Benim bir gecekondum vardı, müteahhide verdik. Buranın bir kısmı vakıflarındı, buradan belediye almış, belediyeden de babam almıştı. Babam öldü, bina bitmek üzere, bana bir günah olur mu? Ne yapmalıyım?


Vakıf malını almak büyük vebaldir. Fakat Türkiye’de ne hükümet vakıf mallarını korumuştur ne Vakıflar Genel Müdürlüğü korumuştur ne de halk “Vakıf malıdır.” diye alınmasından çekinmiştir.

Öyle olmuştur ki vakıf malları satılığa çıkmıştır, gayrimüslimler almıştır; Ermeniler, yahudiler almıştır. Bugün bazı camilerin dükkânları var; Nur-u Osmaniye camisinin etrafında camiyle beraber yapılmış, caminin vakfı olan yerler var. Yahudi, Ermeni almış, sonra “Hükümet bizim elimizden alır.” diye götürmüş, kiliseye bağışlamış. Böylece müslümanın malı kilisenin eline geçmiştir.

Bu büyük bir felâkettir, dinsizliktir, çok büyük haksızlıktır. Çünkü o malın sahibi malının şöyle kullanılmasını istemiş, vakfetmiş. Bunu niye değiştiriyorsun? Hırsızlıktır. O vakfı gayesinden aykırı bir şekilde kullanmak hırsızlıktır. Almak da doğru değildir, kullanmak da doğru değildir; vebaldir. Tabii şimdi belediye almış; satan da günahtadır, alan da günahtadır.

 

Sonra belediye malı olduğu için belediyeden bu almış. Belediyeler özellikle vakıf mallarına dalıyorlar, balıklama atlayıp dalıyorlar, “Vakıf mallarının sahibi yok!” diye yağmalıyorlar, “Kendilerine gelir olsun.” diye satıyorlar.

O da büyük günahtır, o da vakfeden kimseye hıyanettir, tarihe hıyanettir, kanunsuzluktur. Bu, devletin yaptığı kanunsuzluktur. Bunu milletvekillerinin dile getirmesi lâzım. Vakıf olan her şeyin vakfın gayesine uygun çalıştırılması lâzım. Yoksa, demek ki nizam yok, eşkıyalık var, demektir. O zaman devlet eşkıyalık yapıyor, demektir. Ancak vakfedenin; “Şöyle olmazsa böyle olabilir, böyle olmazsa şöyle olabilir.” diye müsaade ettiği şeyler yapılabilir. Eğer devlet İslâm devletiyse, belki başka kararlar alabilir; “Şurada şu şöyle olmuyor. Vakfeden de sağ olsaydı belki şöyle yapardı.” diyebilir ama bu şekilde alınması, satılması uygun değildir. Şimdi alınmış, satılmış.

Bazen de müslümanlar bakıyorlar ki mal gayrimüslime gidecek, almışlar; ondan sonra tekrar vakıflara, özel vakıflara, şimdiki yeni vakıflara vermişler. Vakıflara dikkat etmek lâzım. Bu kardeşimizin alınmış o kadar yeri, bir yerden yine vakfetmesi lâzım ya da bu binanın o kadar kısmını ne kadar yeri vakıfsa vakfetmesi lâzım. Zor işler bunlar; Allah insanı böyle veballi işlere bulaştırmasın…

 İşi rast gitmez, çocuğu hasta olur, vücudu rahatsız olur; dünyası zarara uğrar, ahireti zarara uğrar. Çünkü kökünde böyle şeyler vardır.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN