Babaların çocuklarına daha fazla vakit ayırmak için hayatlarını ona göre planlamaları gerekmiyor mu?
Allah razı olsun, benim söyleyeceğim sözleri de sorunun içinde zaten söylemiş oldunuz. Hem soruyu sordunuz hem cevabı verdiniz.
Biz vaaz ederken hatırlatmaya çalışıyoruz. İnsanın Rabbine karşı görevleri var, hadis-i şerifte bu böyle…
Selmânü’l-Fârisî ile Ebü’d-Derdâ RA’ın bir olayı var. O olayda Peygamber SAS Efendimiz Ebü’d-Derdâ RA’a hitaben şöyle buyurdu:[11]
يَا أَبَا الدَّرْدَاءِ! إِنَّ لِجَسَدِكَ عَلَيْكَ حَقًّا، وَلأَهْلِكَ عَلَيْكَ حَقًّا، وَلِرَبِّكَ
عَلَيْكَ حَقًّا؛ وَأَعْطِ كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ! صُمْ وَ أَفْطِرْ، وَقُمْ وَنَمْ، وَائْتِ
أَهْلَكَ (حل. عن أبي جحيفة)
RE. 492/10 (Yâ ebe’d-derdâ!) “Ey Ebü’d-Derdâ! (İnne li-cesedike aleyke hakkan) Hiç şüphe yok ki bedeninin, vücudunun senin üzerinde hakkı vardır. Bu hakkı bu vücuduna vermezsen, bu elin, bu ayağın, bu vücudun senden davacı olur.”
(Ve li-ehlike aleyke hakkan) “Aile efradının, zevcenin ve çoluk çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır.”
(Ve li-rabbike aleyke hakkan) “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır.” Allah-u Teàlâ Hazretleri’ne karşı görevler var.
(Ve a’ti külle zî hakkın hakkahû) “O halde, her hak sahibine hakkını ver!”
(Sum ve eftir) “Bazı günler oruç tut, bazı günler tutma, iftar et! (Ve kum ve nim) Geceleyin namaza kalk, bazı zamanlarda uykunu da uyu! (Ve’ti ehleke) Eşinin yanına da git!” buyurdu.
Buradan anlaşılıyor ki, insanın Rabbine karşı görevleri var; hanımsa kocasına karşı, beyse hanımına karşı görevleri var... İnsanın kendi vücuduna karşı görevleri var.
Onun için, bilmiyorum belki Türkiye’de benim gibi böyle hanımları fazla kayırmaya çalışan başka hoca yoktur. Bunu her zaman söylüyorum. Erkeklere her zaman söylüyorum. Hanımlarla ilgili konuşmalarda da söylüyorum:
İnsanın faaliyetlerini, çalışmalarını dengeli ve ölçülü şekilde bölümlemesi lâzım! İslâmî faaliyetler yapıyor; tamam, güzel, Allah razı olsun. Ama, İslâmî faaliyetleri yapıyorum diye hanımını ihmal etmemesi lâzım. Çünkü hanımının da onun üzerinde hakları var!
“—Hanımla ilgili vazifelerini yapıyor da, çocukla ilgili vazifelerini yapmıyor…”
Hayır, çocuğa karşı da vazifeleri var!
“—Bunların hepsine karşı vazifelerini çok candan yapıyor da kendisini helâk ederek yapıyor…”
Hayır, o da doğru değil! Kendisinin vücuduna karşı da görevleri var. Vücudunu koruması lâzım, dinlendirmesi lâzım. Çok yaşayacağını düşünerek yıpratmaması lâzım!
Bunların hepsi; her hak sahibine hakkını vermek, kâmil Müslümanlığın şiarıdır. Sizin kendinize karşı görevleriniz var, çocuklarınıza karşı görevleriniz var. Beyleriniz varsa -evliyseniz- beyinize karşı görevleriniz var, anne-babanız varsa anne-babanıza karşı görevleriniz var, eviniz varsa evinize karşı görevler var. Hepsinin dengeli yapılması lâzım.
Bir ödevin yapılması, öteki ödevin yapılmasını engellememeli. Engelliyorsa, düzenlemede bir kusur var demektir. Kusurun giderilmesi lâzım.
Yemeğin içine bir kaşık tuz atarsanız o yemeği kimse yemez. Neden? Ölçülü koymadık. Bir kaşık tuz atılmaz bu kadarcık yemeğin içine kocaman kepçeyle tuz atılmaz der, değil mi? Fazla oldu, der. Demek ki dışarıdaki çalışma fazla geliyor, çocuğuna karşı vazifeyi yapmıyor. Tuzu fazla geldi, acısı fazla geldi veyahut şekeri fazla geldi… Dengesiz oldu. Aş güzel olmadı, yenilecek gibi olmadı.
Her tarafa karşı görevleri güzel yapmak lâzım.
Peygamber Efendimiz SAS erkeklere hitaben buyuruyor ki:
“—Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en hayırlı olandır!”
Ebü’d-Derdâ RA; evini, hanımını ve kendisini ihmal ettiği için Peygamber Efendimiz ona nasihat etmişti. Hanımına karşı da görevi var, çocuğuna karşıda görevi var. Akıllı bir baba, olgun, güngörmüş bir baba veyahut güngörmüş insanların nasihatlerini kabul edebilecek bir baba; çocuğuna karşı da görevi olduğunu bilir ve ona da zaman ayırır. Ayırması lâzım!
Ayırmadığı takdirde çocukta ruhsal sıkıntılar olacağını bilmeli. Bu sıkıntıların hayatında onu ömür boyu zarara uğratacağını bilmeli. Biz bunları anlatmaya çalışıyoruz.
Doktor orada bir teşekkür ile başladı:
“—Ruhsal konularla ilgili paylaşımlarından dolayı M. Esad Coşan Hocamız’a teşekkür ederiz.” dedi.
Benim de biraz koltuklarım kabardı. Ondan dolayı biz bu ruhsal şeylere önem veriyoruz, bunların ilişkilerini biliyoruz.
Ben not aldım, kâğıt yanımda değil ama, bir insanın bir yaş ile altı yaş arasındaki hayatının, ondan sonraki kişiliğinin teşekkülünde çok önemi olduğu söyleniliyor. O da okul öncesi çağdır. Annenin sorumluluğu zamanındaki çağdır. Çok dikkat etmek lâzım.
O arada annenin çocuğuna verdiği şeyler kadar, babanın da vermesi gereken şeyler var: Sevmesi lâzım, dinlemesi lâzım, konuşması, gezdirmesi, bahçeye götürmesi, çocuk bahçesinde oynatması lâzım vs. Bunların gerekli olduğunu biz beylere duyurmaya çalışıyoruz. Dengesiz hareket edenlere de söylemeye çalışıyoruz.
[11] Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XXII, s.112, no:285; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.IV, s.275, no:8128; Dâra Kutnî, Sünen, c.II, s.176, no:20; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XLVII, s.116; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.I, s.188; Ebû Cuhayfe RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.III, s.45, no:5403; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XXIII, s.27, no:25480.