23. FAİZ
a. Faiz Haramdır
1. Soru:
Türkiye’de faizli bankalarda çalışmak veya onlarla alışveriş yapma caiz midir?
Peygamber Efendimiz’in kesin hadis-i şerifleri ve Kur’an-ı Kerîm’in kesin ayetleri vardır. Dinimizde faiz yasaklanmıştır. Faiz almak büyük günahlardandır. Faizin çeşitleri vardır. Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki:
“—Faizi alan da, veren de, faiz işlerini kâğıda yazan kâtip de, bu anlaşmayı şahit olarak destekleyen, oluşmasını sağlayan şahitler de melundur, lanetliktir.”
Faizden, faizli müesseselerden kaçınmak lâzımdır. Onlarda çalışmak, bu işlemleri yapmak da faizin kâtipliği ve şahidi gibi olduğundan dolayı doğru olamamaktadır.
Ama faizsiz bankaysa, finans kurumuysa, kendisine para yatıranlara sermaye ortalığı yapıyorsa o zaman faiz olmadığı için mahsuru yoktur. Yasak olan faizdir. Faiz olmadığı takdirde mahsuru yoktur.
Bir de yabancı diyarlarda gayrimüslimlerin diyarında yaşayan insanlar için Peygamber Efendimiz’in özel hadîs-i şerîfi vardır: O ülkenin kendi ahalilerinin kendi inançlarına ve mevzuatlarına göre caiz olan bir işlemi, bir müslüman orada kendi lehine ise yapabilir. Gayrimüslim diyarında, müslüman ile gayrimüslim arasında faiz muamelesi olabilir.
Çünkü o ülkenin ilgilileri razıdır. Bir müslüman gayrimüslim bir ülkeye gitmişse, onlarla anlaşmalı olarak gidiyor. Oradan da bir kişi İslâm ülkesine gelmişse, anlaşmalı olarak geliyor. Anlaşma şartlarına riayet etmesi lâzım. Anlaşma şartlarına
uygun olarak, onların kendi mevzuatlarında eğer bir müslümanın lehine bir şey varsa ondan istifade edebilir.
2. Soru:
Günümüzde faizin helâl olduğu söylenilmekte ve bunun helâl olmasının dayanağı devletin İslâm devleti olmayışı gösterilmektedir. Bu konuda bilgi verirseniz, müslümanlar için faydalı olacağını tahmin ediyorum.
Bu Türkiye’nin dârü’l-İslâm, dârü’l-harb olması meselesi münakaşasına biraz bağlıdır. Bu konuda alimlerin ihtilafı vardır. Büyük çoğunluğu “Dârü’l-harb değildir, dârü’l-İslâmdır.” diyorlar. Bazılarının hükmüne göre dârü’l-harb durumunda olabiliyor.
Alimlerin bir kısmı, dârü’l-harb’de de faiz gene haramdır diyor. Bizim inandığımızdan bazısı dârü’l-harb’de faiz ve diğer şeyler, yani onların mevzuatına göre normal olan şeylerden müslüman istifade edebilir diyor. Demek ki orada da bir ihtilaf var.
Esas itibareyle Allah’ın emri “faiz haram” demiş olduğundan insan böyle ihtilaflı şeylerde, tereddütlü şeylerde pervasızca hareket etti mi, sonunda bir yerde bir hataya düşüp takılıverir. Haramı haram bilip hiç ona yanaşmayıp, onunla uğraşmamak daha akıllıca, ihtiyatlı, dervişâne, takvaya uygun hareket olduğunu düşünüyorum.
3. Soru:
Kullanılmış bir altın bileziği borç verdim. Bileziği geri getirirken yeni bilezik getirirse, faiz olur mu?..
Hayır, faiz olmaz! Gramı önemlidir. Ağırlığı aynı olduktan sonra, yeni veya eski olmasının önemi yoktur.
b. Faizi Alan Kimse
1. Soru:
Bir kimse bankadan faizi aldıysa, bunu ne yapmalı?
Faizi aldığı zaman, faiz almanın günahını işliyor. Artık ondan temizlenmek için çırpınması lâzım!.. Kendisi yiyemez zâten de, alır almaz o günah kendisine bulaşıyor.
Bizim bir arakadş vardı Adapazarı’nda, çok sevdiğimiz bir kardeşimiz... Böyle bir mecburiyet olmuş, bir yerden faizi almış. Takvâ ehli, çok sevdiğimiz bir kimseye gelmiş, “Bu parayı ben ne yapayım?” demiş.
“—Sen bu parayı aldın mı?..” demiş.
“—Aldım.” “—Sen bu parayı aldın mı?..”
