Babamın kötü huylarını bırakması için dua eder misiniz?


Tabii, biz kötü insanların, günahkârların iyi insan olmasını, hidayete ermesini isteriz daimâ... Ama, asıl o kötü insanın kendisinin işi bu... Yâni, o insan eğer Allah’ın sevdiği bir duruma kendisi gelmezse, başkasının ona dua etmesi tesir etmez. Kendisinin zihniyetinde değişiklik olması lâzım!

Onun için biz dua ederiz, onun iyiliğini temenni ediyoruz, Allah hidâyet versin... Allah şaşıranları doğru yola hidâyet eylesin... Şu vatanın evlâtları hepsi müslüman çocuklarıydı ama, şaşırdılar. Memleket sanki gayrimüslim memleketi gibi... Giyim, kuşam, yeme, içme, içki, kumar, eğlence vs. bakımından bir gâvur diyarından farkı kalmadı. Bütün haramlar yapılabiliyor, Allah’ın farzlarında ihmal edilebiliyor, kimse de bir şey demiyor.

Bunların söylenmesi lâzım! Günahkârlara yapmayın diye ikaz etmek lâzım! Devamlı bir çalışma içinde olmak lâzım! O kişilere bunları söyleyen olmazsa, kendilerinin de bu işi anlaması zor olur.

 

Birisi birisine misafirliğe gitmiş. Alış-veriş ediyorlar. Seyyar pazarlamacıymış. Akşam olmuş gittiği köyde... Otel filân da yok... O müşterisi demiş ki:

“—Bizim evde yat!”

“—Peki, kabul ettim, yatayım!” demiş.

Hazırlanmış, abdest almış. Sormuş:

“—Seccadeniz var mı?”

“—Yok...”

“—Kıble ne tarafta?”

“—Bilmiyorum...”

“—Vallàhi kıblenin ne tarafta olduğunu bile bilmeyen bir insanın evinde kalmam! Sokakta yatarım, kalmam!” demiş.

“—Yâhu etme, eyleme...”

“—Yok!” demiş. Almış çantasını, yemin de ettiği için evden çıkmış gitmiş.

Bu ev sahibine öyle tesir etmiş ki! “Yâhu, bu adam haklı... Hakîkaten ben ne biçim insanım? Evde seccâde yok, kıblenin tarafını bile bilmiyorum.” demiş, tevbekâr olmuş, doğru yola gelmiş.

Tabii, biraz da böyle müslüman, yanlışların karşısında aktivite gösterecek, söz söyleyecek, ikaz edecek ki, kötüler de hatâsını anlasın, düzeltsin. O çalışmayı yapmak lâzım!

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN