için besmele okusun; balla karıştırıp sabah, öğle, akşam yedirsin!


3. Soru:

“İbrâhim Hakkı Erzurûmî Hazretleri, insan uzuvla- rından bahsederek karakter analizi yapıyor. Şahsen ben psikolojik olarak etkilendim. Onun tarif ettiği tipler gerçekten meziyetli olur.”


Onlar umûmî kàide değil. ”Şöyle olanlar belki biraz böyle olabilir.” diyebilir ama, mutlaka öyle olur manasına gelmez. Allah yaratmıştır.

Kulların boylarıyla, renkleriyle; yüzünün hattının, kaşının, sakalının şekliyle onun ilgisi yoktur. Allah-u Teàla Hazretleri duaları kabul ediyor, kullarına lütfediyor. Kardeşlerimiz onlardan etkilenmesinler. O sadece tahmini bir takım bilgilerdir, kesin değildir. Allah hepinizden razı olsun.

582
25. KIYAMET ALÂMETLERİ