“—Aldım.” “—Sen bu parayı aldın mı?..” “Öyle çok sordu ki, bin kere pişman oldum aldığıma...” diyor.
“—Daha sana ne diyeyim, aldın, günaha girdin bir kere...” demiş.
Girdikten sonra çare arıyorlar. Kumaşın üstüne lekeyi döküyor, “Hocam, bunu nasıl temizleyebiliriz?” diyor. Temizlersin ama, eski temiz kumaş gibi olmaz.
2. Soru:
Bir tüccar işini devam ettirmek için, bankalarla çalışmak zorunda kalabiliyor. Yüklü miktardaki faizini almadığı takdirde bankaya kalacak. Böyle olacağına, bu faizi faiz olduğunu, kendi namına vermediğini, özelliklerini belirterek fakirlere veya bir hayır kurumuna, camiye, Kur’an kursuna verebilir mi?..
Bırakmasından, vermesi iyidir. En iyisi orayla iş yapmamasıdır. Ama ille yapmak zorunda kalıyorsa, bırakmamalı, almalı, dediğiniz gibi uygun bir yere vermelidir. Pakistan’daki alimlerin de böyle tavsiye ettiklerini duymuştum.
c. Faiz Yemek
1. Soru:
Babam hem bankadan para alıp faiz ödüyor, hem bankaya para yatırıp faiz yiyor. Yediğimiz içtiğimiz haram mı, bir kız evlât olarak ben ne yapabilirim?
Faiz yiyen bir insanın faizden başka gelen kazançları varsa; o zaman, muhtemelen onlardandır, öteki helâl kazancından isabet etmiştir diye düşünüp, yiyebirsiniz. Kazancı tamamen haram olan bir kimsenin ikramı da alınmaz.
2. Soru:
Hocam, mahallemde faiz yiyen bir akrabam var. Evinden su içsem, ekmek yesem olur mu?
Çeşitli kazancı olan insanların, kazançlarının bir kısmının harama dayanması, oradan hiçbir şey almamayı gerektirmez. Ama ekseriyet itibariyle harama dayandığı bilinen bir kimsenin yemeği yenmez. Ekseriyetle ticaretten kazanıyor da, biraz da ticarette faizli başka işler yapıyorsa; o onun hesabına kalır, sana helalinden gelir.
d. Yabancı Ülkede Faiz Almak
1. Soru:
Sayın Hocam! Benim param var, faizin haram olduğunu biliyorum fakat çok fakir bir aile için geçinsin diye faize versem olur mu? Bununla ev kirasını verebilir mi?
Allah-u Teâlâ Hazretleri faizi haram kılmıştır. Verilen bir paranın fazlasıyla alınması olmaz, fazlalığı faizdir. Verilen bir buğdayın fazlasıyla alınması olmaz, fazla kilosu faizdir. Yalnız hadîs-i şerîfte bunun istisnası vardır: Gayrimüslim ülkelerde faiz İslâmî kanuna göre olmadığından, faiz mevcut olduğundan, gayrimüslim ülkelerde faiz işlemi müslümanla müslüman
arasında vardır ama müslümanla o ülkedeki insanlar arasında yoktur. Çünkü onlar faizi haram bilmiyorlar, kendi şeriatlerine göre uyguluyorlar; veriyorlar, alıyorlar. Binâen aleyh; “Orada alınabilir.” diye fıkıh kitaplarında yazılır.
Bu soruyu soran şimdi Avustralya’da oturduğuna göre, Avustralya’daki bir bankaya para yatırıp o hadîs-i şerîfe göre, yani Fikri Yavuz’un fıkıh kitabında da vardır, onun faizini kendisi de alabilir, bir başkasına da verebilir. Ama İslâm ülkesinde olmaz. Çünkü o zaman, orada İslâm kanunlarına göre haram olan bir şey yapılmış oluyor. Burada bunların kanunlarına göre meşru olan bir şeyi bunlardan almak caizdir. Çünkü kendi kanunları meşru sayıyor. Usûl böyledir.
Fakat bu cevaptan sonra, benim söylemek istediğim bir husus var: Para çok büyük bir kuvvettir. Sermaye çok büyük bir kuvvettir. Bunu kullanmasını bilen insan bundan çok büyük istifadeler sağlar. Sağladıkları için bunu kullanmasını bilen bankalar, müesseseler faiz vererek para topluyor ve kullanıyor; kuvvetten istifade ediyor, büyük kârlar elde ediyor. Binâen aleyh, bu kârların faize verilmeden mümkünse insanın bizzat kendisi tarafından kullanılmasını sağlamak lâzımdır. Bu daha iyidir. Bir başkasını kuvvetlendirmek yerine, insan bu işi kendisi yaparak kuvvetlendirme yoluna gitmelidir.
Hatta onun için ben diyorum ki, dergide de yazdım, birisinin malını aldığınız zaman ona yardım etmiş oluyorsunuz. Bir markayı aldığınız zaman, o fabrikaya yardım etmiş oluyorsunuz. O halde bir malı almakla veya almamakla, birisiyle mücadele edebilirsiniz. “Protesto olsun.” diye almamakla, boykot etmekle yapabilirsiniz.
Meselâ, Sırplar müslümanları eziyor; “Sırpların mallarını almıyorum.” derseniz, “Şu ülke Sırplara yardım ediyor, onun mallarını almıyorum!” derseniz adamların yelkenleri suya iner, gelip yalvarmaya başlarlar. “Aman, tamam, dediğiniz olsun.” derler. İslâm ülkeleri bir boykot yapsın, yapabilsin. Harp etmesine
lüzum yok!
“—Siz Sırplar’ı destekliyorsunuz, biz de sizin mallarınızı boykot ediyoruz!” desinler, bu destekleyen herifler Sırplar’ın saldırganlığını bitirir.
Onun için alışveriş bile önemlidir. Bunu herkes bilmiyor. Ekonomiyi iyi bilmiyor, ekonomik hayatın inceliklerini bilmiyor; onun için oyuna geliyor. İslâm ülkeleri paralarını yabancı ülkelerdeki bankalardan çekseler, o ülkeler çöker. Paraları oraya götürüyorlar, onları kuvvetlendiriyorlar.
Bunlara dikkat etmek lâzım. Allah bunlara razı olmaz. Bunları bilen insanların bu gibi incelikleri düşünmesi, parayı kendi imkânları içinde kullanması, alışverişi kendi desteklemek istediği kimselerle yapması çok modern, çok akıllı, çok güzel bir davranış olur.
2. Soru:
Almanya’da çalışmaktayım. Türkiye’de yapacağım bir yatırım için bir Alman bankasından kredi alabilir miyim?
Alabilir. Oranın hükmü başka oluyor
e. Faizsiz Finans Kurumları
1. Soru:
Belki çok kalıplaşmış soru ama özellikle arkadaşlar arasında tartışma var: Filan kurum ve filan kurum; bunların verdiği kazanç için faizsiz diyebilir miyiz, bu konuda bilgi verir misiniz?
Bu konunun içinde olan, o finans kurumlarında vazife görmüş olan veyahut oraya sermaye vermiş olan itimat ettiğimiz, sevdiğimiz kardeşlerimiz vardır. Mesela rahmetli Muammer Dolmacı onlardan biriydi. Faiz olmadığını, kâr esaslı yönde çalıştığını söylüyor. Ben kurumun içinde değilim. Allahu a’lemu bi’s-savâb işin en doğrusunu Allah bilir! Kâr dağıtıyoruz, diyorlar. Onların sözleri muteberdir: Kâr dağıtıyoruz, diyor. Hainlik ediyorsa hainlik kendisine aittir. “Faiz veriyorum.” demiyor ki!
Kâr dağıtıyorum, diyor. “Faizsiz kazanç!” diye ilan veriyor.
2. Soru:
Benim bir miktar, dolar olarak param vardı. Ben bu parayı falanca yere yatırdım. Yatırdığım paraya dolar olarak kâr payı veriyorlar. Parayı vadeli olarak yatırmıştım. Bu kâr payı faiz olur mu?
Vadeli yatırmak faiz yapmaz. Kâr payı olması faiz olmadığını gösteriyor. Parayı işe koşuyorlar, bir kazanç oluyor. Kazancın bir kısmını kurum alıyor, bir kısmını yatırana veriyor. Bu, kanunla tanzim edilmiş. “Kazancın şu kadarı [şahsa] verilecek, şu kadarı kuruma kalacak!” diye kanunî bir şey var. Eğer hile yapmadan hesabı doğru yapıyorlarsa; kanunî miktarda kârı veriyor, ona “Kâr ve zarar katılım payı.” deniliyor. Zarar etse zarar da intikal edecek. Onun için o faiz değildir. Adı üstünde normal kâr ortaklığıdır.
f. Faiz Olur mu?
Soru:
Tasarrufa teşvik adı altında bizden kesilen paraların nema adı altında her sene bir parası veriliyor. Alıp kullanmakta mahzur var mı?
Adı nema olsun, şu olsun, bu olsun fark etmez. Alınan paradan fazlası haram oluyor. Ama bu konuda fetva veren müftü efendilerin itimad ettiğimiz kısmının da sözü şu:
“—Bir kimse bir kimseye borç verdiği zaman enflasyondan dolayı paranın değeri düşmüşse aldığı, verdiği borcu aynı miktarda aldığı zaman değerinden daha aşağı almış oluyorsa, o farkı telafi etmesi gerekir. Hatta adaletin icabıdır.” diyor.
Bu onu karşılıyorsa o zaman bu fetvaya göre alınabilir. Karşılamıyorsa fazlaysa maktu olması mahzurlu oluyor. Devlet anlamış bu faizin haram olduğunu da nema demiş, öyle anlaşılıyor
yani parayı ille kesecek. Millet de nema diyor ama nemada maktu olmaz, yani kâr neyse o bölüşülür. Burada biraz maktu oluyor galiba. O mahzurlu oluyor.
Yalnız devlet, “Çalıştırıyorum, oradan sana şu kadar kâr veriyorum.” diyor. Onun için belki biraz mâzur olur. İhtiyaten takvâ ehli kendisi kullanmamalı. Yani almalı da hayırlara vermeli. Şeklen faiz durumundadır.
2. Soru:
Devlet zorunlu tasarrufun faizini veriyor. Bu para haram olur mu?
Haram olur. Bu parayı yememeli!.. Ya almamalı; ya da almak mecburî oluyorsa, alıp hayra vermeli!.. Kendisinin istifade etmesi haram oluyor.
g. Banka Kartları
. Soru:
Hocam bankaların kartları çıktı. Bankamatik, telekart kullanmak câiz midir?
Mesele kartı kullanıp kullanmamak değil, orayla iş yapıp yapmamak meselesidir. Mecburiyet varsa o zaman o mecburiyetin icrâsı ve kullanımı için kart da kullanmak câiz olur.
Mecburiyet nasıl oluyor?
Meselâ, dernek parasını yanında tutmak suç oluyor, kanunen ille bankaya yatırmak mecburiyeti var. Bu gibi şeyler oluyor. Şirket kuruyorsun; şu kadarını bloke etmek gerekiyor. Ticaret yapıyorsun, şu kadarını şöyle yapmak gerekiyor. O zaman bankamatik kart kullanmak mahzurlu değildir.
h. Leasing
Soru:
Finans kurumlarında leasing adı altında bir işlem yapılıyor. Yani taksitle mal satıyorlar. Bu konuda bizi aydınlatacak olursanız memnun oluruz.
Siz diyorsunuz ki:
“—Bana bu mal lâzım. Param yok.”
Meselâ doktorsunuz veya dişçisiniz, cihaz alacaksınız. Şu kadar lira ama paranız yok. Diyorsunuz ki:
“—Bu alet bana lâzım! Sen bunu bana sat!”
O da:
“—Olur, satarım.” diyor.
Aleti alıyorsunuz, parayı ona ödüyorsunuz. Ama tabii, o alıp size satarken pahalı satıyor. Sizin paranız olsa, peşin parayla onu mesela 200 liraya alacaksanız, o size taksit taksit satarken çok fiyat söylüyor.
“—Tamam, ben bunu alırım, sana veririm, sen de bunu çalıştırırsın. Ama 500 lira.” diyor.
Bilmiyorum da, nisbetleri anlaşılsın diye söylüyorum. Sen de diyorsun ki:
“—Pekâlâ razıyım.”
Alıyorsun, çalıştırıyorsun. O sana mühlet veriyor. Şu kadar mühlet içinde onu ödüyorsun. Ödemezsen cihazı geri alabilir. Ödüyorsun senin oluyor. “Bu işleme ne dersiniz?” diyor.
Bu normal bir işlem. Birisinden bir mal alıyorsun, onu peyderpey ödüyorsun. Olabilir. Faydalı da oluyor. Ya adam parası olmadığı için hiçbir teşebbüse geçemeyecek ya da parası yokken böyle bir finans kurumunun yardımıyla işini yürütecek. Hem kendisi kazanacak hem borcunu ödeyecek. Sonra ne olacak? Sonra da o aldığı şeyin sahibi olacak.
i. Banka Müfettişliği
Soru:
Banka müfettişi olmanın İslâmî bakımdan bir sakıncası var
mıdır?
Ayet-i kerimelerde, hadis-i şeriflerde faiz yasaklanmış olduğundan, faizle ilgili müesseselerin faaliyetleri de İslâm’a uygun faaliyet değildir. Oralarda bulunmanın da sakıncası vardır.
Çünkü hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz, (ve kâtibâhu) diyerek faizi yazan kâtibin de suçlu olduğunu beyan ediyor. Mümkün olduğu kadar, bu gibi muamelelere yakın olmamaya çalışmak gerektiği dinî bakımdan ortaya çıkıyor.